admiral
New member
- Katılım
- 30 Haz 2006
- Mesajlar
- 12,510
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Fernando Muslera’yı birçok kişi gibi bende uzun zamandır takip ediyordum. Galatasaray’a geldikten sonra daha yakından takip edebilme fırsatı buldum. Şimdi de onunla ilgili değerlendirmeleri yapabilmek için temmuz ayına geri dönüp, hemen analizlere başlamak istiyorum.
2010-2011 sezonu Serie A ligi Lazio takımında 36 maçta forma giydi. Bu maçların 13’ünde kalesini gole kapatan bir kaleci olarak Uruguay milli takımı ile Copa America’da 6 maçta forma giymiştir. 2010-2011 sezonu biterken Fernando Muslera’nın oynadığı maç sayısı toplamda 42 idi.
24 Temmuz 2011 tarihinde Copa America finalinde oynadıktan sonra sezonun yorgunluğunu üzerinden atamadan 8 Ağustos’ta Galatasaray’la birlikte ilk antrenmanına çıkan bir kalecinin, zihinsel ve fizyolojik yenilenme sürecini tamamlamamış olması, hatta takımla birlikte uyumu sağlayacağı yeterli hazırlık maçında oynayamamasının etkisiyle ilk haftalarda ki gerçek performansını gösterememesi kaçınılmaz oldu.
İlk hazırlık maçını 17 Ağustos’ta Olympiakos’a karşı oynarken, ilk resmi maçına da 11 Eylül 2011 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Spor’a karşı çıkmıştır.
Galatasaray’la birlikte Spor Toto ligindeki 29 maçın 27’sinde 90 dakika forma giyerken, Karabük maçında kırmızı kart görerek oyundan ihraç edilmiş bir sonraki hafta da cezalı olduğu için oynayamamıştır. Oynadığı 27 maçın 13’ünde kalesini gole kapatırken, 9 maçta da sadece 1’er gol yemiştir. Şu an bir önceki sezonun ( Serie A liginde ) gol yemediği maç sayısı başarısını takımıyla birlikte yakalamıştır.
Bende Fernando Muslera’nın tüm oynadığı maçlarda içinde bulunduğu pozisyonları kaleci tekniği açısından analiz ederek sizlere aktarmak istedim.
Oynadığı maçlarda Muslera’yı ön plana çıkaran özelliklerden başlamak istiyorum.
Öncelikle bu maçlardaki izlenimlerim çok iyi pozisyon takibi ve pozisyon alma tekniğine sahip, hiçbir zaman tek ayak üzerinde yakalanmıyor. Kısa mesafedeki toplarda topun pozisyonuna göre gol açısını kapatma tekniği çok başarılı. Yine iyi bir kalecide olması gereken yakından vurulan toplara reaksiyon gösterme özelliği oldukça iyi, bu özellik sayesinde çok fazla sayıda topun gol olmasını önlemiş olduğunu da görmekteyiz. Bu özelliklerinin dışında tek el top çelmelerde mutlaka pozisyonu bitiriyor olması ile öne çıkmaktadır.
Belli ki genç takımlardaki kaleci eğitiminde tek elle top çelme tekniği Muslera’ya çok iyi çalıştırılmış ve bu özellik de iyi gelişmiş…
Bir maç içerisinde çok fazla tekrarlanan bu özellikler, kalecinin iyi performans gösterebilmesi için çok önemli etkenlerdir.
Bunun yanında psikolojik olarak güçlü bir yapıya ve çok uyumlu bir kişiliğe sahip olduğu görülmektedir. Bu yüzden takım arkadaşlarının sevgisini kazanmış hatta en iyi arkadaşı da Ufuk olduğu söylenmektedir.
Bu başarıda, takımdaşlığı oluşturan teknik ekibin yanında oynamayan kalecilerle Muslera’nın arasındaki uyumu destekleyen kişinin de kaleci antrenörü olduğunu da bilmek gerekir.
Peki Muslera’nın eksik yönü yok mu ?
Her kalecinin olduğu gibi Muslera’nın da eksi yönleri var. Bunları değerlendirecek olursak;
Birinci sıraya bir çok kalecinin eksiği olan çift elle topu kontrol edebilme ve çift elle plonjon yapabilme tekniğini koyabiliriz. Aslında buna alt yapılardaki eksik eğitim planlamasının bir ürünü olarak ortaya çıkan sonuç diyebiliriz. Az önce söylediğim tek elle topu çelme becerisini geliştirmiş alt yapı kaleci çalışmalarını yürüten antrenörlerinin, top tutmaya yönelik becerisini geliştiremediklerini görmekteyiz.
Muslera topu tutmak için gittiği birçok pozisyonda topu sektiriyor ve tutma düşüncesinden dolayı seken topta kısa mesafede kalıp ikinci bir pozisyon tehlikesi yaratabiliyor.
Muslera bu kaleci tekniğindeki eksikliğini; her iki İBB ve Gaziantep maçlarının yanı sıra Karabük, Beşiktaş, Kayseri ve Sivas’la oynanan maçlarda da tekrarladığını görmekteyiz.
Bir diğer eksikliği ise derinlik algısı…
Galatasaray takımının önde oynamasıyla ( Savunmasını orta çizgiye yaklaştırarak ) birlikte savunma arkasına atılabilecek toplarda kaleci ile savunma arasındaki mesafenin fazla olması bu hatanın yapılmasını artırıyor. Hele de kalecinin iletişim problemi varsa bu eksiklik ciddi bir problem haline gelebilmektedir.
Muslera Karabük maçında kırmızı kart görerek, Mersin maçında da penaltı yaptırarak bu eksikliğini göstermiş, bu maçların dışında Gaziantep, Samsun, Kayseri ve Beşiktaş’a karşı tekrarlamaya devam etmiştir.
Bu özellik ceza sahası içinde ayakta kalamadığı durumlarda penaltı yapabilecek iken, ceza sahası dışında kırmızı kart ve gole sebep olabilmektedir.
Bu türde eksikleri giderebilmenin yolu daha çok özel antrenmanlar yapmaktır. (Bireysel ve savunma oyuncuları ile birlikte geliştireceği pozisyon çözümünü daha çok çalışmalı ).Bu uygulamaların da mutlaka yaptırılmakta olduğunu düşünüyorum. Antrenmanın oyun içinde karşılığını bulmak da zaman alacaktır.
Eğer planlanan antrenmanlar oyun formunda (fonksiyonel) değil ise istenilen özellikleri de geliştirmeyecektir.
Son olarak konuyu farklı bir açıdan anlatmak istiyorum.
Lise ve üniversite eğitimi alanlar hatırlarlar. Bir öğrenci yoğun sınav temposunda bazen sorumlu olduğu tüm konulara çalışamaz ve bu şekilde de sınavlara girmek zorunda kalır. Eğer sınavlarda, çalıştığı bölümlerden sorular çıkarsa yüksek notlar alarak başarılı olur. Bazen de öğrenmekte eksik bıraktığı konulardan sorular gelirse başarısızlık kaçınılmaz olur.
Kalecilerde de bunu ‘’gününde olmak’’ diye adlandırabiliriz…
Muslera’da alt yapısında 10 bölümün 7’sine iyi çalıştırılmış bir öğrenci. Eksik olan ve zamanında çalıştırılmadığı o bölümlerden soru çıkmadığı sürece ya da bu eksikleri çalışıldığında daha çok başarılı maçlar çıkartmaya devam edecektir.
BAŞARILAR MUSLERA
2010-2011 sezonu Serie A ligi Lazio takımında 36 maçta forma giydi. Bu maçların 13’ünde kalesini gole kapatan bir kaleci olarak Uruguay milli takımı ile Copa America’da 6 maçta forma giymiştir. 2010-2011 sezonu biterken Fernando Muslera’nın oynadığı maç sayısı toplamda 42 idi.
24 Temmuz 2011 tarihinde Copa America finalinde oynadıktan sonra sezonun yorgunluğunu üzerinden atamadan 8 Ağustos’ta Galatasaray’la birlikte ilk antrenmanına çıkan bir kalecinin, zihinsel ve fizyolojik yenilenme sürecini tamamlamamış olması, hatta takımla birlikte uyumu sağlayacağı yeterli hazırlık maçında oynayamamasının etkisiyle ilk haftalarda ki gerçek performansını gösterememesi kaçınılmaz oldu.
İlk hazırlık maçını 17 Ağustos’ta Olympiakos’a karşı oynarken, ilk resmi maçına da 11 Eylül 2011 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Spor’a karşı çıkmıştır.
Galatasaray’la birlikte Spor Toto ligindeki 29 maçın 27’sinde 90 dakika forma giyerken, Karabük maçında kırmızı kart görerek oyundan ihraç edilmiş bir sonraki hafta da cezalı olduğu için oynayamamıştır. Oynadığı 27 maçın 13’ünde kalesini gole kapatırken, 9 maçta da sadece 1’er gol yemiştir. Şu an bir önceki sezonun ( Serie A liginde ) gol yemediği maç sayısı başarısını takımıyla birlikte yakalamıştır.
Bende Fernando Muslera’nın tüm oynadığı maçlarda içinde bulunduğu pozisyonları kaleci tekniği açısından analiz ederek sizlere aktarmak istedim.
Oynadığı maçlarda Muslera’yı ön plana çıkaran özelliklerden başlamak istiyorum.
Öncelikle bu maçlardaki izlenimlerim çok iyi pozisyon takibi ve pozisyon alma tekniğine sahip, hiçbir zaman tek ayak üzerinde yakalanmıyor. Kısa mesafedeki toplarda topun pozisyonuna göre gol açısını kapatma tekniği çok başarılı. Yine iyi bir kalecide olması gereken yakından vurulan toplara reaksiyon gösterme özelliği oldukça iyi, bu özellik sayesinde çok fazla sayıda topun gol olmasını önlemiş olduğunu da görmekteyiz. Bu özelliklerinin dışında tek el top çelmelerde mutlaka pozisyonu bitiriyor olması ile öne çıkmaktadır.
Belli ki genç takımlardaki kaleci eğitiminde tek elle top çelme tekniği Muslera’ya çok iyi çalıştırılmış ve bu özellik de iyi gelişmiş…
Bir maç içerisinde çok fazla tekrarlanan bu özellikler, kalecinin iyi performans gösterebilmesi için çok önemli etkenlerdir.
Bunun yanında psikolojik olarak güçlü bir yapıya ve çok uyumlu bir kişiliğe sahip olduğu görülmektedir. Bu yüzden takım arkadaşlarının sevgisini kazanmış hatta en iyi arkadaşı da Ufuk olduğu söylenmektedir.
Bu başarıda, takımdaşlığı oluşturan teknik ekibin yanında oynamayan kalecilerle Muslera’nın arasındaki uyumu destekleyen kişinin de kaleci antrenörü olduğunu da bilmek gerekir.
Peki Muslera’nın eksik yönü yok mu ?
Her kalecinin olduğu gibi Muslera’nın da eksi yönleri var. Bunları değerlendirecek olursak;
Birinci sıraya bir çok kalecinin eksiği olan çift elle topu kontrol edebilme ve çift elle plonjon yapabilme tekniğini koyabiliriz. Aslında buna alt yapılardaki eksik eğitim planlamasının bir ürünü olarak ortaya çıkan sonuç diyebiliriz. Az önce söylediğim tek elle topu çelme becerisini geliştirmiş alt yapı kaleci çalışmalarını yürüten antrenörlerinin, top tutmaya yönelik becerisini geliştiremediklerini görmekteyiz.
Muslera topu tutmak için gittiği birçok pozisyonda topu sektiriyor ve tutma düşüncesinden dolayı seken topta kısa mesafede kalıp ikinci bir pozisyon tehlikesi yaratabiliyor.
Muslera bu kaleci tekniğindeki eksikliğini; her iki İBB ve Gaziantep maçlarının yanı sıra Karabük, Beşiktaş, Kayseri ve Sivas’la oynanan maçlarda da tekrarladığını görmekteyiz.
Bir diğer eksikliği ise derinlik algısı…
Galatasaray takımının önde oynamasıyla ( Savunmasını orta çizgiye yaklaştırarak ) birlikte savunma arkasına atılabilecek toplarda kaleci ile savunma arasındaki mesafenin fazla olması bu hatanın yapılmasını artırıyor. Hele de kalecinin iletişim problemi varsa bu eksiklik ciddi bir problem haline gelebilmektedir.
Muslera Karabük maçında kırmızı kart görerek, Mersin maçında da penaltı yaptırarak bu eksikliğini göstermiş, bu maçların dışında Gaziantep, Samsun, Kayseri ve Beşiktaş’a karşı tekrarlamaya devam etmiştir.
Bu özellik ceza sahası içinde ayakta kalamadığı durumlarda penaltı yapabilecek iken, ceza sahası dışında kırmızı kart ve gole sebep olabilmektedir.
Bu türde eksikleri giderebilmenin yolu daha çok özel antrenmanlar yapmaktır. (Bireysel ve savunma oyuncuları ile birlikte geliştireceği pozisyon çözümünü daha çok çalışmalı ).Bu uygulamaların da mutlaka yaptırılmakta olduğunu düşünüyorum. Antrenmanın oyun içinde karşılığını bulmak da zaman alacaktır.
Eğer planlanan antrenmanlar oyun formunda (fonksiyonel) değil ise istenilen özellikleri de geliştirmeyecektir.
Son olarak konuyu farklı bir açıdan anlatmak istiyorum.
Lise ve üniversite eğitimi alanlar hatırlarlar. Bir öğrenci yoğun sınav temposunda bazen sorumlu olduğu tüm konulara çalışamaz ve bu şekilde de sınavlara girmek zorunda kalır. Eğer sınavlarda, çalıştığı bölümlerden sorular çıkarsa yüksek notlar alarak başarılı olur. Bazen de öğrenmekte eksik bıraktığı konulardan sorular gelirse başarısızlık kaçınılmaz olur.
Kalecilerde de bunu ‘’gününde olmak’’ diye adlandırabiliriz…
Muslera’da alt yapısında 10 bölümün 7’sine iyi çalıştırılmış bir öğrenci. Eksik olan ve zamanında çalıştırılmadığı o bölümlerden soru çıkmadığı sürece ya da bu eksikleri çalışıldığında daha çok başarılı maçlar çıkartmaya devam edecektir.
BAŞARILAR MUSLERA