matrix_27
New member
- Katılım
- 4 Nis 2007
- Mesajlar
- 993
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Bir kişide bulunup, ancak o kişinin konuşulmasını istemediği hâllerinin veyâ sözlerinin, gıyâbında (yokluğunda) başkalrı tarafından konuşulup anlatılmasıdır. Şâyet anlatılan şeyler o kişide bulunmazsa (iftirâ) olur ki, daha büyük günahtır. Gıybet lisanla olduğu gibi göz kırpmak, el işâreti yapmak, yazı yazmak, onun taklidini yapmak ve târiz ile de olur.
Fakîh Ebu'l Leys Hazretleri'nin te'lif ettiği Tenbîhü'l Gâfilîn de, gıybet dört nevî olarak îzah edilmiştir.
1-Küfür olan gıybet: Bir müslümanı gıybet eden kişiye gıybet ettin deyince ''Bu gıybet değildir, çünkü ben doğruyu söylüyorum'' der. Bu durumda kat'i delillerle haram olan bir şeyi helâl kabûl ettiğinden küfür olur.
2-Nifâk olan gıybet: Bu da gıybet edileni tanıyan bir kişinin yanında ismini söylemeden gıybet yapmaktır. Bu kişi gıybet yaptığı hâlde kendisini müttakî ve gıybet yapmamış gösteriyor. Bu, itikada aykırı olmadıkça amelde nifaktır. Hükmü haram olmasıdır.
3-Günah olan gıybet: Günâh ve haram olduğuna inanarak muayyen bir kişiyi gıybet etmektir. Bu kişilerin tevbe etmesi lazımdır.
4-Mübâh olan gıybet: Bu da fasıklığını îlân eden, yani alene günâh işleyen kişiyi ve bid'ât ehlini (inancı bozuk kişi) gıybet etmektir. Eğer insanlar bunlardan sakınsınlar diye gıybet ederse bundan dolayı sevap alır. Akrabalık kurmak isteyenlere bildiklerini söylemek lazımdır. Yolculuk, ortaklık, koomşuluk, yanına emânet bırakmak ve emsâli husûslarda o kişi emîn midir, değil midir diye istişâre edilecek olursa bildiklerini söylemesi mübâh olur.
Bir zâlimin zulmünü hâkime veya mâni' olacak kimseye şikâyet edip anlatmak veyâ bu husûsta müftüden fetvâ istemek için o zâlimin yaptıklarını anlatmak da mübahtır.
Bir adamın lakabı kör, topal, şaşı gibi şeyler olur da târîf için lakabını söylemesi mübâh olur.
Kasden bir kimseye hile ve kötülük yapmak isteyenleri anlatıp o adamı haberdÂr etmek de gıybet sayılmaz, mübâhtır.
Bunun gibi insanlara zulmü ve zararı dokuncak bir kimseyi anlatıp haber vermek de mübâhtır.
Hadis râvîlerinden ve müelliflerden cerh edilip zayıf sayılmış, îtimâda lâyık görülmemiş kişileri tanıtıp haber vermek de câizdir. Hatta şeriatı korumak için vâcibdir.
Meçhul bir kimsenin gıybeti mübâhtır. Mesela bir kişi bir köy halkının gıybetini yaparsa bu gıybet olmaz. Çünkü o, bu sözü ile bütün halkı kasdetmiyor. Bunların bir kısmını kastediyor o da meçhuldür.
Şir'a isimli kitabın şerhinde ''Gıybeti dinleyen reddetmedikçe gıybetin günahından kurtulamaz, eğer gıybet yapanın şerrinden korkuyorsa kalbiyle inkârda bulunmalıdır. Eğer kalkıp gitmeye gücü varsa veya başka şeyler konuşmak suretiyle mevzuu değiştirebilmesi mümkünken bunu yapmzasa, günâhkar olur. Hadîs-i şerifte ''Gıybet dinleyen de yapanlardan biridir.'' buyurulmuştur.
Gıybeti yapılan, gıybet kılağına gitmeden önce ölürse gıybetçinin tevbesi sahîhtir. Eğer ölmeden önce duyarsa gıybetçinin tövbesi sahîh değildir. Gidip gıybet yaptığı kimseden helâllik istemeli, af talebinde bulunmalıdır. Eğer iftirâda bulunmuşsa, kimlerin yanında konuşmuşsa onlara gidip itiraf etmesi gerekir. Eğer gıybet, gıybet edilen kişinin kulağına gitmeden tövbe etmezse, tövbe ile birlikte, itiraf edip özür dilemek ve affını istemek mecburiyetindedir. Özür dilerken de ihlaslı olmalıdır. Aksi taktirde bu ayrı bir günah olur. Şâyet ülmüş veyâ gâib ise onun için duâ, istiğfâr ve hayr u hasenât yapar. Helâllik istenen kişinin hakkını helâl etmesi mecbûrî değildir. Ancak helâl etmesi daha güzeldir.
Fakîh Ebu'l Leys Hazretleri'nin te'lif ettiği Tenbîhü'l Gâfilîn de, gıybet dört nevî olarak îzah edilmiştir.
1-Küfür olan gıybet: Bir müslümanı gıybet eden kişiye gıybet ettin deyince ''Bu gıybet değildir, çünkü ben doğruyu söylüyorum'' der. Bu durumda kat'i delillerle haram olan bir şeyi helâl kabûl ettiğinden küfür olur.
2-Nifâk olan gıybet: Bu da gıybet edileni tanıyan bir kişinin yanında ismini söylemeden gıybet yapmaktır. Bu kişi gıybet yaptığı hâlde kendisini müttakî ve gıybet yapmamış gösteriyor. Bu, itikada aykırı olmadıkça amelde nifaktır. Hükmü haram olmasıdır.
3-Günah olan gıybet: Günâh ve haram olduğuna inanarak muayyen bir kişiyi gıybet etmektir. Bu kişilerin tevbe etmesi lazımdır.
4-Mübâh olan gıybet: Bu da fasıklığını îlân eden, yani alene günâh işleyen kişiyi ve bid'ât ehlini (inancı bozuk kişi) gıybet etmektir. Eğer insanlar bunlardan sakınsınlar diye gıybet ederse bundan dolayı sevap alır. Akrabalık kurmak isteyenlere bildiklerini söylemek lazımdır. Yolculuk, ortaklık, koomşuluk, yanına emânet bırakmak ve emsâli husûslarda o kişi emîn midir, değil midir diye istişâre edilecek olursa bildiklerini söylemesi mübâh olur.
Bir zâlimin zulmünü hâkime veya mâni' olacak kimseye şikâyet edip anlatmak veyâ bu husûsta müftüden fetvâ istemek için o zâlimin yaptıklarını anlatmak da mübahtır.
Bir adamın lakabı kör, topal, şaşı gibi şeyler olur da târîf için lakabını söylemesi mübâh olur.
Kasden bir kimseye hile ve kötülük yapmak isteyenleri anlatıp o adamı haberdÂr etmek de gıybet sayılmaz, mübâhtır.
Bunun gibi insanlara zulmü ve zararı dokuncak bir kimseyi anlatıp haber vermek de mübâhtır.
Hadis râvîlerinden ve müelliflerden cerh edilip zayıf sayılmış, îtimâda lâyık görülmemiş kişileri tanıtıp haber vermek de câizdir. Hatta şeriatı korumak için vâcibdir.
Meçhul bir kimsenin gıybeti mübâhtır. Mesela bir kişi bir köy halkının gıybetini yaparsa bu gıybet olmaz. Çünkü o, bu sözü ile bütün halkı kasdetmiyor. Bunların bir kısmını kastediyor o da meçhuldür.
Şir'a isimli kitabın şerhinde ''Gıybeti dinleyen reddetmedikçe gıybetin günahından kurtulamaz, eğer gıybet yapanın şerrinden korkuyorsa kalbiyle inkârda bulunmalıdır. Eğer kalkıp gitmeye gücü varsa veya başka şeyler konuşmak suretiyle mevzuu değiştirebilmesi mümkünken bunu yapmzasa, günâhkar olur. Hadîs-i şerifte ''Gıybet dinleyen de yapanlardan biridir.'' buyurulmuştur.
Gıybeti yapılan, gıybet kılağına gitmeden önce ölürse gıybetçinin tevbesi sahîhtir. Eğer ölmeden önce duyarsa gıybetçinin tövbesi sahîh değildir. Gidip gıybet yaptığı kimseden helâllik istemeli, af talebinde bulunmalıdır. Eğer iftirâda bulunmuşsa, kimlerin yanında konuşmuşsa onlara gidip itiraf etmesi gerekir. Eğer gıybet, gıybet edilen kişinin kulağına gitmeden tövbe etmezse, tövbe ile birlikte, itiraf edip özür dilemek ve affını istemek mecburiyetindedir. Özür dilerken de ihlaslı olmalıdır. Aksi taktirde bu ayrı bir günah olur. Şâyet ülmüş veyâ gâib ise onun için duâ, istiğfâr ve hayr u hasenât yapar. Helâllik istenen kişinin hakkını helâl etmesi mecbûrî değildir. Ancak helâl etmesi daha güzeldir.