sherif
HACKHELL İN SHERİFİ
- Katılım
- 8 Kas 2005
- Mesajlar
- 1,033
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Göz, Allah Teala'nın insana ihsan ettiği çok kıymetli bir uzuvdur. Göz, diğer nimetlerle kıyaslanacak olursa aradaki farkın büyüklüğünü anlamak zor değildir. Görme duygusunun değerini anlamaya akıl yetmezse, bir gözsüze soruvermek gözümüzü açmaya ve yaşartmaya kafi gelecektir.
Göz, ilim sebeplerinden biridir. İlme aşık olanlar, göz ile tedkik ve araştırma yaparak başarıya ulaşmışlar ve öğrenmek istedikleri pekçok hakikati göz yolu ile akla aktarıp hafızalarına nakşetmişlerdir.
Göz, ruh'un penceresidir. İçimizde hissettiğimiz pekçok sıkıntılar, onun seyretmeye daldığı güzellikler karşısında dağılır ve gönlümüzde inşirah hasıl olur.
Göz, temaşa ettiği şeylerde Allah Teala'nın büyüklüğünü görür ve kalbinde parlayan imanını, «Gaybî» likten kurtanp «İman-ı şühûdî» derecesine yükseltmiş olur.
Göz, tefekkür melekesi ile iş birliği yaparsa, baktığı her yönden nuranî bir akis kalbe renk vermeye ve tedkike koyulduğu şeylerden ilham dalgalanmaları gönle gelmeye başlar. Eline aldığı yeşil bir yaprak, bir kitap sahifesi halini alır ve onun üzerine pekçok hakikat sırlarını okur gibi olur.
Vücut kalıbının gözü ile kalbimizin basireti birleşirse, röntgen şuasını andıran bir kabiliyetle, baktığı şey'in «Kışrı» ile birlikte «Sırrı» nı da sezmeye başlar. «Ey akıl ve basiret sahipleri, siz (bundan) ibret alınız» (Sure-i Haşr, 2) ayet-i kerimesinde emredilen ibret ile özü, hikmetle gözü aydınlanmış olur. Tecelli eden bu aydınlık içinde pekçok hakikati idrak ve Cenab-ı Hakk'ın kudretini her şeyde müşahede etmeye başlar. Yunus Emre ne hoş ifade etmektedir:
Göz odur ki Hakk'ı göre,
Gündüz gören göz, göz değil.
Gözünde ibret, sözünde hikmet ve özünde merhamet bulunmayan bir kimse NEBAT'tan farksız bir hayat sürmektedir. Böyle bir canlının iki ayaklısı ile dört ayaklı olanı arasında büyük bir fark yoktur. Tasavvuf sahasının mümtaz simalarından Niyazi Mısrî ne kadar güzel söylemiş:
Bir göz ki anın olmaya ibret nazarında,
Ol sahibinin düşmanıdır baş üzerinde.
Kainatı gönül sözü ve ibret gözlüğü ile tedkik edenler, müşahede ettiği güzellikler karşısında «Ey Rabbimiz, Sen bunları boşuna yaratmadın» (Sure-i Al-i İmran, 191) diyerek hayretlerim ifade ederler.
Göz, bu fevkal'adeliklere, kalpte teşekkül edecek sağlam bir iman ve iyi niyyetle ulaşır. Bu uzuv, kendi haline bırakılacak olursa, sadece maddenin kabuğunu görür. Gönül hanesi isli, kalp gözü puslu olmamalıdır ki, iyiyi ve güzeli görebilsin.
Muhterem müslümanlar!
Aynalar, karşısında bulunan cisme göre, renk ve görüntülere sahne olur. Fotoğraf makinası, hangi yöne çevrilirse o taraftaki şekilleri filme nakş eder. Göz de böyledir. Hangi tarafa çevrilirse ona uygun işlerin takipçisi olur. Gözün baktağı şey iyi ve kalpteki niyyet güzel olursa sahibini iyi işlere sevk eder. Fena, bir şeye bakarsa kötülüğün teşvikçisi olur.
Cenab-ı Hakk, gözü görmek için yaratmış; zararlı bakıştan korunmak için de gözün üzerine otomatik perdeler takmıştır. Günaha sebep olacak hallerde, o perdeleri indirmek suretiyle gözümüzü ve özümüzü zarardan korumuş oluruz.
Gözün zararlı bakışlarını şöyle sıralayabiliriz:
1 - Şehvanî arzu ile karşı cinse bakmak:
Allah'tan korkan bir erkek, şehvanî bir nazarla, yabancı bir kadına bakmamalıdır. Zira böyle bir bakış, İslam dini ölçülerine göre, gözün zinası sayılmıştır. Yüce bir ahlakın mücessem örneği bulunan Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, «İki gözün zinası (yabancı bir kadına) bakmaktır» (Feyz'ül-Kadir c. 4, s. 65), buyurmuştur.
Bu gibi kötü bakışların tiryakisi haline gelen kimse, «O kadın, açık saçık gezmesin, ben de ona bakmıyayım» diyerek kendisini mazur saydıramaz. Çünkü, batıl bir hareket kıyas noktası olarak alınamaz ve yanlıştan hareket eden, doğru sonuca varamaz.
Kötü bir nazar, yaydan çıkan bir ok gibidir. Çok kere geri çevirmek zor olur. Bu itibarla onu iyi muhafaza etmelidir. Gözlerini harama kapalı tutan, kalbini kirletmemiş olur. Bu ciheti açıklayan bir kudsî hadiste şöyle buyrulmaktadır: «(Haram olan) bakış, iblisin oklarından bir oktur. Kim Benim korkumdan dolayı onu terk ederse onu (n halini), kalbinde tadını duyacağı (kamil) bir imanla tebdil ederim» (Keşf'ül-Gumme c. 2, s. 56).
2 - Hemcinsinin avret mahalline bakmak:
Erkek, erkek mü'minlerin; kadın da kendi cinsinden olan bir kadının göbek ile diz arasına bakamaz. Belirtilen mahalli bir kimsenin yanında açmak ve açan kimsenin avret mahalline bakmak haramdır. Açan ve bakan kimseler aynı cürmün iki ortağı olmaktadırlar.
Bu yasaklama, menfi yönde gelişen şehvanî hisleri kontrol altına almak içindir. Hasta tedavisinde karşılaşılan açılmalar, bu hükmün dışında bırakılmıştır.
3 - Bir kimsenin evini veya odasını gözetlemek:
Bir şahsın evini veya yatak odasını bir delikten, tahta veya perde aralığından gözetlemek haramdır. Böyle bir davranış, günah olduğu kadar teşebbüs edeni alçaltan bir suçtur. İslam dini mesken masuniyetini ihlal ve aile sırlarını teşhir etmeye yönelik her teşebbüs ve tecessüsü şiddetle yasaklamıştır. Halk arasında «Röntgencilik» diye adlandırılan bu hareket, sahibinin yüzüne leke olur ve mâşeri vicdanda yara açar.
4 - Başkasına ait bir mektubu, ondan izinsiz okumak:
Haberleşmeler, çok kere, mahremiyet arz eder. Yazılan bir mektup, ister ticarî isterse diğer bir maksad ve haberleşme düşüncesi ile kaleme alınmış olsun, ne yazıldığı sırada ne de daha sonraki zamanlarda, başka bir kimsenin onda ne yazıldığını öğrenmeye kalkışması dinen yasaktır.
Yazılmış bir mektubun zarf içine konulması ve yapıştırmak suretiyle ağzının kapatılması mahremiyetini anlatmak için baş vurulan bir tedbirdir. Zarfın üzerine alıcının isim ve soyadının yazıldığını gördüğü halde, böyle bir teşebbüste bulunmak, uyuyan bir kadının elbisesini yırtarak vücudunun mahrem yerlerine bakmak kadar çirkin bir günahtır.
Ey Rabbimiz, iman ile özümüzü, haya ile yüzümüzü, konuşma edebiyle sözümüzü ve iyi bakışlarla gözümüzü tezyin eyle. Bizleri Sana karşı mesûl, halk içinde mahcup bırakacak hareketlerden muhafaza, eyle