S
SiR ReaLiST
Guest
Spor basını ve Beşiktaş camiası, Vedat Okyar'ın kaybına ağlıyor. Futbol dünyamızın en kaydadeğer simaları arasında gösterilen Vedat Okyar için saygı duruşu, Ali Murat Hamarat'ın kaleminden geliyor...
Bu yazıya başlamak bile buruyor insanı aslında. Bir süredir kanserin pençesinde olan Vedat Okyar'dan gelen haber, boğazları düğümlüyor. Spor basınının kendine has üslûbuyla hiç unutulmayacak kalemlerinden biri olan Vedat Abi'yi kaybettik.
1945'te Bursa'da hayata gözlerini açan Okyar, kısa sürede, doğduğu yerde doymaya başlıyor, yıllar sonra kelimeler arasında dans ederken göstereceği kıvrak zekâsını, o günlerin pek de yeşil olmayan toprak sahalarında sergiliyordu. Beşiktaş Dergisi'nin 2001 yılının Kasım sayısı için kendisiyle yaptığı söyleşide futbola başlama hikâyesini şöyle anlatıyordu:
"Bakırköy İlkokulu'nda seçmelere katıldım ve kazandım. Öyle başladı. Çok da sevdiğim bir işti. Bakırköy'de, Yücespor'da oynadım. Oradan, Selahattin Tortul ağabeyimizin girişimleri ile Erdoğan Şenay ile birlikte Adalet Takımı'na transfer oldum. Rahmetli babacığım (Rahmi Okyar) Bursaspor'un kurucularından. Bursaspor'u kurunca, Bakırköy'ün dört oyuncusu ben, kaleci Turan, Ersel, Tamer Bursa'ya gittik. Bursa'da iken Beşiktaş beni, ben Beşiktaş'ı istiyordum."
Tam bir maestroydu Vedat. Tekniği, driplingleri ve oyuna hükmetmekteki başarısıyla kısa zamanda kendisini ispatlamıştı. Penaltı noktasının başına geçtiğinde dünya durur, fileler mutlaka sallanırdı.
Beşiktaş yılları
Siyah-beyaz formayı 1968'de sırtına geçiren Vedat Okyar'ın Beşiktaş'a gelişinin de enteresan bir ayrıntısı da vardı. Yine Vedat Abi'den dinleyelim...
"Çok büyük hamleler yapan bir Eskişehir takımı vardı. Amatör Milli Takım maçı için havaalanına indim, bavullarımı bulamadım. Bavullarımı Eskişehirliler kaçırmış. Sonra da beni kaçırdılar. İki gün Eskişehir'de kaldım. Rahmetli babacığımın Baba Hakkı'ya bir sözü vardı. Bu nedenle hiçbir pazarlık yapılmadan Beşiktaş'a geldim. Babam Beşiktaş'ın iki dönem Asbaşkanlığı'nı yaptı. Beşiktaş'ta parasız oynadım ama babamdan belki daha fazlasını aldım. En azından Beşiktaş'a verdiğim hizmetin karşılığını para olarak almadım, babacığımdan aldım."
O penaltıyı kaçırınca...
1978'e kadar oynadığı Beşiktaş'ta 253 maçta sahne almıştı. Futbol kariyeri boyunca hiç sakatlık yaşamazken, zaman zaman ay-yıldızlı forma için de görev yapmıştı. Yüzlerce maça çıkan usta, bir maçı asla unutamayacaktı:
"Trabzonspor'la oynadığımız bir kupa maçıydı. İlk maçı 1-0 kaybetmiştik, turu geçmemiz için burada 2-0 kazanmamız gerekiyor. 1-0 öndeyiz ve penaltı kaçırdım. Sonra Lütfü golü attı ve turu geçtik. Golü atınca Lütfü'nün sevinçten kulağını ısırdım. Maçtan sonra da hastaneye götürdüm."
Çok iyi bir penaltıcı olan Vedat Okyar, Bursaspor ve Beşiktaş'ta kullandığı 43 penaltıdan 42'sini gole çevirerek, bu konudaki ustalığını gösterdi. Zaten Trabzonspor maçında kaçırdığı penaltıdan sonra, bir daha penaltı kullanmamaya yemin etmişti.
"Ben spor yazarı değilim, Beşiktaş'ı yaz dediler, Beşiktaş'ı yazıyorum"
Diyarbakır, Karagümrük derken futbolunu bırakıp, babasının mesleğini yapmaya başladıysa da meşin yuvarlağın sesine dayanamayacaktı. 1980'li yılların sonunda futbol yazarlığına soyunarak, kendine has üslubuyla kısa sürede spor basınının vazgeçilmez isimlerinden biri olmuştu. Türkiye'nin ilk özel kanalında maç yorumlarken giydiği eşofmanından spor basınına kazandırdığı onlarca betimlemeye hep dikkat çekerken, çok sevdiği Beşiktaş'ın ezeli rakipleri tarafından da bağırlara basılıyordu.
Bağırsak kanseri teşhisi onu uzaklaştıramamıştı çok sevdiği oyundan ve hayatını adadığı iki renkten. Beşiktaş'ın yeni stadını görmek istiyordu... Ne yazık ki olmadı. Âdetâ Tanrı'nın bir lûtfu olarak Beşiktaş'ın çifte kupalı kumru halini gördü ya, neyse...
Çarşının 'Beyaz yaşam, siyah ölüm' sloganı, pek bir anlam kazandı bugün. Her ne kadar içimiz ağlasa da, sanki ayrıcalıklıydık onu tanıdığımız için.
Bir şövalye kaydı bugün gök siyah, onun açtığı sayfaysa bembeyaz.
Güle Güle Vedat Abi!
Ali Murat Hamarat, Goal.com
Bu yazıya başlamak bile buruyor insanı aslında. Bir süredir kanserin pençesinde olan Vedat Okyar'dan gelen haber, boğazları düğümlüyor. Spor basınının kendine has üslûbuyla hiç unutulmayacak kalemlerinden biri olan Vedat Abi'yi kaybettik.
1945'te Bursa'da hayata gözlerini açan Okyar, kısa sürede, doğduğu yerde doymaya başlıyor, yıllar sonra kelimeler arasında dans ederken göstereceği kıvrak zekâsını, o günlerin pek de yeşil olmayan toprak sahalarında sergiliyordu. Beşiktaş Dergisi'nin 2001 yılının Kasım sayısı için kendisiyle yaptığı söyleşide futbola başlama hikâyesini şöyle anlatıyordu:
"Bakırköy İlkokulu'nda seçmelere katıldım ve kazandım. Öyle başladı. Çok da sevdiğim bir işti. Bakırköy'de, Yücespor'da oynadım. Oradan, Selahattin Tortul ağabeyimizin girişimleri ile Erdoğan Şenay ile birlikte Adalet Takımı'na transfer oldum. Rahmetli babacığım (Rahmi Okyar) Bursaspor'un kurucularından. Bursaspor'u kurunca, Bakırköy'ün dört oyuncusu ben, kaleci Turan, Ersel, Tamer Bursa'ya gittik. Bursa'da iken Beşiktaş beni, ben Beşiktaş'ı istiyordum."
Tam bir maestroydu Vedat. Tekniği, driplingleri ve oyuna hükmetmekteki başarısıyla kısa zamanda kendisini ispatlamıştı. Penaltı noktasının başına geçtiğinde dünya durur, fileler mutlaka sallanırdı.
Beşiktaş yılları
Siyah-beyaz formayı 1968'de sırtına geçiren Vedat Okyar'ın Beşiktaş'a gelişinin de enteresan bir ayrıntısı da vardı. Yine Vedat Abi'den dinleyelim...
"Çok büyük hamleler yapan bir Eskişehir takımı vardı. Amatör Milli Takım maçı için havaalanına indim, bavullarımı bulamadım. Bavullarımı Eskişehirliler kaçırmış. Sonra da beni kaçırdılar. İki gün Eskişehir'de kaldım. Rahmetli babacığımın Baba Hakkı'ya bir sözü vardı. Bu nedenle hiçbir pazarlık yapılmadan Beşiktaş'a geldim. Babam Beşiktaş'ın iki dönem Asbaşkanlığı'nı yaptı. Beşiktaş'ta parasız oynadım ama babamdan belki daha fazlasını aldım. En azından Beşiktaş'a verdiğim hizmetin karşılığını para olarak almadım, babacığımdan aldım."
O penaltıyı kaçırınca...
1978'e kadar oynadığı Beşiktaş'ta 253 maçta sahne almıştı. Futbol kariyeri boyunca hiç sakatlık yaşamazken, zaman zaman ay-yıldızlı forma için de görev yapmıştı. Yüzlerce maça çıkan usta, bir maçı asla unutamayacaktı:
"Trabzonspor'la oynadığımız bir kupa maçıydı. İlk maçı 1-0 kaybetmiştik, turu geçmemiz için burada 2-0 kazanmamız gerekiyor. 1-0 öndeyiz ve penaltı kaçırdım. Sonra Lütfü golü attı ve turu geçtik. Golü atınca Lütfü'nün sevinçten kulağını ısırdım. Maçtan sonra da hastaneye götürdüm."
Çok iyi bir penaltıcı olan Vedat Okyar, Bursaspor ve Beşiktaş'ta kullandığı 43 penaltıdan 42'sini gole çevirerek, bu konudaki ustalığını gösterdi. Zaten Trabzonspor maçında kaçırdığı penaltıdan sonra, bir daha penaltı kullanmamaya yemin etmişti.
"Ben spor yazarı değilim, Beşiktaş'ı yaz dediler, Beşiktaş'ı yazıyorum"
Diyarbakır, Karagümrük derken futbolunu bırakıp, babasının mesleğini yapmaya başladıysa da meşin yuvarlağın sesine dayanamayacaktı. 1980'li yılların sonunda futbol yazarlığına soyunarak, kendine has üslubuyla kısa sürede spor basınının vazgeçilmez isimlerinden biri olmuştu. Türkiye'nin ilk özel kanalında maç yorumlarken giydiği eşofmanından spor basınına kazandırdığı onlarca betimlemeye hep dikkat çekerken, çok sevdiği Beşiktaş'ın ezeli rakipleri tarafından da bağırlara basılıyordu.
Bağırsak kanseri teşhisi onu uzaklaştıramamıştı çok sevdiği oyundan ve hayatını adadığı iki renkten. Beşiktaş'ın yeni stadını görmek istiyordu... Ne yazık ki olmadı. Âdetâ Tanrı'nın bir lûtfu olarak Beşiktaş'ın çifte kupalı kumru halini gördü ya, neyse...
Çarşının 'Beyaz yaşam, siyah ölüm' sloganı, pek bir anlam kazandı bugün. Her ne kadar içimiz ağlasa da, sanki ayrıcalıklıydık onu tanıdığımız için.
Bir şövalye kaydı bugün gök siyah, onun açtığı sayfaysa bembeyaz.
Güle Güle Vedat Abi!
Ali Murat Hamarat, Goal.com