Tayyip Bey ta Güney Afrika’da, elinde “vuvuzela” yine Beşşar Esad’a çattı:
“Esad da babası gibi” deyiverdi!..
Ne alakası vardı, binlerce kilometre uzakta, Güney Afrika’da Suriye’den, Esad’dan söz etmenin?!. Üstelik, öyle böyle değil; ne kıyımcılığı, ne katliamcılığı kaldı Suriye diktatörünün!.. Tayyip Bey, “Aslında dostluğumuz, arkadaşlığımız çok çok ileri olan bir anlayışımız vardı” dedikten sonra, bu ileri dostunu, önceki diktatör, baba Esad’la kıyaslayarak yerden yere vurdu!..
Tabii, asıl bundan sonrası mühim... Tayyip Bey’e, ABD gezisi sırasında söz ettiği Suriye’ye karşı yaptırım paketinin ayrıntıları sorulunca, “Bu konuda değerlendirmeleri Hatay ziyaretinden sonra yapacağız. Ancak beklemeye tahammülü olmayan adımları attık???” dedi.. Hangi adımlardı acaba, söylemedi; ne yazık ki bir Allah’ın gazetecisi de sormadı tabii!..
Biz fani kullar ise Güney Afrika’da yapılan “bayram değil, seyran değil..” açıklamasının “ne alaka” olduğunu ancak bir gün sonra, Genelkurmay’ın internet sitesinden öğrendik:
- Bu yılki “Yıldırım Tatbikatı” Hatay’da yapılacaktı!..
***
Ben, 8 Eylül’de, “Ucuz Oyun” başlıklı yazımda ne demiştim?..
“Sözün özü; umarım füze kalkanı Türkiye’ye yerleştirildikten sonra Suriye sınırında ‘sefere yol açacak’ kötü ve kanlı bir şeyler kotarılmaz...
- Çünkü bu çapta bir ucuz oyun yalnızca savaşı işaret ediyor!..”
Şu tesadüfe bakın, yazdığımız yazının daha mürekkebi kurumadı!.. Peki, ne oldu da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Suriye’ye ilişkin bir metin kaleme alındığı sıralarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Güney Afrika’da zehir zemberek açıklamalar yaptı... Ardından Genelkurmay “Yıldırım 2011” tatbikatının Hatay’da, Suriye’nin burnunun dibinde yapılacağını açıkladı?.. Bitmedi; aynı sıralarda haber ajansları ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Türkiye’yi ziyaret edeceğini müjdeledi, duyunca “eyvah” demişim!.. Yine aynı zaman dilimi içinde BM Güvenilik Konseyi’nde, Tayyip Bey’in kendinden pek emin şekilde, “Suriye ile ilgili önemli bir uyarı olarak görüyorum” dediği metin Çin ve Rusya’nın karşı çıkışıyla vetoyu yedi, iyi mi?!.. Ama Başbakan yılmadı, “Bu veto bizim yaptırımlar konusundaki kararlı duruşumuzu etkilemez” açıklamasını yapıştırıverdi.. Yeniden soralım; nedir bu acelenin asıl nedeni?..
- Demek ki zaman daralıyor!..
Türkiye’nin “muharip güç” olarak kullanılacağı bir sıcak temas, “ecinniler” işe karışmadan kotarılmak isteniyor... İsrail’e “posta koyarak” pek prim yapan arkadaş, İsrail’in en büyük düşmanının defterini dürmeye hazırlanıyor, yüzde 70’i pek mutlu halkımızın gözlerinin önünde, göz göre göre!..
Şimdi, son günlerde yaşananlara dikkat edin; örneğin Tayyip Bey’in, “Alman vakıfları, CHP’li belediyeler üzerinden PKK’ye para akıtıyor” açıklamasını düşünün... Ortalık ayağa kalktı, ama “yalancının mumu yatsıya kadar bile dayanmadı”, asıl paranın AKP’li belediyelere aktığı, bir tek CHP’li belediyenin tek kuruş almadığı ortaya çıktı!.. Ne gam; art arda CHP’li belediye baskınları, dalga dalga KCK-BDP gözaltı ve tutuklamaları devam ediyor... Gündemi hallaç pamuğu gibi atacak, gözleri yine içerdeki “kayıkçı kavgasına” çevirecek bu “balon” tartışmaları lütfen bir de bu gözle değerlendirin. Deniz Feneri’nin nasıl uykuya yatırıldığını da mı görmüyorsunuz?.. Bırakın bir toplumu, koyunlar bile bu denli kolaylıkla güdülmez, güdülemez..
- Tarihimize yazık... Bu sizi ilgilendirmiyorsa, geleceğimize, çocuklarımıza yazık...
“Esad da babası gibi” deyiverdi!..
Ne alakası vardı, binlerce kilometre uzakta, Güney Afrika’da Suriye’den, Esad’dan söz etmenin?!. Üstelik, öyle böyle değil; ne kıyımcılığı, ne katliamcılığı kaldı Suriye diktatörünün!.. Tayyip Bey, “Aslında dostluğumuz, arkadaşlığımız çok çok ileri olan bir anlayışımız vardı” dedikten sonra, bu ileri dostunu, önceki diktatör, baba Esad’la kıyaslayarak yerden yere vurdu!..
Tabii, asıl bundan sonrası mühim... Tayyip Bey’e, ABD gezisi sırasında söz ettiği Suriye’ye karşı yaptırım paketinin ayrıntıları sorulunca, “Bu konuda değerlendirmeleri Hatay ziyaretinden sonra yapacağız. Ancak beklemeye tahammülü olmayan adımları attık???” dedi.. Hangi adımlardı acaba, söylemedi; ne yazık ki bir Allah’ın gazetecisi de sormadı tabii!..
Biz fani kullar ise Güney Afrika’da yapılan “bayram değil, seyran değil..” açıklamasının “ne alaka” olduğunu ancak bir gün sonra, Genelkurmay’ın internet sitesinden öğrendik:
- Bu yılki “Yıldırım Tatbikatı” Hatay’da yapılacaktı!..
***
Ben, 8 Eylül’de, “Ucuz Oyun” başlıklı yazımda ne demiştim?..
“Sözün özü; umarım füze kalkanı Türkiye’ye yerleştirildikten sonra Suriye sınırında ‘sefere yol açacak’ kötü ve kanlı bir şeyler kotarılmaz...
- Çünkü bu çapta bir ucuz oyun yalnızca savaşı işaret ediyor!..”
Şu tesadüfe bakın, yazdığımız yazının daha mürekkebi kurumadı!.. Peki, ne oldu da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Suriye’ye ilişkin bir metin kaleme alındığı sıralarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, Güney Afrika’da zehir zemberek açıklamalar yaptı... Ardından Genelkurmay “Yıldırım 2011” tatbikatının Hatay’da, Suriye’nin burnunun dibinde yapılacağını açıkladı?.. Bitmedi; aynı sıralarda haber ajansları ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Türkiye’yi ziyaret edeceğini müjdeledi, duyunca “eyvah” demişim!.. Yine aynı zaman dilimi içinde BM Güvenilik Konseyi’nde, Tayyip Bey’in kendinden pek emin şekilde, “Suriye ile ilgili önemli bir uyarı olarak görüyorum” dediği metin Çin ve Rusya’nın karşı çıkışıyla vetoyu yedi, iyi mi?!.. Ama Başbakan yılmadı, “Bu veto bizim yaptırımlar konusundaki kararlı duruşumuzu etkilemez” açıklamasını yapıştırıverdi.. Yeniden soralım; nedir bu acelenin asıl nedeni?..
- Demek ki zaman daralıyor!..
Türkiye’nin “muharip güç” olarak kullanılacağı bir sıcak temas, “ecinniler” işe karışmadan kotarılmak isteniyor... İsrail’e “posta koyarak” pek prim yapan arkadaş, İsrail’in en büyük düşmanının defterini dürmeye hazırlanıyor, yüzde 70’i pek mutlu halkımızın gözlerinin önünde, göz göre göre!..
Şimdi, son günlerde yaşananlara dikkat edin; örneğin Tayyip Bey’in, “Alman vakıfları, CHP’li belediyeler üzerinden PKK’ye para akıtıyor” açıklamasını düşünün... Ortalık ayağa kalktı, ama “yalancının mumu yatsıya kadar bile dayanmadı”, asıl paranın AKP’li belediyelere aktığı, bir tek CHP’li belediyenin tek kuruş almadığı ortaya çıktı!.. Ne gam; art arda CHP’li belediye baskınları, dalga dalga KCK-BDP gözaltı ve tutuklamaları devam ediyor... Gündemi hallaç pamuğu gibi atacak, gözleri yine içerdeki “kayıkçı kavgasına” çevirecek bu “balon” tartışmaları lütfen bir de bu gözle değerlendirin. Deniz Feneri’nin nasıl uykuya yatırıldığını da mı görmüyorsunuz?.. Bırakın bir toplumu, koyunlar bile bu denli kolaylıkla güdülmez, güdülemez..
- Tarihimize yazık... Bu sizi ilgilendirmiyorsa, geleceğimize, çocuklarımıza yazık...