Güneydoğu'da yanan ateşin kaynağı

cimcimooo

New member
Katılım
13 Ağu 2008
Mesajlar
93
Reaction score
0
Puanları
0
Çok kritik bir sürece girdik ama şmdiye kadar birçok yerde savunduğum Öcalan'ın Kürtler için ne yazık ki önemli bir "lider" olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Çözümsüzlük, katliam ve savaşı çözüm gören bir terör örgütünün başı nasıl olurda bir halka umut olabilir. Belki de bugün karıştırılan Güneydoğu'da bunun cevabını vermek gerekiyor.

Öcalan kimdir, Kürtler arasında nasıl propaganda yapmıştır, nasıl kendini sürekli Türkiye'nin gündeminde-imralıdayken bile- tutmayı başarmaktadır. Burada PKK'nın nasıl kurulduğuna bakmak lazım. PKK Uğur Mumcu'nun son kitabı olan Kürt dosyasında anlatıldığı gibi MİT'in göz yummasıyla kurulmuştur. Devlet Öcalan'a darebeyi bile önceden haber vermiş, sadece ordunun üst düzey komutanlarının bildiği 12 Eylül'den haberdar edilen Öcalan Bekaa vadisine kaçmayı başarmıştır.

PKK kurulurken bölgede yeşermeye çalışan diğer Kürt örgütlenmelerinden farklı bir yol izlemiştir. Diğer gruplar köylere gidip halkla konuşmayı tercih ederken aynı anda PKK, Öcalan'ın ifadesiyle Mahir Çayan'ın THKPC'sinin yöntemini benimseyerek silahlı mücadeleye girişmiştir. Öncelikle bölge halkını sömüren ve 12 Eylül'le birlikte daha da güçlenen aşiretlerin üst düzey aile üyelerini öldürerek bölgenin feodallarına bir tür gözdağı vermiş köylü Kürtleri de yanına almayı başarmıştır. Kısacası PKK ilk günden itibaren bölgede kendini Robin Hood gibi göstermeye çalışmıştır.

PKK kendini halka benimsettikten sonra o sıralar sadece Kürtler arasında değil solcular arasında da büyük bir nefret olgusu haline gelen askeri hedef almıştır. Ve bu yeni hedef karşısında, Diyarbakır ceza evinin işkencehanelerinden geçmiş Kürtler ve 12 Eylül'ün sillesini yemiş solcular PKK'yı desteklemeye başlamıştır. İşte PKK'ya verilen desteğin kökü buraya, 12 Eylül'e dayanmaktadır. Tüm bunları bilmeden terörü yorumlamak, ele almak ve şovenist söylemlerde bulunmak pekte sağlıklı olmasa gerek.

Ama PKK'nın aslında gerçek yüzü Sovyetlerin yıkılmasıyla birlikte ortaya çıktı. O ana kadar Sovyet etkisiyle güya "devrimci" planları olan belki de ülkede bir marksist devrim planladığını savunan örgüt şovenist bir yapıya bürünmeye başladı. Aslında baştan beri faşist bir yapısı vardı ama bunu marksizm maskesi altına saklamakta çok ustaydı. Şimdi ise tek kutuplu dünyada işler değişmişti. Para kaynağına ve yeni bir süper güç desteğine ihtiyaç duyuyorlardı. Körfez savaşında Talabani, Barzani ve Türkiye işbirliğine rağmen PKK'nın beklenenin aksine güçlü çıkması da belki de aradığı süper gücü bulduğunu anlatır nitelikte.

Aynı zamanda nedense PKK'nın en güçlü olarak görüldüğü, oysa bölgede OHAL'in uygulandığı bir dönemde silah ve para açısından sıkıntıya düşmemiş olması da ilginçtir. Bu dönemde her büyük operasyonda PKK bitti açıklamalarına rağmen örgütün sürekli toparlanması da başka bir muamma. Türkiye'nin OHAL dönemi ve 12 Eylül dönemini sorgulamadan bu problemin çıkışını bulabileceğini pek sanmıyorum. Ancak yine de bir umut var. Kürtler PKK'nın kendilerini kullanmasına, gerekirse kendi çıkarına feda etmesine rağmen hala biji Öcalan diye bağırıyorsa bağlanacak bir kapı aradıkları ortada demektir. Bu kapı Türk devleti olursa, tıpkı Gaffar Okkan dönemi gibi halkla polis, asker barışabilirse ve halk devleti kendi yaşam alanına bir tehdit olarak görmezse Öcalan'ın ve PKK'nın bölgede tutunması zor olacaktır. Bunu daha önce gördük, yapılabilirliği olabilecek gerçekçi bir plan.

Bugün Güneydoğu kaynıyor, DTP demokrasi adına, özgürlük adına halkı kışkırtıyor. DTP kapatılmamalı, eylem gerekir diyenlere DTP eliyle eylemi veriyor. Amaç partinin kapatılmasını sağlamak ve halkın devlete olan bütün inancını yıkmak. DTP bölgede şovenizmi, ırkçılığı, milliyetçiliği eleştirirken kendisi de Kürtler arasında şovenizmi, milliyetçiliği ve ırkçılığı söylemleriyle yaygınlaştırıyor. Ve ne yazık ki tüm bunlar bize DTP tarafından demokrasi adı altında yutturulmaya çalışılıyor. Belki de bu yeni çağa yeni bir milliyetçilik, şovenizm ve de demokrasi tanımlaması gerekiyor. Yoksa bu kavramlar 100 yıl önceki kalıplarıyla bize yutturulmaya devam edecekler. Ne vdemişler her çağ kendi kavramları üretir. Milliyetçiliğin yeniden yükselişe geçtiği bu çağında kendi kavramlarını üretmesinin zamanı çoktan geldi ve geçiyor.

http://www.onverita.com/blogs/haberci/güneydoğuda-yanan-ateş-kaynağı
 
Geri
Üst