Fethullahçı Gladyo’nun “gladyo” Operasyonu

|Dynamic|

Banned
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
171
Reaction score
0
Puanları
0
Emniyet teşkilatına yerleştirilen Fethullahçı Gladyo kadrosunu oluşturan 57 üst düzey görevlinin isimlerini ve konumlarını suç duyurusu kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve parti kapatma nedeni olarak Yargıtay Başsavcılığı’na veriyoruz. Bu 57 görevlinin dökümü şöyledir: 4 daire başkanı, 11 daire başkan yardımcısı, 32 şube müdürü, 3 başkomiser, 3 öğretim üyesi ve 3 çeşitli görevlerdeki yönetici.

ÖZETLER
• Gladyo, ABD’nin Türk devletinin kumanda merkezlerini denetim altına alan gizli örgüttür. Oysa yakalananlar, etkisiz ve güçsüz, devlet içinde esamesi okunmayan, vurulması kolay, sahipsiz kimseler.
• Gladyo, karanlık amacını, “darbe hazırlığı” suçlamalarıyla da ortaya koymuştur. Darbeyi kim yapabilir? Kimse gözaltındakilere böyle bir güç yakıştıramaz. Ama onlar üzerinden Türk Ordusu’nun vatanı ve cumhuriyeti her koşulda savunma kararlılığına gözdağı verilmektedir.
• Türkiye’de Gladyo’nun devlet içindeki operasyon merkezi, 1990’lı yıllarda adım adım polis teşkilatının içine kaydırılmıştır. Türk Ordusu’nun cephesini ABD tehdidine çevirmesine SüperNATO’nun cevabı, polis teşkilatı içinde Fethullahçılardan oluşan bir yığınak yapmak olmuştur. Bu süreçte Gladyo, aynı zamanda Türk Ordusu’na karşı operasyonlar yapan bir örgütlenmeye dönüştürülmüştür.
• Bir kısmı örgütsüz, bir kısmı bu tür tertiplere sürekli olanak sağlayan insanların arasına birkaç kışkırtıcı ajan koyacaksın, suç ve suçlu imal edeceksin, sonra büyük gümbürtü koparacaksın, ama hedefin de bu etkisiz insanlar değil, Türkiye’nin millî güçleri olacak, işte buna dört dörtlük bir SüperNATO operasyonu denir.
• Tayyip Erdoğan’lar dönüşü olmayan bir sefere çıkmışlardır. Bu durumda bütün ufuksuz ve hesapsız güçler gibi maceralara yönelmektedirler. Türban hamlesi işte bu kapsamdadır. Son operasyonla Ordunun gücünü sınamaya kalkışmaları da, cahilliklerindendir. Bütün yıkılmakta olan güçler gibi kurşunu kendi ayaklarına sıkmışlardır.

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek bugün (26 Ocak 2008 Cumartesi) Partisinin İstanbul İl Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek, Emniyet Teşkilatına yerleştirilen 57 Fethullahçı Gladyo kadrosunun “Gladyo” operasyonunu açıklayarak, bu isimler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Perinçek’in açıklaması şöyle:

En baştan yazalım: Bu, bir Gladyo operasyonudur. Bütün NATO ülkelerinin içine bir ahtopot gibi kollarını uzatan ABD’nin “Derin Devleti”, bu operasyonu yapmaktadır. O devlete kendi içlerinde “SüperNATO” diyorlar. Bir zamanlar Türkiye’de yaygın olarak “Kontrgerilla” adıyla tanındı.

GLADYONUN OPERASYON MERKEZİ POLİSİN İÇİNE TAŞINDI
Bu birikimle saptıyoruz: Türkiye’de Gladyo’nun devlet içindeki operasyon merkezi, 1990’lı yıllarda adım adım polis teşkilatının içine kaydırılmıştır. Türk Ordusu’nun 1990’lı yıllarda cephesini ABD tehdidine çevirmesine karşı, SüperNATO’nun cevabı, polis teşkilatı içinde Fethullahçılardan oluşan bir yığınak yapmak olmuştur. Bu yığınak, aynı zamanda Cumhuriyetin Emniyet teşkilatlanmasına karşıdır. Bu süreçte Gladyo, aynı zamanda Türk Ordusu’na karşı operasyonlar yapan bir örgütlenmeye dönüştürülmüştür. Bu örgütün Hırant Dink suikastinde ortaya çıkan ilişkiler ağını bir şemayla açıklamıştık. Bunun üzerine Tayyip Erdoğan ile Emniyet İstihbarat Şefi Ramazan Akyürek’in açtığı davalar da aklanmamızla sonuçlandı. Her şey ortadadır.

ÖRGÜTSÜZLERİN ÖRGÜTÜ
Gözaltına alınanlara bir bakalım: Güler Kömürcü gibi kamuoyu önündeki bir gazeteciden Sami Hoştan gibi tanınmış bir sabıkalıya kadar birbiriyle bağlantı kurulması güç, dağınık, bireysel davranışlı kimseler. Aralarında örgütümsü gruplar da var. “Yeniden Kuvayı Milliye” türü örgütlenmelerin “başıbozuk” özelliklerine hep değindik. Bunlardan bir Gladyo senaryosu üretenlerin kurgu gücünü kutlamak gerekir. Ama kamuoyunu kandırma yetenekleri için aynı değerlendirme yapılamaz.

GLADYO DEVLETİN KUMANDA MERKEZLERİNİ DENETLER
Daha önemlisi, Gladyo, devletin kumanda merkezlerini denetim altına alan bir örgüttür. Oysa yakalananlar, etkisiz ve güçsüz, devlet içinde esamesi okunmayan, vurulması kolay, sahipsiz insanlar. O nedenle eğer “derin devlet” aranıyorsa, gözaltına alınanlar arasında bulabilene aşkolsun! Buna E. Tuğg. Veli Küçük de dahildir. Hele ismi sürekli hedef haline getirilmiş devlet görevlileri, böyle yüksek düzeyde gizliliği olan bir örgütlenme için de “emekli” konumundadır. Ama Ordunun hedef alınması için, hele bir generalin operasyona dahil edilmesi gereklidir. Gazetelerin birinci sayfalarını kaplayan, boy boy üniformalı fotoğrafların anlamını herkes biliyor.

GLADYO HER ZAMAN ABD’NİN GLADYOSUDUR
Gladyo tanısında kilit özellik, ABD bağlantısıdır. Türk Devletinin NATO döneminde bir “derin devleti” kalmamıştır. Derinlikler, ABD’nin egemenlik alanına alınmıştır. Operasyonla ilgili yayınlara bakıyoruz, gözaltına alınan etkisiz insanlar üzerinden Türkiye’nin etkili ve büyük güçleri hedef alınıyor. Bu gözaltına alınanlar, ABD için de, Tayip Erdoğanlar için de bir tehdit oluşturmaz. Demek ki hedef, gözaltındakiler değildir. Onlar üzerinden yürütülen psikolojik savaş, aslında operasyonun hedefi yanında, arkasındaki gücü de ele veriyor. Türkiye’de “Kuvvacılar”, “Milliyetçiler”, vatanseverler suçlu ilan ediliyor. Eskiden SüperNATO edebiyatında “komünistler” baş suçluydu, şimdi baş suçlu “millici”dir. Çünkü küreselleşme, milli devleti boğmak içindir. Zaten Tayip Erdoğan’ın basın personeli, daha ilk günden okları millî kuvvetlere ve özellikle de Ordu’ya yöneltmişlerdir.

HEDEF KAPSAMLI
Demek ki, operasyon savunmasız ve etkisiz güçlerden başlatılmıştır. Ancak güçleri yeterse, ellerindeki kara neşterle ABD’nin baş düşman kabul ettiği Türk Ordusu’na ve milli güçlere ilerleyeceklerdir. Nitekim Gladyo’nun değnekçiliğine soyunan Radikal Başyazarı İsmet Berkan, 25 Ocak 2008 günü, ‘bu operasyon milli hükümet diyenlere kadar genişletilmelidir’ diye yazıyor. Uğur Mumcular da, hep böyle katlettirilmedi mi? Ahmet Altan ve Mehmet Altanlar’ın rolleri geçerlidir.

Gladyo, basındaki elemanlarına yazdırttığı karanlık amacını, “darbe hazırlığı” suçlamalarıyla da sergilemiştir. Darbeyi kim yapabilir? Kimse gözaltındakilere böyle bir güç yakıştıramaz. Ama onlar üzerinden Türk Ordusu’nun vatanı ve cumhuriyeti her koşulda savunma kararlılığına gözdağı verilmektedir.

GLADYO’NUN KIŞKIRTICI AJANLARI
Tertipte bir takım kışkırtıcı ajanların kullanıldığı da ortada. Bunlardan birini Aydınlık daha önce kapak yapmıştı. Yine sahneye çıkartılıyor. Benzerleri de gözüküyor. Bunlar üzerinden kurgulanan senaryolarda, Orhan Pamuk gibiler masum ve mağdur gösteriliyor.

ABD, Orhan Pamuk’u öldürtmez; ona ödüller verip, Türkiye’ye karşı psikolojik savaş elemanı olarak kullanır. Eğer bu tür parlak fikirler çıkmışsa, göreceksiniz altından Gladyo’nun kışkırtıcı ajanları çıkacaktır. Orhan Pamuk gibi “Ermeni ve Kürt soykırımı” yalanının seslendiricileri için yapılan büyük reklam kampanyası da operasyonun yan ürünü olmaktadır.

GLADYO SUİKASTLERİNİN KODLARI
Gladyo suikastlerinin kodları bellidir: Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı ve diğer kahramanlarımız. Bugüne kadar Gladyo suikastine kurban gitmiş bir ABD veya AB muhibbi var mı?

Bu hengamede bir suikast olacaksa, tehlikede olanlar yine Uğur Mumcu’lardır.

Bir kısmı örgütsüz, bir kısmı bu tür tertiplere sürekli olanak sağlayan insanların arasına birkaç kışkırtıcı ajan koyacaksın, suç ve suçlu imal edeceksin, sonra büyük gümbürtü koparacaksın, ama hedefin de bu etkisiz insanlar değil, Türkiye’nin büyük millî güçleri olacak, işte buna dört dörtlük bir SüperNATO operasyonu denir.

Operasyonun arka planında ABD servisleri var elbette, ama emri verenin Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu gazeteler yazdı. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek’in de bu operasyonun merkezinde olduğu basında yer alıyor. Sicilinde, “Emniyet içinde irtica örgütlenmesine dahil olduğu ve Fethullahçılığı” yıllarca önce valilerce saptanmış.

İŞTE GLADYO KADROSU
Yukarda belirttik, Gladyo devlet teşkilatının içine yuvalanmıştır. İşçi Partisi, uzun araştırmalar sonucu Emniyet teşkilatına yuvalandırılan Fethullahçı Gladyo kadrosunu isim isim saptamıştır. 57 üst düzey görevlinin isimlerini ve konumlarını suç duyurusu kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve parti kapatma nedeni olarak Yargıtay Başsavcılığı’na veriyoruz. Bu 57 görevlinin dökümü şöyledir: 4 daire başkanı, 11 daire başkan yardımcısı, 32 şube müdürü, 3 başkomiser, 3 öğretim üyesi ve 3 çeşitli görevlerdeki yönetici.

Yalnız Partimiz mi, Emniyetin vatansever kadrosu da, onları yakından biliyor. Eski İstanbul Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü, Polis Okulları birincisi Adil Serdar Saçan, yapılan operasyonun Emniyet içerisindeki "F tipi" örgütlenmeyle bağlantılı olduğunu belirtti ve Ramazan Akyürek'in hâlâ görevde olmasının dikkat çekici olduğunu vurguladı. Ulusal Kanal’dan bütün Türkiye dinledi o yürekli devlet görevlisini.

Sayın Adil Serdar Saçan, Fethullah Gülen'in "ulusalcı dalgayı aşacağız" sözlerinin bu operasyonun amacını bulmada anahtar değerinde olduğunu da belirtmiştir.

İşte ABD merkezli büyük tertipler böyle bozguna uğratılır. Vatan böyle savunulur. Huzur ve barış böyle sağlanır.

ZAMANLAMA ESKİ ZAMANLAMA
Gladyo tarihi açısından bakarsanız, operasyonun zamanlaması, CIA’nın 1971 ve 1980 öncesindeki Türkiye’yi istikrarsızlaştırma operasyonlarındaki bazı koşulları hatırlatmaktadır.

O zamanlar da ekonomik kriz vardı.

Yine o zamanlar, ABD’nin Türk Ordusundaki vatansever birikimden rahatsızlığı biliniyor.

ORDUYA DARBELER TARİHİ
1971 ve 1980 darbelerinin asıl amacı hep gözden kaçırılır: Her iki darbede toplam 3000’in üzerinde bağımsızlıkçı subay tasfiye edilmiştir. 1971 ve 1980 darbeleri, bu yönüyle ABD’nin aynı zamanda Türk Ordusu’na karşı gerçekleştirdiği darbelerdir.

O koşullardan farklı olan nedir?

ABD, artık kendi deyişiyle “bizim oğlanlar” bulmakta sıkıntı içine girmiştir. Darbeyi kime yaptıracak? Ordunun komuta kademesini denetim altına almadan bunu nasıl başarabilecek? Öyleyse bugün ABD’nin öncelikli hedefi, Türk Ordusu içinde nifak ve tasfiyeler ortamı yaratmak, Türk Ordusu’nu bölmek, Türkiye’nin milli ekonomisinin direncini kırmak, bölücü kalkışmalar tertiplemek ve en sonunda Türk Ordusu’nu mümkünse yenilgiye uğratmaktır. Polis içinde yapılan Fethullahçı yığınağa işte böyle bir planın içinde rol yüklenmiştir.

BAŞIBOZUKLUĞUN MALİYETLERİ
ABD’nin ve Gladyosunun amacı ve planı ortada.

Mesele, bu karanlık plana karşı koyacak programı, stratejiyi ve örgütlü gücü oluşturmaktır. Bu büyük işin, her tür tertibe olanak veren, ne idüğü belirsiz, disiplinsiz ve başıbozuk ilişkilerle başarılamayacağı açıktır.

ABD, 1971 ve 1980 öncesinde de planlarını başıbozukları kullanarak yürüttü. Bugün de öyle, bir takım şarlatanlar ortaya fırlıyor, program yok, güvenilir kadro yok, örgüt yok, strateji ve plan yok, “Kuvayı Milliye” gibi itibarlı kavramları eskiterek bir takım işlere kalkışıyor. Çoğu iyi niyetli, fakat tecrübesiz insanlarımız oraya buraya koşturarak büyük amaçların gerçekleşebileceği sanılarına kapılıyor.

Fatura, Türk milletine ve Cumhuriyete çıkartılmaktadır.

DOĞRU PROGRAM, DOĞRU STRATEJİ, DOĞRU ÖRGÜTLENME
Peki kime, hangi güce güveneceğiz?

Milli Hükümet Programı olan, stratejisi olan, sağlam ve bilgili önderliği, birikimli kurmay kadrosu olan, ast üst ilişkileri belli, disiplinli, kırk yıllık mücadeleler içinde denenmiş, doğrularından da hatalarından da ders çıkartmış öncü örgütlenme, İşçi Partisi’dir. İşçi Partisi’nin birikimi olmadan, Türkiye’de artık hiçbir milli görev yapılamaz. Bu, bir!

İkincisi Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. Herkes bilsin: Türk Ordusu’nun alternatifi Amerikan ordusudur. Türk Ordusu’nun düşmanları, yaşanan Gladyo tertibinde görüldüğü gibi Amerikan ordusunun üzerimize sürdüğü vatansızlaştırılmış çıkar gruplardır.

Milletin büyük gücü Cumhuriyet mitingleri ve Mehmetçik yürüyüşleriyle ortaya çıkmıştır. Bu da üç!

Önümüzdeki büyük millî çözümün anahtarı, işte bu üç gerçekte saklıdır.

ÇÖKÜŞÜN BAŞLANGICI
Herkes sanıyor ki, ABD güdümlü Fethullah Hoca, Tayip Erdoğan ve Abdullah Gül üçlüsü, büyük mesafe almışlardır. Eğer dönüp arkanıza bakarsanız, öyledir. Ama önünüze bakarsanız, bu üçlünün çöküşün başlangıcında olduğunu görürsünüz.

Bir: ABD krizi, büyük bir mali yıkıma ve ekonomik durgunluğa dönüşmektedir.

İki: Türkiye’deki tefeci-mafya-tarikat ekonomisinin sıcak para kanalları tıkanmaktadır.

Üç: ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi kayaya dayanmıştır. O kadar ki, ABD Irak’ta BAAS yöneticilerini hükümete çağırmaktadır.

Dört: Türkiye’de yukardaki üç gelişme nedeniyle yönetim krizi başlamıştır. Tayip Erdoğan’lar dönüşü olmayan bir sefere çıkmışlardır. Geri dönüş yollarını sel almıştır. Bu durumda bütün ufuksuz ve hesapsız güçler gibi maceralara yönelmektedirler. Türban hamlesi işte bu kapsamdadır. Son operasyonla Ordunun gücünü sınamaya kalkışmaları da, cahilliklerindendir. Bütün yıkılmakta olan güçler gibi kurşunu kendi ayaklarına sıkmışlardır.

Beş: Önümüzdeki krizden Kemalist Devrim rotasında bir Milli Hükümetle çıkarız. O nedene krizden ABD korksun!


Kahrolsun Kontra-Gerilla
 
Yeni tutukevi inşaatlarına başlayın
Ne Veli Küçük"ten emir alırlar, ne Kemal Kerinçsiz"den... Bu operasyona Ergenekon adını veren ileri zekâlıların görmediği bu zihniyeti birleştiren tutkalın ne olduğudur.
30 Ocak 2008 Çarşamba 15:55

Serdar AKİNAN - Akşam

Neden olduğunu anlatacağım... Ama önce küçük bir hikaye. Dedem 84 yaşında vefat ettiğinde, tam 11 yıl bu ülkenin dört cephesinde savaşmış, Allah"tan başka hiç kimseden korkmayan bir İstiklal Savaşı gazisiydi.

İstiklal Savaşı gazilerine verilen o altın madalyayı reddetmişti.

Geri zekâlı bir bürokrat onu bekletti diye kızmış, “Ben bu madalya için savaşmadım... Aylığınız da, altınınız da sizin olsun” deyivermişti.

Son günlerde adına (utanmadan) Ergenekon Operasyonu verilerek yürütülen soruşturmaya ve yazılıp çizilenlere bakıyorum.

Gözaltına alınan ve tutuklanan insanlardan bir kısmını şahsen tanıdım.

Şayet atfedilen suçlardan bir teki bile ispatlanırsa, elbette hak ettikleri cezayı, yasalarda öngörüldüğü gibi çekmeliler.

Ama, resme bir parça geri çekilerek bakmayı bilen hemen herkes olan bitenin sadece bu anlama gelmediğini anlayacak kadar zekâya sahiptir.

Konjonktüre baktığınızda bu psikolojik bir harekattır.

Ve, nafiledir.

Neden mi?

Şundan...

Bu ülkede artık ok yaydan çıkmıştır.

Adım adım nereye sürüklendiğimizi görmemek için kör olmak gerekir.

İstanbul"da, İzmir"de, Manisa"da, Mersin"de, Kayseri"de, Erzurum"da, Sivas"ta, Bingöl"de, Van"da, Edirne"de bu operasyon kapsamında alınan insanların bugüne kadar çeşitli platformlarda dile getirdiği iddia ve endişeleri paylaşan kaç kişi var, bir fikriniz var mı?

Bu cemaat bir kolektifi paylaşıyor.

Ne basılacak dernekleri, ne gizli toplantıları, ne silahları, ne bombaları var...

Ama olan biteni okuyacak zekâları, tarihsel bir şuurları, koruyacakları onurları, savunacakları sokakları var...

Ne Veli Küçük"ten emir alırlar, ne Kemal Kerinçsiz"den...

Bu operasyona Ergenekon adını veren ileri zekâlıların görmediği bu zihniyeti birleştiren tutkalın ne olduğudur.

Dedemin örneğini neden verdim biliyor musunuz?

O ne Osmanlı paşalarına, ne de bürokratlara baktı...

Yüreğinin sesini dinledi. Aldı eline silahı Çanakkale"ye, Trablusgarp"a, Suriye"ye koştu.

Babam ise bu ülkenin sokakları bir kez daha kan gölüne döndüğünde evinde oturup hep askeri bekledi.

Geldiler ve kendilerince çözdüler... Her seferinde daha da berbat ettiler.

Şimdi, ben askere falan bakmıyorum.

Bakılacak durum yok.

Etrafıma bakıyorum.

Ve diyorum ki siz iyisi mi bir an önce tutukevi inşaatına başlayın.

Dışarıdakiler içerdekilerden kalabalık.

Bakalım hangi ile kaç kişilik yapmanız gerekecek?

Bu arada, bu süreçte, bu yazdıklarımdan ötürü beni de gözaltına alıp hapse atmazsanız çok üzüleceğim.

Neden mi?

Tarihi günlerden geçiyoruz.

Müslümanları katleden bu küresel şebekenin yerel işbirlikçilerine övgüler düzmüyorum da vaziyeti anlatıyorum.

Anlatmaya devam edeceğim.

Sevgili savcılardan ricam telefonunuzun çalmasını beklemeyin.
 
Ergenekonun nasil Bu Burjuva Basinin ve emniyet müdürlüğü terörist ilan ettiyse Mustafa kemalli osmanlinin yari-feodal ve yari burjuva basinin ve saray Terörist Göstermiştir..


Kontra - Gerilla nedir ??

Konta - Gerilla 1990 li yıllarda ilk olarak genelkurmay icinde orgutlendi ve adi da Özel Harp akademisi idi .. ancak Genelkurmay emniyet teşkilattina yada bagli degildi .. Direk pentegon ile irtibali idi .. Gladyonun türkiyedeki Anlami Kontra-Gerilladir.. ve Kontra -Gerilla dedigimiz Orgut Turkiyede Deniz Gezmişler gibi Bir Gerilla harakettinde diyelim Deniz Gezmişler Eger iktadara Yürüyosa Kontra - Gerilla da Düzen yıkılmasin diye Deniz Gezmişlere karşı bir Gerilla harakettide bulunur.. Kontra-Gerilla Natoya bağlı Tüm ülkelerde mevcuttur. ve Kontra - Gerilla herde olabilir . bir bakarsiniz avukat olarak cikar karsiniza bi bakarsiniz pkk nin genel sekreteri olarak cikar.. Dünya'nin En Pis orgutlerinden biridir.
 
Yine 'bozacının şahidi şıracı' misâlindeki gibi, karşısında oturmuş olan ve 'hah tam da bizden istedikleri gibi konuşuyor' edası içinde, mütebessim ama aslında içten çok endişeli bir çehreyle kendisini dinleyen kişiyi muhatap alarak ağız dolusu konuşuyor:

"Düne kadar Fethullah Hoca'nın Türkiye'ye gelip gelmemesi konuşuluyordu. Benim şahsi iddiam Fethullah Hoca'nın cenazesi bile bu ülkeye gelemez. Bu ülkede o adam artık kendine mezar bulamaz."

Fethullah Gülen'in mezarının içeride-dışarıda olması mühim değil dinî açıdan da diğer yönlerden de. Hem yeryüzü mirasçılığına soyunmuş bir insan sana da sormayacak geleyim mi gelmeyeyim mi diyerek. O'nun mezarının nerede olacağı mevzuu da sana ait bir iş değil aslında şöhretin basamaklarını Fethullah Gülen üzerinden tırmanmaya çalışırken.

"Bir hastalanıyoruz bir sürü insan başımıza toplanıyor, bir sürü insan ilâcınıza koşturuyor. Aradan 14 asır geçmiştir. Samimi söylüyorum Efendimizin hastalığı aklıma her geldikçe 'Ya Resulallah orada olsaydım da kapı kapı dolaşsa sana ilâç alsaydım. Bizim gibiler yaşayıp da ne olacak. Allah bir kefen parası bulunamamasına muvaffak eylesin. "(Fethullah Gülen)

Diğer yandan bu 'iddiayı' Türkiye'yi takip etmeyen birisine söyleseniz elbette ilk tepkisi 'Fethullah Hoca Türkiye'ye büyük bir kötülük mü yaptı?' olacaktır. Öyle ya bir mezar yeri bile çok görüldüğüne göre Fethullah Gülen, Türkiye'yi ayağa kaldıracak hareketlerin içinde olmalıydı ki bir insana bu sözleri söyletiyordu.

Meselâ Gülen vatana hiyanette bulunmuştu, Cumhuriyet'in temeline dinamitler koyuyordu, dış düşmanlarla işbirliği yapıyordu, gizli servislerle irtibatlıydı vs vs.

Hayır bu sözleri söyleten yukarıdakilerin hiç biri değil. Biliyorsunuz Ergenekon Operasyonu sonrasında düzenleri bozulanlar hedef tahtasına yine Fethullah Gülen'i koydular. O, yine 'kendilerine göre iyi giden bir işi' Emniyet'teki yandaşları vasıtasıyla akamete uğratmıştı onların iddiasına göre.

"Ben burada dururken nasıl örgütleniyorum, nasıl yapıyorum bilmiyorum. Bunu kendilerinin araştırmaları lazım. Kim o örgüt üyeleri? Bulsunlar çıkarsınlar. Bir ara "emniyette örgütlenme" diye verilen bir liste vardı. Sonra her biri farklı, birbirine zıt dünya görüşlerine sahip insanlar oldukları görüldü. Demek ki, yine birinin birilerine karşı karnı ağrıyordu. Kendilerine kredi kazandırma, başkalarını karalama adına masa başında bir liste yaptılar.

Orduya gelince, orada nasıl örgütleneceksin ki? Diyelim, o insanlar ordunun içindeler. Başlarında subaylar, cumhuriyetin, laikliğin, demokrasinin temsilcisi insanlar var. Öyle bir örgütlenmeye meydan ve fırsat vermezler. Kafalarında, duygularında, düşüncelerinde bu türlü şeylerin gelişmesine meydan vermezler. İşin doğrusu bunu anlamada zorluk çekiyorum." (Fethullah Gülen)

O kızgınlık içinde yine Emniyet'teki mevhum örgütlenme şemaları korkutucu başlıklarla gündeme getirildi. İsmi lâzım değil, birisi 'Emniyet'teki Gladio' olarak isimlendirdi operasyonu yapanları. Her zaman kendine yakışan şekilde. Tahrikkâr ifadelerle. Tabir-i diğerle provokatif. İşi o değil mi zaten? Daha da ileri gitmiş suç duyurusunda bulunmuş Emniyet'teki mevhum yapılanma hakkında. Öyle ya Abdülhamit Bilici'nin ifadeleri içinde

"Ergenekon operasyonu sayesinde bu grupları şimdi daha yakından tanıyoruz. Misyonerlere karşı savaş açan bu grubun, düzenli toplantılarını kilisede yaptığı anlaşılıyor. Kilise sadece toplanma yeri değil, uluslararası parasal bağlantıların da merkezi. Ulusalcı ve tam bağımsız Türkiye yanlısı örgüte, yurtdışından 5 yılda 50 milyon dolar gelmiş. Para, Türk Ortodoks Kilisesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol üzerinden 'bağış' adı altında yurda sokulmuş. Ulusalcı örgüt, bu parayı Türk-Kürt çatışmasını kışkırtarak, ulusu 2009'da bir darbeye hazırlamak için yapılacak suikast ve bombalı eylemler için kullanacakmış."

Şeklinde anlatılan bir örgütü ortaya çıkaranlar hesap vermeliler. 'Fethullahçı' dediğinizde hesap sormanız da kolay oluyor hem.

Neticede meseleyi Fethullah Gülen'e getirip dayandıranlar her zaman yaptıkları göz bağcılığın peşindeler. Yani onlara göre suç ve suçlu değil mühim olan. Bu suçu ve suçluyu ortaya çıkartanlar cezalandırılmalı öncelikle. Şamar oğlanları da hazır olduğuna göre 'vurun söyletmen' kabalığı sahne alıyor Utah'dan gelen e-mailler, Fethullah Gülen'in röportajda söyledikleri, Emniyet'te kadrolaşma fonları eşliğinde.

"Bunlardır ki kitap, gazete, mecmua, panel ve açık oturum gibi şeylerle efkâr-ı âmme yapmasını, meşruları gayr-ı meşrû, gayr-ı meşrûları da meşrû göstermesini çok iyi bilirler. İsterlerse, hiç yoktan sun'i kıyametler kopararak cemiyyeti tedirgin ve yığınları da birbirine düşürebilirler. Ve yine bunlar, din ve dince mukaddes sayılan şeyleri tahripten bir lahza geri kalmaz; yerinde mâzi ve tarihi karalayarak, nesilleri özlerinden uzaklaştırır, yerinde ilericilik adına ülke ve insanımıza bütün bütün zararlı her şeye vize vererek, yığınları yabancı düşüncelerle şaşkına çevirir, yerinde de bütün ahlâkî prensipleri hiçe sayıp kitleleri zapt u rapt altına alan tarih kadar eski bütün beşerî disiplinleri yerle bir eder ve anarşiye davetiyeler çıkarırlar. Bunlar ve bunların elinde kimliksizleşen bilgisiz nesiller, zamanla birbirinin kurdu hâline gelir ve ülke bir baştan bir başa kanlı bir arenaya döner. " (Fethullah Gülen)

Maksat gürültü çıkartıp bir şey kotarabilmek.

Muvaffak olurlar mı?

Ne zaman oldular ki?
 
M. Çoban Fethullah Gülen dünden bugüne eleştirilen biri degil aksine onlarca yıldır onu eleştirenlerin bir şekilde öldürüldügü,hakkında belgeleriyle birlikte binlerce kitap yazılıp suçlanan biri ve hakkında bir çok adi suçlama var ve onu savunarak bu suçlamalara yataklık yapmış oluyorsunuz.Gerçekten bu adam iyi gözlerinizi boyamış yada nasıl bir çıkar ilişkiniz var anlıyamıyorum.
 
Geri
Üst