GebzeLi
Altın Üye

Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes.
Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes.
İlle de asıp kesmek geliyorsa içinden
Ezmekte devâm et Barışçılar’ı, ama sen
Meselâ Yalçın’ı da tıkıyorsun deliğe
İhtiyarcık sana azıcık cilve yaptı diye,
Git, koş, elini öp, af dile, yüzünü güldür,
O, yalnız altın kafeslerde öten bülbüldür.
O, matbaalar yıktırıp kitaplar yaktıran,
O, büyük demokrat, O, hürriyetçi kahraman,
Moskova’yı atomlayalım diyen insancı...
Kendine acımazsan bize bir parça acı.
A be Adnan Menderes, böyle bir dal kesilmez,
Böyle şaşkınlıkların sonu da iyi gelmez...
Şu muhalefetle de alıp veremediğin ne?
Niye öyle hışımla yürüyorsun üstüne?
Kore’ye asker gönderdin de “Hayır” mı dedi?
“Kan aktı hesabı sorulmalıdır!” mı dedi?
Orduyu emrimize verdin, ses çıkardı mı?
“Olmaz olsun” mu dedi Amerikan yardımı?
Feryat mı etti “İstiklâl elden gitti” diye?
Zavallı, sımsıkı sarılmış demokrasiye :
“Başvekil merasimsiz karşılanmalı” diyor.
Bir de bazan coşarak “Hayat pahalı” diyor.
Bu aksoylu muhalefeti ezilir görmek
Türkün Batılı dostlarını pek üzüyor pek.
Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes.
Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes.
Senin bindiğin dallar ve bindiğimiz dallar,
Unutma bu dallardan başka asıl ağaç var,
öfkeyle homurdanan yarı çıplak, yarı aç,
bizi silkip atmaya fırsat kollıyan ağaç...
Nazım Hikmet
AKP’nin değil ABD’nin operasyonu
Kürt-İslamcı faşist çetenin Ergenekon tertibi beklendiği şekliyle ve içine beklenen isimleri de dahil ederek devam ediyor.
Şemdinli’de astsubayla başlayan Ergenekon süreci, daha sonra Danıştay’la yüzbaşı kademesine yükselmiş, Şubat ayında ise tuğgenerallik mertebesine varmıştı. Son operasyonla birlikte rütbe orgeneralliğe kadar yükseldi.
Astsubaydan orgenerale kadar her rütbeden emekli asker ve bir kısım muvazzaf askerin iki yıldır operasyonlarla tutuklanması hedefin Ordu’nun kurumsal varlığı olduğunu göstermeye yetiyor.
Ancak Ordu neden hedef ve kimler hedef alıyor?
Bu konularda kafalar henüz aydınlanmış değil.
Burada iç içe geçen iki süreci birbirinden ayırdetmemiz gerekmektedir.
İlki, AKP iktidarının muhalif kesimleri yok etmesi için yapılan operasyondur.
Açık faşizme yönelen AKP, toplumsal hiçbir muhalif güç olmasının istememektedir. Bu nedenle “ulusal güçler”i hedef almıştır ve bu kesimler de birer birer Ergenekon’un içine dahil edilerek içeri alınmakta ve muhalefet bitirilmektedir.
Ancak ikincisi çok daha önemlidir. Bu, Türkiye’nin ABD’nin Büyük Ortadoğu’suna uygun hale getirilmesi sürecidir. Esas belirleyen de budur.
Bugün AKP’nin idare ettiği bir tertip süreci ile değil tümüyle ABD’nin idare ettiği bir süreçle karşıyayız.
Burada daha önce de vurguladığımızı bir kez daha vurgulayalım: Tayyip Erdoğan bu süreci idare eden değil, bu süreç içerisinde güdülen konumdadır. Yakın çevresini oluşturan Kürt-İslamcı çete tüm tertipleri planlamakta, uygulamakta ve süreci şekillendirmektedir.
Kürt-İslamcı çete bir CIA hücresidir ve asıl kontrgerilla da odur. Bu kontrgerilla çetesinin hedefi Türkiye’yi yalnızca Büyük Ortadoğu haritasına razı etmek değil aynı zamanda Güney Afrika modeline ikna etmektir.

ABD Türk Ordusu’ndan geçmişin hesabını sormak istemektedir. Hatırlanacağı üzere ilk Körfez Savaşı sırasında Türk Ordusu ABD’ye karşı kararlı bir duruş sergilemişti. Ancak asıl önemli kopuş 1998 ile 2002 yılları arasında olmuştu. Önce İsmail Hakkı Karadayı daha sonra ise Hüseyin Kıvrıkoğlu dönemlerinde Türk Ordusu ABD denetiminin dışına çıkmıştı. Hilmi Özkök ile başlayan dönem ise en tepede Amerikancı bir komutan olsa bile diğer kuvvet komutanlıklarının yine
ABD’ye mesafeli komutanlardan oluştuğunu görüyoruz. Bugün gözaltına alınan komutanların tümü de ABD’ye karşı tavırları ile bilinenlerdir. Bu elbette basit bir tesadüf değildir. ABD’ye karşı tavır alan komutanları içeri tıkarak ABD bugünkü ve gelecekteki komutanlara iyi bir gözdağı vermektedir. Demektedir ki komutan oldunuz diye istediğinizi yapmaya kalkmayın, 10 yıl sonra bile olsa sizi ele geçiririm. Tam da ABD’nin İran’a saldırısı öncesinde iyi bir gözdağıdır bu. Bu bakış açısından Ergenekon’nu geriye ve ileriye doğru nasıl ilerleyeceğini rahatlıkla kestirebiliriz. Geriye doğru gidilecekse, önceki Genelkurmay Başkanları Kıvrıkoğlu ve Karadayı’nın bu operasyona dahil edilmelerini bekleyebiliriz. Ancak bunun bir de ileriye gidişi vardır: Yani bir ay sonra emekli olacak şimdiki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın da bu operasyona dahil edilmesini beklemek son derece normaldir!
Güney Afrika modeli
Büyük Ortadoğu haritası Türkiye’nin küçülmesini ifade etmektedir. Türkiye için bunun anlamı güneyimizde kurulacak Kürt devletçiğini kabullenmektir. Bugüne kadar bu büyük oranda kabullenilmiştir de.
Ancak bundan sonra işin önemli kısmı kalmaktadır geriye: Türkiye’nin kendi içindeki Kürt meselesini çözmesi.
CIA’nın burada bulduğu yöntem Güney Afrika’da uygulanan yöntemdir. Türkiye Kürt meselesini kendisinin yarattığını kabul edecektir, Kürtlere karşı soykırım suçu işlediğini kabul edecektir, bu ırkçı geçmişiyle yüzleşecektir ve Kürtlerle barışacaktır.
Dolayısıyla Ergenekon sürecinde belirleyici olan esas halka AKP’nin muhalif kesimleri yok etmesi değildir. Darbe hiç değildir. Önemli olan Kürt meselesinde Türkiye’nin ikna edilmesidir.
Bugüne kadar Kürt meselesi emperyalizme bağlı bir sorun olarak algılanıyordu. Türkiye’yi bölmek isteyen emperyalist güçler ve Batılı devletler Kürtleri kışkırtmakta ve Türkiye’yi bölmeye çalışmaktaydı. Bu sadece dolaylı bir destek de değildi. PKK bizzat Batı tarafından silahlandırılıyordu.
Şimdi Ergenekon’la birlikte bu anlayış yıkılmak istenmektedir. Buna göre Türkiye’de Ergenekon adı verilen bir derin devlet bulunmaktadır. Bu derin devlet Kürt meselesini kendisi yaratmıştır. PKK’yı kuran bu derin devlettir, silahlandıran da, Türk Ordusu’na saldırtan da. Dolayısıyla devletin bir kirli savaşı söz konusudur.
Bebek katili Apo’dan bebek katili Ordu’ya
En son Taraf gazetesinde yayınlanan Dağlıca ile ilgili belge bu operasyonla ilgili en önemli belgedir. Buna göre Türkiye Dağlıca’da yapılacak PKK baskınını biliyordu ama hiçbir önlem almadı. Bunun anlamı açıktır, Türk Ordusu PKK’nın bu tür baskınlarından zarar görmemekte, PKK’ya karşı savaşını bu tür baskınları gerekçe göstererek sürdürmektedir.
Böylesi bir gelişmeden varılacak yer bellidir. Bebek katili Apo’dan bebek katili Ordu’ya varılacaktır.
O nedenle bugün gözaltına alınan ve yargılanmak istenen paşaların darbecilikle suçlanması şimdiki durumdur. Asıl hedeflenen paşaların Kürt soykırımından ve kirli savaştan yargılanmasıdır!
O nedenle operasyonun boyutu çok büyüktür ve çok büyük yerlere kadar gidecektir.
Burada yeniden Şemdinli’ye dönüleceğini beklemek kehanet değil işin doğasıdır. Bu bölgede görev yapan komutanlarımızın tümü hedeftedir. Yani yarın öbür gün gazetelerimizin bebek katili Apo değil Büyükanıt’mış manşetini attıklarını görürsek şaşırmamalıyız!
O nedenle hedefin gerçek boyutunu kavramalı ve stratejimizi de buna uygun bir biçimde belirlemeliyiz.
Yarın öbür gün Türkiye’de bir darbe tezgahı ile ilgili belgelerin ortaya çıkması beklenebilir ama bunun bir anlamı ve önemi olmayacaktır. Zaten böylesi uçuk teorilerle bir yere de varılamaz.
Ama şunu beklemeliyiz: Dağlıca benzeri bazı belge ve görüntüler bazı gazetelere servis edilebilir.
Mesela Türk Ordusu’nun bir köy yakma görüntüsü, işkence görüntüleri vb. görüntüler!
Burada Taraf’ta yayınlanan belge önemlidir. Ama ilk belge değildir. Benzeri bir belgeyi bugün Ergenekon’dan tutuklu bulunan Doğu Perinçek’in 2000’e Doğru dergisi de yayınlamıştı: “Vur Emri” manşetiyle.
Belgeyi ortaya çıkaran ise o dönem askerliğini yapan, bugün Cumhuriyet gazetesi yazarı ve sıkı bir ulusalcı olan Ümit Zileli’ydi! Kaldı ki onun gazetesi de bugün Ergenekon’dan sorgulanıyor.
Demek ki bu siyasal düzende kimin hangi “taraf”ta olduğunu tespit etmek o kadar kolay değildir.

Bugün sürdürülen Ergenekon operasyonu her yanıyla mide bulandırmaktadır. Ciddi bir devlet yapısında böylesi bir uygulama olamaz. İnsanları sorgulamak için değil burunlarını sürtmek ve kamuoyu önünde küçük düşürmek için yapılmaktadır. Siz bu ülkede istediğiniz insanı yargılayabilirsiniz de, sorgulayabilirsiniz de. Kanun bu hakkı tanımaktadır. Ama sorgulamanın hedefi insanları küçük düşürmek değildir. Eski bir Kuvvet Komutanını sorgulayacaksanız, savcınız makamına çağırır ve sorgular. Yok şüphelinin kaçmasını bekliyor ve gelmeyeceğini düşünüyorsanız, siz evine gidersiniz, sorgulamanızı yaparsınız, mahkemeye sevkedersiniz. Ama bir Ordu’nun generallerini, bir terör örgütü soruşturması kapsamında bile sorgulasanız, bir terörist gibi poliste sorgulatmazsınız. İktidar sadece Ordu düşmanlığından bu yolu tutmuştur ama kendileri Menderes’in durumunu da düşünmelidir. Yarın öbür gün benzer bir süreç yaşansa ve Tayyip’i jandarma gözaltına alsa Tayyip Bey bilsin jandarma onu tuvalete bile ***ürmez ve altına yapmak zorunda kalır.
AKP kapanır, Ordu tasfiye edilir, ama Kürt-İslamcı çeteye bir şey olmaz
Burada bazı muhtemel sivil hedefleri de saptayalım.
Bu operasyonda sıra bazı eski rektörlere gelecektir. Çünkü bu rektörler ulusal duruşları nedeniyle fişlenmişlerdir.
Bazı yargı mensuplarına gelecektir sıra. Çünkü bazı emekli savcılar, hakimler yine ulusal tavırları nedeniyle kara tahtadadırlar.
Ama bazı basın mensupları da hedef olacaktır. Bunlar Doğan, Ciner ve Karamehmet’e bağlı medya kuruluşlarıdır.
Bugün Ergenekon’a karşı tavır alan ve içeri alınan bazı şahıslarla yakın irtibatı olan bir Aydın Doğan’ın içeri alınması belki çok inanılmaz gelmektedir ama bu soruşturmanın saçma sapan mantığına uymaktadır.
Kısacası Ergenekon’da hedefler büyüktür. Burada kimi hedefler AKP’nin operasyonu ile sürece dahil edilecektir ama kimileri zaten ulusal tavır nedeniyle ABD tarafından mimlenmiş isimlerdir.
Ama yine de operasyonu AKP-ABD ortak operasyonu olarak görmemek gerekir. ABD muhtemelen AKP’nin kapatılacağını da hesap etmektedir. Nitekim AKP’ye açılan kapatma davasına AB açıktan karşı çıkarken ABD sessiz kalarak aslında yargıya destek verdi.
Bu demektir ki bir yanda Kapatma Davası ile AKP’nin işinin bitirileceği, diğer taraftan Ergenekon’la Ordu’nun işinin bitirileceği, ama sadece Kürt-İslamcı CIA çetesinin ayakta kalacağı çok daha büyük bir oyun tertiplemektedir ABD.
Zaten ABD ve Kürt-İslam çetesi açısından önemli olan AKP ve Tayyip Erdoğan da değildir. Bu isimler gerektiği yere kadar kullanılmış, sözde Kürdistan’ın önünü açmış ve sonra da çöpe atılmış olacaklardır.
Bir bakmışsınız yarınki Türkiye’de Şeriatçı yanı törpülenmiş yeni bir Amerikancı iktidar kurulmuş, Amerikancı bir Ordu kademesi tesis edilmiş...
Sıra Yaşar Paşa’da mı...
Ama o zamana kadar ABD Ordu karşıtı tüm adımları AKP’ye attıracaktır!
Bu süreçte artık şunu bile bekleyebiliriz, Ergenekon şu an görevde bulunan komutanlara kadar bile genişletilebilir.
Nitekim bunun yöntemini eski Genel Kurmay Başkanlarından Hilmi Özkök açıkladı. Kuvvet komutanlarını atayan ve görevden alan Başbakandır diye bir açıklama yaptı durup dururken.
Eğer Tayyip Erdoğan kendisini güçlü görür ve böyle bir adımı atarsa, örneğin Genel Kurmay Başkanını öğlenleyin görevden alır ve emekli eder. Öğlenleyin emekli edilen Genel Kurmay Başkanı o anda sivil bir vatandaş olur. Ergenekon savcısı da akşam üzeri gözaltı kararı alıp, sabah paşayı evinden alabilir!
Kısacası Türkiye’de normal işleyişin o kadar dışına çıkılmıştır ki artık her kesimden her şeyi beklemek müm kündür.