FutboL YıLdızLarını Yakından TanıyaLım

HeLLSPoRT

нα¢кнєℓℓ ѕρσя ѕσяυмℓυѕυ
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
13,343
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
34
Konum
Maraton Üst A Blok
FutboL YıLdızLarını Yakından TanıyaLım [GünceLLenecek]

bgwt3n.jpg

Tam isim : Ronaldo de Assis Moreira

Doğum tarihi : 21 Mart 1980

Doğum yeri : Porto Alegre, Brezilya

Boy : 1,81 m.

Lakapları : Ronaldinho,Ronaldinho Gaúcho,Ronnie,El Maestro

Asıl adı Ronaldo de Assis Moreira'dur, fakat daha çok Ronaldinho veya Ronaldinho Gaûcho olarak bilinir. Ronaldinho, Portekizce "Küçük Ronaldo" anlamına gelir. Bu lakabın sebebi ise Ronaldinho'nun küçük yaşlarda (o sırada Inter'de oynayan) Ronaldo'ya duyduğu hayranlıktır. Gaûcho ise Rio Grande do Sul bölgesinde bazı futbolculara takılan "mutlu" anlamında bir lakaptır. Ronaldinho hala devam eden güleryüzlülüğü ve neşesiyle bu lakabı en çok hak eden futbolculardan biridir.
Hayatı
21 Mart 1980 tarihinde Brezilya'nın Porto Alegre şehrinde doğdu. Fakir bir ailenin üç çocuğundan en küçüğüdür. Baba Joao Da Silva Moreira bir havuz kazasıyla öldüğünde Ronaldinho 8 yaşındaydı. Aile geçimini Ronaldinho'nun ağabeyi Assis'in futboldan kazandıklarıyla sağlamaktaydı. Ülkenin yarısından fazlasının fakirlik çektiği Brezilya'da hemen hemen her çocuğun kurtuluş yolu olarak görülen futbol Ronaldinho için de bir hedefti. İlk idolü ve hocası da Assis oldu.
Kulüp Kariyeri
Grêmio Yılları
İlk futbol deneyimini plaj futbolunda yaşayan Ronaldinho, ağabeyinin yönlendirmesiyle Gremio futbol kampında ilk ciddi çalışmalarını yapmaya başladı. Bu çalışmalar sırasında dikkat çekti ve 1997 yılında Mısır'da yapılan 17 yaş-altı Dünya Kupası için Brezilya takımına çağrıldı. Kupanın hem gol kralı hem de en değerli oyuncusu seçildi. Bu performans Gremio Kulübü'nden gelen ilk profesyonel sözleşme teklifine sebep oldu. 1998 yılında Gremio kulubüyle yaptığı anlaşma, aile bütçesine büyük olmasa da ilk gerçek katkısı anlamına geliyordu.
İlk sezonunda sadece 4 maçta yer aldı ve gol atamadı. Fakat ikinci sezon 17 maç oynayıp 5 gol attı, yeteneklerini yavaş yavaş ortaya koymaya başladı. Üçüncü ve son senesinde attığı 8 golden çok oynadığı futbol dikkat çekti.
PSG Yılları
Ronaldinho 2000-2001 sezonu boyunca birçok Avrupa kulübünün ve menejerin dikkatini çekti. Gremio kendisine gelen her astronomik teklifi geri çevirdi. Tekliflerin 75 Milyon Euro'ya kadar çıktığı iddia ediliyordu. Bu futbola kayıtsız kalamayan Luis Fernandez, Ronaldinho'yuParis Saint Germain'e getirmek için ısrarlı davrandı. Ronaldinho'nun menajerliğini yapan Assis sonunda PSG'ye evet dedi ve 2001 yılında 5 yıllık bir anlaşmaya imza attı. İki takım arasında bonservis bedeli konusunda çıkan anlaşmazlık sonucu olay hukuki alana taşındı ve Ronaldinho 6 ay futboldan uzak kaldı. Sonunda 4,5 milyon dolarlık bonservis bedeli tespit edildi ve Ronaldinho tekrar futbola döndü.
PSG'deki ilk yılı pek de parlak geçmedi. Özellikle Paris gecelerine düşkünlüğü yüzünden zamanın teknik direktörü Luis Fernandez ile araları açıldı ve bir daha da yıldızları barışmadı. İlk yılında 28 maç oynadı ve 9 gol attı. Fakat 2002 yılında biraz da olda adaptasyon sorununu atlatmış göründü. Oysa PSG'deki sıkıntısı sürüyordu, daha büyük bir takıma gitmek istediğini açık açık söyledi. Fakat sözleşmesi yüzünden zorunlu olarak takımında kaldı. 2003 yılında, PSG Avrupa Kupaları'na katılma hakkı kazanamayınca sözleşmesindeki madde uyarınca Ronaldinho'yu satış listesine koymak zorunda kaldı.
Barcelona Yılları
Beckham'ı FC Barcelona'ya getireceği vaadiyle başkan olan Joan Laporta, bu transfer denemesinde başarısız olmuş, üstelik Beckham ezeli rakip Real Madrid'e kaptırılmıştı. Daha önce de Figo'yu ezeli rakibine kaptıran Katalanlar bu fiyaskoyu da kaldıramazdı. Bu gerçeği iyi bilen Laporta kendisini kurtarabilecek tek transferin Ronaldinho transferi olduğunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden PSG ile Manchester United arasında süren pazarlıkları fırsat bilerek 19 Temmuz 2003 tarihinde, 27 Milyon Euro bonservis bedeliyle transferi bitirdi.
FC Barcelona'daki ilk maçına 27 Temmuz 2003 tarihinde çıktı. İlk maçından itibaren, PSG günlerinin tersine çok istekli, çok mücadeleci ve çok başarılı bir futbol ortaya koydu, her geçen gün de futbolunu geliştirdi. İlk senesinde Barcelona La Liga'yı ikinci bitirdi. Ronaldinho 32 maçta 15 gol atmıştı. Çok istediği İspanya lig şampiyonluğunu ise ikinci senesi olan 2004-2005 sezonunda ulaşabildi. Bu sırada en büyük hedefinin Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak olduğunu söyleyen Ronaldinho, bu amacına da 2005-2006 sezonunun sonunda ulaşabilmiş ve dünyanın hayranlıkla izlediği bir futbolcu olmuştur.
Milli Takım Kariyeri
1999 yılında Wanderley Luxemburgo tarafından Amerika Kupası için milli takıma çağrılan Ronaldinho ilk milli maçını da 26 Haziran 1999 tarihinde bu turnuvada Letonya'ya karşı oynadı. Milli forma altında attığı ilk gol ise yine aynı tunuvada Venezuella'ya attığı goldü.
2001-2002 yılında futboldan uzak kaldığı 6 ay yüzünden 2002 Dünya Kupası için Brezilya Milli Takım'ına alınmayacağı düşünülüyordu. Fakat dönemin teknik direktörü Felipe Scolari beklentileri boşa çıkardı. Ronaldinho oynadığı futbol ve attığı iki gol ile Scolari'nin seçiminin ne kadar doğru olduğunu gösterdi. Özellikle 30-35 metreden İngiltere'ye attığı gol jeneriklikti. Zaten Dünya Kupasını da kazanan Brezilya oldu.
Brezilya 2005 yılında Almanya'da düzenlenen Konfederasyon Kupası'nda şampiyon oldu. Ronaldinho bu kupada 3 gol attı. Birini grup maçlarında 2-2 biten Japonya maçında (dk.32), birini yarı finalde 3-2 Brezilya galibiyetiyle biten Almanya maçında (dk.43) ve birini de finalde 4-1 biten Arjantin maçında (dk.47) attı. Ayrıca final maçında maçın adamı seçildi.
2006 Dünya Kupası, Ronaldinho için iyi geçmemiştir. Turnuvanın en büyük yıldızı olacağı gözüyle bakılan Ronaldinho, turnuvayı kazanmasına neredeyse kesin gözüyle bakılan takımıyla birlikte hayal kırıklığı yaratan bir futbol oynamış ve çeyrek finalde Fransa Milli Takımı'na yenilmekten kurtulamamıştır. Oynadığı 4 maçta gol atma başarısı da gösteremeyen Ronaldinho, (takımı gibi) aşırı favori gösterilmesinin yarattığı baskıyı kaldıramamış, oyun konsantrasyonunu ve hücum gücünü sahaya yansıtamamıştır.Bu olaylardan sonra sinirlenen Brezilya taraftarları tarafından Brezilya'da bulunan heykeli yıkılmıştır.
Öz Nitelikleri
Dünyada yükselen pres, fizik-kondisyon ve oyun bozmaya dayalı, savunma ağırlıklı futbol anlayışına karşı sürat, teknik, yaratıcılık ve oyun kurmaya dayalı estetik futbol anlayışının en büyük temsilcisi olan Ronaldinho'nun en büyük futbol yeteneği hiç kuşkusuz topa olan hakimiyeti. Kısa vuruşlarla top sürme, kısa alanda çalım, bacak arası gibi bilinen her türlü adam adama hücum varyasyonlarında üstün bir yeteneğe sahip olmasının yanında kendine has yan çalımlarında top, ayağına yapışıkmış görüntüsü verir. Bu top hakimiyeti, sürati ve vücut çalımı ile birleşince neredeyse tutulmaz bir oyuncudur. 2 Aralık 2004 tarihinde Şampiyonlar Ligi grup maçlarının dördüncüsünde, AC Milan'a karşı maçın sonlarına doğru, bütün bir takıma vücut çalımı atarak kaydettiği gol yeteneklerinin özeti gibidir. Sürati dolayısıyla açık alanda da çok tehlikelidir, ayrıca çok teknik bir oyuncudur.
Ağırlıklı olarak sağ ayağını kullanır. Doğal bir serbest vuruşçu değildir ama maç esnasında ya da serbest vuruşlarda mesafe tanımaksızın kaleyi bulabilir. Gol atmak konusunda sıkıntısı olmasa da asıl işlevi gol attırmaktır. Verdiği uzun mesafeli pasların isabeti, derinlemesine gönderdiği asistlerin zamanlaması çok başarılıdır. Hem süratli hem de çabuk olma vasfına sahip ender oyunculardandır. Bu yüzden açık alanda da dar alanda da çok tehlikelidir.
Her ne kadar oyun kurucu vasıfları olsa da Ronaldinho klasik anlamda bir oyun kurucu değildir. Daha çok hücum hattı ile orta sahanın arasında serbest adam veya ileriye dönük orta saha oyuncusu olarak sol iç koridorda oynar. Oyun kurgusunu değiştirme, gerekirse oyunu yavaşlatma gibi kabiliyetleri olması gereken oyun kurucu gibi takım sisteminin gerçek ağırlık merkezi değildir. Fakat sahip olduğu hücum gücü, ağırlık merkezinin ona kaymasını sağlar.
Maradona, Pele gibi gösteri özellikli kaliteli futbolcuların günümüz temsilcisidir. Çalım yeteneğini geliştiren ve yeni çalım stilleri bulan/uygulayan bir futbolcu olarak -yaşı da dikkate alınırsa- futbol tarihine geçeceği kesin gibidir. Fakat kendine has bu hareketleri yalnızca gösteri amacıyla yaptığı söylenemez. Bazı durumlarda, verdiği spektaküler paslar, gelen topu saliselik bir hareketle hiç beklenmeyen bir şekilde ve yere göndermesini sağlar. Bu da rakip defansın düşmesine neden olup pası alan kişiye zaman ve alan kazandırır.
Ayrıca diğer teknik futbolculardan farklı olarak savaşçı ve mücadeleci yapısı farklılığını belirginleştirmektedir.
Başarıları
Kulüp
2005-2006 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu
2005-2006 İspanya Lig Şampiyonluğu
2005 İspanya Süper Kupası
2004-2005 İspanya Lig Şampiyonluğu
2005 Konfederasyon Kupası
2002 Dünya Kupası Şampiyonluğu
1999 Amerika Kupası Şampiyonluğu
1997 17 yaş-altı Dünya Şampiyonluğu
Bireysel
2005 Altın Top
2005 France Football Avrupa'da Yılın Futbolcusu Ödülü
2005 FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu Ödülü
2004 FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu Ödülü
1997 17 yaş-altı Dünya Şampiyonası Gol Krallığı
2006 İspanya Süper Kupası
_______________________________________________________________
210hhep.jpg

İsim : Zinedine Zidane

Doğum tarihi : 23 Haziran 1972

Doğum yeri : Marsilya, Fransa

Boy : 1,85 m

Lakap : Zizou

Zinedine Zidane, gerçek adı Yezid Zeynüddin bin İsmail Zidane olan, Cezayir asıllı Fransız futbolcu. 1972 yılında Marsilya'da doğdu. Futbol hayatına Cannes kulübünde başlayan Zidane ordan Bordeaux'ya transfer oldu. Bordeaux'da başarılı futboluyla dikkat çeken Zizou 1996 yılında 3 Milyon £ karşılığında Juventus'a transfer oldu.
Juventus'taki başarılı futbolunu milli takıma da yansıtan Zidane Fransa'nın FIFA Dünya Kupası'nı kazanmasında büyük pay sahibiydi. Finalde attığı 2 kafa golü kupaya Fransa'ya getirdi. O yıl FIFA tarafından Dünya'nın En İyi Futbolcusu Ödülüne layık görülen Zidane 2000 yılında ülkesinin Avrupa Şampiyonluğu'na uzanmasında gene büyük rol oynadı. Bu başarılarından dolayı 2. kez Dünya'nın En İyi Futbolcusu seçildi. 2001 yılında Juventus'tan 81 milyon $ karşılığında Real Madrid'e transfer oldu. İlk gittiği sezonda takımı Real Madrid ile Şampiyonlar Ligi kupasını kazandı. Finalde Bayer Leverkusen'e attığı güzel gol UEFA'nın sitesinde jenerik oldu. 2002/2003 senesinde Real Madrid'le İspanya Ligi Şampiyonluğu yaşayan Zizou, aynı yıl FIFA tarafından 3.kez Dünya'da Yılın Futbolcusu unvanını kazandı. Fransa Milli Futbol Takımı'nın 2004 Avrupa Şampiyonası'ndaki kötü sonuçları ardından milli takıma veda etti. Ama, Fransa'nın kendisine ihtiyacı olduğunu anlayınca geri döndü. Zidane Real Madrid'le 7 Mayıs'ta Villareal karşısında son kez sahaya çıktı. Kulüp takımları kariyerine son verdiğini, profesyonel futbol yaşantısına da 2006 FIFA Dünya Kupası sonrasında noktayı koyacağını açıkladı.
2006 FIFA Dünya Kupası`nda da otoritelere göre yükselen bir grafik çizip başarılı olan Zidane, final maçında Marco Materazzi`ye kafa atarak kırmızı kartla oyundan atıldı ve dünya kupasından önce aldığı karar gereği kariyerine son noktayı koydu.
Kazandığı Başarılar
FIFA Dünya Kupası
Şampiyonluk: 1998
Katıldıkları: 1998, 2002, 2006
Avrupa Futbol Şampiyonası
Şampiyonluk: 2000
Katıldıkları: 1996, 2000, 2004
Juventus ile:
UEFA Süper Kupa: 1996
Kıtalararası Kupa: 1996
Serie A Şampiyonluğu: 1996/1997, 1997/1998
İtalya Süper Kupası: 1997
Real Madrid ile:
UEFA Şampiyonlar Ligi: 2001/2002
Kıtalararası Kupa: 2002
La Liga Şampiyonluğu: 2002/2003
UEFA Süper Kupa: 2002
İspanya Süper Kupası: 2001, 2003
Kişisel Başarılar:
FIFA Dünya'da Yılın Futbolcusu Ödülü: 1998, 2000, 2003
Avrupa'da Yılın Futbolcusu (Ballon d'Or): 1998
Altın Top: 2006
__________________________________________________________________
4ilw1k.jpg

İsim : Thierry Daniel Henry

Doğum tarihi : 17 Ağustos 1977

Doğum Yeri : Les Ulis, Fransa

Boy :1,88 cm

Thierry Daniel Henry,forvet olarak Premier League takımı Arsenal'de kulüp tarihinin ve milli takımın en golcü futbolcusu olarak oynayan bir futbolcudur.
Günümüzde futbolun en dinamik futbolcularından biri olarak görülen Henry, modern futbolun ihtiyaçlarını karşılayan bir oyuncudur. Bir forvet olmasına rağmen zaman zaman oyun kurucu özelliğini de gözler önüne seren Henry, birçok forvetin aksine bencil bir oyun anlayışına sahip değildir. Geleneksel forvetlerin dışında bir görüntüsü olan Henry hava topları da dahil olmak üzere her alanda mücadele ediyor. Orta sahadan top almayı seven, defansına yardıma giden, ince bilek haraketleriyle çalım atan, serbest vuruşlarda topun başına geçen, kornerlerde kafa golü kovalayan Henry, yaratıcılık, hız ve kombinasyonun bir bünyede buluştuğu bir forvet. Henry, dünyanın en zorlu liglerinden biri olan Premier League'de dünyanın en iyi golcülerinden biri olmayı başarmıştır.Henry yeryüzüne gelmiş en iyi 10 forvetten biridir.Biraz bencil olsa hersene gol kralı olacak bir oyuncu
Hayatı
Henry 2004 yılında Müslümanlığı seçmiştir. Henry, profesyonel futbol kariyerine Fransa'nın ünlü Monaco kulübünde başlamadan önce Fransa Futbol Federasyonu'nun futbol akademisi olan Clairefontaine'e gitti. Şu anda da teknik direktörü olan zamanın Monaco teknik direktörü olan Arsene Wenger tarafından henüz 17 yaşındayken Monaco forması kendisine teslim edildi. Ancak o dönemde Monaco forvetinden Brezilyalı yıldız Sonney Anderson bulunduğu için Henry, Wenger tarafından kanada yerleştirildi.

Monaco'da ön plana çıkan ve 1997 Ekim'de milli takım formasını giymeye hak kazanan Henry ilk kez Güney Afrika karşısında sahaya çıktı. 1998 Dünya Kupası'nda fırtına gibi esen Les Bleus'un başarılı isimleri arasında yer alan Henry kaydettiği 3 golle parladı. 2000 Avrupa Şampiyonası'nı da kazanan ve büyük bir başarıya imza atan Les Bleus'un kadrosunda yine 3 gol kaydeden Henry milli takımın değişmezi ve Avrupa futboluna da kısa sürede damgasını vuracak bir isim olduğunu gösterdi. 2003 Konfederasyon Kupası'na ev sahipliği yapan Fransa'nın değimez ismi olan Henry kupayı kaldıran milli takımın da sergilediği başarılı performansla "Turnuvanın Futbolcusu" onuruna layık görüldü.

1998 Dünya Kupası'nda kendisinden beklenenin çok üzerinde bir performans sergileyen Henry, İtalyan devi Juventus tarafından Monaco'dan transfer edildi. 1999 Ocak'ta 14 milyon pound karşılığında Torino ekibine transfer olan Henry yeniden kanat futbolcusu olarak oynamaya başladı ve yeni tanıştığı katı İtalyan defans anlayışı karşısında zorluk çekti. Bianconeri'de 12 maça çıkan yıldız futbolcu sadece 3 gol kaydedebildi ve Serie A'da beklediği zevki alamadı.

İtalya'da bekleneni veremeyen Henry, 1999 Ağustos'da 10.5 milyon pound karşılığında mentoru olan Wenger'in yönetimine geçmiş olan Arsenal'e transfer oldu. Monaco'da kanat oynattığı ve zamanla forvete kaydırdığı genç yıldızından istediği verimi alan Wenger, milli takımda da gol yollarında en öldürücü isim olan Henry'i yeniden forvet hattına oturttu. İlk maçla başlayan Henry fırtınası günümüze kadar neredeyse kusursuz bir şekilde gelmeyi başardı. Arsenal'de geçirdiği 7 sezonda Gunners tarihinin en golcü ismi olmayı başardı. 2005 yazında takım arkadaşı Patrick Vieira'nın Juventus'a transfer olmasıyla birlikte Arsenal'in kaptanı yapılarak onurlandırıldı.

Bir çok otoritenin Arsenal tarihinin ve Avrupa'nın "gelmiş geçmiş en iyi golcüsü" olarak gördüğü Henry 18 Ekim 2005'te Sparta Parg'a kaydettiği 2 golle birlikte Arsenal efsanesi Ian Wright'ın 185 golllük rekorunu tarihe gömerek Gunners tarihinin en başarılı ismi oldu. Henry, Arsenal formasıyla 190'dan fazla gole imza atarak tarihe geçerken, bencil olmayan futbol anlayışı ile her zaman takım arkadaşlarını da golle buluşturdu. Bir çok sezon takımın en çok asist veren oyuncusu olan Henry özellikle 2002 - 2003 sezonunda verdiği 20 asistle göz doldurdu.

Kuzey Londra'da yaşadığı en büyük hayal kırklığı ise 2001 Aralık'ta futbol sahasında ter dökerken Hampstead'daki 2.5 milyon poundluk evinin soyularak 40.000 poundluk eşyasının çalınması oldu.

Bir çok şilt ve ödül almış olan ve takımını rekorlar kırarak şampiyonluğa taşıyan Henry 2003 ve 2004'te FIFA Yılın Futbolcusu ödül töreninde finalist oldu. Arsenal'i Premier League tabelasında sırtlayan Henry, Futbol Yazarları Birliği Yılın Futbolcusu ödülünü ve PFA Yılın Futbolcusu ödülüne ikişer kez kazandı. 2004-2005 Arsenal'in Premier League'de şampiyon olamamasına karşın Thierry Henry Avrupa'da Altın Krampon ödülüne peş peşe 2. kez ulaştı. FIFA Dünya'da Yılın Futbolcusu ödülüne ulaşan Ronaldinho ise ödül töreninde yaptığı konuşmada Henry'i göstererek, Fransız yıldızın bu ödülü hak ettiğini ve onu geride bırakmanın büyük başarılı olduğunu söyleyerek Fransız yıldızı onurlandırdı.

Nike, Pro Evolution Soccer, Renault ve Pepsi gibi dev firmaların televizyon reklamlarında boy gösteren Henry bir zamanlar sevgilisi olan İngiliz süpermodel Nicole Merry ile 2003 Temmuz'da evlendi. 27 Mayıs 2005'te ilk çocukları Tea Henry'nin doğumunu kutlayan çift Hampstead Kuzey Londra'da yaşıyor.

"Yılın Fransız Futbolcusu" ödülüne 2005'te peş peşe 3. kez ulaşan Thierry Henry, 2000'de de kazandığı bu onurla birlikte toplamda 4. kez en tepede yer alan Fransız futbolcu olmayı başardı.
_______________________________________________________________________
33oqir8.jpg

Tam isim : Dennis Nicolaas Maria Bergkamp

Doğum tarihi :10 Mayıs 1969

Doğum yeri : Amsterdam, Hollanda

Boy : 1.83m

Lakapları : Buzadam,Uçmayan Hollandalı,Sihirbaz

Dennis Nicolaas Maria Bergkamp (doğumu 10 Mayıs, 1969 Amsterdam) emekli profesyonel futbolcudur. Ajax Amsterdam, Internazionale, Arsenal ve Hollanda'da oynadı. Bergkamp en iyi maçlarını golcü orta saha olarak oynadı. Taktiksel bilgisi ve becerikli pasları onu oyunun en muhteşem oyuncularından biri yaptı. Sıklıkla forvet arkası pozisyonu tanımlamak için onun ismi kullanılır. O kendi neslinin en iyi oyuncularından birisidir. Pele tarafından FIFA yaşayan en iyi 125 oyuncu arasına seçildi. Aynı zamanda FIFA yılın oyuncusu ödülünde iki kez üçüncü oldu. Modern oyundaki en kusursuz tekniğe sahip oyunculardan biri olarak hatırlanmaktadır.
Gençliği
Amsterdam'ın batısındaki bir apartmanda büyüdü. Bergkamp, Katolik bir tesisatçının dört oğlundan birisiydi. Kendi ailesinin dışındaki insanlar ile çok sosyal değildi. Futbol fanatiği olan ailesi ona Manchester City, Manchester United ve İskoçya golcüsü Denis Lawın ismini verdi. Hollanda yetkilileri Denis isminin "Denise" ismine çok benzer olduğuna karar verdiler, böylece Bergkamp'ın ailesi Dennis ismine karar verdiler. İkinci ismi "Maria" genellikle dikkat çekmektedir. "Maria" Katolik oğlan çocukları için pek kullanılmayan bir ikinci isimdir.
Klüp Kariyeri
Ajax Amsterdam
Bergkamp 12 yaşında meşhur Ajax Amsterdam genç sistemine katıldı. Profesyonel kariyerine 14 Aralık, 1986'da teknik direktör Johan Cruyff ile Roda JC'e karşı oynayarak başladı, ve aynı sezon 14 maçta forma giydi. 1987 yılında Ajax'ın kazandığı UEFA Kupa Galipleri Kupası finalinde Lokomotive Leipzig'e karşı yedek olarak forma giydi.

Bir sonraki sezonda, Bergkamp Ajax'ın sürekli oynayan bir oyuncusu oldu, Hollanda ligini 1990'da, UEFA Kupasını 1992'de ve KNVB Kupasını 1993'de kazandı. 1991'den 1993'e kadar Bergkamp Hollanda gol kralıydı ve 1992 ve 1993 de "yılın oyuncusu" seçildi. Toplamda, Bergkamp kendi şehrinin kulübü için 239 maçta 122 gol attı.
Internazionale
1993 yazında, Bergkamp ve Ajax'dan takım arkadaşı Wim Jonk, Internazionale ile sözleşme imzaladı. Bunarağmen, İtalya'da geçirdiği yıllar çok başarılı değildir. 1994 yılında ikinci UEFA Kupasını kazanmasına rağmen, İtalyan defansif oyun tarzına uyum sağlamakta zorluklar yaşadı. 50 maçta sadece 11 gol atabildi. Bergkamp'ın düşük formuna İtalyan basını ile yaşadığı soğuk ilişkiler hiç yardımcı olmadı, doğrusu bazı takım arkadaşları ile de arası soğuktu.
Arsenal
Inter'de geçirdiği iki mutsuz sezonun ardından, Bergkamp 1995 yılında £7.5m karşılığında Arsenal patronu Bruce Rioch tarafından transfer edildi. Bergkamp Ağustos 1995'de Middlesbrough'a karşı forma giydi fakat İngiliz oyun tarzına alışması gerekiyordu; Southampton'a karşı ilk golünü atana kadar bu onun sekiz maç gol atamamasına sebep oldu. Yavaş fakat kesin adımlarla, Bergkamp'ın kişiliği takımın golcüsü Ian Wright'ın arkasında forvet oynadıkça yerine oturmaktaydı. Beraber etkili bir ikili oluşturmuşlardı.

Bergkamp'ın Arsenal'e gelişi çok önemlidir. Sadece o 1991 yılındaki Heysel faciasından sonra bir İngiliz kulübüne gelen ilk dünya çapında yabancı oyuncu olduğu için değil, aynı zamanda 1990'ların ortasında girdiği durgunluk döneminden sonra klubün tekrar başarılara dönmesinde çok büyük katkıda bulunduğu için de önemlidir. Arsenal ikinci başkanı David Dein'in sayesinde Bergkamp'ın transfer edilmesi diğer üst sınıf oyuncuların alınmasını da kolaylaştırarak Arsenal tarihindeki en önemli imza olmuştur.

Bergkamp, Arsenal'de formunun zirvesine Arsène Wenger'in Eylül 1996 takıma gelmesi ile ulaştı. Arsenal FA Premier League ve FA Cupı kazanarak 1197-1998 sezonunda duble yaptı (Bergkamp'ın kupa finalini sakatlık nedeni ile kaçırmasına rağmen) ve Bergkamp yılın oyuncusu seçildi. Eylül 1997 de "Match of the Day"'in ayın golü yarışmasında Leicester City'ye karşı yaptığı hat-trick ile birinci, ikinci ve üçüncü seçilen ilk ve tek futbolcudur. O sezon 16 gol atmıştır, çok daha fazlasının da hazırlayıcısı olmuştur. Aynı sezonun sonunda, Hollanda'nı 1998 Dünya Kupasında dördüncü olmasına yardımcı oldu. Bu kupada Arjantin'e karşı çeyrek finalde tüm zamanların en güzel gollerinden birini attı.

İlerleyen sezonlarda Bergkamp Arsenal takımında düzenli olarak oynamaya devam etti. 2002 yılında tekrar duble yaptı, 2003 yılında FA Cup'ı ve 2004 yılında üçüncü kez lig şampiyonluğunu kazandı. Kulubün yerel başarıları Avrupa kupalarında yaşanamadı, 2000 UEFA Kupası finalini Galatasaray'a karşı penaltılar ile ve 2006 Şampiyonlar Ligi finalini Barcelona'ya karşı kaybettiler.

2005'de, Arsenal'in yeni sözleşme yapma konusundaki isteksizliği sebebi ile, Bergkamp'ın kulüpten ayrılması ve futbolu bırakması yönünde spekülasyonlar başladı. Bergkamp, ilk klubü Ajax'ın kendisini istemesine rağmen Arsenal ile 2005-2006 sezonu için yeni bir sözleşme yapmaması halinde futbolu bırakacağını açıkladı. Arsenal'in penaltı atışları ile Manchester United'ı yendiği FA Cup Finalinden sonra, Bergkamp ile bir yıllık sözleşme imzalandı. Arsen Wenger'in 30 yaşının üzerindeki oyuncularla bir yılın üzerinde sözleşme yapılmasını engelleyen kuralı ile Bergkamp Highbury'de ki son sezonuna başladı.

15 Nisan 2006'da, West Bromwich Albion'a karşı kendi evlerinde yapılan mücadelede, Arsenal taraftarları orjinali "Taraftarlar Günü" olan organizasyonu (Arsenal'in Highbury stadını bırakıp Emirates stadına taşınması dolayısıyla daha önceden belirlenmiş Highbury'deki son yıllarını kutladıkları organizasyon) "Dennis Bergkamp Günü" olarak değiştirdiler, Bergkamp'ın Arsenal'de ki günlerini bu şekilde kutladılar. Bergkamp ikinci yarıda oyuna girdi, Robert Pirès'in attığı galibiyet golünün hazırlayıcısı oldu. 89uncu dakikada Bergkamp Arsenal forması ile son golünü attı ve maç 3-1 bitti. Bu Bergkamp'ın profesyonel futbol yaşamındaki son golü oldu[1]. Bergkamp resmi olarak profesyonel futbol hayatına 2006 Şampiyonlar Ligi Finalinde Barcelona maçı ile 17 Mayıs 2006 veda etti. Arsenal forması ile oynadığı son maç aynı zamanda Highbury stadında oynanan son maçtı. Bergkamp, Arsenal için 424 maçta 12 gol attı, ve Arsenal kariyerinde 166 asist yaptı. Bu onu Premier League tarihindeki en çok asist yapan üç oyuncudan biri yaptı
Milli Takım Kariyeri
Bergkamp ilk milli formayı 19990 yılında İtalya'ya karşı giydi. İlk büyük turnuvası 92 Avrupa Şampiyonasıydı. Bergkamp oyunu ile herkesi etkiledi (özellikle İnter'in listesine girdi ve daha sonra İnter ile sözleşme imzaladı), fakat Hollanda yarı finalde penaltılar ile elendi.

Bergkamp 1994 FIFA Dünya Kupası'nda oynadı, takımının tüm maçlarında forma giydi, Brezilya'ya karşı muhteşem bir gol ettı, maçı Holanda 3-2 kaybetti. Hollanda 96 Avrupa Şampiyonası'nde başarısızdı, Bergkamp'ın bir golüne ve Patrick Kluivert'ın bir golüne rağmen İngiltere'ye çeyrek finalde elendiler.

1998 FIFA Dünya Kupası'nda, Bergkamp üç gol attı, en çok hatırlananı çeyrek finalin son dakikasında Arjantinna attığı gol oldu. Bergkamp, Frank de Boer'den gelen uzun topu yakaladı, Arjantin defans oyuncusu Roberto Ayala'yı geçmek için topu terse çekti, ve son olarak yarım vole ile topu Arjantin kalecisinin sağından ağlara yolladı. Üç zeki sağ ayak dokunuşu ile son saniyelerde takımını yarı finale taşımayı başardı. Hollandalı radyo spikeri golden sonra sekiz defa "Dennis Bergkamp" diye bağırdı.

2000 Avrupa Şampiyonası'na favorilerden biri olarak katıldılar. "Ölüm grubu"ndan çıktıktan sonra yarı finalde penaltılar ile İtalya'ya kaybettiler. Bergkamp turnuva boyunca gol atamadı fakat hala takımda önemli bir rol oynuyordu. Mağlubiyetten sonra, Bergkamp milli takımda artık oynamayacağını açıkladı. Çünkü bir sonraki büyük turnuva olan 2002 FIFA Dünya Kupası Japonya ve Güney Kore'de oynanacaktı ve Bergkamp'ın uçak korkusu onun kupaya gitmesini engelliyordu. Bunun adaletsizlik olduğunu farkedene dek, eleme maçlarında oynamadı.

Milli kariyerini, Hollanda milli takımının tüm zamanların en çok gol atan oyuncuları listesinde birinci olarak sona erdirdi, 79 maçta 37 golle. Rekoru şu anda Patrick Kluivert tarafından geçilmiştir.
Jübile Maçı
Bergkamp, Arsenal'in yeni stadı Emirates Stadium'da ilk maça çıkma onuruna ulaştı. 22 Temmuz 2006'da, yeni stadyumda Arsenal ile Ajax arasında onun adına bir jübile maçı oynandı. Bergkamp santra vuruşunu babası Wim ve oğlu Mitchel ile beraber yaptı. İlk yarı Arsenal ve Ajax'ın mevcut kadroları ile oynandı, ikinci yarıda ise iki takımın ünlü eski oyuncuları maç yaptılar; örneğin Arsenal'den Ian Wright, Patrick Vieira ve David Seaman, ve Ajax'tan Marco van Basten, Danny Blind, Johan Cruijff, Frank ve Ronald de Boer. Arsenal maçı Thierry Henry ve Nwankwo Kanunun goleri ile 2-1 kazandı; Klaas Jan Huntelaar Ajax adına maçın ilk golünü attı.
Özel Yaşamı
Dennis Bergkamp, Henrita Ruizendaal ile evlidir ve dört çocuk babasıdır: kızları Estelle, Yasmin, ve Saffron; ve oğlu Mitchel.

Bergkamp'ın en iyi arkadaşı Marc Overmars'dır.
Onurları
Dutch Championship 1990.
Dutch Cup 1987, 1993.
European Cup Winners Cup 1987.
UEFA Cup 1992 (Ajax), 1994 (Inter).
English Premiership 1998, 2002, 2004.
English FA Cup 1998, 2002, 2003, 2005.
Ödülleri
Hollanda Gol Kralı 1991, 1992, 1993.
Hollanda Yılın Futbolcusu 1992, 1993.
Avrupa Yılın Futbolcusu: 3rd place 1993.
İngiliz PFA Yılın Futbolcusu 1998.
İngiliz Futbol Yazarları Yılın Futbolcusu 1998.
Sezonun Golü Ödülü 1998, 2002.
Arsenal FC Yılın Oyuncusu 1998.
FIFA Yılın Oyuncusu: 3. 1993, 1997.
___________________________________________________________________

C_RONALDO.jpg

Tam isim : Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro

Doğum tarihi :5 Şubat 1985

Doğum yeri : Madeira Adası,Portekiz

Boy :1.84 cm

Cristiano Ronaldo, tam adı Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro olup 5 Şubat 1985 yılında Portekiz'in Madeira adasında doğmuştur. Şu anda İngiltere'nin ve dünyanın en ünlü futbol kulüplerinden biri olan Manchester United'da oynamaktadır.

Fiziki özellik bakımından 1.84 cm boy ve 75 kg ağırlığına sahiptir. Ronald Becc hayranı olan babası bu yüzden ona Ronaldo ismini vermiştir.

Manchester United'a 12.24 Milyon Pound karşılığında transfer olmuştur. Bu takımla ilk maçını 16 Ağustos 2003'te Bolton Wanderes a karşı oynamıştır. Manchester United takımının 7 numaralı formasını giymektedir ve ayrıca Manchester United'a gelen ilk portekizli oyuncu olarak tarihe geçmiştir.

Manchester United forması ile ilk sezonunda Sir Matt Busby Yılın Futbolcusu ödülünü almıştır. 2002/2003 sezonunda 25 maçta forma giymiş ve 3 gol atmıştır. 2003/2004 sezonunda 39 maçta forma şansı bulmuş ve 8 gol atmıştır, ayrıca FA Cup finalinde Milwall ile oynanan maçta forma giymiştir.Daha önce Portekiz'in Sporting Lizbon takımında oynamıştır.Onu diğerlerinden farklı kılan özelliği çok hızlı olması, inanılmaz bilek hareketleri ve çalım yeteneğine sahip olmasıdır. Euro 2004 de yıldızı parlayan oyuncu Portekiz milli takımının vazgeçilmez ilk 11'i arasında bulunmaktadır.

Günümüzde birçok şirket reklamlarını Cristiano Ronaldo ile çekmeyi istemektedir ve bu yüzden onunla iş yapmak isteyen tonlarca parayı gözden çıkarmak zorundadır. Jessica Miller ile birlikte Pepe Jeans reklamında oynamıştır. Ayrıca Japon otomobil ve motosiklet üreticisi Suzuki şirketinin Suzuki Swift araba reklamında oynamıştır. Bunlar dışında özellikle de Nike şirketinin yarattığı Joga Bonito akımının süperstarları arasında bulunmaktadır.

Cristiano Ronaldo nun Sporting Lizbon'dan Manchester United takımına transferi çok ilginçtir.İki takımın hazırlık karşılaşmasında Sporting Lizbon forması giyen yıldız Manchester United'a karşı adeta tek başına oynayarak takımının kazanmasını sağlamıştır.Böylece Cristiano Ronaldo'yu çok beğenen Manchester United takımı yıldız futbolcuyu transfer etmiştir.
______________________________________________________________________
30a9fmd.jpg


Tam isim :Robson De Souza


Doğum tarihi : 25 Ocak 1984


Doğum yeri :São Vicente / Brezilya


Boy :1,72 cm.


Lakap :Robinho(Küçük Robson)


Santos yakınındaki ufak bir şehir olan São Vicente’de dünyaya gelen Robson de Souza’nın futbol yaşantısı birçok Brezilyalı çocuk gibi bir escolinhada başlamıştı. Okulcuk anlamına gelen escolinha sözcüğü, Brezilya’da kulüplerin çocuk ve genç takımlarını belirtir. Çocukların neredeyse bebek yaşta girdikleri ve kulüplerin daha üst seviyedeki takımlarına geçmeden önce çeşitli turnuvalarda mücadele ederek gelişme şansı buldukları bir çeşit futbol okulu olan escolinhaların Brezilya’ya özgü kısmıysa, özellikle favelalarda yaygın olan örneklerinin çocukların futbol dünyasına ilk adım attıkları sportif kuruluşlar olmaları ve tıpkı samba okulları gibi gençlerin uyuşturucu ve şiddetten nispeten uzak kalmalarını sağlayan sosyal bir oluşum görevi görmeleridir. Hizmetlerinin karşılığında aylık düşük bir ücret talep eden escolinhalar, aileleri ücreti karşılayamayacak durumda olan yetenekli çocukları genelde ücretsiz olarak kabul ederler.

Robinho da 6 yaşındayken başladığı escolinha tecrübesinin meyvesini 12 yaşındayken Santos’un futsal takımına girerek aldı. Zico, Ronaldinho gibi isimlerin de yeşil sahalara geçmeden önce oynadıkları futsal sayesinde top tekniğini ve çevik, kıvrak fiziğini daha da geliştirme şansı buldu.


Nasıl Arjantin futbolunda parlayan her yıldıza “Yeni Maradona” etiketi yapıştırılıyorsa Brezilya futbolunun yıldız adaylarına da aynı şekilde “Yeni Pelé” damgası yapıştırılması adettendir. Robinho’daysa bu adet biraz daha olumlu bir biçimde kendini gösterdi. Robinho 15 yaşındayken çıktığı bir antrenmanda kulübü ziyaret eden Pelé tarafından fark edildi. Robinho’nun oyun stilinden çok etkilenen ve “Onda kendimi görüyorum,” diyen Pelé, ailesiyle tek göz bir evde yaşayan Robinho’nun Santos tesislerindeki yurda taşınmasını sağladı. Fakir bir aileden gelen Robinho’nun hayatında düzenli olarak üç öğün yemek yemeye başlaması ancak bu dönemden sonra gerçekleşti.

Dahi çocuk 18 yaşında (yani 2002 yılında) Emerson Leão yönetimindeki Santos’ta ilk maçına çıktı. Sonradan Porto’ya transfer olacak genç yetenek Diego ile harika bir ikili oluşturan Robinho, Santos’un aynı sene, Pelé’den beri ilk kez şampiyon olmasında büyük pay sahibiydi. 2003’te şampiyonluğu Cruzeiro’ya kaptırsalar da Libertadores’te finale kadar yükseldiler (finaldeyse Boca’ya yenildiler). Takımın 7 numarası Robinho 2004’te yine coştu ve Vanderlei Luxemburgo yönetimindeki Santos’un sekizinci lig şampiyonluğuna ulaşmasını sağladı.

2004 sonunda annesinin fidye için kaçırılması ve ancak iki ay sonra serbest bırakılması, Robinho’nun futbol yaşantısına Brezilya’da devam etmesinde şüpheye düşmesine sebep oldu. Santos kendisini takımda tutmak için her şeyi denese de Robinho’nun ismi bu dönemden itibaren Barcelona, Chelsea, Real Madrid, PSV gibi birçok Avrupa kulübüyle birlikte anılmaya başlandı. Real Madrid 30 milyon dolar karşılığında Robinho’yu almak istediğinde Santos bu teklifi reddetti ve Robinho’ya kalması için baskı yaptı. Bunun sonucunda Robinho antrenman ve maçlara çıkmayı reddetti ve çok geçmeden isteğine ulaşarak Real Madrid’in 10 numaralı formasını sırtına geçirdi.

Ama ne yazık ki Galactico’nun en tatsız dönemlerinden birine denk geldi. İşin komik tarafı Robinho Madrid’e giderken Luxemburgo’nun da Real Madrid’deki görevinden alınarak Santos’a dönmesiydi. Yaptığı ticari ve gülünç transferlerle futbolcu sirkine dönen Galactico üst üste başarısız sonuçlar almaya devam ederken Avrupa basını Robinho’yu abartılmış, fiziksel açıdan yetersiz, hatta kabiliyetsiz bir oyuncu olarak eleştirdi (halen de eleştiriyor).

Robinho’yu Brezilya’daki dönemini görmezden gelerek yargılamak kolay, ancak önümüzde Santos’ta oynadığı dönemde 190 maçta 81 gol atmış, kulübün iki şampiyonluk kazanmasında büyük pay sahibi olmuş, Brezilya’da 2002’de gümüş, 2004’teyse altın top ödüllerini almış, Konfederasyonlar Kupasını kazanan Seleção’da yer almış parlak bir yetenek var. İspanya liginin ağır temposunu kaldıramıyor diyenlere Robinho’nun Santos’tayken bir sezonda 70-80 maça ulaşan yükü nasıl bir performans göstererek kaldırdığını izlemelerini (Real Madrid’de bu sayı 50-60 maça düşer), çelimsiz olduğunu söyleyenlereyse Brezilya futbolunu yeniden incelemelerini öneriyorum.

2004 şampiyonu Santos’un Robinho gittikten sonra neredeyse ligden düşecek konuma gelmesi ve küme düşen takımlar arasında en yüksek puana sahip olan Coritiba’dan yalnızca 10 puan fazla alarak Brasileirão 05′i 10. sırada tamamlayabilmesi de Robinho’nun önemini ortaya koyuyor.

Hız, çeviklik, teknik ve hepsinden önemlisi, eşine az rastlanır futbol zekasıyla Brezilya’da oynadığı iki küsur yıl boyunca adından sürekli söz ettiren, Garrincha’yı andıran inanılmaz top sürüşü ve çalımlarıyla (özellikle pedalada konusunda uzmandır) futbol aşıklarını zevkten dört köşe eden Robinho’nun Brezilya dışında neler yapacağını zaman gösterecek. Neşeli karakteriyle hem Santos hem Seleção’da oynarken takım arkadaşlarının sevgisini kazanmış olan bu dahi çocuk yeter ki doğru takımda, doğru teknik direktörle çalışsın.
________________________________________________________________________
2lkz0op.jpg


Tam isim : Wayne Mark Rooney

Doğum tarihi :24 Ekim 1985

Doğum yeri :Liverpool, İngiltere

Boy : 1,78 cm.

Lakapları : Wazza, Mickey



Wayne Rooney (Doğumu 24 Ekim 1985) İngiliz futbolcu. Şu anda İngiltere'nin Manchester United takımında oynamaktadır.
2005 ve 2006 yıllarında FIFA tarafından En İyi Genç Oyuncu seçilen Rooney futbola Everton'da başladı. Henüz 17 yaşındayken Everton'da şans bulmaya başlayan Rooney, Arsenal maçında attığı güzel golle gündeme geldi. Performansını günden güne artıran Rooney Everton'dan Manchester United'a 27 milyon pounda transfer oldu.
Manchester United formasıyla çıktığı ilk maçta Fenerbahçe'ye karşı hattrick yaptı. 17 Ekim 2006 tarihinde FC Kopenhag karşısına Manchester United tarihinin en genç kaptanı olarak çıktı.
Euro 2004'te İsviçre Milli Futbol Takımı ağlarına bıraktığı iki golle Avrupa Futbol Şampiyonası tarihinde gol atmayı başaran en genç oyuncu oldu. İngiltere Milli Futbol Takımı'nda da yer alan Rooney milli takımda oynadığı 36 maçta 12 gol attı.

Alt Yapı
2000-2002 Everton
Profesyonel kariyer
2002-2004
2004- Everton 67 (15)
Manchester United 78 (34)

Milli takım kariyeri
2003 İngiltere Milli Futbol Takımı 36 (12)
Başarıları
İngiltere Lig Kupası Şampiyonluğu: 2006
Britanya Yılın Genç Kişiliği Ödülü: 2002
Dünya'da Yılın En İyi Genç Futbolcusu: 2005
________________________________________________________________________
144cz2e.jpg


Tam isim :Francesco Totti

Doğum tarihi :27 Eylül 1976

Doğum yeri :Roma, İtalya

Boy :1,80 cm.

Lakap :er Pupone

Francesco Totti, (d. 27 Eylül 1976, Roma) İtalyan futbolcu.

Totti İtalya ligi Serie A takımlarından AS Roma'nın kaptanıdır. İtalya Milli Futbol Takımı'nın en önemli oyuncularından biri olan futbolcu forvette ya da forvetin arkasında ofansif orta saha olarak görev yapabilmektedir.

1984 yılında Fortitudo takımında futbola başlayan Totti küçük yaşlarda AS Roma'nın minik takımına geldi. Fakat ailesinin maddi durumu iyi olmadığından okulu bırakan Totti, 1993 yılında henüz 16 yaşındayken A takımda şans buldu. 2000 yılında İtalya'da yılın futbolcusu ödülünü alan Totti, aynı yıl İtalya millî takımının Avrupa Şampiyonası'nda finale kadar yükselmesinde önemli rol oynadı. 2000/01 yılında kaptanı olduğu AS Roma takımının tarihinde kazandığı ilk şampiyonlukta en büyük paylardan birine sahip oldu. 2003 yılında İtalya'da yılın futbolcusu ödülünü ikinci kez kazanan Totti, 2002 Dünya Kupası'nda ve 2004 Avrupa Şampiyonası'nda da İtalya millî takımında yer almıştır. 2006 Dünya Kupası'nda da İtalya kadrosuna çağırılan Totti, kupanın ülkesine gelmesinde büyük pay sahibi olmuştur.

27 Eylül 1976’da İtalya’nın başkenti Roma’da doğan Francesco Totti, İtalya’nın en ünlü ve karizmatik futbolcularından biri !.. Her sene sezon sonunda ya da devre arasında hakkında bir çok transfer haberi çıkan, çıkartılan Totti tam anlamıyla Roma’nın “Altın Çocuğu”, Roma'nın Gladyatörü !.. Zaman zaman futbolundan çok özel hayatıyla da İtalya’da manşetlere taşınan Totti hem ulusal takım hem de büyüyüp yetiştiği Roma’da lider bir karakter !..

Arada sırada sinirine hakim olamayan Totti bir anda bir çok şeyi yakmayı başarsa da uzun süreli dostluklarını da korumayı başarıyor ve birinin kalbini kırdıysa, gönlünü almayı biliyor !..

Serbest vuruşlardan kaydettiği goller, yaratıcılığı, hem forvette hem de orta sahada sergilediği futbol ile Totti, İtalya’nın Dünya’ya armağan ettiği en iyi futbolculardan biri !..

Zaman zaman “Taçsız Kral” olarak adlandırılan ve Roma’da hak ettiği yerlere ulaşamadığı söylenen Totti bugüne kadar başkent devine olan bağlılığının bir an olsun sorgulanmasına izin vermedi !..

Forvet hattında da kolaylıkla görev yapabilen Totti, tekniğini ve özelliklerini en iyi sergilediği yer olan forvet arkasında serbest oynamayı seven ve böyle de yapan bir futbolcu !..

Totti modern futbolun en iyi temsilciler arasında gösterilen yakışıklı, kuvvetli, yaratıcı, bitirici, sert, kavgacı, dost canlısı bir İtalyan !..

TOTTI’NİN ÇOCUKLUĞU
İtalya’nın başkenti Roma’nın San Giovanni bölgesinde doğan Totti, Enzo ve Fiorella Totti’nin çocuğu.. Ayağa ilk kalktığı günden beri futbol oynayan Totti 9 aylıkken meşin yuvarlakla tanıştı.. 1984’de Fortitudo ardından Smit Trastevere’de ve 1986 Lodigiani’de küçük takımlarda oynadı ve 1989’da da Roma’ya genç takımla ayağını bir daha ayrılmamak üzere bastı !..


Çok ufak yaşta yeteneklerini göstermeye başlayan Totti, U18’de İtalya Milli Takımı’nın formasını giymeye başladı ve 1995 Temmuz’da EUFA U18 Avrupa Şampiyonası finalinde İspanya’ya 4-1 mağlup oldukları maçta ülkesinin tek golünü kaydetti !.. U21’de de Avrupa Şampiyonası finalinde yine İspanya ile karşılaşan Totti ve arkadaşları İtalyan futbolunun yeni yıldız adayı Totti’nin golüyle maçı 1-1 ile penaltılara taşıdı ve bu sefer İspanya’ya üstünlük kurarak kupaya uzandı !..

---------------------------------------------------------------------------------------------------
Totti, İtalya Milli Takımı ile ilk maçını 2000 Avrupa Şampiyonası elemlerinde İsviçre’yi 10 Ekim 1998’de yendikleri mücadelede yaptı !.. Finallerde ilk 11’de oynayan ve Romanya ile Belçika maçlarında golünü atan Totti finalde ise Fransa’ya mağlup olduklarında kupaya ulaşamadı !.. Totti yenilen tarafın bir üyesi olmasına rağmen sergilediği performansla Fransa ile oynadıkları finalde “Maçın Adamı” seçildi !..


Ayrıca Dünya bu turnuvada belki de kaydedilmiş en iyi penaltı golünü izledi !.. Hollanda ile yapılan yarı final maçında karşılaşma penaltılara kadar uzadı !.. İtalya ilk 2 atışı gole çevirirken Portakallar ilk iki atışı kaçırdı !.. İtalya’nın 3. penaltı atışında sıra Totti’ye geldi ve karizmatik futbolcu sakin bir şekilde topu koyduğu penaltı noktasında tamamı Hollandalı tribünlerin baskısı altında topu sağ köşeye ve çaresiz Van der Sar’ı da sol köşeye yolladı !..


2002 Dünya Kupası’nda İtalya yine hayal kırıklığı yaşadı !.. 2. tur maçında Güney Kore’ye mağlup olan İtalya’da Totti bu sefer beklenen patlamayı yapamadı ve orta hakem Byron Moreno tarafından ikinci sarı kartı görerek oyundan atıldı !..


2004 Avrupa Şampiyonası’nda ise Totti, medyanın negatif yüzünü gördü !.. Danimarka orta saha oyuncusu Christian Poulsen’e tüküren ve bu görüntü kameralar tarafından yakalanan Totti oldukça zor duruma düştü.. Paulsen’de maç boyunca Totti ile uğraşmıştı ancak cezayı alan İtalyan yarı finale kadar forması elinden alınarak cezalandırıldı !.. İtalya ise bir sonraki tura yükselemeyince Totti de bu turnuvada bir daha forma giymedi !..

ROMA’NIN GURURU
Totti, Serie A’da başkent devi Roma formasıyla ilk maçına 28 Mart 1993’de Brescia’yı deplasmanda 2-0 yendikleri maçta çıktı !.. 1994 – 1995’de 21 maça çıkan Totti, 4 gol kaydetti ve devam eden sezonda da ilk 11’in değişmez bir parçası oldu !.. 2000’de “İtalya’da Yılın Futbolcusu” seçilen Totti, bir sonraki sene, 2000 – 2001’de, bu onura layık görülmesini sebebini sergilediği futbolla ortaya koydu ve Roma’nın 1983’den beri ilk kez Serie A’da şampiyon olmasını sağladı !..


Totti’li Roma 2001 – 2002’de şampiyon olan Juventus’un ardından 2. oldu ama 2002 – 2003’de Totti rakip fileleri 14 golle sarsarak en çok gol kaydettiği sezonu yaşadı !..

Bir sonraki sezon daha çok ofans oynayan Totti forvetin hemen arkasında üstlendiği rolü çok iyi benimsedi ve Roma’nın 2003 - 2004’ü 2. sırada tamamladığı yıl kaydettiği 20 golle kariyer rekorunu kırarak önemini bir kez daha kanıtladı !..

2004 – 2005 sezonu ise Totti ve Roma için hayal kırıklıklarının senesi oldu !.. Neredeyse küme düşme tehlikesi yaşayan başkent devi Olimpiyat Stadı’nda taraftarını üzerken Totti sezonu 12 golle tamamladı !..

KRAMPON GİYMEDİĞİ ZAMANLARDA
2002’den beri UNICEF’in iyi niyet elçisi olan Francesco Totti yayınladığı kitaplarla yardıma muhtaç çocuklara para yardımı topladı !.. Kişisel servetinden her yıl UNICEF’e yardım yapmaya devam eden Totti, Mart 2004’de “Siyah İnci” Pele tarafından da “Yaşayan En İyi 125 Futbolcu” arasında gösterildi !..

En önemli özelliklerinden aşırtma şutlarında bir uzman olan Totti, İtalyanca’da "cucchiaio" denen bu teknikle bir çok jeneriklik gol kaydetti !..


Bir çok zaman “Dumb Roman”, “Aptal Romalı” olarak da çağırılan Francesco Totti, bu konuya değindiği ve “Tutte le Barzellette su Totti (Raccolte Da Me)”, “Totti hakkındaki bütün şakalar (Tarafımdan toplandı)” adlı kitabında kendisi hakkında şakaların, esprilerin yer aldığı derlemeyi yayımladı ve gelirini çocuklara bağışladığı bu kitap aylarca “en çok satanlar listesinde” en üst sırada yer aldı ve kısa sürede 775.600 dolar para toplanarak bağışlandı
________________________________________________________________________

2z8pvkl.jpg

Tam isim :Frank Lampard

Doğum tarihi :20 Haziran 1978

Doğum yeri :Romford, İngiltere

Boy :1,83 cm.


Frank Lampard (Doğumu 20 Haziran 1978, Romford) 1.83 cm boyunda İngiliz orta saha oyuncusu. Şu anda Chelsea F.C.'de forma giymektedir.Chelsea'ye transferi yaklaşık 16.000.000€ mal olmuştur.(2001)


Frank Lampardİngiltere Milli Futbol Takımı formasını da giyen Lampard şimdiye kadar oynadığı 42 maçta 11 gol kaydetmiştir.

Lampard orta sahanın ortasında görev almasına rağmen attığı şık gollerle de adından söz ettirmeyi başarmış bir oyuncudur.

Futbolcu bir aileden yetişen Frank Lampard'ın kendisiyle aynı ismi taşıyan babası Frank Lampard da 70'li yıllarda West Ham United'da forma giymiş ve bu formayla iki FA cup kazanmıştır. Eniştesi Harry Redknapp ise futbolculuk kariyerinden sonra halen Premier Lig'de Southampton'ın teknik direktörlüğünü yapmakta.
Frank Lampard da futbola West Ham United ile başladı ve 1995'de 17 yaşını doldurmadan bu klüple profesyonel sözleşme imzaladı. Kiralik olarak 18 yaşında Swensea'da forma giydikten sonra tekrar West Ham'a döndü ve takımın değişmez oyuncusu oldu. 1999 yılında Kevin Keegan tarafından Macaristan maçında görev almak üzere milli takım kadrosuna dahil edilse de forma şansı bulamadı ancak 6 ay sonra Sunderland'de oynanan Belçika maçında ilk kez şans buldu. Bu erken başlangıca rağmen Lampard 2000 yılında İngiltere A mili takımı ile Belçika'da olmak yerine ümit milli takım kaptanlığını yapıyordu.

Lampard, 2001 yılında 16.000.000€ karşılığında Chelsea'ye transfer oldu ve o yıl normal sezonda sadece bir maç kaçırdı. 2001/2002 sezonunda Chelsea adına 5 gol kaydeden Lampard, 2002/2003 sezonunda ise kariyerinde ikinci kez hiç bir maçı kaçırmıyor ve Chelsea'nin ligi 4. bitirerek şampiyonlar liginde yer almasına 6 gol atarak katkı sağlıyordu. 2003/2004 sezonu Frank Lampard için harika bir yıl oldu. Abramovic'in kulübü satın almasıyla birlikte bir çok yıldız oyuncunun transfer edildiği bu sezonda, daha az forma şansı bulacağı şeklinde yapılan yorumların aksine Lampard harika bir sezon geçirip, Chelsea'nin Premier Lig'i Arsenal'in ardından ikinci bitirmesinde ve Şampiyonlar Liginde yarı final oynamasında büyük pay sahibi oluyordu.

O sezon görev başında olan Ranieri onun için "Mükemmel, komple bir oyuncu, şimdiden 10 gol attı. Ben Sven Goran değilim ama bence oynamayı hak ediyor" diyordu. Ericsson da Lampard'ın yükselişine kayıtsız kalmadı ve Lampard Lions'ların da değişmezi oldu. Chelsea, sezon sona ermeden, Lampard'la 2009 sezonun sonunda sona erecek ve Frank'a haftada 65.000 pound kazandıracak yeni bir sözleşme imzaladı.

Portekiz'de oynanan Avrupa Şampiyonasında grup elemelerinde 2-1 yenildikleri Fransa karşısındaki rövanş diye tabir edilen maçta ve Hırvatistan karşısında birer gol kaydetti. Çeyrek finalde de Portekiz maçında normal sürede bir gol atıp, penaltı atışlarında da takımı adına bir gol kaydettiyse de İngiltere'nin kupadan elenmesini engelleyemedi. Buna rağmen turnuva süresinceki futboluyla büyük övgü aldı. Kendisi de bu turnuvanın kariyerindeki en yüksek nokta olduğunu ve turnuva boyunca geçen sürenin kariyerinin ve hayatının en güzel, zevkli anları olduğunu belirtti.

2003/2004 sezonunun ardından FA web sitesinde yapılan oylamada taraftarlar tarafından verilen oyların %40'ını alarak, Wayne Rooney, Steven Gerrard ve Ashley Cole'ün önünde İngiltere'de yılın futbolcusu seçildi.

Başarıları
FA Premier League (2005-06)
FA Community Shield (2005)
FA Premier League (2004-05)
Lig Kupası (2005)
FA Premier Asia Cup (2003)
UEFA Intertoto Kupası (1998)
________________________________________________________________________

DEWAMI 2.SAYFADA

 
SaoL çok güzel paylaşım ellerine sağlık
 
emeğine sağlık devamını bekleriz
images
 
Eline Saglık Huseyın
 
Zidane ve Bergkamp....GErçekten şimdiki futbolcular bu kaliteye zor yetişir gibime geliyor...Mücade ve estetiği birlikte sunabilmek kolay iş değildir...Ayrıca yaptığı işe iyi konsantire ister....Sanırım bu şahıslar isim olarak eskise de attığı çalımlar ve gollerle şöhretlerini hafızamızdan sildirmicekler...

Paylaşım için sağolasın...Eski topçulardan da paylaş..baya güzel oluyor...Buz adam Bergkamp vay be..:)...Bi de owermars vardı hollandadan sevdiğim...Neyse eline sağlık kardeşim....
 
Steven Gerrard
Steven-Gerrard-wallpaper2.jpg

İngiltere'nin en değerli futbolcularından biri olan Steven Gerrard hakkında yazılan şarkılar ve şiirler ile ne kadar vazgeçilmez olduğunu kanıtlıyor. Transfer olması durumunda rahatlıkla rekor kıracak olan Stevie G, Liverpool'un kalbi..Stevie G.."
Steven George Gerrard, 30 Mayıs 1980’de Whiston, Merseyside’da doğdu. Liverpool ve İngiltere Milli Takımı’nın en önemli isimlerinden biri olan Gerrard hakkında yazılmış onlarca beste ve şiir bulunuyor. 8 numaralı formasının sahibi olan Gerrard Liverpool’un kaptanlığının yanı sıra 4 numaralı formayı giydiği İngiltere Milli Takımı’nda 2. kaptanlığı yapıyor. Çoğunlukla orta sahanın ortasında görev alan futbolcu zaman zaman sağ kanatta da görev alabiliyor.

UEFA’dan En Değerli Oyuncu, İngiltere’den Yılın En İyi Genç Oyuncusu ve Yılın En İyi Oyuncusu ödülleri alan Steven Gerrard, Ada futbolunun en yetenekli isimleri arasından üst sıralarda bulunuyor.

KULÜP KARİYERİ
Erken Yıllar
Gerrard, Huyton Juniors ile futbola adım attı ancak henüz 9 yaşındayken Liverpool’un scoutları tarafından seçilerek öğrenciliği devam ederken 1989’da Liverpool’a katıldı. Gençlik dönemlerinde beklenenden çok daha az şans bulan Gerrard’ın en büyük problemi boyu ve büyüme sorunları sebebiyle sırtında oluşan ağrıları oldu.

14-16 yaşları arasında sadece 20 maça çıkabilen Gerrard profesyonel kariyerindeki başarının tam aksine hiçbir zaman İngiltere Öğrenciler Takımı’nda forma giyemedi.

14 yaşında Liverpool’a kontrat hazırlatma baskısı yapmak amacıyla birkaç takımda denemeye çıkan Gerrard, Manchester United için de antrenmanlara çıktı ve o dönemde yaşadığı bir sakarlıkla ayak başparmağını kaybetme tehlikesi atlattı.

Liverpool ile 5 Kasım 1997’de profesyonel sözleşme imzalayan Gerrard, 30 Kasım 1998’de de Liverpool A Takımı ile ilk maçına çıktı ve Vegard Heggem’in yerine oyuna girerek Blackburn karşısında forma terletti.

Liverpool A Takımı
UEFA Kupası’nda ilk kez Celta Vigo karşısında şans bulan Gerrard o gece Liverpool sahadan mağlup ayrılmış olsa da sergilediği performansla göz doldurdu ve Jamie Redknapp’ın yaşadığı sakatlık sayesinde de o sezon 13 kez Liverpool forması taşıdı.

1999–2000 sezonunda teknik direktör Gérard Houllier orta sahada Gerrard’ı Redknapp’ın yanına yerleştirdi. İlk 6 maçta ilk 11’de forma giyen Gerrard, Everton ile oynanan derbi maçında yedeğe çekildi. Karşılaşmanın 66. dakikasında Robbie Fowler’ın yerine oyuna giren Grerrard kariyerinin ilk kırmızı kartıyla da bu maçta tanıştı. Gerrard, Everton’dan Kevin Campbell’a yaptığı çirkin faulle 90. dakikada takımını 10 kişi bıraktı. O sezonun devamında Gerrard’ın ilk golü geldi ve genç futbolcu 1999 5 Aralık’ta Sheffield Wednesday ile oynadıkları maçta elde edilen 4-1’lik zafere golüyle katkı yaptı.

3’leme
2000–01 sezonu Gerrard’ın ilk kupasını kaldırdığı sezon oldu. Sakatlıklardan tamamen kurtulan futbolcu 50 maça çıkarken 10 gol kaydetti ve Liverpool’da Lig Kupası, FA Cup ile ikileme yaparken UEFA Kupası finalinde Gerrard’ın ilk büyük final golü geldi ve Alaves’i 5-4 ile geçtikleri finalde Gerrard’ın da çorbada tuzu oldu. Liverpool’da böylece uzun yıllar sonra büyük bir çıkış yaparak sezonu 3 önemli kupa ile tamamladı.

O sezonun sonunda Gerrard PFA tarafından Yılın En İyi Genç Oyuncusu ödülünü aldı.

Liverpool’un Kaptanı
2002 sezonunda teknik direktör Houllier takım kaptanlığını genç ama karakter sahibi genç futbolcusuna verdi. Houllier’in diğer takım arkadaşlarını ateşlemek için kullanacağını umduğu Gerrard’ın kaptanlığındaki bir diğer amaç ise genç futbolcuya sorumluluk yükleyerek disiplin sorunlarını azaltmaktı.

Oldukça başarılı olan bu taktik ile Gerrard o sezon sadece 2 kez kart gördü ve o dönem takım arkadaşı olan Owen da otobiyografisinde yazdığı gibi Gerrard kaptanlık görevi ile aldığı sorumluluğu takım arkadaşlarını ateşlemekte başarıyla kullandı.

Taraftarın Gücü
2004 yazında Chelsea, Gerrard’ı alabilmek için girişimlerde bulundu ancak O Liverpool’da kalmayı tercih etti. İngiltere’nin bulvar gazetelerinde manşetlerde yer alan haberlere göre bir takım kızgın taraftar Gerrard’a uzun süre takımda kalması için baskı yaptı ve hatta bazılarının iddiasını göre tehdit edildi, O da kalmayı tercih etti. Gerrard’ın yakınları tarafından da Liverpool’da kalması için baskıya maruz kaldığı iddia edildi. Ancak Gerrard bu konuyla ilgili yaptığı açıklamada sadece Liverpool sevgisinin ağır bastığını belirtti ve gazetelerin sevdiği detaylara girmedi.

Ancak bilinen bir gerçek var o da takımın yeni teknik direktörü Rafael Benítez’in Gerrard’ın kalmasında oynadığı önemli rol.

Bir Şampiyonlar Ligi Şampiyonu
20 Eylül 2004’te ezeli rakip Manchester United ile oynanan maçta Gerrard ciddi bir şekilde ayağından sakatlanırken yıldız futbolcu Kasım ayına kadar ilk 11’den uzak kaldı. O yılın son Şampiyonlar Ligi grup maçında Gerrard çok kritik bir şekilde Yunan takımı Olympiakos’a 23 metreden kaydettiği golle takımına hayat veren isim oldu. 16 takım arasına kalabilmeleri için 2 farklı galibiyete ihtiyacı olan Liverpool 1-0 yenik durumda devam ederken kaydedilen 2 gol ve Gerrard’ın da ceza sahasının dışında verdiği hayat öpücüğü ile yola devam eden Liverpool ve kaptanları için Şampiyonlar Ligi defteri orada kapanmadı.

Gerrard o günden beri kariyerin en önemli golü olarak Olympiakos’a maçın sonunda kaydettiği golü gösteriyor.

İstanbul’da oynanan finalde Serie A devi Milan’ın rakibi olan Liverpool final maçında soyunma odasına 3-0 mağlup döndü. O ana kadar tamamen Milan’ın kontrolünde olan dev finalde kimse bir takım kaptanının bu kadar büyük bir ilham verebileceğini düşünemezdi ama O adam neden hakkında şarkılar bestelendiğini ve şiirler yazıldığını tarihe geçen o finalde bir kez daha gösterdi.

Bentez’in söylediğine göre Gerrard’ın devre arasında takım arkadaşlarına yaptığı konuşma ve maç boyunca sürekli hepsiyle konuşması dev finalde gelen zaferin en önemli etkenlerinden biriydi. İkinci yarıda Gerrard’ın kaydettiği golle Liverpool’un inanılması güç geri dönüşü başladı. Gerrard’ın kısa süre ardından Vladimír Šmicer bir gol daha atarak aradaki farkı 1’e indirdi ve Gennaro Gattuso’nun yaptığu faulle ceza sahasında yerde kalan Gerrard kazandığı penaltı ile bir anda bütün İstanbul’u sessizliğe boğdu. Penaltıyı kullanan Xabi Alonso olurken penaltı kurtarıldı ama Alonso ribaundu alarak maça beraberliği getirmeyi sağladı ve Liverpool bu dev maçta 3-0’dan 3-3’ü kaptanları Gerrard’ın da verdiği muhteşem ilhamla başardı.

Liverpool bu dev finali penaltılara taşırken penaltı atışları sonunda kupa Gerrard’ın ve Liverpool’dan takım arkadaşlarının ellerinde havaya kalktı. Yıldız futbolcu da Şampiyonlar Ligi tarihinde Didier Deschamps’ın ardından tarihteki en genç Şampiyonlar Ligi kazanan futbolcu oldu.

Maçın hemen ardından herkesin merak ettiği soru Gerrard’a en çok yönlendirilen soru oldu. “Setevie Liverpool’da kalacak mısın?” her seferinde gelen cevap kısa ve net oldu: “Böyle bir geceden sonra nasıl ayrılabilirim.”

Ancak Temmuz 2005’te Gerrard ile kulüp arasındaki kontrat görüşmeleri bozuldu. Haberler Gerrard’ın inanılmaz bir şekilde Liverpool’dan ayrılmak üzere olduğu ve yine hazır bekleyen Chelsea’nın yıldız futbolcunun yeni evi olabileceği yönündeydi.

Her ne kadar neredeyse her gün Liverpool’dan yapılan açıklamalarda kaptanlarının kulüpte kalacağı açıklansada 5 Temmuz’da Gerrard kendi ağzından ayrılabileceğini dile getirdi.

Chelsea, Gerrad için tam 32 milyon pound hazırladı ama devam eden günde Gerrard ve ailesinin Liverpool’a olan aşkıyla Liverpool’un bu genç adamı kalbine basışı daha ağır bastı.

Gerrard, Liverpool’a olan bağlılığını bir kez daha gösterirken düzenlenen basın toplantısında; takıma, Benitez’e ve her şeyden öte taraftara olan bağlılığını sorgulattığı için herkesten özür diledi.

Gerrard bu toplantıda bu davranışından ötürü kaptanlığını da bırakmaya hazır olduğunu dile getirdi ancak Benitez böyle bir uygulamanın imkansız olduğunu söyleyerek kaptanına her zamanki işini yapmasını söyledi.

8 Temmuz günü Gerrard yeni 4 yıllık kontratına imza atarken herkesin özellikle de Liverpoolluların yüreği oldukça rahatladı.

2004-05 sezonunda UEFA tarafından En Değrli Oyuncu ödülüne layık görülen Gerrard BBC Yılın Spor Adamı sıralamasında Ellen MacArthur (2.) ve Andrew "Freddie" Flintoff (1.)’nin ardından 3. sırada yer aldı.

2005–06 sezonu geride kalan yıllara göre Gerrard’ın istatistikler açısından en etkili olduğu yıllardan biriydi; kaptan tam 53 maça çıktı ve 23 gol kaydetti. Nisan ayında Gerrard belki de en önemli ödülünü kazandı ve PFA Yılın En Değerli Futbolcusu seçildi. Böylece Liverpool da 1988’de John Barnes’ın bu değerli ödülü kazanmasının ardından bir kez daha onurlandı.

O sezon Gerrard’ın en kötü anı ise verdiği bir geri pasın Thierry Henry tarafından kesilmesi ve kalelerinde gördükleri gol oldu.

FA Cup’ta gelen başarıda da büyük payı olan Gerrard final maçında West Ham’a 2 gol kaydetti. 2. golüyle maçı uzatmalara taşıyan Steve’nin 30 mesafesi metreyi aşan golü FA Cup finalleri tarihinin en güzel gollerinden biri olarak gösterildi.

2006 FA finalinde kaydettiği golle bir ilki başaran Gerrard, 4 büyük kupada gol kaydeden ilk İngiliz futbolcu oldu. FA Cup (2006 - West Ham), Lig Kupas (2003 - Manchester United), UEFA Kupası (2001 - Alaves), ve Avrupa Kupası (2005 - AC Milan).

2006 yazının hemen başında bir açıklama yapan Gerrard kendisi hakkında transfer söylentileri çıkartılmamasını isterken “Geride kalan 2 yaz çok kötü geçti ve bir daha böyle geçmesini istemiyorum. Hiç bir yere gitmiyorum ve gitmeyeceğim. Eğer biri bir gün gelip de seni burada istemiyoruz derse o zaman konuşalım” diyerek Liverpool’a olan bağlılığını bir kez daha gösterdi.

Gerrard milli formayı ilk kez Kevin Keegan döneminde 31 Mayıs 2000’de Ukrayna karşısında giydi. Liverpool A Takımı’nda forma giydikten 18 ay ve bir başka deyişle 44 maç sonra milli takıma çağırılan Stevie milli formayla ilk golünü Eylül 2001’de 5-1’lik ünlü deplasman zaferinde Almanya’ya karşı kaydetti.

Ağustos 2006’da İngiltere Milli Takımı’nın yeni menajeri Steve McClaren, Gerrard’ı 2. kaptan olarak aradığını açıkladı.

Çeşitli
2006, 1 Eylül’de Steven Gerrard ilk otobiyografisini Gerrard: Benim Otobiyografim adıyla yayımladı. Bu kitapta Gerrard yoğun bir şekilde Liverpool sevgisi ve İngiltere Milli Takımı kariyerinden bahsediyor.

Bir model olan Alex Curran ile birlikte olan Gerrard, Curan çiftinin 2 kızı var.

Bu arada Seteven Gerrard 2 yıldır “Gay Futbol Taraftarları Birliği” tarafından seçilen Şehvetliler Listesi’nde yer alıyor.

Kariyer Başarıları – Liverpool
2006-07 Community Shield
2005-06 Avrupa Süper Kupası
2005-06 FA Cup
2004-05 UEFA Şampiyonlar Ligi
2002-03 Lig Kupası
2001-02 Avrupa Süper Kupası
2000-01 UEFA Kupası
2000-01 FA Cup
2000-01 Lig Kupası

STEVIE G ŞARKILARI
The Stevie G Song - Can't Take My Eyes Off You

You're just too good to be true,
Can't take the ball off of you,
You've got a heavenly touch,
You pass like Souness to Rush,
And when we're all drunk in the bars,
We can't believe that you're ours,
You're just to good to be true,
Can't get the ball off of you...
Oh Steee-ven Gerr-aaard, da da da da da da

Stevie G - Let It Be

When we find ourselves in times of trouble
Stevie G runs past me
Playing the game with wisdom, Stevie G
And in my home, the Spion Kop
We watch him jog, right in front of me
Spreading balls with wisdom, Stevie G

Let it be, let it be, let it be, Stevie G
The local lad turned hero, Stevie G
And when the jubilant Kopite people
All living in The Park agree
That we all know the answer, Stevie G
And although we may all be fooled,
There is still a chance that we will see
The footballing phenomenon, Stevie G

Let it be, let it be, let it be, Stevie G
Spreading balls with wisdom, Stevie G
And when the night is cloudy
There is still a man that we all see
A young, committed Kopite, Stevie G

Playing to the sound of music
Stevie G runs past me
Playing the game with wisdom, Stevie G

Let it be, let it be, let it be, Stevie G
For we all know the answer, his name is Stevie G.
_______________________________________________________________________
David Villa

2006273021526248969_rs.jpg

Tam isim :David Villa Sanchez

Doğum tarihi :3 Aralık 1981

Doğum yeri :Asturien, İspanya

Boy :1.75 cm


David Villa Sanchez (d. 3 Aralık 1981) İspanyol futbolcu. Şu anda Valencia C.F. formasını giymektedir.

Valencia'da gösterdiği başarılı performans sayesinde İspanya Milli Futbol Takımı'nda da yer almaya başlayan Villa oynadığı 9 maçta 5 gol attı.

Futbola 9 yaşında başlamıştı. Baba mesleği kömür madeni işçiliği zor bir meslekti. Doğduğu Asturien, İspanya’nın kuzeyinde madenleriyle ünlü bir yerdi. Halkın geçim kaynağı ‘siyah elmas’a endeksliydi. Futbolcu olmak, bu zor şartlardan kurtulmak demekti. Futbola başlayalı 5 yıl olmasına rağmen kendine güveni tamdı; fakat teknik direktörünün gözüne bir türlü giremiyordu. İçindeki futbol aşkı sönmeye yüz tutmuştu. Top koşturduğu Langreo’nun bölgenin güçlü takımı Oviedo ile yapacağı hazırlık maçı büyük önem taşıyordu. Bu maçta kadroya girmesi, ona çok büyük moral verecekti. Takımda toplam 24 isim vardı. Kadro açıklandığında adını göremeyince kesin kararını verdi: ‘Futbolu bırakıp kömür madeninde çalışacağım.’

Kararını babası Jose Manuel’e açıkladı. Madenin zor şartlarını çok iyi bilen babası, oğluna pes etmemesini söyledi. 5 yıldır futbol oynuyordu; ama hiç para kazanmamıştı daha. Babasının ısrarıyla futbola devam etti. Bu isim, kısa sürede İspanya’nın en iyi golcülerinden biri olan genç David Villa’dan başkası değildi.

Babasının ısrarıyla futbola devam eden David Villa, gerçek kimliğini 17 yaşında buldu. Langreo’da gollerini sıralamaya başlayan Villa, bölgenin en büyük kulübü Sporting Gijon’a transfer olarak kariyerinde çok önemli bir adım attı. 1999-2000 sezonunda Sporting Gijon formasıyla 35 maçta 13 gol atınca A takıma yükseldi. Artık profesyonel bir oyuncuydu. İspanya 2. Ligi’nde top koşturduğu ilk yılda 40 maçta 18 gol atarak güveni boşa çıkarmadı. Villa, 2. sezonunda gol sayısını 20’ye çıkardı. Sporting Gijon’da 79 lig maçında 38 gol atarak La Liga’ya terfi etme zamanının geldiğini gösterdi.

2003’te Real Zaragoza’ya imza attığında artık ‘umut vaat bir oyuncu’ konumundan çıkmış, ‘yıldız oyuncu’ yoluna girmişti. Kafalardaki en büyük soru işareti, La Liga’nın yüksek temposuna güçlü olmayan fiziğiyle nasıl uyum sağlayacağıydı. İlk sezonunda ligi 12. sırada bitiren Real Zaragoza adına 17 gol atmıştı. Bu, takımın attığı her 3 golden birinde Villa’nın imzası var demekti. Hayatının maçını Nisan 2004’te Sevilla’ya karşı oynadı. Attığı 4 golle manşetlere çıktı. Aynı yıl Kral Kupası’na damgasını vuran isim oldu. Yarı finalde rakipleri Barcelona’ydı. Bu maç, Villa’nın soğukkanlığını göstermesi açısından önemli bir kilometre taşı oldu. Kendi yaptırdığı penaltıda topun başına geçen Villa, genç yaşına rağmen soğukkanlı bir şekilde topu ağlarla buluşturdu. Ancak hakem penaltının tekrarına karar verdi. Genelde 2. atışlarda oyuncu büyük stres yaşardı. Villa aynen ilk atışında olduğu gibi bir kez daha topu ağlarla buluşturdu. Villa’nın golüyle finale adını yazdıran takım Real Zaragoza oluyordu.

Finalde bir başka dev Real Madrid 3-2’lik skorla geçilerek kupa müzeye götürülürken, Villa yine golünü atıyordu. Villa’nın Real Zaragoza’dan sonra durağı 2005’te Valencia oldu. 13 milyon Euro karşılığında imzayı atan Villa, ilk sezonunda 25 gole imza attı. Bu başarısı İspanyol futbolunda küçük çaplı bir devrime yol açtı. Milli takımın değişmez ismi ve İspanyol futbolunun altın çocuğu Raul, Villa’nın gölgesinde kaldı. Artık milli takımın forveti Villa-Torres ikilisine emanetti. 2006 Dünya Kupası’nda 4 maçta 3 gol attı, hayal kırıklığı yaşatan takımın ayakta kalan isimlerinden oldu. Her iki ayağını da mükemmel kullanan Villa, 1.75’lik boyuna rağmen hava toplarında da oldukça etkili bir portre çizdi. Mart 2005’te giymeye başladığı milli forma altında 14 maçta 9 gole imza attı.

David Villa’yı elde tutmak için Valencia sözleşmesini 2011’e kadar uzattı. 3 Aralık 1981’de doğan David Villa’yı transfer etmek isteyen kulüplerin, sözleşmesi gereği 120 milyon Euro’yu ödemesi gerekiyordu. Ancak Valencia Başkanı Juan Soler, oyuncusunu transfer etmek isteyen Chelsea’nin 150 milyon Euro’yu gözden çıkarmasını isteyerek fiyat artışına gitti.

La Liga'da Attığı Goller
2003–2004 Real Zaragoza 38 maç 17 gol
2004–2005 Real Zaragoza 35 maç 15 gol
2005–2006 Valencia CF 35 maç 25 gol
______________________________________________________________________

Andriy Shevchenko
Andriy.jpg


Ukrayna ekibi Dynamo Kyiv'de parladı ve İtalyan devi Milan'da herkesi kendisine hayran bıraktı. Rekor kırarak Chelsea'ye geldi ve artık gollerine Ada'da devam ediyor.Andriy Shevchenko

Ukraynalı yıldızın ana dilinde adı: Андрій Шевченко, Андрій Миколайович Шевченко, yani Andriy Mykolayovych Shevchenko, ve en bilinen takma adıyla "Sheva"..

KISACA SHEVA
Tartışılmaz gol yeteneği ve herkese örnek olması gereken profesyonel spor hayatı ile her takımın rüyasını kurduğu Sheva 29 Eylül 1976’da Kiev Oblast bölgesinin Dvirkivschyna köyünde doğdu.. Şu anda İngiliz devi Chelsea'de oynayan yıldız İtalyan devi Milan’da harikalar yaratarak bir gol ustası olduğunu kanıtladı. Sheva, Ukrayna Milli Takımı’nın da en önemli kozu..

Shevchenko’nun futbol kariyeri Ukrayna ekibi Dynamo Kyiv’de başladı.. Sheva burada 1994 – 1999 yılları arasında 5 lig şampiyonluğu ve 2 lig kupası kazandı.. Serie A’da şu ana kadar Milan formasıyla bir lig şampiyonluğu, bir UEFA Şampiyonlar Ligi kupası ve bir de İtalya Süper Kupası kaldırmayı başardı..

2004 yılında “Avrupa’da Yılın Futbolcusu” ödülüne layık görüldü..

Sheva, Ukrayna’yı 60’dan fazla maçta temsil etti ve neredeyse her 2 maça 1 gol sığdırmayı başardı..

GENÇ SHEVA VE DYNAMO KYIV ZAMANLARI
Chernobly Nükleer faciası 1986’nın Nisan’ında yaşandığında Andriy sadece 9 yaşındaydı.. Andriy’nin yaşadığı köy de felaketin yaşandığı Chernobly’den fazla uzak sayılmazdı ve orası da felaketten nasibini alan on binlerce köy ve şehirden sadece biri oldu.. Andriy ve ailesi de on binler gibi köylerini terk ederek sahil şehrine yerleşmek zorunda kaldı tıpkı diğerleri gibi.. Aynı sene Andriy futbol topu ile olan yeteneklerini sergileyebilmek için toplum arasına girmeye başladı ancak ilk ciddi denemesinde Kyiv’de bulunan spor okulunda “top sürme” testinden geçemedi.. Ancak okulun küçükler takımında oynarken Dnamo Kyiv’in keşifçilerinden (scout) birinin dikkatini çekmeyi başardı.. Her ne kadar “top sürme” testinden çakmış olsada kulübe adım atmayı başardı.. Dynamno’nun gençleri yetiştirmek için uyguladığı sistemde inanılmaz bir performans ortaya koyan Sheva bu başarısının ödülü olarak 1990’da Dynamo Kyiv’in gençler takımına girmeyi başardı.. 1990’dan itibaren Dynamo Kyiv’in 14 yaş altı takımında oynamaya başlayan genç Sheva Galler’de düzenlenen Ian Rush Kupası’nda gol kralı oldu ve Liverpool efsanesi Ian Rush’ın kendi elinden bir çift özel “Rush Kramponu” kazandı..

İlerleyen yıllarda Dynamo 2 takımına yükselen Sheva 1993 – 1994 sezonunda rakip fileleri 12 kez sallayarak en golcü ismi olmayı başardı.. Bir sonraki sezon için Dynamo’nun A takımında oynaması için listeye alındı..

Andriy'nin Dynamo’nun A takımında forma taşımaya başlaması teknik direktör Yozef Szabo’ya zamanında gerçekleşti.. 28 Ekim 1994’de Donetsk’de ilk kez A takım formasını taşıyan Sheva ev sahibi Shakhtar Donetsk’i 3-1 yendikleri maçta sergilediği başarılı performansla alkış topladı.. 1 Aralık 1994’te Dynamo Kyiv formasıyla ilk lig golünü kaydeden Sheva, Dnipro’yu 4-2 yenen takımının başrol oyuncusu oldu.. Ligin tamamlanmasına kısa bir süre kala A takımda forma şansı bulan Sheva’nın o yıl başka gol atması beklenmiyordu ancak Sheva kandi geleceği için öngörülerde bulunanları yanıltmayı başardı ve UEFA Şampiyonlar Ligi’nde de gol kaydederek kulüp bazında uluslararası hesabını açtı..

Bu performans milli takım için denenmek üzere çağırılmasını da sağladı.. 25 Mart 1995’te ilk kez milli formayı sırtlayan Sheva ilk milli maçında Hırvatistan’a Zagrep’te 4-0 mağlup olmalarını engelliyemedi.. Shevchenko'nun beklenmedik anlarda gol pozisyonu yaratma becerisi ve bitirici özelliği bir sonraki sezon tam anlamıyla kendini göstermeye başladı.. 31 maça çıkan ve 16 gol kaydeden Andriy takımı Dynamo’yu da peş peşe 2. şampiyonluğuna taşıdı ve bir yıldız olma yolunda istikrarlı bir şekilde ilerlediğini de göstermeye başladı.. Aynı sene milli takımla da gol hesabını açan Sheva 1996’nın Mayıs’ında Türkiye, Samsun’da düzenlenen dostluk maçında Türkiye filelerini havalandırdı.. Bir sonraki yıl da Sheva lig kupasını yine kaldırmayı başardı.. Gerçi kısa süreli sakatlıklar yaşayan yıldız futbolcu o sene 20 maça çıktı ve 6 gol kaydetti.. Özellikle devam eden 2 sezon çok başka oldu Ukraynalı genç için, 1997-1998 sezonunda ilk hat-trick şovunu Şampiyonlar Ligi’nde gerçekleştirdi ve bunu Barcelona karşısında yaparak Avrupa’da manşetlere çıkmayı başardı.. Bu performans herkesi şaşkına çevirirken Sheva’nın Dynamo’yu Barcelona deplasmanda 4-0’lık galibiyete taşıyan isim olması futbolcu simsarlarının da daha fazla kayıtsız kalmaması anlamına geldi.. O sene 23 maçta 19 golü lig de ve 10 Şampiyonlar Ligi maçında da 6 golü Avrupa devlerine gönderen Sheva kısa süre içerisinde Avrupa’da büyük bir patlama yapacağının sinyallerini vermeye başladı..

1998-1999 sezonunda ise çok daha istikrarlı ve başarılı bir Sheva vardı sahnede, Dynamo’yu bir kez daha lig şampiyonluğuna taşıyan Ukraynalı yıldız lig de 18 gol ve toplamda 28 golle sezonu tamamladı.. Dynamo ile yaptığı durdurulumaz patlama kulübünü de Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale taşımasını sağladı.. Dynamo o sene Bayern Munich’e toplamda 4-3 ile mağlup olarak elendi..

Shevchenko, Dynamo formasını taşıdığı 5 yıl boyunca lig şampiyonluğunu kazanmayı başardı.. 1997-1999 yılları arasında teknik direktör Valeri Lobanovsky’nin altında inanılmaz bir yükseliş süreci geçiren Sheva, Ukrayna ve Dynamo’nun en hızlı yükselen futbol değeri oldu..

A.C MILAN YILLARI VE ULUSLARARASI ARENA
1999’da Sheva 5 kez Avrupa’nın zirvesinde yer almış olan Milan’a 26 milyon dolar bedel karşılığında katıldı.. O günden beri takımın ve Avrupa’nın en önemli gol silahlarından biri olan Sheva için Milan yılları kariyerinin her zaman altın sayfalarını oluşturacak bir başlangıcın anahtarı oldu..

Shevchenko 28 Ağustos 1999’da Lecce ile 2-2 berabere kaldıkları maçta Serie A’da ilk kez forma giydi.. Sheva’dan kimse hiçbir zaman şüphe etmedi ancak ilk yılında da böyle patlayıcı bir başlangıç yapması Ukraynalı yıldızdan beklenmedik bir başarı oldu.. Sheva ilk senesinde 32 maça çıktı ve 24 gol kaydederek Serie A gol kralı oldu.. Andriy bu sayede Dünya’nın en zorlu liglerinden biri olarak kabul edilen İtalyan Serie A’da ilk yılında İtalyan doğumlu olmayan ve gol kralı olan ilk futbolcu olmayı başardı.. Kısaca Sheva henüz ilk senesinde Serie A tarih kitabını değiştirmeyi başardı.. Mart 2000’de Lobanovsky Ukrayna’yı 2002 Dünya Kupası’na sokabilmek amacıyla Ukrayna Milli Takımı’nın başına getirildi.. Shevchenko elemelerde 10 gol kaydetmeyi başardı ve üzerine düşeni fazlasıyla yaptı ancak Ukrayna play-off maçında Almanya’ya yenilerek elemeleri aşamadı.. Sheva göklere çıkarıldı ancak Ukrayna Milli Takımı’nda da Lobanovsky dönemi kapandı..

Devam eden iki sezonda Shevchenko 51 maçta 34 gol ve tüm alanlarda da 38 maçta 17 gol kaydetti ancak Milan bu sezonlarda kupa kazanamadı..

Sheva geride kalan yıllarda yaşanan hayal kırıklığının üstesinden 2002-2003 sezonunda gelmeyi başardı.. Shevalı Milan, Şampiyonlar Ligi’ni ve İtalya Kupası’nı kazanarak yılı double ile kapatırken lig de yaşadığı sakatlık problemi ile Serie A’da istediği performansı gösterememesine rağmen Şampiyonlar Ligi finalinde ezeli rakipleri Juventus’u yıkan penaltı golünü kaydetmeyi başardı.. Sheva bu sayede aynı zamanda Şampiyonlar Ligi’nin kazanmayı başaran ilk Ukraynalı oldu..

2003-04 sezonu Shevchenko ve Milan için bir diğer başarı öyküsüne dönüştü.. 35 maçta 24 gol kaydeden Sheva kariyerinde ikinci kes Serie A’da gol kralı oldu ve 4 yıllık bir aranın ardından Milan’ı çok özlenen Serie A şampiyonluğuna taşıdı.. Süper Kupa finalinde de karşılaştıkları Porto’yu yıkan adam yine Sheva oldu ve 1-0 kazanılan maçın tek golünü kaydeden Sheva, Milan’ın yılı Serie A ve Süper Kupayla double ile kapatmasını sağladı..

2004’ün Aralık ayında beklenen haber geldi ve Andriy Shevchenko “Avrupa’da Yılın Futbolcusu” seçildi.. Pele ayrıca Sheva’yı yaşayan en iyi futbolcular arasında gösterdi.. Sheva o sene Ukrayna’nın eski başbakanı Leonid Kuchma tarafından Ukrayna’nın Unvan Kahramanı” olarak adlandırıldı..

2004 Ağustos’da Sheva, İtalya Süper Kupası’nda Lazio’ya 3 gol birden atarak Milan’a bir kupa daha kazandırdı.. Aynı sene Sheva 17 gol kaydederek Milan’ın Serie A’yı ikinci sırada tamamlamasını sağladı.. Milan o yıl Şampiyonlar Ligi’nde finale kalmaytı başardı ancak oldukça dramatik geçen bir maçın ardından 3-0’lık üstünlüğünü koruyamayan Milan 3-3 ile penaltı atışlarına uzayan finali Liverpool’a kaybetti.. Sheva finalde penaltı atışını gole çeviremeyerek Liverpool’un hayallerinin gerçeğe dönmesini sağladı.. Sheva o sezon Şampiyonlar Ligi’nde 10 maçta 6 gol kaydetti..

2005 Ekim’de Sheva ve Ukrayna için bir ilk daha gerçekleşti.. Ukrayna sonunda Dünya Kupası’na adını yazdırmayı başardı.. Eleme grubunu lider tamamlayan Ukrayna 12 maçın 7’sini kazanmayı başardı ve sadece 1 maçı kaybetti.. Ukrayna’nın eleme grubunda kaydettiği 18 golün 6’sı Çar Sheva’dan geldi..

2004’ün yaz aylarında Abromovich fırtınası Milano’ya doğru esti ve Chelsea’nin sahibi Milan kulübüne Hernan Crepo’nun yanında 50.000.000 euro yollayarak Andriy Shevchenko’yu almak istedi ancak bu teklif Milan tarafından reddedildi.. Ancak ısrarcı Abramovich kararından vazgeçmedi ve teklifi 85.000.000 euroya çıkartarak şansını bir kez daha denedi.. Abramovich’in bu sefer sadedece Milan’a önerdiği rakam değil Sheva’ya önerdiği haftalık rakam da rekor olacaktı ancak ne Sheva haftalık 225.000 euroyu kabul etti ne de Milan, Çar’dan vazgeçmeyi..

23 Kasım 2005’te Şampiyonlar Ligi grup maçında Fenerbahçe ile karşılaşan Milan’ın elde ettiği 4-0’lık galibiyetin bütün gollerini kaydeden Çar Sheva kariyerinde ilk kez bir resmi maçta 4 gol kaydetti ve futbol tarihinde Marco van Basten, Simone Inzaghi, Dado Prso ve Ruud van Nistelrooy’dan sonra bu başarıya imza atan 5. isim oldu..

ABRAMOVICH VE CHELSEA SONUNDA BAŞARDI!
Uzun süre Milan'ın Ukraynalı yıldızı Sheva'yı kadrosuna katmak isteyen Chelsea ve patronu Abramovich bu arzusuna sonunda ulaştı ve 30 milyon poundu aşan bir ücretle Ukraynalı yıldız Bayern Münih'ten ayrılan kaptan Michael Ballack ile birlikte Chelsea'ye geldi.

BİRAZDA KİŞİSEL
Bir çok spor adamının tahmin bile edemiyeceği kadar çok para kazana Sheva, Temmuz 2004’te Washington’da bir golf sahasında düzenlenen özel bir seramonide Amerikalı model Kristen Pazik ile evlendi.. Pazik, Sheva çiftinin Jordan adında bir çocukları var..

Sheva çocuğunun doğduğu 29 Kasım günü Sampdoria’yı 2-1 yendikleri maçta galibiyet golünü kaydederek kutlama yaptı..

UEFA Kupa Galipleri Kupası’nı 1986’da kazanan Dynamo Kyiv takımı Sheva’nın favorisi, hayran olduğu futbolcular ise Pele, Zico, Platini ve Romario.

Karısı gibi modellik de yapan Sheva aynı zamanda İtalyan stilist Giorgio Armani’nin çok yakın arkadaşı ve zaman zaman Armani için defilelerde ya da katalog çekimlerinde boy gösteriyor..

Zaman zaman karısı ile birlikte poz veren Sheva, defilelerde de Pazik ile birlikte yürümekten geri kalmıyor..

Sheva’nın da mankenlik yaptığı bir defilenin ardından Armani’nin düzenlediği bir partide hayatı bam başka bir yöne sürüklenen Çar Sheva karısı Kristen Pazik ile bu partide tanıştı.. Bu arada Armani ve Sheva ikilisinin Kiev’de ortaklaşa açtıkları bir Armani mağazası bulunuyor..
_______________________________________________________________________

Devamı GeLecek
 
Geri
Üst