ikRa
Banned
Zalim de olsa Saddam üzerinden İslam âlemine verilen ve insanı kahreden mesajın gölgesinde kalan Kurban Bayramı'nın üçüncü günündeyiz..
Vahşi Batı'daki idam sahnelerinin bir benzerini canlı yayında dünyaya vererek Müslümanlara bayramı zehir etti güç merkezleri.
Saddam'a acıdığımı zannetmeyin sakın. Saddam'ın ne denli bir zalim ve diktatör olduğunu bölgeyi yakından takip eden biri olarak en iyi bilenlerden biriyim.
Hayır Saddam'a acımadım.
Saddam'ın idamı üzerinden verilen mesaj kahretti beni.
Düceyl davasından 87 kişiyi infaz ettiği için idam cezası verildi Saddam'a. Halepçe'yi ve öteki cürümlerini kattığınız zaman Saddam'ın dosyası hayli kabarıktır. Ama onu yargılayan mahkeme işgal mahkemesi olunca, onu infaz eden güç işgal gücü olunca Saddam doğrusu masum kalıyor. 87 kişiyi öldüren idama ediliyor ama 650 bin kişinin kanına giren güç bayram ediyor!
Biri infaz edilirken asıl büyük cürmün sahibinin bayram etmesinin altında yatan sebep adaletin tezahürü değil gücün tahakkümüdür.
Evet uluslararası hukuk adalet üzerine değil maalesef güç üzerine bina edilmektedir.
Güçlü olan uluslararası hukukta hep haklı olmaktadır.
Güç sahipleri işgal eder ihlal eder, mazlumlar da hep adalet ister.
En yakın örnek Irak ve Filistin.
Buradaki güç sahipleri adil olmadıkları için milyonlarca insan mağdur olmaktadır.
Maalesef Batı medeniyetinin temelinde adalet değil güç güdüsü yatmaktadır.
Batı medeniyeti hakkı ve adaleti esas alsaydı Irak'ın işgaline, Filistin'in işgaline onay verir miydi, katkıda bulunur muydu, sessiz kalır mıydı?
Bölgemizdeki din, tarih, kültür bağlarıyla bize bağlı olan onlarca ülke insanı hak ihlallerine Türkiye'nin engel olacağı düşüncelerini gizlemezler. Kendileriyle görüştüğümüzde Türkiye'den çok şeyler beklediklerini de söylerler.
En son Ramazan Bayramı'nda Lübnan'a gittiğimde oradaki Müslüman halkın Türk askerinin Lübnan'a gitmesine yaptıkları değerlendirme çok manidardı. Diyordu ki Lübnanlı Müslümanlar, “Biz BM'ye güvenmiyoruz. Onun adı barış gücü de olsa askerine de güvenmiyoruz. Ama o gücün içinde Müslüman olan Türk askerinin bulunması bize güvence veriyor.”
Bu ifadelerin içerdiği diğer anlamlar üzerinde şimdilik durmuyorum ama Lübnan Müslümanı'nın bakışını göstermesi açısından önemsiyorum.
Türkiye bölgede kendisinden beklenen misyonu hakkıyla ifa edebiliyor mu derseniz bunun cevabı evet değildir. Çünkü Türkiye güç merkezleriyle mukayese edildiğinde bu suale evet demek mümkün olmamaktadır.
İşte bu sebepten dolayı madem uluslar arası hukuk güce dayalı biçimde icra ediliyor öyleyse tarih boyunca adalet esaslı bir medeniyete beşiklik etmiş Türkiye'nin kendisinden beklenen misyonu ifa edebilmesi için güçlü olması gerekiyor çok güçlü olması gerekiyor.
Siyaseten güçlü olması gerekiyor, iktisaden güçlü olması gerekiyor, teknolojik açıdan güçlü olması gerekiyor, askeri açıdan güçlü olması gerekiyor. Diğer zenginlikler zaten bizde var.
Sorumluluk sahibi herkesin ülkeyi güçlendirme konusunda gerekli duyarlılığa sahip olması temennisiyle tekrar bayramınızı tebrik ediyorum.
Resul Tosun - Yeni Şafak
Vahşi Batı'daki idam sahnelerinin bir benzerini canlı yayında dünyaya vererek Müslümanlara bayramı zehir etti güç merkezleri.
Saddam'a acıdığımı zannetmeyin sakın. Saddam'ın ne denli bir zalim ve diktatör olduğunu bölgeyi yakından takip eden biri olarak en iyi bilenlerden biriyim.
Hayır Saddam'a acımadım.
Saddam'ın idamı üzerinden verilen mesaj kahretti beni.
Düceyl davasından 87 kişiyi infaz ettiği için idam cezası verildi Saddam'a. Halepçe'yi ve öteki cürümlerini kattığınız zaman Saddam'ın dosyası hayli kabarıktır. Ama onu yargılayan mahkeme işgal mahkemesi olunca, onu infaz eden güç işgal gücü olunca Saddam doğrusu masum kalıyor. 87 kişiyi öldüren idama ediliyor ama 650 bin kişinin kanına giren güç bayram ediyor!
Biri infaz edilirken asıl büyük cürmün sahibinin bayram etmesinin altında yatan sebep adaletin tezahürü değil gücün tahakkümüdür.
Evet uluslararası hukuk adalet üzerine değil maalesef güç üzerine bina edilmektedir.
Güçlü olan uluslararası hukukta hep haklı olmaktadır.
Güç sahipleri işgal eder ihlal eder, mazlumlar da hep adalet ister.
En yakın örnek Irak ve Filistin.
Buradaki güç sahipleri adil olmadıkları için milyonlarca insan mağdur olmaktadır.
Maalesef Batı medeniyetinin temelinde adalet değil güç güdüsü yatmaktadır.
Batı medeniyeti hakkı ve adaleti esas alsaydı Irak'ın işgaline, Filistin'in işgaline onay verir miydi, katkıda bulunur muydu, sessiz kalır mıydı?
Bölgemizdeki din, tarih, kültür bağlarıyla bize bağlı olan onlarca ülke insanı hak ihlallerine Türkiye'nin engel olacağı düşüncelerini gizlemezler. Kendileriyle görüştüğümüzde Türkiye'den çok şeyler beklediklerini de söylerler.
En son Ramazan Bayramı'nda Lübnan'a gittiğimde oradaki Müslüman halkın Türk askerinin Lübnan'a gitmesine yaptıkları değerlendirme çok manidardı. Diyordu ki Lübnanlı Müslümanlar, “Biz BM'ye güvenmiyoruz. Onun adı barış gücü de olsa askerine de güvenmiyoruz. Ama o gücün içinde Müslüman olan Türk askerinin bulunması bize güvence veriyor.”
Bu ifadelerin içerdiği diğer anlamlar üzerinde şimdilik durmuyorum ama Lübnan Müslümanı'nın bakışını göstermesi açısından önemsiyorum.
Türkiye bölgede kendisinden beklenen misyonu hakkıyla ifa edebiliyor mu derseniz bunun cevabı evet değildir. Çünkü Türkiye güç merkezleriyle mukayese edildiğinde bu suale evet demek mümkün olmamaktadır.
İşte bu sebepten dolayı madem uluslar arası hukuk güce dayalı biçimde icra ediliyor öyleyse tarih boyunca adalet esaslı bir medeniyete beşiklik etmiş Türkiye'nin kendisinden beklenen misyonu ifa edebilmesi için güçlü olması gerekiyor çok güçlü olması gerekiyor.
Siyaseten güçlü olması gerekiyor, iktisaden güçlü olması gerekiyor, teknolojik açıdan güçlü olması gerekiyor, askeri açıdan güçlü olması gerekiyor. Diğer zenginlikler zaten bizde var.
Sorumluluk sahibi herkesin ülkeyi güçlendirme konusunda gerekli duyarlılığa sahip olması temennisiyle tekrar bayramınızı tebrik ediyorum.
Resul Tosun - Yeni Şafak