Focus StyLe
FıRtına'
AZMAN
Azman,kısa gagalı uçucu ırkların içerisinde Denizli'de en yaygın ırktır. Bangoda görülen köşeli kafa yapısı,patlak ve dışa çıkık gözler Azman ırkında görülmez.Bangolara oranla daha uzun boylu, sivri uçlu kanat yapısına sahip ve uçucudurlar.
Kafa yapısı incelendiğinde başın öne doğru bombe yaptığı ve iki göz arasından gaga ucuna doğru bir üçgen oluşturduğu görülür.Gaga, bangolara oranla uzundur. Gözler normal büyüklüktedir ve her renkte görülebilmektedir. Dayanıklı bir bünyeye sahip azman ırkı çok iyi bakıcılık yapar.Uzun ömürlüdürler.
Uçuşları sırasında birbirlerine çok yakınlaşarak grup oluştururlar. Kümes üzerinden neredeyse hiç ayrılmazlar ve pırıltı gösterildiğinde hızla kanatlarını kapatarak dalarlar.Bu özellikleri sebebiyle dolapçı ve döneklere refakatçi olarak uçurulurlar.Gruplarda belli bir sayı standartı aranmaz. Yavru azmanlar tecrübeli gruplar içinde alıştırılmalıdır.Eğer birkaç yavru beraber uçurulursa saatler sürecek bir gezintiye razı olunması gerekecektir.
Nesli takip edilmiş yavruları uçurduysanız pek korkmanıza gerek yok, gezinti sonrası hiç yorulmamışçasına yuvaya döneceklerdir. Hemen her renkte görülebilen azmanların en beğenilen renk varyasyonu karakuyruklardır. Karakuyrukta kapak ( kuyruk altı beyaz tüyler ) olmamasına dikkat edilir.Ayrıca ciba ( kanat-kuyruk ) beğenilen ve aranan bir renktir. Denizli azmanlarında beyaz kuyruklu ciba bulunmaz.Kanat rengi neyse kuyruk renkleri de aynıdır.Son yıllarda değişik ırkların girişiyle beyaz kuyruklu cibalar da görülmeye başlanmıştır.Diğer beğenilen renkleri düz renkler,çiller ve çakallardır Denizli'de yetiştirilen azmanlarda tepe,paça ve tozluk görülmez.
Bağdat
Ülkemizde Bağdat, Bağdadi, Bağdadiye ve Bağdatlı adları ile bilinen bu güvercin ırkı, Irak kökenlidir. Dünya da Bagdat, Baghdad, Bagdette gibi adlarla bilinmektedir. Günümüzde doğu ve güneydoğu bölgelerimizde yetiştirilmektedir. Ancak sayıları azalmıştır. Korunması için önlemler alınması gerekmektedir.
Dünyada ve özellikle de Avrupa’da köken olarak bu ırktan kaynaklanan çeşitli tipte Bağdat güvercinleri bulunmaktadır. Bu güvercinlerle bizim yetiştirdiğimiz Bağdat güvercinleri arasında köken olarak kan benzerliğinin dışında belli bir benzerlik yoktur. Ülkemizde yetiştirilen Bağdat güvercinleri daha çok Suriye Bağdatlarına benzemektedir.
Bağdat güvercinlerini, bir yere yuva yaptıktan sonra, başka bir yere alıştırmak imkansız gibidir. Aradan 10 yıl geçse bile bıraktığınızda, ilk yuvasına geri döndüğü söylenmektedir. Bu özellikleri onları gerçekten de çok değer verilen bir güvercin haline getirmiştir. Ülkemizin batı bölgelerinde, Irak yöresinden ve Doğu bölgelerimizden getirilen güvercinlere genel olarak Bağdat adı verme gibi yanlış bir eğilim olmakla birlikte, Bağdat adı, gerek doğu ve güneydoğu, gerekse diğer bölgelerimizde ayrı ve kendine özgü özellikleri olan bu ırkı karakterize etmektedir. Bazen posta güvercinlerine Bağdat denildiği de olmaktadır. Bağdat güvercinleri eski dönemlerde posta güvercini olarak kullanılmış olmakla birlikte, bugün bildiğimiz posta güvercinleri ile ayrı ırkları temsil etmektedirler. Yöresel olarak “Posta Burunlu” ve “Homoma” gibi adları vardır.
Bağdat’ın Osmanlı devleti topraklarına katılması 1534 yılında Kanuni döneminde olmuştur. Daha sonra bir ara tekrar İranlıların eline geçen Bağdat, son olarak 1639 yılında 4. Murat devrinde yeniden alınmıştır. Hata 4. Murat Bağdat’ı almasının anısına İstanbul’da bugün Topkapı sarayı içinde bulunan ünlü Bağdat köşkünü yaptırmıştır. Bağdat güvercinlerinin Osmanlı dönemi öncesinden beri Irak’da yetiştirildiği bilinmektedir. Osmanlı döneminde de bu güvercinler bölgede yetiştirilmeye devam edilmiş ve geliştirilmişlerdir. Bu güvercinler, eski dönemlerde, tüm çevre bölgelerde değer verilen ve bilinen bir güvercin ırkıdır. Bir çok kaynakta adından bahsedilen bu güvercin ırkı için, dönemin en değer verilen ve en pahalı kuşu olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Daha çok haberleşme amaçlı kullanılan bir kuştur. Uzun uçması ve yuvasına bağlılığı onu, iyi bir posta güvercini haline getirmiştir. Oyunlu bir kuş değildir, takla atma gibi özellikleri bulunmaz. Anadolu’da eski devirlerde salma kuşu olarak kullanılmıştır. Salma kuşları, genel olarak belli bir uzaklığa götürülüp bırakılan ve yuvasına ne kadar kısa sürede dönerse o kadar değerli kabul edilen güvercinlerdir. Anadolu’da Osmanlı döneminden beri devam eden eski bir gelenek olan salma yarışlarında kullanılan güvercinler, genellikle bu ırkımızdır. Salma yarışları, farklı kuşçuların, kuşlarını belirlenen uzak bir noktadan aynı anda bırakmaları ile başlar. Kimin kuşu yuvasına daha önce dönerse o kuşçu yarışı kazanmış sayılır. Kuşların bırakıldıkları uzaklıklar, 50 – 100 km arasında değişmektedir. Evliya Çelebi Bursa’dan bırakılan Bağdat güvercinlerinin, İstanbul’a hemen ulaşabildiklerini söylemektedir. Bu güvercinler hakkındaki en eski bilgileri 1650’li yıllarda Bağdat’ı ziyaret eden Evliya Çelebi’den almaktayız. Evliya Çelebi, bu güvercinlerden övgü ile uzun uzun bahsettikten sonra, Bağdat’ta bu güvercinlerin kökenini araştırarak bizlere çok değerli bilgiler aktarmaktadır. Bu bilgilere göre, Bağdat güvercinlerinin geçmişi oldukça eskilere kadar gitmektedir. Bağdat’ta bulunan “kuşlar kalesi” denilen kalenin içinde yer alan eski kilisedeki papazların, bu kuşları haberleşme amacı ile kullandıklarını, bu geleneğin onlardan sonra Bağdatlı tüccarlar tarafından devam ettirildiğini ve geliştirildiğini belirtmektedir. Bu kuşların o dönemde Mısır, Dimyat, İskenderiye, Cezayir, Tunus, Fas, Merakeş, Yembu, Cidde, Mekke ve Yemen’de beslendiğini gene Evliya Çelebi’den öğrenmekteyiz. Bu güvercinler o dönemde, Şam’a, Mısır’a, Halep’e, Hind ve Sind’e götürülüp sırtlarına kağıtlar bağlanıp bırakılıyorlar ve buralardan Bağdat’a geri geliyorlardı.
Bağdat güvercinleri, normal güvercinlere göre daha iri bir ırktır. Vücut ağırlıkları 500 - 600 gramdan aşağı olmaz. Bir kilo gelenleri de bulunmaktadır. Gaga uzun ve kalındır. Burun delikleri belirgindir. Burunun üzeri etli olur. Burun üzeri eti büyük olanlar daha tercih edilirler. Ayaklar paçasız olup büyük ve kırmızı renklidir. Ayak parmakları dikkati çekecek kadar uzundur. Göz rengi, turuncu veya kırmızı olup gözler büyüktür. Kırmızı göz rengi bu güvercinlerde makbuldür. Göz çevresi tüysüz, kırmızı ve kabarık etlidir. Boynu uzun ve aşağı doğru yay çizer vaziyette kartal görünüşlü bir güvercin ırkıdır. Bu güvercinler gerdanlı olurlar. Her rengi olmakla birlikte çoğunlukla siyahtır. Siyah üzerine dağılmış şekilde farklı renkleri üzerinde taşıyan tipleri yaygındır.
Günümüzde Anadolu’da eskisi kadar yaygın değildir. Hatta tükenmiştir denilebilir. Özellikle doğu ilerimizde ve güneydoğu Anadolu’da bulunabilen bir ırktır. Bu ırkımızın da nesli tehlike altındadır. Acilen korumaya alınıp geliştirilmesi gerekmektedir.
Bango
Güvercin soylarından çok geniş kapsamlı bir türdür. Bu tür diğer güvercin türlerine göre daha ufak olmasıyla bilinir.Soyu, 8.yüzyılda Afrika'dan gelmektedir.
Vücudu ve renkleri bir harmoni oluşturarak mükemmel uyumlu bir görüntü oluşturur.Kafa büyük, vücut orantısına ve büyüklüğüne göre kısa kalın bir gaga yapısı vardır. Ağız geniş ve gaga toplu iğne başı görüntüsündedir. Gözler patlak, göz çerçevesi beyazdır. Göğsünde gül bulunur.Ayaklar çıplak ve kısadır. Bango ismi, Galeba ismi verilen martılara benzediği için verilmiştir. Almanya'da KRAUSENTAUBEN İngiltere'de CORTBECKS olarak isimlendirilmişlerdir.
RENKLER:
Kırmızı, siyah, mavi, sarı renkleri vardır. Vücutları beyaz, kanat ve kuyrukları renklidir.
UÇUŞ ÖZELLİKLERİ:
Bangolar uçuş özelliğinden çok, güzellikleri için beslenirler. Düz uçumlu olup, yüksek uçar ve kümesinden pırıltı verildiğinde hızla aşağıya dalarlar. Bu özelliğinden ötürü özellikle dönek besleyen kişiler, döneklerinin daha randımanlı dönebilmesi için mutlaka bir bango ile birlikte uçururlar. Bangolar yaklaşık, 1- 1,5 SAAT uçarlar. Kendi kümesinden kuş gösterildiğinde hemen dalışa geçer ama kesinlikle bir başkasının kümesine bu refleksi göstermez. Kolay kolay yakalanmazlar. Döneklerse tam tersine, aşağıdan verilen her pırıltıya reflekslidirler.Bangoları genelde ılıman iklimi olan bölgelerde beslemek daha doğrudur. soğuk bölgelerde hem sağlıklı üreyememekte, hemde sağlık problemleri ile sık sık karşılaşılmaktadır. Türkiye'de özellikle İstanbul ve İzmir'de beslenmekte olup, eskiden bir çok ilde beslenmekteydi.Aynı nesil Bulgaristan'da da beslenmekte olup, KABAK ismi ile tanımlandırılmaktadırlar. Avrupa'da ise en çok Berlin'de beslenmekte olup, orada da BERLİN BANGOSU olarak adlandırılmıştır. Bu Bangolar genelde mavi kanat olup, üzerinde siyah şeritler bulunmaktadır.
BESLENMESİ:
Bangolar uçmayan kuşlara ait besin reçetesi ile beslenmelidirler. Aşağıda bu reçete belirtilmiştir. Bezelye 30% Fiğ 10% Soyulmuş arpa 20% Küçük mısır 6% Süpürge tohumu 4% Buğday 10% Darı 20% Bangoların vücutları küçük olduğundan, günde 25 gr. yem beslenmeleri için yeterli olmaktadır. Dönek, kelebek, taklacı, posta gibi orta büyüklükteki güvercinler ise, 30-35 gr., Bağdat ve göğüs şişiren kuşlarsa 50-55 gr. yem ile beslenebilirler
Tipler
Dünyada “Tippler” adı ile tanılan bu güvercinlere, ülkemizde İngilizce’den kısaltılarak kısaca “Tip” adı verilmektedir. Ülkemizde yerli bir ırk olmayıp tamamen ithaldir. Son yıllarda yurdumuzda da yetiştirilmeye hatta kuş pazarlarında bile rastlanmaya başlanmıştır. Tippler kelimesi İngilizce’de “Akşamcı” anlamına gelmektedir. Bu kelime İngiltere’de olduğu gibi bizde de akşamdan akşama içkisini yudumlamayı adet haline getirmiş kişiler için kullanılan bir değimdir. Bu güvercinlere akşamcı denmesinin nedeni, bu kuşların gece de uçuşlarını sürdürebilmelerinden kaynaklanmaktadır.
Tip ırkının orijininin Asya kökenli ve Hindistan – Pakistan merkezli olduğu bilinmektedir. Asya kökenli güvercin ırklarının bir çoğu gibi bu ırkın da sonradan Avrupa’ya gönderilmiş olduğu bir gerçektir. Ünlü gezgin Marco Polo, 13. yüz yılda bu olaya tanıklık edenler arasındadır. Daha sonradan ipek yolu rotası boyunca özellikle 16. yüz yılda çeşitli güvercin ırklarının Avrupa’ya taşındığını bilinmektedir. Güvercinlere olan merakları ile bilinen Moğol hükümdarlarının bu konuda önemli rol oynadıkları bilinen bir gerçektir. Tip ırkının da bu hükümdarlar aracılığı ile ilk kez İngiltere’ye gönderilmiş olduğu düşünülmektedir.
İngiltere’de Manchester kentinin güneyinde yer alan ve küçük bir kasaba olan Macclesfield’de bu güvercinlerin eski dönemlerden beri var oldukları bilinmektedir. 1875 yılında Cumulet ve bazı taklacı türlerin melezlenmesi sonucu elde edilmiş bir ırktır. Tip ırkı güvercinler, eski dönemlerde ipek üretimi ile tanılan bu kasabadan diğer komşu illere de yayılmıştır. Özellikle Sheffield’da yaygınlaşmışlardır. Bu nedenle Sheffield ve Macclesfield Tipplerleri bilinen iki ünlü Tippler türüdür. 1930 yıllarda var olduğu bilinen Sheffield hayvan pazarında Tippler yetiştiricileri toplanmaktaydılar. Bu hayvan pazarı 1939 yılından sonra II. Dünya savaşının başlaması ile birlikte ortadan kalkmıştır. Sheffield’da “Macs” adı ile anılan Macclesfield Tipplerleri, daha iyi gece uçuş özellikleri kazanabilmeleri için farklı güvercin ırkları ile kırılarak geliştirilmişlerdir. Bu kırılmalar sonucu gösteri ve yarış kuşları olarak farklı uçuş özellikleri bulunan tippler çeşitleri geliştirilmişlerdir. Bugün bilinen tipplerler bu kırılmalar sonucu elde edilmişlerdir.
Tip ırkı güvercinler birer performans kuşudurlar. Uzun süreli ve yüksek uçmalarının yanı sıra gece de uçuşlarına devam etmeleri en karakteristik özellikleridir. Bu güvercinler nokta yükseklikte 10–15 saat arasında çok rahat uçuşlarını sürdürebilmektedirler. Hava karardıktan sonra da en az 2 saat kadar uçuşlarına devam ettikleri bilinmektedir. Her zaman yuvalarına geri dönme özellikleri, akıllı davranışları, yuvasına çabuk alışması ve enerjik görünümleri ile sempatik ve cana yakındırlar. Uzun uçucu olmaları nedeni ile uçuş için sabahın erken saatlerinde salıverilirler.
Sabah 0.6 saatleri uçuş için uygundur. Daha geç saatlerde uçurulduklarında geri gelebilmeleri zorlaşmaktadır. Uçuş sırasında hava koşullarının iyi olmasına dikkat edilmelidir. Her zaman aç olarak uçurulurlar. Ancak uçuştan 2 saat öncesinde sabah 0.4 saatlerinde su içmeleri sağlanır. Çünkü bu kuşlar uçtuktan sonra yere sadece susadıkları için inerler. Yuvalarına geri geldikten sonra akşamüzeri günde bir kez olmak üzere yemlenirler. Verilen yem karışımları içersinde suyu emen taneler olmamasına dikkat edilir. İdeal uçuş grubu 5–7 kuştan oluşmaktadır. Ülkemizde tip yetiştiricileri daha çok kelebek ve dönek gibi dalıcı dönücü ırkları daha yükseltebilmek amacıyla tipler ile birlikte uçurma amacıyla bu ırka eğilim göstermektedirler.
Uçuş sezonu öncesinde en az 3 ay dinlenmeye alınırlar ve uçurulmazlar. Hatta bu süre içinde kanat telekleri çekilerek yeni tüy gelmesi sağlanır. Bu süre içinde mineral ile vitamin takviyeleri ile çok iyi beslenirler. Bakımları ve yetiştirilmeleri aynı posta güvercinlerinde olduğu gibi özen ve sabır gerektirir.
Fiziki yapı olarak orta büyüklükte kuşlardır. Baştan kuyruğa doğru gidildiğinde incelen bir yapı gösterirler. Başları yuvarlak ve düzgündür. Boyunları orta uzunlukta ve kalınlıktadır. Gaga hafif ince ve orta uzunluktadır. Uzun gaga istenmeyen bir durumdur. Gaga rengi genellikle siyahtır. Ancak bazı renklerde kemik rengi gaga da kabul edilmektedir. Kanatlar kuyruk üzerinde taşınır. Kuyruk 12 telekten oluşur. Dar ve düz bir yapıda olan kuyruk biraz uzun görünümlüdür. Gözler inci göz tabir edilen şekilde açık renkli ve parlak olmalıdır. Çok belirgin olmayan göz çevresi halkası gri renklidir. Kısa ve kuvvetli olan bacaklar koyu kırmızı renkte olmalıdırlar. Ayaklarda paça bulunmaz. Ülkemizde bazı Tip ırkı güvercinlerin paçalı oldukları bilinmektedir. Bunlar paçalı bazı ırklarla kırılma sonucu geliştirilmişlerdir. Ayak tırnakları genellikle siyah renk olur ancak bazı renklerinde kemik renk tırnak bulunabilir. Tip ırkında bir çok renk çeşidi vardır. Şeritli ve şeritsiz olanları bulunur. Beyaz renk üzerinde genellikle farklı renkli tonlarda benekli bir yapıya sahiptirler.
Dönek
Döneklerler de kelebekler gibi 14-16 kuyruk teleğine sahiptir. Siyah, mavi, kırmızı renklere sahiptir. kafaları kanat ve kuyrukları beyazdır yüksek uçarlar pırıltıya hassasiyetleri vardır uzak mesafelerden gelmeleri de biraz güçtür.
Salındıklarında çok çabuk yükseklik kazanan bu kuşlara yerden kuş gösterildiğinde (pırıltı) kanatlarını toplayarak dalarlar ve bu dalış süresince bir yada bir kaç kez kanat kuyruk ekseninde pervane şeklinde dönerler.Bu ırkta ıslah hedefi, yüksek hızda uzun mesafe dönüştür.
Dönüş esnasında kanatların duruşu kuştan kuşa farklılık gösterir. Bazıları kanatlarını neredeyse vücutlarına yapıştırarak dönerken, büyük bir kısmı dönüş esnasında kanatlarını çeyrek açık tutarlar. Diğer bir kısmı ise kanatlarını oldukça fazla açarak dönerler. Yandan bakıldığında kuşun her dönüşte kendisini çevirttirdiği ve rollerlardan (dolapçılardan) farklı olarak,dönüşler arası geçiş, çok hızlı dönüşlerde dahi açıkça belli olur. En iyi dönüş 45 derecelik açıyla daldığında görülebilir.Bu açıdan sapma dalış ve dönüş kalitesini olumsuz olarak etkiler. Daha çok Denizli tarafında büyük bir ilgiyle Dolapçılar ve dönekler yetiştirilmektedir.
Kümeste ürkek görünen bu kuşların aslında kontrolleri çok kolaydır.Kümes önünde eğer bir kaç kuş varsa yerden kolay kolay kalkmaz. Hatta isterseniz bir grup döneği bir sopayla sürerek tanımadıkları yerlere dahi götürebilirsiniz. Dışarıdan bir müdahale olmadığı sürece,yani onları aşırı derecede ürkütecek bir şey olmadığı sürece uçmazlar.Ancak bu özelliklerinden dolayı kötü uçucu oldukları sonucu çıkarılmasın. Dönek yavruları diğer bir çok ırka nazaran daha çabuk uçmaya alıştırılabilirler. Hiç uçmamış bir yavru kolayca uçan kuşların ardından yükselebilir. İşte bu özellikleri nedeniyle genç kuşlar ilk uçurulduklarında çok dikkat edilmesi gereken bir nokta var. İlk uçuşlarında dahi diğer kuşları takip edip fazlaca yükselebilirler ancak çoğunlukla aşağıdan kuş gösterildiğinde diğer alışkın kuşlar gibi hızla aşağıya inememektedirler. Henüz çevreyi de yeterince tanımadıkları için çok yüksekten fazla açılmakta ve kaybolmaktadırlar. Hele hele çevrede başka kuşlar uçuyorsa ve hatta yabani güvercin ve kumrular dahi yavrunun şaşırmasına neden olabilirler. Bu durum da yavru kuşun yanında daha önce uçan kuşların ürkütülerek yere inmeleri önlenmeli ve mümkünse daha fazla kuş kaldırılmalıdır.
Buradan da anlaşılacağı gibi yavruların ilk uçuşlarında çok yükselmeleri ve açılmaları engellenmelidir.Bu amaçla fazla uzun süre uçmayan ve çok yükselmeyen başka ırktan kuşlar kullanılabilir.Ancak bu yöntem dahi,daha önce belirttiğim gibi eğer çevrede kuşların konsantrasyonunu bozacak başka kuşlar varsa,risklidir. Yavru yitirmemenin diğer bir yolu erken uçurmamaktır. Eğer ilk olarak 8-10 haftalık yaşta uçurulurlarsa,yön bulma yetenekleri gelişmiş olacağından ve yerden de olsa çevreyi daha iyi tanımış olacaklarından kaybolmaları zordur. Bazı ırklarda ilk uçurmanın geç yaşta yapılması uçuş kalitesini ve diğer yetenekleri (takla gibi) olumsuz yönde etkilemektedir. Hatta bu ırklarda 8-10 haftalık yavruların 5-6 haftalıklara nazaran yalnızca havaya kalkmalarını sağlamak bile güçleşir. Dönekler formda tutuldukları sürece ilk uçurma çok daha geç yaşta yapılsa dahi sorun yaratmaz. Ergenleşmiş, yani 20-22 haftalık hayvanların dahi uçurulmarı çok kolaydır. Ancak bu dönemde beslenmelerine dikkat edilerek yağlanmaları önlenmelidir.
Tüm uçucu kuşlarda olduğu gibi bu ırkta da yemin sınırlı tutulması gereklidir. Yağlanma iyi uçan ve dönen kuşlarda dahi dalış ve dönüş kalitesini olumsuz yönde etkiler.Önerim kuşlar aç olduklarında bir öğünde yiyebilecekleri yem miktarının sabah 1/3'ünü ve akşam 2/3'ünü olmak üzere iki öğünde verilmesidir. Uçan kuşlara ağırlıklı olarak buğday verilebilir. Buğdayla birlikte çok az miktarda kaliteli damızlık yemi de verilmelidir. Kuşun kümese bağlanması yani çevreyi tanıma turları bittikten sonra dalış ve dönüş alıştırmasına geçilebilir. Bu amaçla alıştırılacak kuş tecrübeli bir kuşla uçurulmalıdır. Kuşlar yeterli yüksekliğe ulaştıklarında ve ikisinin de pozisyonları inecekleri yere aşağı yukarı 45 derece olduğunda (rüzgar altında), önce herhangi bir işaretle (ıslık, düdük, mendil sallama, el sallama vb.) dikkatlerinin yere çekilmesi gerekir. Bu işaret bir süre sonra kuş için dalışa hazır ol anlamı kazanır. Akabinde derhal kuş gösterilerek tecrübeli olan kuşun dalışa geçmesi sağlanmalıdır. Çok geçmeden tecrübesiz olan da onu takip edecektir. Eğer aynı anda ikiden fazla kuş uçurulursa,her ne kadar toplu uçan kuşlar olmalarına rağmen hepsinin aynı anda pozisyon almalarının sağlanması güçleşir. Havada nerede olurlarsa olsunlar aşağıdaki kuşa (pırıltı) reaksiyon göstereceklerinden istenen dalış ve dönüş sonucu alınamaz. Bazı yetiştiriciler bir kerede bir kuş uçurmaktadırlar. Bu yöntemin avantajı kuşun kontrolünün çok kolay olmasıdır. Ancak dezavantajda yalnız başına uçan kuşun yeterli yüksekliğe çıkamamasıdır. Alıştırmada pozisyon aldıktan sonra inecekleri yere yani kuş gösterilecek yere mutlaka bakmaları sağlanmalıdır. Zira dalış ve dönüş kalitesi bu durumdan önemli derecede etkilenmektedir. Dönekler uçarken onları iyi izleyebilecek ve onlarında bizi iyi görebilecekleri bir yerde durulmalıdır. Kuşlar uçarken onların bizi göremeyecekleri bir yerde durmamız, daha sonra ortaya çıkıp pozisyon almalarını beklemek boşunadır. Zira pozisyon al işareti kendimiz oluruz ve kuşlar bizi görür görmez dalış için beklemeye başlar ve hatta dalışa geçerler. Bu nedenle daima görünecek bir yerde bulunmalı ve dalış için hazır ol işareti verilmelidir.
Orta irilikte ancak oldukça uzun sayılabilecek bir güvercin ırkıdır.14 adet olan kuyruk telek tüyleri de genellikle normalden uzun ve geniş sayılabilir.Bir çoğunda kuyruk hafifçe,kelebeklerde olduğu kadar olmasa da ,çatı şeklinde iki yana eğimlidir.Kanatlarını kuyruğun üzerinde taşıyan bu ırkta kanatlar uca doğru biraz sivrice ve kanat açıklığı diğer bir çok ırka nazaran bira daha geniştir (iki kanat ucu arası mesafe).Aynı zamanda uzunca bir gagaya sahiptirler.Kısa sayılabilecek ayaklara sahip olan bu kuşların duruşu neredeyse yere paraleldir.Türkiye'de yetiştirilen döneklerde paça ve tepe görülmez.Son yıllarda sıkça görülmeye başlayan paçalı yada tozluklu olanları, Makedonya (Yugoslavya) döneği ile melezdir.Alaca ve düz her renkte görülen bu güvercinlerde en yaygın renkler beyaz kafalı,kanat uçları beyaz ve beyaz kafalı,kanat uçları ve kuyruk beyazdır.diğer tarafları genellikle siyah, ondan sonra görülme sıklığına bağlı olarak sırasıyla mavi (siyah şeritli) yada çakmaklıdır.En az rastlanılanları kırmızı (ressesif) alacalardır.Beyaz kafalı ve uzun kanat telekleri beyaz olanlarına İzmir yöresinde Baska, ayrıca kuyruğu da beyaz olanlarına Galaca adı verilmektedir.Renklerine göre şöyle adlandırılmaktadırlar; kara galaca, kara baska,mavi galaca vb. Ressesif kırmızıları,ister düz renkte olsunlar isterse alaca,çakal olarak adlandırılmaktadırlar.Göz renkleri genellikle siyah olmakla beraber,yabani göz rengi hariç,diğer göz renklerine de rastlanır.Eşeysel olgunluk (kızgınlık),beslenmeye bağlı olmakla beraber diğer ırklara göre biraz daha geçtir.Aynı zamanda trichomonad ve paramixovirus gibi hastalıklara karşı daha duyarlıdırlar.Yavrulara bakma özellikleri posta ve dewlaplara nazaran kötüdür.Genellikle bir yuvadaki yavrular arasında belirgin bir gelişme farklılığı görülür Ana yetiştirilme bölgesi Türkiye'nin batısıdır.Buralardada çok yaygın olmamakla birlikte bazı kentlerde neredeyse yalnızca dönek yetiştirilmektedir.En fazla yetiştiricisi büyük kentlerden İzmir'dedir. İzmir'den sonra Bursa'yı ve Denizli'yi sayabiliriz. Özellikle İzmir ve Bursa'da başka ırklarda yaygın olarak yetiştirilmesine rağmen Denizli'de neredeyse yalnızca dönek yetiştirilmektedir.İzmir ve Bursa'da en çok göçmenlerce yetiştirilmektedirler.Bu illerin dışında Ege kıyısında bazı ilçelerde,örneğin Ayvalık ve Trakya'da da Malkara ve Keşan ilçelerinde hemen hemen yalnızca bu ırka rastlanmaktadır. İstanbul'da da hemen her ırkın olduğu gibi çok az sayıda da olsa yetiştiricisi mevcuttur
Salındıklarında çok çabuk yükseklik kazanan bu kuşlara yerden kuş gösterildiğinde (pırıltı) kanatlarını toplayarak dalarlar ve bu dalış süresince bir yada bir kaç kezkanat kuyruk ekseninde pervane şeklinde dönerler.Bu ırkta ıslah hedefi,yüksek hızda uzun mesafe dönüştür.Dönüş esnasında kanatların duruşu kuştan kuşa farklılık gösterir. Bazıları kanatlarını neredeyse vücutlarına yapıştırarak dönerken,büyük bir kısmı dönüş esnasında kanatlarını çeyrek açık tutarlar.Diğer bir kısmı ise kanatlarını oldukça fazla açarak dönerler.Yandan bakıldığında kuşun her dönüşte kendisini çevirttirdiği ve rollerlardan (dolapçılardan) farklı olarak,dönüşler arası geçiş,çok hızlı dönüşlerde dahi açıkça belli olur.En iyi dönüş 45 derecelik açıyla daldığında görülebilir.Bu açıdan sapma dalış ve dönüş kalitesini olumsuz olarak etkiler Kümesde ürkek görünen bu kuşların aslında kontrolleri çok kolaydır.Kümes önünde eğer bir kaç kuş varsa yerden kolay kolay kalkmaz.Hatta isterseniz bir grup döneği bir sopayla sürerek tanımadıkları yerlere dahi götürebilirsiniz.Dışarıdan bir müdahale olmadığı sürece,yani onları aşırı derecede ürkütecek bir şey olmadığı sürece uçmazlar.Ancak bu özelliklerinden dolayı kötü uçucu oldukları sonucu çıkarılmasın.Dönek yavruları diğer bir çok ırka nazaran daha çabuk uçmaya alıştırılabilirler.Hiç uçmamış bir yavru kolayca uçan kuşların ardından yükselebilir.İşte bu özellikleri nedeniyle genç kuşlar ilk uçurulduklarında çok dikkat edilmesi gereken bir nokta var.İlk uçuşlarında dahi diğer kuşları takip edip fazlaca yükselebilirler ancak çoğunlukla aşağıdan kuş gösterildiğinde diğer alışkın kuşlar gibi hızla aşağıya inememektedirler.Henüz çevreyi de yeterince tanımadıkları için çok yüksekten fazla açılmakta ve kaybolmaktadırlar.Hele hele çevrede başka kuşlar uçuyorsa ve hatta yabani güvercin ve kumrular dahi yavrunun şaşırmasına neden olabilirler.Bu durum da yavru kuşun yanında daha önce uçan kuşların ürkütülerek yere inmeleri önlenmeli ve mümkünse daha fazla kuş kaldırılmalıdır .
Buradan da anlaşılacağı gibi yavruların ilk uçuşlarında çok yükselmeleri ve açılmaları engellenmelidir.Bu amaçla fazla uzun süre uçmayan ve çok yükselmeyen başka ırktan kuşlar kullanılabilir.Ancak bu yöntem dahi,daha önce belirttiğim gibi eğer çevrede kuşların konsantrasyonunu bozacak başka kuşlar varsa,risklidir.Yavru yitirmemenin diğer bir yolu erken uçurmamaktır.Eğer ilk olarak 8-10 haftalık yaşta uçurulurlarsa,yön bulma yetenekleri gelişmiş olacağından ve yerden de olsa çevreyi daha iyi tanımış olacaklarından kaybolmaları zordur.Bazı ırklarda ilk uçurmanın geç yaşta yapılması uçuş kalitesini ve diğer yetenekleri (takla gibi) olumsuz yönde etkilemektedir.Hatta bu ırklarda 8-10 haftalık yavruların 5-6 haftalıklara nazaran yalnızca havaya kalkmalarını sağlamak bile güçleşir. Dönekler formda tutuldukları sürece ilk uçurma çok daha geç yaşta yapılsa dahi sorun yaratmaz. Ergenleşmiş, yani 20-22 haftalık hayvanların dahi uçurulmaları çok kolaydır.Ancak bu dönemde beslenmelerine dikkat edilerek yağlanmaları önlenmelidir.
Tüm uçucu kuşlarda olduğu gibi bu ırkta da yemin sınırlı tutulması gereklidir.Yağlanma iyi uçan ve dönen kuşlarda dahi dalış ve dönüş kalitesini olumsuz yönde etkiler.Önerim kuşlar aç olduklarında bir öğünde yiyebilecekleri yem miktarının sabah 1/3'ünü ve akşam 2/3'ünü olmak üzere iki öğünde verilmesidir.Uçan kuşlara ağırlıklı olarak buğday verilebilir.Buğdayla birlikte çok az miktarda kaliteli damızlık yemi de verilmelidir.
Kuşun kümese bağlanması yani çevreyi tanıma turları bittikten sonra dalış ve dönüş alıştırmasına geçilebilir. Bu amaçla alıştırılacak kuş tecrübeli bir kuşla uçurulmalıdır.Kuşlar yeterli yüksekliğe ulaştıklarında ve ikisinin de pozisyonları inecekleri yere aşağı yukarı 45 derece olduğunda (rüzgar altında), önce herhangi bir işaretle (ıslık, düdük, mendil sallama, el sallama vb.) dikkatlerinin yere çekilmesi gerekir.Bu işaret bir süre sonra kuş için dalışa hazır anlamı kazanır.Akabinde derhal kuş gösterilerek tecrübeli olan kuşun dalışa geçmesi sağlanmalıdır.Çok geçmeden tecrübesiz olan da onu takip edecektir.Eğer aynı anda ikiden fazla kuş uçurulursa,her ne kadar toplu uçan kuşlar olmalarına rağmen hepsinin aynı anda pozisyon almalarının sağlanması güçleşir.Havada nerede olurlarsa olsunlar aşağıdaki kuşa (pırıltı) reaksiyon göstereceklerinden istenen dalış ve dönüş sonucu alınamaz.Bazı yetiştiriciler bir kerede bir kuş uçurmaktadırlar.Bu yöntemin avantajı kuşun kontrolünün çok kolay olmasıdır.Ancak dezavantajda yalnız başına uçan kuşun yeterli yüksekliğe çıkamamasıdır.Alıştırmada pozisyon aldıktan sonra inecekleri yere yani kuş gösterilecek yere mutlaka bakmaları sağlanmalıdır. Zira dalış ve dönüş kalitesi bu durumdan önemli derecede etkilenmektedir.Dönekler uçarken onları iyi izleyebilecek ve onlarında bizi iyi görebilecekleri bir yerde durulmalıdır.Kuşlar uçarken onların bizi göremeyecekleri bir yerde durmamız,daha sonra ortaya çıkıp pozisyon almalarını beklemek boşunadır.Zira pozisyon al işareti kendimiz oluruz ve kuşlar bizi görür görmez dalış için beklemeye başlar ve hatta dalışa geçerler.Bu nedenle daima görünecek bir yerde bulunmalı ve dalış için hazır ol işareti verilmelidir.
Bursa
Bursa ilimizden adını alan bu güvercin ırkı Bursa'dan başka ağırlıklı olarak İstanbul, İnegöl, Mustafa Kemal Pasa ve Afyon yörelerinde yetiştirilmektedir. Yerel ismi Oynar olan Bursa ırkı Osmanlı Devleti zamanında da yetiştirilmiş bir ırktır. Özellikle Bursa'da babadan oğula devretmiş, 60-70 yıl öncesinden günümüze kadar nesilleri takip edildiği bilinen Bursa ailelerine rastlamak mümkündür.
Başlıca renkleri ; siyah kanat akkuyruk, akkanat akkuyruk ve beyaz olan Bursa ırkının (renk tanımlarını sayfanın altında bulabilirsiniz) 12 tel kuyruk yapısı ve kuyruküstü yağ bezesi bulunur.
Bursa bu özellikleriyle Mülakat ve Çakal ırkından hemen ayrılır. Kuyruğun alt ve üst kapakları siyah olmalı yalnızca 12 tel kuyruk ve altındaki ince kapak beyaz bulunmalıdır. Siyah kanat akkuyruklarda beyaz gaganın ucundaki siyahlık tercih edilirken akkanat akkuyruklarda ise kanat uçlarındaki beyaz teleklerin 7-7 formunda olmasına dikkat edilir. Dik duruşlu, neşeli ve hareketli bir yapıya sahiptirler. Orta irilikteki vücut yapısında geniş ve dışa çıkık bir göğüs, uzun ve kalın yapılı beyaz bir gaga ilk dikkati çeken özelliklerdendir. Kanatları vücuduyla orantılı olarak normal uzunluktadır. Burun üzerinden başlayan alın yapısının öne doğru çıkık olması yine önemli bir özelliktir. Göz çevresindeki etli yapı kesinlikle beyaz ve belirgin olmalıdır. Sari veya kırmızı etli göz çevresi istenilmez. Göz rengi de çok önemli olup beyaz veya mavimsi beyaz olmasına dikkat edilir. Bursa ırkının taşıdığı siyah renk tonuna hemen hemen başka hiç bir güvercin ırkında rastlanılmaz. Hatta diğer güvercin ırklarındaki parlak siyah renk tarif edilirken Bursa kusu gibi ifadesi çokça kullanılır. Yanar-döner çok parlak bir siyah rengi yine başka hiç bir güvercin ırkında rastlanılamayacak kadar kırmızı ayaklar taşır. Beyaz tırnakların standart olduğu ayaklarda bilekten asağısının temiz yani kesinlikle tüysüz-tozluksuz olması gerekir. Biçimsel özellikleri keskin elemelerden geçirilen Bursa ırkı makaraci ırklarımızdan biridir. Sakin karakteri uçuşa geçeceği anda telaşlanmasıyla değişir. Sert kanat atışlarıyla çok farklı Yüksekliklerde alışmaya bağlı olarak yaklaşık4-5 saat uçar. Ortalama 10 güvercinlik gruplar halinde uçurulurlar. Birbirlerini takip ederler ama biraz mesafe aralığı vererek kısmen dağınık uçarlar. Yanlarına refakatçi verilmez, pırıltıya duyarlılıkları yoktur. Bu yönüyle havada kontrol edilmeleri zordur. Salmalarından oldukça açılabilirler. Diğer salmalara ve havada karşılaştıkları diğer gruplara aldırış etmeden gezerek uçarlar. Salmalarına inmelerine yakın veya çok yüksekteyken makaraya girerler. Bulut yüksekliginde makaraya girdiklerinde grupta kısmi bir dagılma görülürken ortalama 1-5 arası kombinasyonlarla makaraya girmeleri seyretmeye deger bir görüntüdür. Kanat döverek veya uçus sırasinda aniden başları tam kuyruk üstüne gelecek sekilde kanatları açık pozisyonda makaralarını sergilerler. Yere inislerinde zorlanırlar, salmalarının üzerinden bir kaç teget geçme sonrasında aniden iniş yaparlar.Havada sergiledikleri bir baska farklı görüntü ise ani yükselti degistirmeleridir. Yükseklerdeyken aniden kanat atarak 45 derecelik açıyla dalmaya benzer bir hareket göstererek hızla alçalırlar sonra tekrar hızla yükselmeye baslarlar. Sahin veya atmaca saldırısı anında bu özelliklerini kullanarak onlardan ustalıkla uzaklasabilirler.Bursa ırkı alıştığı salmadan başka hiç bir salmaya itibar etmezken satıldığı yere çok çabuk alışır. Yalnız bir kerelik alıştırma egitimi dahi Bursa ırkının sadık uçucu olması için çoğu kez yeterlidir. Uçus egitimi alanların 45-50 km. mesafeden evlerine dönmeleri beklenir. Buradan anlaşılacağı gibi yavrular uçus egitimi alırken ve sonrasında pek problem çıkarmazlar. Bakımı kolay olan Bursa ırkının dayanıklılığı ve mükemmel yavru bakımı yetistiricisine sagladığı avantajlardandır.Bursa yetistiricileri çok hassas kriterlerle ırkı muhafaza ettiklerinden dolayı bugün arı ve mükemmel ailelere rastlamak ülkemiz yetistiriciliği adına gurur vericidir.
KARABAS: Sadece kanat-kuyruk beyaz ve kafa siyah ise.
KARAKANAT : Sadece kuyruk tüyleri beyaz ise.
AKMAN : Kafa döneklerdeki gibi tamamen kesme beyaz ise.
ABRAS : Kafadaki beyazlık alında ise.
KILITLI : Beyazlık gözden göze serit gibi birleşirse.
SÜRMELI veya ÇEKMELI : Beyazlık göz hizasından kafanın arkasına doğru giderse.
NOKTALI- MUSKALI- YASMAKLI : Kafada gaga altında beyazlık varsa beyazlığın büyüklüğüne göre sırayla (azdan çokluğa) Noktalı, Muskalı, Yasmaklı ismini alır.Mavi renkli olanlar ayrı bir irk olup;MÜLAKAT . Mülakat uzlaşma anlamındadır. Yabani güvercinle Bursa OYNAR'in eşleşmesi ile elde edildiği sanılmaktadır.
Bayburt
Adını Doğu Karadeniz bölgemizdeki Bayburt ilimizden alan, Bayburt ırkı güvercinlerimiz dünyada İngilizce olarak “Turkish whisperer” adı ile tanınmaktadır. Türk fısıldayıcısı ya da ötücüsü adı ile çevirebileceğimiz bu tanımlamadan anladığımız kadarı ile dünyada bu güvercinlerin ötücü yanı ön planda ele alınmaktadır. Ülkemizde de ötücü ırklarımız içersinde değerlendirilmektedirler.
Bayburt ırkımız, Bayburt ili ve çevresinde yerel olarak “Çift Gugul” adı ile de bilinmektedir. Dünyada Belçika’da yetiştirilen “Belgian Ringbeater” adlı ile bilinen ırk, Bayburtların büyük olasılıkla çemberci ırklarla ( Trabzon ) kırılması sonucu geliştirilmiştir. Bu nedenle iki ırk birbirine çok benzemektedir. Belki de bu nedenle ve Trabzon ile yakın bölge kuşları olması sebebi ile, Bayburt ırkımız çemberci bir ırk gibi değerlendirilme eğiliminde olmuştur. Oysa Bayburt ırkımızda çember hareketi yoktur. Çember hareketi ülkemizde ve hatta dünya üzerinde sadece Trabzon ırkımıza özgü bir davranış biçimidir. Bayburt ırkımız tamamen yerel bir ırktır ve ülke genelinde fazla bilinen ve yetiştirilen bir ırkımız değildir. Bu nedenle hakkında az bilgiye sahip olduğumuz bu ırkı kısaca ve bildiğim oranda anlatmaya çalışacağım. Yetiştiricilerinden daha sağlıklı bilgiler geldiğinde bu ırkımızı daha iyi tanıyacağımız inancındayım.
Bayburt ırkının karakteristik özelliklerinden biri ötücü olmasıdır. Özellikle erkek kuşlar dişilerine kur yaparken ötüşlerini sergilerler. Bayburt yetiştirilen kümeslerde genellikle yerde uzunca bir sırık bulunur. Kuş ciğerlerine derin bir hava çekip olduğundan daha büyük görünerek bu sırığın boyunca baştan sona öterek yürür. Bu ötüş şekli yörede “sırık çekme” olarak adlandırılır. Sırık çekme şeklinde ötüş sergileyen kuşlar sağlıklı ve değer verilen güvercinlerdir. Bayburt güvercinin iyisi ötüşten sonra Denizli horozlarında olduğu gibi baygınlık geçirir.
Çift gugul denmesinin nedeni bu güvercinlerin takka ve perçemli olmalarından kaynaklanmaktadır. Nadiren sadece arka tepeli ( takkalı ) olanlarına rastlanmaktadır. Ancak fazla tercih edilmezler. Bu güvercinlerde takka büyük ve kepçe gibi kulaktan kulağa uzanmalıdır. Belçika’da görülen akrabalarında sadece takka vardır. Vücutları orta büyüklükte ve hatta biraz iricedir. Yuvarlak bir baş üzerinde normal büyüklükte gözler ve gaga yer alır. Gaga normal boydadır, ancak normalden biraz ince görünümde olup zarif bir yapısı vardır. Kuşun rengine göre koyu ya da açık renk olabilmektedir. Gözler normal boydadır ve göz çevresi halkası belirgin değildir. Göz renkleri kuşun rengine göre değişmektedir. Genellikle koyu renk gözlere, ( kırmızı ve portakal rengi ) rastlanmaktadır. Nadiren açık renk gözlü olanları bulunur. Ayaklar paçasız olup açık kırmızı renktedirler. Kanatlarını kuyruk üzerinde taşıyan bir ırkımızdır.
Bayburt ırkımız ötücü olmasının yanı sıra uçucu özellikleri de bulunan bir güvercindir. Uzun uçtuğu söylenmektedir. Uçarken takla da atar, ancak taklası havada yuvarlanma gibidir. Genellikle tek takla atar. Bazen iki takla üst üste attığı gözlenirse de bu taklalar hiçbir zaman taklacı güvercinlerdeki gibi değildir. Bayburt güvercinleri bir de “Bel kırma” adı verilen kuyruğa basıp aşağı doğru düşme hareketi yaparlar. Kanat sesleri oldukça fazladır. Ürkek yaradılışlı bir güvercindir. Ele gelme tarzı yoktur. Yuvaya girdiğinizde kaçacağım diye tozu dumana katar. Kendini yerden yere vurur.
Bayburt güvercinleri genellikle alacalı renklerde olurlar. Görülen başlıca renkleri, Beyaz, Siyah, Kırmızı, Sarı ve Mavidir. Alacalı olanlarda bu renkler çeşitli şekillerde karışık olarak karşımıza çıkar. Kanat ve kuyruk telekleri beyaz olanları bulunduğu gibi sadece kanat telekleri beyaz olanları, kuyruk telekleri ise kuşun kendi renginde olanları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra kanat ve kuyruk telekleri beyaz olmayıp kuşun kendi renginde olanları da vardır. Yaşmaklı denilebilecek tarzda gaga altından boyuna doğru beyaz yamaları bulunanları gözlenmektedir. Alacalıların yanı sıra düz renk olanlarına da rastlanmaktadır.
Bayburtların bazılarında dikkat çekici bir renk yapılanması gözlenmektedir. Bu tür olanlarının en belirgin özellikleri kuşun boyun kısmında önden arkaya doğru gittikçe daralan ay şeklinde beyaz bir renk yaması bulunmasıdır. Bu yamaya yörede “yıldız” adı verilmektedir. Bu renk yaması kuşun boynunda asılı bir kolye gibi durmaktadır. Bu yama takkaya kadar düzgün bir şekilde çıkar ve incelerek son bulur. Bu yamanın kafa üzerine uzama yapmaması gerekmektedir. Bu beyaz bölümün haricinde kuşun iki yerinde daha beyazlık bulunur. Bunlardan ilki kuşun kanat telekleridir. Bu güvercinlerin kanat telekleri beyaz olur. İkincisi ise kuşun karın bölgesi ve ayaklarıdır. Gövdenin hemen altından başlamak üzere bu bölümlerde beyazdır. Bunun haricinde Kanat kapakları, kuyruk telekleri ve boyundaki beyaz yama ile karın arasında kalan kısım ise renklidir. Renkli bölümler kuşun rengine göre değişik renklerde olabilirler.
Renk Çeşitleri
Süt Beyaz : Düz renk beyaz olanlarına yörede bu isim verilir. Düz beyaz olanları az bulunmakta ve değerli kabul edilmektedirler.
Kara : Siyah olanlarına “Kara” adı verilir.
Mor : Kırmızı olanlarına “Mor” denilmektedir.
Açık Mor : Sarı renk olanlar “Açık mor” olarak bilinirler.
Kumru Tüylü : Mavi renk olanlarına “Kumru tüylü” denilmektedir. Mavi harici bütün renkler şeritsizdir. Mavi renk olanlarda kanat üzerinde iki sıra şerit bulunmaktadır. Mavi renk olanlarda göz portakal rengi ve gaga siyah olmaktadır. Diğer renklerde göz koyu tonlu gaga ise açık renktir.
Alacalı : Bayburt kuşlarının alacalı renkli olanları oldukça yaygındır. Alaca olanlar kendi içlerinde farklı adlandırmalara sahiptirler. Örneğin, Kırmızı renk olup üzeri beyaz pullu olanlarına “Butlu”, Beyaz renk olup üzeri kırmızı pullu olanlarına ise “Kınalı” denilmektedir.
Adana
Dalıcı güvercin denilince hiçbir ırkın Adana ile boy ölçüşebileceğini düşünemiyorum. Bulutların içinden atlayıp, salmaya kadar durmadan çırpınan bir postayı izlemenin zevkini başka bir ırktan almak imkansızdır.
Adana’da bu kuşlar 3’lü bazen de 2’li uçurulur ve uçan her bir gruba posta adı verilir. Postalar postadaki en iyi kuşa göre isim alırlar. Örneğin; Sakar Postası veya mavili Şami Postası gibi…
Postada bulunan kuşlardan en az biri kesinlikle öncü olmalıdır. Yani, salmadan parlak (pırıltı) çekildiğinde (genelde beyaz renkli bir kuş, kuyruk ve bel bölgesi civarından tutulup sallanır. Yüksekteki kuşlar bunu atlama sinyali olarak içgüdüsel algılar ve dalışa geçer) ilkin öncüler cevap verir. Diğerlerine ise takipçi denir ve bunlar öncüyü takip ederler. Öncü takım komutanı gibidir. Diğer kuşlardan üstün tutulurlar. Sadece takipçilerden kurulu bir posta aşağıya alınamaz. Özellikle taritlik döneminde (erkek kuşların dişileri kovaladığı, yumurtlatmadan önceki dönem) bu kuşların parlak hassasiyetleri en yüksek seviyesinde olur. Bazen, tarit (arkacı) bir takipçi bile öncülük yapabilir. Mükemmel posta demek bulutların içine kadar birbirinden ayrılmadan, kısa sürede, salmanın etrafından çok fazla ayrılmadan (düşmeden) yükselmiş üç kuşun, sadece kuru ( diğer kuşları açmadan) parlak ile anında hiç caymadan ve dönmeden ( döneklerdeki gibi bir iniş, hem sahibi hem kuş için prestijin zedelenmesi anlamına gelir) aşağıya kadar dalmasıdır. Ek olarak kuşlar dalma esnasında çırpınırlarsa (daha önce inmek için yarışırlar) seyre doyum olmaz. Bazı kuşçular çırpınan, bazıları ise oklava gibi oynamayan kuşları severler. Ama genelde, çırpınan kuşlar daha makbuldür. Cayan, yavaş inen, yavan inen, dönen kuşlara iyi gözle bakılmaz. Bunlar genelde yadırgaya (yabancı kuş tutarken kullanılan seviye olarak ikinci sınıf kuşlardır) uçurulur. Amaç, seyir değildir. Genelde tek amacı başkasının kuşlarını tutmak olan kötü niyetli insanlar tarafından beslenir. Adana güvercinlerinde renk değil performans önemlidir. Renkleri genelde siyah, beyaz, mavi, kırmızı, bu renklerin kombinasyonları ve tonlarıdır. Her rengin özel bir adı vardır.
Mesela;
• Sakar; Her tarafı siyah kanat ucu beyaz
• Zırklı veya Zırhlı; kanatlar siyah, lacivert ve mavi kombinasyonu, göğüs açık mavi
• Şami; Açık mavi kanat üzeri iki siyah çizgili
• Maverdi; beyaz ve kırmızı(kahve) tonları olup kırmızının şekli ve tonuna göre, çubuklu veya şarabi maverdi gibi isimler alabilir.
Tüm kuşların isimlerini açıklamak şu aşamada gereksiz.Fakat tüm kuşlar bunlardan başka, başıbeyaz, bozuk, katrani, muskalı, gerdanlı, küpeli gibi sıfatlar alabilirler. Mesela; başı beyaz küpeli sakar, bozuk katrani zırhlı, muskalı mavili şami, aynalı şami, şami safi gibi…
Bu kuşlar ebat olarak diğer kuşlardan daha iridir. Başları iri çekiç şeklinde, boyunları kalın ve uzundur. Kanatlar uzun ve geniştir. Burunları kısa ve genelde küttür. Oldukça heybetli bir ifadeleri vardır. Tüy dökme mevsiminde, özellikle kanat baş zirfeleri (en büyük tüy) gelmeden uçamazlar.Bu mevsimden sonra tekrar eski performanslarına getirebilmek için çok idman yaptırılması gerekir.
Yukarıda sayılan özelliklerde olmayan kuşlar genelde çandır denilen başka türlerle melezlenmiş kuşlardır ki bunlarda parlak hassasiyeti ve kendilerine has uçma özellikleri aranmaz. Havada kanat vurmadan süzülen (fiske atmak veya tonga yapmak), döneklere, kelebeklere ve oynarlara has hareketler yapan güvercinlere iyi gözle bakılmaz. Gerçek postayla uçurulmazlar. Çünkü kuşun kendine münhasır uçuşu bozulabilir. Adana kuşları salmanın etrafında küçük daireler çizerek yükselirler. Merdiven çıkar gibi, birbirlerinden ayrılmadan dönek atmaları istenir. Parlak çekme zamanı, kuşların yüzlerini salmaya döndükleri anda olmalıdır ki kuş hemen cevap verebilsin. Fakat, ender olarak kuşun arkası dönükken çekilen parlağı görüp dalabilen kuşlarda vardır ki bunları bulup yetiştirmek gerçekten zordur. Postalar 15-30 dakika arası istenilen yüksekliği bulmalıdırlar. Bu yükseklik yetiştirici tarafından tecrübeyle belirlenir. Ama genelde kayıplara sokulduğunda parlak hassasiyeti azalır, cayma meydana gelebilir. Herkes kuşunu çok yükseğe yollayabilir ama bir parlakta aşağıya alabilen kuşçu sayısı çok azdır. Adana güvercinlerini beslemek uzun bir tecrübe gerektirir.Diğer kuşlardan daha zor sökülürler (yavru iken), uçurulmaları özen ve itina ister, sallapati uçurulduklarında zevk vermezler. Mutlaka işi iyi bilen bir ustanın yanında belirli bir süre gözlem yapılmalıdır. Aksi takdirde bu kuşları diğerlerinden ayıran özellikleri görmek mümkün olmaz. Çağımızın en büyük problemi; melezleme yani kanın bozulması sebebiyle arı kan güvercinleri bulmak oldukça zordur. Bilinçsiz yetiştiricilerin cahilce çiftleştirmelerinden dolayı artık Adana‘ya has uçma ve dalma özellikleri yok olmaya başlamıştır. Bu kuşlar her çiftin kendine ait ayrı bir gözü olduğu 6-8 gözlü dolap denilen kümeslerde beslenir. Çok evcil olan bu kuşları dolaplamak kolaydır. Çoğu zaman dolabının kapısını açar açmaz kendiliğinden girerler. Özellikle postalar art arda uçurulduğu için kuşların yerlerine kendiliklerinden girmesi oldukça önemlidir. Çünkü bir posta indirilmeden diğeri genelde bırakılmaz. Her posta (3lü kuş grubu) genelde aynı kuşlarla uçurulur. Bu kuşlar uçma stillerine göre uygun ekürilerle uçurulur. Öğür denilen bu eküriler uçarken katiyen ayrılmazlar. Öğür yapma aşamasında yetiştiricinin tercihi çok önemlidir. Yanlış kuşlarla uçurulan kuşların performansının ne denli azalacağını gören biri olarak tecrübenin önemini tekrar vurgulamak isterim. Sabah erken vakitte veya akşam serinlikte uçurulan kuşlardan daha fazla randıman alınır. Ama uzun süre uçmamış veya daha yeni yeni postalara katılan acemi kuşlar çalıştırmak amacıyla günün her saatinde uçurulabilir. Rüzgarlı ve puslu havalarda bu kuşları uçurmak çok risklidir. Çünkü kuş parlağı göremeyecek kadar uzaklaşır veya görmezse genelde tutulur. Bu yüzden kuşlar havada iken devamlı gözle izlenmelidirler. Mükemmel parlak hassasiyetleri nedeniyle bazen yabancı salmalara bile akarlar. Bir indiklerinde de genelde yakalanırlar. Bu yüzden parlak elde uçurulmalarını tavsiye ederim. Özellikle yavru kuşlar en küçük bir pırıltıya, parlağa atlayarak kolayca tutulurlar. Ama bu aşama atlatıldıktan sonra ve bir yumurta gördükten sonra damı daha iyi tanırlar ve yakalanmaları zorlaşır.
Performans kuşu olan Adana güvercinlerine genelde yavru besletilmez. Çünkü yavru beslemek kuşun performansını azaltır ve çabucak yaşlandırır. Bu yüzden dönek, kelebek veya çandırlara yavru (cülük) besletilir. Ayrıca yumurtadaki kuşların parlak hassasiyeti çok azaldığından dolayı (salmaya gelme hırsları azalır) çıkan yumurtaları başka kuşların altına sürülür. Böylece kuşların en iyi performansı verdiği taritlik dönemi (yumurtlatmadan önceki dönem) öne alınmış olur. Özellikle postalar öncü kuşun tarit olduğu dönemlerde en iyi randımanı verirler. Bu yüzden öncülere genelde hiç yavru besletilmez.Toplu olarak da uçurulabilen bu kuşlar bazen dönek veya kelebeklerle birlikte de uçurulabilir. Her zaman ilk dalanlar mutlaka bunlar olacaktır. Böylece döneklerin dalmasında ateşleyici faktör olabilirler. Fakat şunu belirtmeliyim ki zamanla kuş Adana’ya has uçma özellikleri yitirecektir. Tavsiyem; bu kuşları yanlarına başka ırk katmadan 3’lü gruplar halinde uçurun ve parlakla sinyal verdiğinizde öncü kuşun atlamasını ardından takipçilerin çırpınmasını seyredin. Bunu bir yaşadığınızda, bırakmanız mümkün olmayabilir.
Azman,kısa gagalı uçucu ırkların içerisinde Denizli'de en yaygın ırktır. Bangoda görülen köşeli kafa yapısı,patlak ve dışa çıkık gözler Azman ırkında görülmez.Bangolara oranla daha uzun boylu, sivri uçlu kanat yapısına sahip ve uçucudurlar.
Kafa yapısı incelendiğinde başın öne doğru bombe yaptığı ve iki göz arasından gaga ucuna doğru bir üçgen oluşturduğu görülür.Gaga, bangolara oranla uzundur. Gözler normal büyüklüktedir ve her renkte görülebilmektedir. Dayanıklı bir bünyeye sahip azman ırkı çok iyi bakıcılık yapar.Uzun ömürlüdürler.
Uçuşları sırasında birbirlerine çok yakınlaşarak grup oluştururlar. Kümes üzerinden neredeyse hiç ayrılmazlar ve pırıltı gösterildiğinde hızla kanatlarını kapatarak dalarlar.Bu özellikleri sebebiyle dolapçı ve döneklere refakatçi olarak uçurulurlar.Gruplarda belli bir sayı standartı aranmaz. Yavru azmanlar tecrübeli gruplar içinde alıştırılmalıdır.Eğer birkaç yavru beraber uçurulursa saatler sürecek bir gezintiye razı olunması gerekecektir.
Nesli takip edilmiş yavruları uçurduysanız pek korkmanıza gerek yok, gezinti sonrası hiç yorulmamışçasına yuvaya döneceklerdir. Hemen her renkte görülebilen azmanların en beğenilen renk varyasyonu karakuyruklardır. Karakuyrukta kapak ( kuyruk altı beyaz tüyler ) olmamasına dikkat edilir.Ayrıca ciba ( kanat-kuyruk ) beğenilen ve aranan bir renktir. Denizli azmanlarında beyaz kuyruklu ciba bulunmaz.Kanat rengi neyse kuyruk renkleri de aynıdır.Son yıllarda değişik ırkların girişiyle beyaz kuyruklu cibalar da görülmeye başlanmıştır.Diğer beğenilen renkleri düz renkler,çiller ve çakallardır Denizli'de yetiştirilen azmanlarda tepe,paça ve tozluk görülmez.
Bağdat
Ülkemizde Bağdat, Bağdadi, Bağdadiye ve Bağdatlı adları ile bilinen bu güvercin ırkı, Irak kökenlidir. Dünya da Bagdat, Baghdad, Bagdette gibi adlarla bilinmektedir. Günümüzde doğu ve güneydoğu bölgelerimizde yetiştirilmektedir. Ancak sayıları azalmıştır. Korunması için önlemler alınması gerekmektedir.
Dünyada ve özellikle de Avrupa’da köken olarak bu ırktan kaynaklanan çeşitli tipte Bağdat güvercinleri bulunmaktadır. Bu güvercinlerle bizim yetiştirdiğimiz Bağdat güvercinleri arasında köken olarak kan benzerliğinin dışında belli bir benzerlik yoktur. Ülkemizde yetiştirilen Bağdat güvercinleri daha çok Suriye Bağdatlarına benzemektedir.
Bağdat güvercinlerini, bir yere yuva yaptıktan sonra, başka bir yere alıştırmak imkansız gibidir. Aradan 10 yıl geçse bile bıraktığınızda, ilk yuvasına geri döndüğü söylenmektedir. Bu özellikleri onları gerçekten de çok değer verilen bir güvercin haline getirmiştir. Ülkemizin batı bölgelerinde, Irak yöresinden ve Doğu bölgelerimizden getirilen güvercinlere genel olarak Bağdat adı verme gibi yanlış bir eğilim olmakla birlikte, Bağdat adı, gerek doğu ve güneydoğu, gerekse diğer bölgelerimizde ayrı ve kendine özgü özellikleri olan bu ırkı karakterize etmektedir. Bazen posta güvercinlerine Bağdat denildiği de olmaktadır. Bağdat güvercinleri eski dönemlerde posta güvercini olarak kullanılmış olmakla birlikte, bugün bildiğimiz posta güvercinleri ile ayrı ırkları temsil etmektedirler. Yöresel olarak “Posta Burunlu” ve “Homoma” gibi adları vardır.
Bağdat’ın Osmanlı devleti topraklarına katılması 1534 yılında Kanuni döneminde olmuştur. Daha sonra bir ara tekrar İranlıların eline geçen Bağdat, son olarak 1639 yılında 4. Murat devrinde yeniden alınmıştır. Hata 4. Murat Bağdat’ı almasının anısına İstanbul’da bugün Topkapı sarayı içinde bulunan ünlü Bağdat köşkünü yaptırmıştır. Bağdat güvercinlerinin Osmanlı dönemi öncesinden beri Irak’da yetiştirildiği bilinmektedir. Osmanlı döneminde de bu güvercinler bölgede yetiştirilmeye devam edilmiş ve geliştirilmişlerdir. Bu güvercinler, eski dönemlerde, tüm çevre bölgelerde değer verilen ve bilinen bir güvercin ırkıdır. Bir çok kaynakta adından bahsedilen bu güvercin ırkı için, dönemin en değer verilen ve en pahalı kuşu olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Daha çok haberleşme amaçlı kullanılan bir kuştur. Uzun uçması ve yuvasına bağlılığı onu, iyi bir posta güvercini haline getirmiştir. Oyunlu bir kuş değildir, takla atma gibi özellikleri bulunmaz. Anadolu’da eski devirlerde salma kuşu olarak kullanılmıştır. Salma kuşları, genel olarak belli bir uzaklığa götürülüp bırakılan ve yuvasına ne kadar kısa sürede dönerse o kadar değerli kabul edilen güvercinlerdir. Anadolu’da Osmanlı döneminden beri devam eden eski bir gelenek olan salma yarışlarında kullanılan güvercinler, genellikle bu ırkımızdır. Salma yarışları, farklı kuşçuların, kuşlarını belirlenen uzak bir noktadan aynı anda bırakmaları ile başlar. Kimin kuşu yuvasına daha önce dönerse o kuşçu yarışı kazanmış sayılır. Kuşların bırakıldıkları uzaklıklar, 50 – 100 km arasında değişmektedir. Evliya Çelebi Bursa’dan bırakılan Bağdat güvercinlerinin, İstanbul’a hemen ulaşabildiklerini söylemektedir. Bu güvercinler hakkındaki en eski bilgileri 1650’li yıllarda Bağdat’ı ziyaret eden Evliya Çelebi’den almaktayız. Evliya Çelebi, bu güvercinlerden övgü ile uzun uzun bahsettikten sonra, Bağdat’ta bu güvercinlerin kökenini araştırarak bizlere çok değerli bilgiler aktarmaktadır. Bu bilgilere göre, Bağdat güvercinlerinin geçmişi oldukça eskilere kadar gitmektedir. Bağdat’ta bulunan “kuşlar kalesi” denilen kalenin içinde yer alan eski kilisedeki papazların, bu kuşları haberleşme amacı ile kullandıklarını, bu geleneğin onlardan sonra Bağdatlı tüccarlar tarafından devam ettirildiğini ve geliştirildiğini belirtmektedir. Bu kuşların o dönemde Mısır, Dimyat, İskenderiye, Cezayir, Tunus, Fas, Merakeş, Yembu, Cidde, Mekke ve Yemen’de beslendiğini gene Evliya Çelebi’den öğrenmekteyiz. Bu güvercinler o dönemde, Şam’a, Mısır’a, Halep’e, Hind ve Sind’e götürülüp sırtlarına kağıtlar bağlanıp bırakılıyorlar ve buralardan Bağdat’a geri geliyorlardı.
Bağdat güvercinleri, normal güvercinlere göre daha iri bir ırktır. Vücut ağırlıkları 500 - 600 gramdan aşağı olmaz. Bir kilo gelenleri de bulunmaktadır. Gaga uzun ve kalındır. Burun delikleri belirgindir. Burunun üzeri etli olur. Burun üzeri eti büyük olanlar daha tercih edilirler. Ayaklar paçasız olup büyük ve kırmızı renklidir. Ayak parmakları dikkati çekecek kadar uzundur. Göz rengi, turuncu veya kırmızı olup gözler büyüktür. Kırmızı göz rengi bu güvercinlerde makbuldür. Göz çevresi tüysüz, kırmızı ve kabarık etlidir. Boynu uzun ve aşağı doğru yay çizer vaziyette kartal görünüşlü bir güvercin ırkıdır. Bu güvercinler gerdanlı olurlar. Her rengi olmakla birlikte çoğunlukla siyahtır. Siyah üzerine dağılmış şekilde farklı renkleri üzerinde taşıyan tipleri yaygındır.
Günümüzde Anadolu’da eskisi kadar yaygın değildir. Hatta tükenmiştir denilebilir. Özellikle doğu ilerimizde ve güneydoğu Anadolu’da bulunabilen bir ırktır. Bu ırkımızın da nesli tehlike altındadır. Acilen korumaya alınıp geliştirilmesi gerekmektedir.
Bango
Güvercin soylarından çok geniş kapsamlı bir türdür. Bu tür diğer güvercin türlerine göre daha ufak olmasıyla bilinir.Soyu, 8.yüzyılda Afrika'dan gelmektedir.
Vücudu ve renkleri bir harmoni oluşturarak mükemmel uyumlu bir görüntü oluşturur.Kafa büyük, vücut orantısına ve büyüklüğüne göre kısa kalın bir gaga yapısı vardır. Ağız geniş ve gaga toplu iğne başı görüntüsündedir. Gözler patlak, göz çerçevesi beyazdır. Göğsünde gül bulunur.Ayaklar çıplak ve kısadır. Bango ismi, Galeba ismi verilen martılara benzediği için verilmiştir. Almanya'da KRAUSENTAUBEN İngiltere'de CORTBECKS olarak isimlendirilmişlerdir.
RENKLER:
Kırmızı, siyah, mavi, sarı renkleri vardır. Vücutları beyaz, kanat ve kuyrukları renklidir.
UÇUŞ ÖZELLİKLERİ:
Bangolar uçuş özelliğinden çok, güzellikleri için beslenirler. Düz uçumlu olup, yüksek uçar ve kümesinden pırıltı verildiğinde hızla aşağıya dalarlar. Bu özelliğinden ötürü özellikle dönek besleyen kişiler, döneklerinin daha randımanlı dönebilmesi için mutlaka bir bango ile birlikte uçururlar. Bangolar yaklaşık, 1- 1,5 SAAT uçarlar. Kendi kümesinden kuş gösterildiğinde hemen dalışa geçer ama kesinlikle bir başkasının kümesine bu refleksi göstermez. Kolay kolay yakalanmazlar. Döneklerse tam tersine, aşağıdan verilen her pırıltıya reflekslidirler.Bangoları genelde ılıman iklimi olan bölgelerde beslemek daha doğrudur. soğuk bölgelerde hem sağlıklı üreyememekte, hemde sağlık problemleri ile sık sık karşılaşılmaktadır. Türkiye'de özellikle İstanbul ve İzmir'de beslenmekte olup, eskiden bir çok ilde beslenmekteydi.Aynı nesil Bulgaristan'da da beslenmekte olup, KABAK ismi ile tanımlandırılmaktadırlar. Avrupa'da ise en çok Berlin'de beslenmekte olup, orada da BERLİN BANGOSU olarak adlandırılmıştır. Bu Bangolar genelde mavi kanat olup, üzerinde siyah şeritler bulunmaktadır.
BESLENMESİ:
Bangolar uçmayan kuşlara ait besin reçetesi ile beslenmelidirler. Aşağıda bu reçete belirtilmiştir. Bezelye 30% Fiğ 10% Soyulmuş arpa 20% Küçük mısır 6% Süpürge tohumu 4% Buğday 10% Darı 20% Bangoların vücutları küçük olduğundan, günde 25 gr. yem beslenmeleri için yeterli olmaktadır. Dönek, kelebek, taklacı, posta gibi orta büyüklükteki güvercinler ise, 30-35 gr., Bağdat ve göğüs şişiren kuşlarsa 50-55 gr. yem ile beslenebilirler
Tipler
Dünyada “Tippler” adı ile tanılan bu güvercinlere, ülkemizde İngilizce’den kısaltılarak kısaca “Tip” adı verilmektedir. Ülkemizde yerli bir ırk olmayıp tamamen ithaldir. Son yıllarda yurdumuzda da yetiştirilmeye hatta kuş pazarlarında bile rastlanmaya başlanmıştır. Tippler kelimesi İngilizce’de “Akşamcı” anlamına gelmektedir. Bu kelime İngiltere’de olduğu gibi bizde de akşamdan akşama içkisini yudumlamayı adet haline getirmiş kişiler için kullanılan bir değimdir. Bu güvercinlere akşamcı denmesinin nedeni, bu kuşların gece de uçuşlarını sürdürebilmelerinden kaynaklanmaktadır.
Tip ırkının orijininin Asya kökenli ve Hindistan – Pakistan merkezli olduğu bilinmektedir. Asya kökenli güvercin ırklarının bir çoğu gibi bu ırkın da sonradan Avrupa’ya gönderilmiş olduğu bir gerçektir. Ünlü gezgin Marco Polo, 13. yüz yılda bu olaya tanıklık edenler arasındadır. Daha sonradan ipek yolu rotası boyunca özellikle 16. yüz yılda çeşitli güvercin ırklarının Avrupa’ya taşındığını bilinmektedir. Güvercinlere olan merakları ile bilinen Moğol hükümdarlarının bu konuda önemli rol oynadıkları bilinen bir gerçektir. Tip ırkının da bu hükümdarlar aracılığı ile ilk kez İngiltere’ye gönderilmiş olduğu düşünülmektedir.
İngiltere’de Manchester kentinin güneyinde yer alan ve küçük bir kasaba olan Macclesfield’de bu güvercinlerin eski dönemlerden beri var oldukları bilinmektedir. 1875 yılında Cumulet ve bazı taklacı türlerin melezlenmesi sonucu elde edilmiş bir ırktır. Tip ırkı güvercinler, eski dönemlerde ipek üretimi ile tanılan bu kasabadan diğer komşu illere de yayılmıştır. Özellikle Sheffield’da yaygınlaşmışlardır. Bu nedenle Sheffield ve Macclesfield Tipplerleri bilinen iki ünlü Tippler türüdür. 1930 yıllarda var olduğu bilinen Sheffield hayvan pazarında Tippler yetiştiricileri toplanmaktaydılar. Bu hayvan pazarı 1939 yılından sonra II. Dünya savaşının başlaması ile birlikte ortadan kalkmıştır. Sheffield’da “Macs” adı ile anılan Macclesfield Tipplerleri, daha iyi gece uçuş özellikleri kazanabilmeleri için farklı güvercin ırkları ile kırılarak geliştirilmişlerdir. Bu kırılmalar sonucu gösteri ve yarış kuşları olarak farklı uçuş özellikleri bulunan tippler çeşitleri geliştirilmişlerdir. Bugün bilinen tipplerler bu kırılmalar sonucu elde edilmişlerdir.
Tip ırkı güvercinler birer performans kuşudurlar. Uzun süreli ve yüksek uçmalarının yanı sıra gece de uçuşlarına devam etmeleri en karakteristik özellikleridir. Bu güvercinler nokta yükseklikte 10–15 saat arasında çok rahat uçuşlarını sürdürebilmektedirler. Hava karardıktan sonra da en az 2 saat kadar uçuşlarına devam ettikleri bilinmektedir. Her zaman yuvalarına geri dönme özellikleri, akıllı davranışları, yuvasına çabuk alışması ve enerjik görünümleri ile sempatik ve cana yakındırlar. Uzun uçucu olmaları nedeni ile uçuş için sabahın erken saatlerinde salıverilirler.
Sabah 0.6 saatleri uçuş için uygundur. Daha geç saatlerde uçurulduklarında geri gelebilmeleri zorlaşmaktadır. Uçuş sırasında hava koşullarının iyi olmasına dikkat edilmelidir. Her zaman aç olarak uçurulurlar. Ancak uçuştan 2 saat öncesinde sabah 0.4 saatlerinde su içmeleri sağlanır. Çünkü bu kuşlar uçtuktan sonra yere sadece susadıkları için inerler. Yuvalarına geri geldikten sonra akşamüzeri günde bir kez olmak üzere yemlenirler. Verilen yem karışımları içersinde suyu emen taneler olmamasına dikkat edilir. İdeal uçuş grubu 5–7 kuştan oluşmaktadır. Ülkemizde tip yetiştiricileri daha çok kelebek ve dönek gibi dalıcı dönücü ırkları daha yükseltebilmek amacıyla tipler ile birlikte uçurma amacıyla bu ırka eğilim göstermektedirler.
Uçuş sezonu öncesinde en az 3 ay dinlenmeye alınırlar ve uçurulmazlar. Hatta bu süre içinde kanat telekleri çekilerek yeni tüy gelmesi sağlanır. Bu süre içinde mineral ile vitamin takviyeleri ile çok iyi beslenirler. Bakımları ve yetiştirilmeleri aynı posta güvercinlerinde olduğu gibi özen ve sabır gerektirir.
Fiziki yapı olarak orta büyüklükte kuşlardır. Baştan kuyruğa doğru gidildiğinde incelen bir yapı gösterirler. Başları yuvarlak ve düzgündür. Boyunları orta uzunlukta ve kalınlıktadır. Gaga hafif ince ve orta uzunluktadır. Uzun gaga istenmeyen bir durumdur. Gaga rengi genellikle siyahtır. Ancak bazı renklerde kemik rengi gaga da kabul edilmektedir. Kanatlar kuyruk üzerinde taşınır. Kuyruk 12 telekten oluşur. Dar ve düz bir yapıda olan kuyruk biraz uzun görünümlüdür. Gözler inci göz tabir edilen şekilde açık renkli ve parlak olmalıdır. Çok belirgin olmayan göz çevresi halkası gri renklidir. Kısa ve kuvvetli olan bacaklar koyu kırmızı renkte olmalıdırlar. Ayaklarda paça bulunmaz. Ülkemizde bazı Tip ırkı güvercinlerin paçalı oldukları bilinmektedir. Bunlar paçalı bazı ırklarla kırılma sonucu geliştirilmişlerdir. Ayak tırnakları genellikle siyah renk olur ancak bazı renklerinde kemik renk tırnak bulunabilir. Tip ırkında bir çok renk çeşidi vardır. Şeritli ve şeritsiz olanları bulunur. Beyaz renk üzerinde genellikle farklı renkli tonlarda benekli bir yapıya sahiptirler.
Dönek
Döneklerler de kelebekler gibi 14-16 kuyruk teleğine sahiptir. Siyah, mavi, kırmızı renklere sahiptir. kafaları kanat ve kuyrukları beyazdır yüksek uçarlar pırıltıya hassasiyetleri vardır uzak mesafelerden gelmeleri de biraz güçtür.
Salındıklarında çok çabuk yükseklik kazanan bu kuşlara yerden kuş gösterildiğinde (pırıltı) kanatlarını toplayarak dalarlar ve bu dalış süresince bir yada bir kaç kez kanat kuyruk ekseninde pervane şeklinde dönerler.Bu ırkta ıslah hedefi, yüksek hızda uzun mesafe dönüştür.
Dönüş esnasında kanatların duruşu kuştan kuşa farklılık gösterir. Bazıları kanatlarını neredeyse vücutlarına yapıştırarak dönerken, büyük bir kısmı dönüş esnasında kanatlarını çeyrek açık tutarlar. Diğer bir kısmı ise kanatlarını oldukça fazla açarak dönerler. Yandan bakıldığında kuşun her dönüşte kendisini çevirttirdiği ve rollerlardan (dolapçılardan) farklı olarak,dönüşler arası geçiş, çok hızlı dönüşlerde dahi açıkça belli olur. En iyi dönüş 45 derecelik açıyla daldığında görülebilir.Bu açıdan sapma dalış ve dönüş kalitesini olumsuz olarak etkiler. Daha çok Denizli tarafında büyük bir ilgiyle Dolapçılar ve dönekler yetiştirilmektedir.
Kümeste ürkek görünen bu kuşların aslında kontrolleri çok kolaydır.Kümes önünde eğer bir kaç kuş varsa yerden kolay kolay kalkmaz. Hatta isterseniz bir grup döneği bir sopayla sürerek tanımadıkları yerlere dahi götürebilirsiniz. Dışarıdan bir müdahale olmadığı sürece,yani onları aşırı derecede ürkütecek bir şey olmadığı sürece uçmazlar.Ancak bu özelliklerinden dolayı kötü uçucu oldukları sonucu çıkarılmasın. Dönek yavruları diğer bir çok ırka nazaran daha çabuk uçmaya alıştırılabilirler. Hiç uçmamış bir yavru kolayca uçan kuşların ardından yükselebilir. İşte bu özellikleri nedeniyle genç kuşlar ilk uçurulduklarında çok dikkat edilmesi gereken bir nokta var. İlk uçuşlarında dahi diğer kuşları takip edip fazlaca yükselebilirler ancak çoğunlukla aşağıdan kuş gösterildiğinde diğer alışkın kuşlar gibi hızla aşağıya inememektedirler. Henüz çevreyi de yeterince tanımadıkları için çok yüksekten fazla açılmakta ve kaybolmaktadırlar. Hele hele çevrede başka kuşlar uçuyorsa ve hatta yabani güvercin ve kumrular dahi yavrunun şaşırmasına neden olabilirler. Bu durum da yavru kuşun yanında daha önce uçan kuşların ürkütülerek yere inmeleri önlenmeli ve mümkünse daha fazla kuş kaldırılmalıdır.
Buradan da anlaşılacağı gibi yavruların ilk uçuşlarında çok yükselmeleri ve açılmaları engellenmelidir.Bu amaçla fazla uzun süre uçmayan ve çok yükselmeyen başka ırktan kuşlar kullanılabilir.Ancak bu yöntem dahi,daha önce belirttiğim gibi eğer çevrede kuşların konsantrasyonunu bozacak başka kuşlar varsa,risklidir. Yavru yitirmemenin diğer bir yolu erken uçurmamaktır. Eğer ilk olarak 8-10 haftalık yaşta uçurulurlarsa,yön bulma yetenekleri gelişmiş olacağından ve yerden de olsa çevreyi daha iyi tanımış olacaklarından kaybolmaları zordur. Bazı ırklarda ilk uçurmanın geç yaşta yapılması uçuş kalitesini ve diğer yetenekleri (takla gibi) olumsuz yönde etkilemektedir. Hatta bu ırklarda 8-10 haftalık yavruların 5-6 haftalıklara nazaran yalnızca havaya kalkmalarını sağlamak bile güçleşir. Dönekler formda tutuldukları sürece ilk uçurma çok daha geç yaşta yapılsa dahi sorun yaratmaz. Ergenleşmiş, yani 20-22 haftalık hayvanların dahi uçurulmarı çok kolaydır. Ancak bu dönemde beslenmelerine dikkat edilerek yağlanmaları önlenmelidir.
Tüm uçucu kuşlarda olduğu gibi bu ırkta da yemin sınırlı tutulması gereklidir. Yağlanma iyi uçan ve dönen kuşlarda dahi dalış ve dönüş kalitesini olumsuz yönde etkiler.Önerim kuşlar aç olduklarında bir öğünde yiyebilecekleri yem miktarının sabah 1/3'ünü ve akşam 2/3'ünü olmak üzere iki öğünde verilmesidir. Uçan kuşlara ağırlıklı olarak buğday verilebilir. Buğdayla birlikte çok az miktarda kaliteli damızlık yemi de verilmelidir. Kuşun kümese bağlanması yani çevreyi tanıma turları bittikten sonra dalış ve dönüş alıştırmasına geçilebilir. Bu amaçla alıştırılacak kuş tecrübeli bir kuşla uçurulmalıdır. Kuşlar yeterli yüksekliğe ulaştıklarında ve ikisinin de pozisyonları inecekleri yere aşağı yukarı 45 derece olduğunda (rüzgar altında), önce herhangi bir işaretle (ıslık, düdük, mendil sallama, el sallama vb.) dikkatlerinin yere çekilmesi gerekir. Bu işaret bir süre sonra kuş için dalışa hazır ol anlamı kazanır. Akabinde derhal kuş gösterilerek tecrübeli olan kuşun dalışa geçmesi sağlanmalıdır. Çok geçmeden tecrübesiz olan da onu takip edecektir. Eğer aynı anda ikiden fazla kuş uçurulursa,her ne kadar toplu uçan kuşlar olmalarına rağmen hepsinin aynı anda pozisyon almalarının sağlanması güçleşir. Havada nerede olurlarsa olsunlar aşağıdaki kuşa (pırıltı) reaksiyon göstereceklerinden istenen dalış ve dönüş sonucu alınamaz. Bazı yetiştiriciler bir kerede bir kuş uçurmaktadırlar. Bu yöntemin avantajı kuşun kontrolünün çok kolay olmasıdır. Ancak dezavantajda yalnız başına uçan kuşun yeterli yüksekliğe çıkamamasıdır. Alıştırmada pozisyon aldıktan sonra inecekleri yere yani kuş gösterilecek yere mutlaka bakmaları sağlanmalıdır. Zira dalış ve dönüş kalitesi bu durumdan önemli derecede etkilenmektedir. Dönekler uçarken onları iyi izleyebilecek ve onlarında bizi iyi görebilecekleri bir yerde durulmalıdır. Kuşlar uçarken onların bizi göremeyecekleri bir yerde durmamız, daha sonra ortaya çıkıp pozisyon almalarını beklemek boşunadır. Zira pozisyon al işareti kendimiz oluruz ve kuşlar bizi görür görmez dalış için beklemeye başlar ve hatta dalışa geçerler. Bu nedenle daima görünecek bir yerde bulunmalı ve dalış için hazır ol işareti verilmelidir.
Orta irilikte ancak oldukça uzun sayılabilecek bir güvercin ırkıdır.14 adet olan kuyruk telek tüyleri de genellikle normalden uzun ve geniş sayılabilir.Bir çoğunda kuyruk hafifçe,kelebeklerde olduğu kadar olmasa da ,çatı şeklinde iki yana eğimlidir.Kanatlarını kuyruğun üzerinde taşıyan bu ırkta kanatlar uca doğru biraz sivrice ve kanat açıklığı diğer bir çok ırka nazaran bira daha geniştir (iki kanat ucu arası mesafe).Aynı zamanda uzunca bir gagaya sahiptirler.Kısa sayılabilecek ayaklara sahip olan bu kuşların duruşu neredeyse yere paraleldir.Türkiye'de yetiştirilen döneklerde paça ve tepe görülmez.Son yıllarda sıkça görülmeye başlayan paçalı yada tozluklu olanları, Makedonya (Yugoslavya) döneği ile melezdir.Alaca ve düz her renkte görülen bu güvercinlerde en yaygın renkler beyaz kafalı,kanat uçları beyaz ve beyaz kafalı,kanat uçları ve kuyruk beyazdır.diğer tarafları genellikle siyah, ondan sonra görülme sıklığına bağlı olarak sırasıyla mavi (siyah şeritli) yada çakmaklıdır.En az rastlanılanları kırmızı (ressesif) alacalardır.Beyaz kafalı ve uzun kanat telekleri beyaz olanlarına İzmir yöresinde Baska, ayrıca kuyruğu da beyaz olanlarına Galaca adı verilmektedir.Renklerine göre şöyle adlandırılmaktadırlar; kara galaca, kara baska,mavi galaca vb. Ressesif kırmızıları,ister düz renkte olsunlar isterse alaca,çakal olarak adlandırılmaktadırlar.Göz renkleri genellikle siyah olmakla beraber,yabani göz rengi hariç,diğer göz renklerine de rastlanır.Eşeysel olgunluk (kızgınlık),beslenmeye bağlı olmakla beraber diğer ırklara göre biraz daha geçtir.Aynı zamanda trichomonad ve paramixovirus gibi hastalıklara karşı daha duyarlıdırlar.Yavrulara bakma özellikleri posta ve dewlaplara nazaran kötüdür.Genellikle bir yuvadaki yavrular arasında belirgin bir gelişme farklılığı görülür Ana yetiştirilme bölgesi Türkiye'nin batısıdır.Buralardada çok yaygın olmamakla birlikte bazı kentlerde neredeyse yalnızca dönek yetiştirilmektedir.En fazla yetiştiricisi büyük kentlerden İzmir'dedir. İzmir'den sonra Bursa'yı ve Denizli'yi sayabiliriz. Özellikle İzmir ve Bursa'da başka ırklarda yaygın olarak yetiştirilmesine rağmen Denizli'de neredeyse yalnızca dönek yetiştirilmektedir.İzmir ve Bursa'da en çok göçmenlerce yetiştirilmektedirler.Bu illerin dışında Ege kıyısında bazı ilçelerde,örneğin Ayvalık ve Trakya'da da Malkara ve Keşan ilçelerinde hemen hemen yalnızca bu ırka rastlanmaktadır. İstanbul'da da hemen her ırkın olduğu gibi çok az sayıda da olsa yetiştiricisi mevcuttur
Salındıklarında çok çabuk yükseklik kazanan bu kuşlara yerden kuş gösterildiğinde (pırıltı) kanatlarını toplayarak dalarlar ve bu dalış süresince bir yada bir kaç kezkanat kuyruk ekseninde pervane şeklinde dönerler.Bu ırkta ıslah hedefi,yüksek hızda uzun mesafe dönüştür.Dönüş esnasında kanatların duruşu kuştan kuşa farklılık gösterir. Bazıları kanatlarını neredeyse vücutlarına yapıştırarak dönerken,büyük bir kısmı dönüş esnasında kanatlarını çeyrek açık tutarlar.Diğer bir kısmı ise kanatlarını oldukça fazla açarak dönerler.Yandan bakıldığında kuşun her dönüşte kendisini çevirttirdiği ve rollerlardan (dolapçılardan) farklı olarak,dönüşler arası geçiş,çok hızlı dönüşlerde dahi açıkça belli olur.En iyi dönüş 45 derecelik açıyla daldığında görülebilir.Bu açıdan sapma dalış ve dönüş kalitesini olumsuz olarak etkiler Kümesde ürkek görünen bu kuşların aslında kontrolleri çok kolaydır.Kümes önünde eğer bir kaç kuş varsa yerden kolay kolay kalkmaz.Hatta isterseniz bir grup döneği bir sopayla sürerek tanımadıkları yerlere dahi götürebilirsiniz.Dışarıdan bir müdahale olmadığı sürece,yani onları aşırı derecede ürkütecek bir şey olmadığı sürece uçmazlar.Ancak bu özelliklerinden dolayı kötü uçucu oldukları sonucu çıkarılmasın.Dönek yavruları diğer bir çok ırka nazaran daha çabuk uçmaya alıştırılabilirler.Hiç uçmamış bir yavru kolayca uçan kuşların ardından yükselebilir.İşte bu özellikleri nedeniyle genç kuşlar ilk uçurulduklarında çok dikkat edilmesi gereken bir nokta var.İlk uçuşlarında dahi diğer kuşları takip edip fazlaca yükselebilirler ancak çoğunlukla aşağıdan kuş gösterildiğinde diğer alışkın kuşlar gibi hızla aşağıya inememektedirler.Henüz çevreyi de yeterince tanımadıkları için çok yüksekten fazla açılmakta ve kaybolmaktadırlar.Hele hele çevrede başka kuşlar uçuyorsa ve hatta yabani güvercin ve kumrular dahi yavrunun şaşırmasına neden olabilirler.Bu durum da yavru kuşun yanında daha önce uçan kuşların ürkütülerek yere inmeleri önlenmeli ve mümkünse daha fazla kuş kaldırılmalıdır .
Buradan da anlaşılacağı gibi yavruların ilk uçuşlarında çok yükselmeleri ve açılmaları engellenmelidir.Bu amaçla fazla uzun süre uçmayan ve çok yükselmeyen başka ırktan kuşlar kullanılabilir.Ancak bu yöntem dahi,daha önce belirttiğim gibi eğer çevrede kuşların konsantrasyonunu bozacak başka kuşlar varsa,risklidir.Yavru yitirmemenin diğer bir yolu erken uçurmamaktır.Eğer ilk olarak 8-10 haftalık yaşta uçurulurlarsa,yön bulma yetenekleri gelişmiş olacağından ve yerden de olsa çevreyi daha iyi tanımış olacaklarından kaybolmaları zordur.Bazı ırklarda ilk uçurmanın geç yaşta yapılması uçuş kalitesini ve diğer yetenekleri (takla gibi) olumsuz yönde etkilemektedir.Hatta bu ırklarda 8-10 haftalık yavruların 5-6 haftalıklara nazaran yalnızca havaya kalkmalarını sağlamak bile güçleşir. Dönekler formda tutuldukları sürece ilk uçurma çok daha geç yaşta yapılsa dahi sorun yaratmaz. Ergenleşmiş, yani 20-22 haftalık hayvanların dahi uçurulmaları çok kolaydır.Ancak bu dönemde beslenmelerine dikkat edilerek yağlanmaları önlenmelidir.
Tüm uçucu kuşlarda olduğu gibi bu ırkta da yemin sınırlı tutulması gereklidir.Yağlanma iyi uçan ve dönen kuşlarda dahi dalış ve dönüş kalitesini olumsuz yönde etkiler.Önerim kuşlar aç olduklarında bir öğünde yiyebilecekleri yem miktarının sabah 1/3'ünü ve akşam 2/3'ünü olmak üzere iki öğünde verilmesidir.Uçan kuşlara ağırlıklı olarak buğday verilebilir.Buğdayla birlikte çok az miktarda kaliteli damızlık yemi de verilmelidir.
Kuşun kümese bağlanması yani çevreyi tanıma turları bittikten sonra dalış ve dönüş alıştırmasına geçilebilir. Bu amaçla alıştırılacak kuş tecrübeli bir kuşla uçurulmalıdır.Kuşlar yeterli yüksekliğe ulaştıklarında ve ikisinin de pozisyonları inecekleri yere aşağı yukarı 45 derece olduğunda (rüzgar altında), önce herhangi bir işaretle (ıslık, düdük, mendil sallama, el sallama vb.) dikkatlerinin yere çekilmesi gerekir.Bu işaret bir süre sonra kuş için dalışa hazır anlamı kazanır.Akabinde derhal kuş gösterilerek tecrübeli olan kuşun dalışa geçmesi sağlanmalıdır.Çok geçmeden tecrübesiz olan da onu takip edecektir.Eğer aynı anda ikiden fazla kuş uçurulursa,her ne kadar toplu uçan kuşlar olmalarına rağmen hepsinin aynı anda pozisyon almalarının sağlanması güçleşir.Havada nerede olurlarsa olsunlar aşağıdaki kuşa (pırıltı) reaksiyon göstereceklerinden istenen dalış ve dönüş sonucu alınamaz.Bazı yetiştiriciler bir kerede bir kuş uçurmaktadırlar.Bu yöntemin avantajı kuşun kontrolünün çok kolay olmasıdır.Ancak dezavantajda yalnız başına uçan kuşun yeterli yüksekliğe çıkamamasıdır.Alıştırmada pozisyon aldıktan sonra inecekleri yere yani kuş gösterilecek yere mutlaka bakmaları sağlanmalıdır. Zira dalış ve dönüş kalitesi bu durumdan önemli derecede etkilenmektedir.Dönekler uçarken onları iyi izleyebilecek ve onlarında bizi iyi görebilecekleri bir yerde durulmalıdır.Kuşlar uçarken onların bizi göremeyecekleri bir yerde durmamız,daha sonra ortaya çıkıp pozisyon almalarını beklemek boşunadır.Zira pozisyon al işareti kendimiz oluruz ve kuşlar bizi görür görmez dalış için beklemeye başlar ve hatta dalışa geçerler.Bu nedenle daima görünecek bir yerde bulunmalı ve dalış için hazır ol işareti verilmelidir.
Bursa
Bursa ilimizden adını alan bu güvercin ırkı Bursa'dan başka ağırlıklı olarak İstanbul, İnegöl, Mustafa Kemal Pasa ve Afyon yörelerinde yetiştirilmektedir. Yerel ismi Oynar olan Bursa ırkı Osmanlı Devleti zamanında da yetiştirilmiş bir ırktır. Özellikle Bursa'da babadan oğula devretmiş, 60-70 yıl öncesinden günümüze kadar nesilleri takip edildiği bilinen Bursa ailelerine rastlamak mümkündür.
Başlıca renkleri ; siyah kanat akkuyruk, akkanat akkuyruk ve beyaz olan Bursa ırkının (renk tanımlarını sayfanın altında bulabilirsiniz) 12 tel kuyruk yapısı ve kuyruküstü yağ bezesi bulunur.
Bursa bu özellikleriyle Mülakat ve Çakal ırkından hemen ayrılır. Kuyruğun alt ve üst kapakları siyah olmalı yalnızca 12 tel kuyruk ve altındaki ince kapak beyaz bulunmalıdır. Siyah kanat akkuyruklarda beyaz gaganın ucundaki siyahlık tercih edilirken akkanat akkuyruklarda ise kanat uçlarındaki beyaz teleklerin 7-7 formunda olmasına dikkat edilir. Dik duruşlu, neşeli ve hareketli bir yapıya sahiptirler. Orta irilikteki vücut yapısında geniş ve dışa çıkık bir göğüs, uzun ve kalın yapılı beyaz bir gaga ilk dikkati çeken özelliklerdendir. Kanatları vücuduyla orantılı olarak normal uzunluktadır. Burun üzerinden başlayan alın yapısının öne doğru çıkık olması yine önemli bir özelliktir. Göz çevresindeki etli yapı kesinlikle beyaz ve belirgin olmalıdır. Sari veya kırmızı etli göz çevresi istenilmez. Göz rengi de çok önemli olup beyaz veya mavimsi beyaz olmasına dikkat edilir. Bursa ırkının taşıdığı siyah renk tonuna hemen hemen başka hiç bir güvercin ırkında rastlanılmaz. Hatta diğer güvercin ırklarındaki parlak siyah renk tarif edilirken Bursa kusu gibi ifadesi çokça kullanılır. Yanar-döner çok parlak bir siyah rengi yine başka hiç bir güvercin ırkında rastlanılamayacak kadar kırmızı ayaklar taşır. Beyaz tırnakların standart olduğu ayaklarda bilekten asağısının temiz yani kesinlikle tüysüz-tozluksuz olması gerekir. Biçimsel özellikleri keskin elemelerden geçirilen Bursa ırkı makaraci ırklarımızdan biridir. Sakin karakteri uçuşa geçeceği anda telaşlanmasıyla değişir. Sert kanat atışlarıyla çok farklı Yüksekliklerde alışmaya bağlı olarak yaklaşık4-5 saat uçar. Ortalama 10 güvercinlik gruplar halinde uçurulurlar. Birbirlerini takip ederler ama biraz mesafe aralığı vererek kısmen dağınık uçarlar. Yanlarına refakatçi verilmez, pırıltıya duyarlılıkları yoktur. Bu yönüyle havada kontrol edilmeleri zordur. Salmalarından oldukça açılabilirler. Diğer salmalara ve havada karşılaştıkları diğer gruplara aldırış etmeden gezerek uçarlar. Salmalarına inmelerine yakın veya çok yüksekteyken makaraya girerler. Bulut yüksekliginde makaraya girdiklerinde grupta kısmi bir dagılma görülürken ortalama 1-5 arası kombinasyonlarla makaraya girmeleri seyretmeye deger bir görüntüdür. Kanat döverek veya uçus sırasinda aniden başları tam kuyruk üstüne gelecek sekilde kanatları açık pozisyonda makaralarını sergilerler. Yere inislerinde zorlanırlar, salmalarının üzerinden bir kaç teget geçme sonrasında aniden iniş yaparlar.Havada sergiledikleri bir baska farklı görüntü ise ani yükselti degistirmeleridir. Yükseklerdeyken aniden kanat atarak 45 derecelik açıyla dalmaya benzer bir hareket göstererek hızla alçalırlar sonra tekrar hızla yükselmeye baslarlar. Sahin veya atmaca saldırısı anında bu özelliklerini kullanarak onlardan ustalıkla uzaklasabilirler.Bursa ırkı alıştığı salmadan başka hiç bir salmaya itibar etmezken satıldığı yere çok çabuk alışır. Yalnız bir kerelik alıştırma egitimi dahi Bursa ırkının sadık uçucu olması için çoğu kez yeterlidir. Uçus egitimi alanların 45-50 km. mesafeden evlerine dönmeleri beklenir. Buradan anlaşılacağı gibi yavrular uçus egitimi alırken ve sonrasında pek problem çıkarmazlar. Bakımı kolay olan Bursa ırkının dayanıklılığı ve mükemmel yavru bakımı yetistiricisine sagladığı avantajlardandır.Bursa yetistiricileri çok hassas kriterlerle ırkı muhafaza ettiklerinden dolayı bugün arı ve mükemmel ailelere rastlamak ülkemiz yetistiriciliği adına gurur vericidir.
KARABAS: Sadece kanat-kuyruk beyaz ve kafa siyah ise.
KARAKANAT : Sadece kuyruk tüyleri beyaz ise.
AKMAN : Kafa döneklerdeki gibi tamamen kesme beyaz ise.
ABRAS : Kafadaki beyazlık alında ise.
KILITLI : Beyazlık gözden göze serit gibi birleşirse.
SÜRMELI veya ÇEKMELI : Beyazlık göz hizasından kafanın arkasına doğru giderse.
NOKTALI- MUSKALI- YASMAKLI : Kafada gaga altında beyazlık varsa beyazlığın büyüklüğüne göre sırayla (azdan çokluğa) Noktalı, Muskalı, Yasmaklı ismini alır.Mavi renkli olanlar ayrı bir irk olup;MÜLAKAT . Mülakat uzlaşma anlamındadır. Yabani güvercinle Bursa OYNAR'in eşleşmesi ile elde edildiği sanılmaktadır.
Bayburt
Adını Doğu Karadeniz bölgemizdeki Bayburt ilimizden alan, Bayburt ırkı güvercinlerimiz dünyada İngilizce olarak “Turkish whisperer” adı ile tanınmaktadır. Türk fısıldayıcısı ya da ötücüsü adı ile çevirebileceğimiz bu tanımlamadan anladığımız kadarı ile dünyada bu güvercinlerin ötücü yanı ön planda ele alınmaktadır. Ülkemizde de ötücü ırklarımız içersinde değerlendirilmektedirler.
Bayburt ırkımız, Bayburt ili ve çevresinde yerel olarak “Çift Gugul” adı ile de bilinmektedir. Dünyada Belçika’da yetiştirilen “Belgian Ringbeater” adlı ile bilinen ırk, Bayburtların büyük olasılıkla çemberci ırklarla ( Trabzon ) kırılması sonucu geliştirilmiştir. Bu nedenle iki ırk birbirine çok benzemektedir. Belki de bu nedenle ve Trabzon ile yakın bölge kuşları olması sebebi ile, Bayburt ırkımız çemberci bir ırk gibi değerlendirilme eğiliminde olmuştur. Oysa Bayburt ırkımızda çember hareketi yoktur. Çember hareketi ülkemizde ve hatta dünya üzerinde sadece Trabzon ırkımıza özgü bir davranış biçimidir. Bayburt ırkımız tamamen yerel bir ırktır ve ülke genelinde fazla bilinen ve yetiştirilen bir ırkımız değildir. Bu nedenle hakkında az bilgiye sahip olduğumuz bu ırkı kısaca ve bildiğim oranda anlatmaya çalışacağım. Yetiştiricilerinden daha sağlıklı bilgiler geldiğinde bu ırkımızı daha iyi tanıyacağımız inancındayım.
Bayburt ırkının karakteristik özelliklerinden biri ötücü olmasıdır. Özellikle erkek kuşlar dişilerine kur yaparken ötüşlerini sergilerler. Bayburt yetiştirilen kümeslerde genellikle yerde uzunca bir sırık bulunur. Kuş ciğerlerine derin bir hava çekip olduğundan daha büyük görünerek bu sırığın boyunca baştan sona öterek yürür. Bu ötüş şekli yörede “sırık çekme” olarak adlandırılır. Sırık çekme şeklinde ötüş sergileyen kuşlar sağlıklı ve değer verilen güvercinlerdir. Bayburt güvercinin iyisi ötüşten sonra Denizli horozlarında olduğu gibi baygınlık geçirir.
Çift gugul denmesinin nedeni bu güvercinlerin takka ve perçemli olmalarından kaynaklanmaktadır. Nadiren sadece arka tepeli ( takkalı ) olanlarına rastlanmaktadır. Ancak fazla tercih edilmezler. Bu güvercinlerde takka büyük ve kepçe gibi kulaktan kulağa uzanmalıdır. Belçika’da görülen akrabalarında sadece takka vardır. Vücutları orta büyüklükte ve hatta biraz iricedir. Yuvarlak bir baş üzerinde normal büyüklükte gözler ve gaga yer alır. Gaga normal boydadır, ancak normalden biraz ince görünümde olup zarif bir yapısı vardır. Kuşun rengine göre koyu ya da açık renk olabilmektedir. Gözler normal boydadır ve göz çevresi halkası belirgin değildir. Göz renkleri kuşun rengine göre değişmektedir. Genellikle koyu renk gözlere, ( kırmızı ve portakal rengi ) rastlanmaktadır. Nadiren açık renk gözlü olanları bulunur. Ayaklar paçasız olup açık kırmızı renktedirler. Kanatlarını kuyruk üzerinde taşıyan bir ırkımızdır.
Bayburt ırkımız ötücü olmasının yanı sıra uçucu özellikleri de bulunan bir güvercindir. Uzun uçtuğu söylenmektedir. Uçarken takla da atar, ancak taklası havada yuvarlanma gibidir. Genellikle tek takla atar. Bazen iki takla üst üste attığı gözlenirse de bu taklalar hiçbir zaman taklacı güvercinlerdeki gibi değildir. Bayburt güvercinleri bir de “Bel kırma” adı verilen kuyruğa basıp aşağı doğru düşme hareketi yaparlar. Kanat sesleri oldukça fazladır. Ürkek yaradılışlı bir güvercindir. Ele gelme tarzı yoktur. Yuvaya girdiğinizde kaçacağım diye tozu dumana katar. Kendini yerden yere vurur.
Bayburt güvercinleri genellikle alacalı renklerde olurlar. Görülen başlıca renkleri, Beyaz, Siyah, Kırmızı, Sarı ve Mavidir. Alacalı olanlarda bu renkler çeşitli şekillerde karışık olarak karşımıza çıkar. Kanat ve kuyruk telekleri beyaz olanları bulunduğu gibi sadece kanat telekleri beyaz olanları, kuyruk telekleri ise kuşun kendi renginde olanları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra kanat ve kuyruk telekleri beyaz olmayıp kuşun kendi renginde olanları da vardır. Yaşmaklı denilebilecek tarzda gaga altından boyuna doğru beyaz yamaları bulunanları gözlenmektedir. Alacalıların yanı sıra düz renk olanlarına da rastlanmaktadır.
Bayburtların bazılarında dikkat çekici bir renk yapılanması gözlenmektedir. Bu tür olanlarının en belirgin özellikleri kuşun boyun kısmında önden arkaya doğru gittikçe daralan ay şeklinde beyaz bir renk yaması bulunmasıdır. Bu yamaya yörede “yıldız” adı verilmektedir. Bu renk yaması kuşun boynunda asılı bir kolye gibi durmaktadır. Bu yama takkaya kadar düzgün bir şekilde çıkar ve incelerek son bulur. Bu yamanın kafa üzerine uzama yapmaması gerekmektedir. Bu beyaz bölümün haricinde kuşun iki yerinde daha beyazlık bulunur. Bunlardan ilki kuşun kanat telekleridir. Bu güvercinlerin kanat telekleri beyaz olur. İkincisi ise kuşun karın bölgesi ve ayaklarıdır. Gövdenin hemen altından başlamak üzere bu bölümlerde beyazdır. Bunun haricinde Kanat kapakları, kuyruk telekleri ve boyundaki beyaz yama ile karın arasında kalan kısım ise renklidir. Renkli bölümler kuşun rengine göre değişik renklerde olabilirler.
Renk Çeşitleri
Süt Beyaz : Düz renk beyaz olanlarına yörede bu isim verilir. Düz beyaz olanları az bulunmakta ve değerli kabul edilmektedirler.
Kara : Siyah olanlarına “Kara” adı verilir.
Mor : Kırmızı olanlarına “Mor” denilmektedir.
Açık Mor : Sarı renk olanlar “Açık mor” olarak bilinirler.
Kumru Tüylü : Mavi renk olanlarına “Kumru tüylü” denilmektedir. Mavi harici bütün renkler şeritsizdir. Mavi renk olanlarda kanat üzerinde iki sıra şerit bulunmaktadır. Mavi renk olanlarda göz portakal rengi ve gaga siyah olmaktadır. Diğer renklerde göz koyu tonlu gaga ise açık renktir.
Alacalı : Bayburt kuşlarının alacalı renkli olanları oldukça yaygındır. Alaca olanlar kendi içlerinde farklı adlandırmalara sahiptirler. Örneğin, Kırmızı renk olup üzeri beyaz pullu olanlarına “Butlu”, Beyaz renk olup üzeri kırmızı pullu olanlarına ise “Kınalı” denilmektedir.
Adana
Dalıcı güvercin denilince hiçbir ırkın Adana ile boy ölçüşebileceğini düşünemiyorum. Bulutların içinden atlayıp, salmaya kadar durmadan çırpınan bir postayı izlemenin zevkini başka bir ırktan almak imkansızdır.
Adana’da bu kuşlar 3’lü bazen de 2’li uçurulur ve uçan her bir gruba posta adı verilir. Postalar postadaki en iyi kuşa göre isim alırlar. Örneğin; Sakar Postası veya mavili Şami Postası gibi…
Postada bulunan kuşlardan en az biri kesinlikle öncü olmalıdır. Yani, salmadan parlak (pırıltı) çekildiğinde (genelde beyaz renkli bir kuş, kuyruk ve bel bölgesi civarından tutulup sallanır. Yüksekteki kuşlar bunu atlama sinyali olarak içgüdüsel algılar ve dalışa geçer) ilkin öncüler cevap verir. Diğerlerine ise takipçi denir ve bunlar öncüyü takip ederler. Öncü takım komutanı gibidir. Diğer kuşlardan üstün tutulurlar. Sadece takipçilerden kurulu bir posta aşağıya alınamaz. Özellikle taritlik döneminde (erkek kuşların dişileri kovaladığı, yumurtlatmadan önceki dönem) bu kuşların parlak hassasiyetleri en yüksek seviyesinde olur. Bazen, tarit (arkacı) bir takipçi bile öncülük yapabilir. Mükemmel posta demek bulutların içine kadar birbirinden ayrılmadan, kısa sürede, salmanın etrafından çok fazla ayrılmadan (düşmeden) yükselmiş üç kuşun, sadece kuru ( diğer kuşları açmadan) parlak ile anında hiç caymadan ve dönmeden ( döneklerdeki gibi bir iniş, hem sahibi hem kuş için prestijin zedelenmesi anlamına gelir) aşağıya kadar dalmasıdır. Ek olarak kuşlar dalma esnasında çırpınırlarsa (daha önce inmek için yarışırlar) seyre doyum olmaz. Bazı kuşçular çırpınan, bazıları ise oklava gibi oynamayan kuşları severler. Ama genelde, çırpınan kuşlar daha makbuldür. Cayan, yavaş inen, yavan inen, dönen kuşlara iyi gözle bakılmaz. Bunlar genelde yadırgaya (yabancı kuş tutarken kullanılan seviye olarak ikinci sınıf kuşlardır) uçurulur. Amaç, seyir değildir. Genelde tek amacı başkasının kuşlarını tutmak olan kötü niyetli insanlar tarafından beslenir. Adana güvercinlerinde renk değil performans önemlidir. Renkleri genelde siyah, beyaz, mavi, kırmızı, bu renklerin kombinasyonları ve tonlarıdır. Her rengin özel bir adı vardır.
Mesela;
• Sakar; Her tarafı siyah kanat ucu beyaz
• Zırklı veya Zırhlı; kanatlar siyah, lacivert ve mavi kombinasyonu, göğüs açık mavi
• Şami; Açık mavi kanat üzeri iki siyah çizgili
• Maverdi; beyaz ve kırmızı(kahve) tonları olup kırmızının şekli ve tonuna göre, çubuklu veya şarabi maverdi gibi isimler alabilir.
Tüm kuşların isimlerini açıklamak şu aşamada gereksiz.Fakat tüm kuşlar bunlardan başka, başıbeyaz, bozuk, katrani, muskalı, gerdanlı, küpeli gibi sıfatlar alabilirler. Mesela; başı beyaz küpeli sakar, bozuk katrani zırhlı, muskalı mavili şami, aynalı şami, şami safi gibi…
Bu kuşlar ebat olarak diğer kuşlardan daha iridir. Başları iri çekiç şeklinde, boyunları kalın ve uzundur. Kanatlar uzun ve geniştir. Burunları kısa ve genelde küttür. Oldukça heybetli bir ifadeleri vardır. Tüy dökme mevsiminde, özellikle kanat baş zirfeleri (en büyük tüy) gelmeden uçamazlar.Bu mevsimden sonra tekrar eski performanslarına getirebilmek için çok idman yaptırılması gerekir.
Yukarıda sayılan özelliklerde olmayan kuşlar genelde çandır denilen başka türlerle melezlenmiş kuşlardır ki bunlarda parlak hassasiyeti ve kendilerine has uçma özellikleri aranmaz. Havada kanat vurmadan süzülen (fiske atmak veya tonga yapmak), döneklere, kelebeklere ve oynarlara has hareketler yapan güvercinlere iyi gözle bakılmaz. Gerçek postayla uçurulmazlar. Çünkü kuşun kendine münhasır uçuşu bozulabilir. Adana kuşları salmanın etrafında küçük daireler çizerek yükselirler. Merdiven çıkar gibi, birbirlerinden ayrılmadan dönek atmaları istenir. Parlak çekme zamanı, kuşların yüzlerini salmaya döndükleri anda olmalıdır ki kuş hemen cevap verebilsin. Fakat, ender olarak kuşun arkası dönükken çekilen parlağı görüp dalabilen kuşlarda vardır ki bunları bulup yetiştirmek gerçekten zordur. Postalar 15-30 dakika arası istenilen yüksekliği bulmalıdırlar. Bu yükseklik yetiştirici tarafından tecrübeyle belirlenir. Ama genelde kayıplara sokulduğunda parlak hassasiyeti azalır, cayma meydana gelebilir. Herkes kuşunu çok yükseğe yollayabilir ama bir parlakta aşağıya alabilen kuşçu sayısı çok azdır. Adana güvercinlerini beslemek uzun bir tecrübe gerektirir.Diğer kuşlardan daha zor sökülürler (yavru iken), uçurulmaları özen ve itina ister, sallapati uçurulduklarında zevk vermezler. Mutlaka işi iyi bilen bir ustanın yanında belirli bir süre gözlem yapılmalıdır. Aksi takdirde bu kuşları diğerlerinden ayıran özellikleri görmek mümkün olmaz. Çağımızın en büyük problemi; melezleme yani kanın bozulması sebebiyle arı kan güvercinleri bulmak oldukça zordur. Bilinçsiz yetiştiricilerin cahilce çiftleştirmelerinden dolayı artık Adana‘ya has uçma ve dalma özellikleri yok olmaya başlamıştır. Bu kuşlar her çiftin kendine ait ayrı bir gözü olduğu 6-8 gözlü dolap denilen kümeslerde beslenir. Çok evcil olan bu kuşları dolaplamak kolaydır. Çoğu zaman dolabının kapısını açar açmaz kendiliğinden girerler. Özellikle postalar art arda uçurulduğu için kuşların yerlerine kendiliklerinden girmesi oldukça önemlidir. Çünkü bir posta indirilmeden diğeri genelde bırakılmaz. Her posta (3lü kuş grubu) genelde aynı kuşlarla uçurulur. Bu kuşlar uçma stillerine göre uygun ekürilerle uçurulur. Öğür denilen bu eküriler uçarken katiyen ayrılmazlar. Öğür yapma aşamasında yetiştiricinin tercihi çok önemlidir. Yanlış kuşlarla uçurulan kuşların performansının ne denli azalacağını gören biri olarak tecrübenin önemini tekrar vurgulamak isterim. Sabah erken vakitte veya akşam serinlikte uçurulan kuşlardan daha fazla randıman alınır. Ama uzun süre uçmamış veya daha yeni yeni postalara katılan acemi kuşlar çalıştırmak amacıyla günün her saatinde uçurulabilir. Rüzgarlı ve puslu havalarda bu kuşları uçurmak çok risklidir. Çünkü kuş parlağı göremeyecek kadar uzaklaşır veya görmezse genelde tutulur. Bu yüzden kuşlar havada iken devamlı gözle izlenmelidirler. Mükemmel parlak hassasiyetleri nedeniyle bazen yabancı salmalara bile akarlar. Bir indiklerinde de genelde yakalanırlar. Bu yüzden parlak elde uçurulmalarını tavsiye ederim. Özellikle yavru kuşlar en küçük bir pırıltıya, parlağa atlayarak kolayca tutulurlar. Ama bu aşama atlatıldıktan sonra ve bir yumurta gördükten sonra damı daha iyi tanırlar ve yakalanmaları zorlaşır.
Performans kuşu olan Adana güvercinlerine genelde yavru besletilmez. Çünkü yavru beslemek kuşun performansını azaltır ve çabucak yaşlandırır. Bu yüzden dönek, kelebek veya çandırlara yavru (cülük) besletilir. Ayrıca yumurtadaki kuşların parlak hassasiyeti çok azaldığından dolayı (salmaya gelme hırsları azalır) çıkan yumurtaları başka kuşların altına sürülür. Böylece kuşların en iyi performansı verdiği taritlik dönemi (yumurtlatmadan önceki dönem) öne alınmış olur. Özellikle postalar öncü kuşun tarit olduğu dönemlerde en iyi randımanı verirler. Bu yüzden öncülere genelde hiç yavru besletilmez.Toplu olarak da uçurulabilen bu kuşlar bazen dönek veya kelebeklerle birlikte de uçurulabilir. Her zaman ilk dalanlar mutlaka bunlar olacaktır. Böylece döneklerin dalmasında ateşleyici faktör olabilirler. Fakat şunu belirtmeliyim ki zamanla kuş Adana’ya has uçma özellikleri yitirecektir. Tavsiyem; bu kuşları yanlarına başka ırk katmadan 3’lü gruplar halinde uçurun ve parlakla sinyal verdiğinizde öncü kuşun atlamasını ardından takipçilerin çırpınmasını seyredin. Bunu bir yaşadığınızda, bırakmanız mümkün olmayabilir.