- Katılım
- 11 Mar 2008
- Mesajlar
- 20,694
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Disiplin müfettişi Bay Cornunun, Futbol Federasyonu ile Fenerbahçeyi birbirine düşüren ek savunmasını çekmesi, bazı çevreler tarafından UEFA geri adım attı diye yorumlandı.
Öyle ya, Başkan Vekili Lütfi Arıboğan ve Hukuk Müşaviri İlhan Helvacıya dayanarak hazırlanan ifade geçerliliğini yitiriyorsa, Fenerbahçenin, Şampiyonlar Liginden çıkarılma gerekçeleri de ortadan kalkmış sayılmalıydı.
Lakin, sarı-lacivertli kulübü, CASda temsil eden hukuk ekibi de dahil, konuyla yakından ilgilenenler, UEFAnın daha sert bir tutum içine girdiğinin farkındalar. Ve sanıldığı gibi Cornu hamlesi hiç de Fenerbahçenin lehine gelişme değil.
UEFA tazminat davasında elini güçlendirmek için TFFnin de tepkisini göz önüne alarak ek savunmayı geri çekerken, çok önemli bir girişimde bulundu. 12 Aralıkta Futbol Federasyonundan istediği savcılık iddianamesinin tercümesini bizzat yaptırarak, CASdaki tazminat davasına en güçlü delil olarak sundu.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Bir anlamda Pierre Cornunun raporunda yazdıklarından daha ciddi bir durum var dedi ve Fenerbahçenin, Şampiyonlar Liginden çıkarılması kararında elini kuvvetlendirdi.
Peki bu noktaya nasıl ve neden gelindi?
Kabul etsek de, karşı çıksak da, UEFA Başkanı Platini, 45 milyon euroluk davayı duyduktan sonra Fenerbahçeyi fena halde kafaya taktı. Bunu, Futbol Federasyonu yetkililerine de, dolaylı yoldan sarı-lacivertli kulübe de iletti.
Davayı kaybetmenin maddi bilançosu bir yana, yitireceği prestij ve bir daha o makamda olamama endişesi Platiniyi adeta çıldırttı.
Hatta öyle ileri gitti ki Fransız Başkan, davanın geri çekilmesini ve Fenerbahçeden bir süre Avrupa kupalarına katılmaması yolunda taahüt vermesini istedi. Fenerbahçe açısından Evet şike yaptık anlamına gelecek ve kabul edilmesi mümkün olmayan bu teklife hayır denince de, ipler tam anlamıyla koptu.
Tüm kozlar masaya konacak
CAStaki davanın tarihi kesinleşmemiş olmakla birlikte, büyük olasılıkla şubat ayının ortalarında UEFA ve Fenerbahçenin hukukçuları, seçilmiş üç hakem karşısında ellerindeki tüm kozları masaya koyacaklar.
Şu anki tablo Fenerbahçe açısından çok iç açıcı değil. O gün kullanacakları argümanlar UEFAnın sunduğu belge ve bilgilerin önüne geçemez ise, Fenerbahçenin haklılığını ispatlaması zor.
Ya Fenerbahçe davayı kazanamazsa? Bunun ağır bir bedele mal olacağı kesin.
Disiplin soruşturmasını başlatmak için CAStan çıkacak kararı bekleyen UEFA, bu kez aynı iddianame ve Etik Kurulu raporunu delil olarak kendi hukukçularına pas edecek!
CASta haklılığını kanıtlayamamış bir kulübün UEFAnın elinden kurtulması mümkün mü?
Bir yanda tarafsızlığına inanılan üç CAS hakemi, öte yanda atanmış Disiplin Komitesi!
Şu bir gerçek; Türkiye ve Türk futbolu açısından son derece önemli bir süreç başlıyor.
Ülkenin Başbakanı da gelişmeleri kaygıyla takip ediyor.
Çünkü İstanbuldaki Recep Tayyip Erdoğan- Şenes Erzik -Mehmet Ali Aydınlar buluşması rutin bir geçmiş olsun ziyaretinden çok daha fazla anlam taşıyor.
Sayın Başbakanın, UEFA Birinci Başkan Vekili Şenes Erzikden aldığı bilgilerin ne kadar ciddi olduğu konuşuluyor.
Doğrulanmasa da Fenerbahçe ve UEFA yetkilileri arasında geçen hafta yapıldığı ileri sürülen, ancak sonuçsuz kalan görüşmelerin başlatılmasının ardında, Dolmabahçe tavsiyeleri yatıyor.
Fenerbahçenin, CASta kazanma şansı yok mu?
Var elbette. O zaman Fenerbahçe, UEFA Başkanını koltuğundan eden ilk kulüp olarak tarihe geçer ki, sevinmeyen taş olur!
Ah şu tapelerin gözü kör olsun
Şike ve teşvik soruşturmasının en ilgi çekici yanı mahkemeye kanıt olarak sunulan tapeler.
Soruşturmadaki gizlilik kararı kalktıktan sonra herkesin ulaşabileceği telefon konuşmaları, şimdiden pekçok kişiyi birbirine düşman etmiş durumda.
Düne kadar kader birliği yapmış, kol kola gezmiş insanlar bugün birbirlerinin yüzüne bakmıyor.Yolda karşılaşsa selam vermiyor. Veya falancanın adı geçtiğinde, okkalı bir küfür de o ediyor.
Neden?
Yalan, iki yüzlülük, menfaat ilişkileri iç içe geçmiş de ondan.
Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar da aynı dertten muzdaripmiş. Seçim öncesi yanına aldığı iki yardımcısından biri ile şimdilerde hiç görüşmüyormuş. Hatta daha ileri gidip, Ben burada olduğum sürece o şahıs yönetim kurulu toplantılarına bile katılamaz diyormuş.
Ama büyük konuşmamak gerek!
Eee, futbol dünyası dediğimiz böyle bir şey işte. Kimin dost, kimin karşı safta olduğunu anlamak kolay değil.
Anladığında ise çok geç oluyor bazen!
Koyun can, kasap et derdinde
Bu ülkede daha ne ile suçlandığını bilmeyen yüzlerce insan cezaevlerinde yatıyor.
Tek beklentileri adil ve hızlı bir yargılama. Şikayetleri ise ortak; tutukluluk hali cezaya dönüşmesin.
3 Temmuzdan bu yana şike ve teşvik soruşturması kapsamında özgürlükleri kısıtlananlar için de durum farklı değil.
Onlarca futbol adamı önce poliste, sonra savcıda, ardından hakim karşısında ifade verdi. Bir kısmı serbest bırakıldı, diğerleri demir parmaklıklar ardına kondu.
Özgürlükleri kısıtlananlar, tam yedi aydır hakim karşısına çıkıp savunma yapacakları günü bekliyorlar.
Dışarıda ise tam bir kargaşa ortama hakim. Hani derler ya koyun can, kasap et derdinde diye. Aynen öyle.
Amaç Türk futbolunu kurtarmak filan değil. Hedef, her dem şikayet ettikleri sistemin devamını sağlamak.
Ne demek bir defaya mahsus küme düşmenin kaldırılması?
Çok açık; ortada bir suç var, lakin biz bunu görmezden gelelim, pisliği halının altına süpürelim.
Hadi onu da yaptınız, bir defaya mahsus küme düşme cezasını kaldırdınız. Ya da 58. maddeyi değiştirip başından beri savunduğumuz kademeli ceza sistemini getirdiniz.
Peki tüm bu çabalar şike yapıldığı, teşvik verildiği gerçeğini değiştirecek mi?
İnsanlar futbolun temiz olduğuna ve öyle kalacağına inanacak mı?
Yarın yine benzer dolapların dönmeyeceğinin garantisini kim verecek?
Hırsı aklının önüne geçen yönetici profili var olduğu sürece, kimse veremeyecek.
Bakın etrafınıza, o kadar çoklar ki!
Cemal Ersen - Fener UEFAâyı mat ederse - Milliyet.com.tr
Öyle ya, Başkan Vekili Lütfi Arıboğan ve Hukuk Müşaviri İlhan Helvacıya dayanarak hazırlanan ifade geçerliliğini yitiriyorsa, Fenerbahçenin, Şampiyonlar Liginden çıkarılma gerekçeleri de ortadan kalkmış sayılmalıydı.
Lakin, sarı-lacivertli kulübü, CASda temsil eden hukuk ekibi de dahil, konuyla yakından ilgilenenler, UEFAnın daha sert bir tutum içine girdiğinin farkındalar. Ve sanıldığı gibi Cornu hamlesi hiç de Fenerbahçenin lehine gelişme değil.
UEFA tazminat davasında elini güçlendirmek için TFFnin de tepkisini göz önüne alarak ek savunmayı geri çekerken, çok önemli bir girişimde bulundu. 12 Aralıkta Futbol Federasyonundan istediği savcılık iddianamesinin tercümesini bizzat yaptırarak, CASdaki tazminat davasına en güçlü delil olarak sundu.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Bir anlamda Pierre Cornunun raporunda yazdıklarından daha ciddi bir durum var dedi ve Fenerbahçenin, Şampiyonlar Liginden çıkarılması kararında elini kuvvetlendirdi.
Peki bu noktaya nasıl ve neden gelindi?
Kabul etsek de, karşı çıksak da, UEFA Başkanı Platini, 45 milyon euroluk davayı duyduktan sonra Fenerbahçeyi fena halde kafaya taktı. Bunu, Futbol Federasyonu yetkililerine de, dolaylı yoldan sarı-lacivertli kulübe de iletti.
Davayı kaybetmenin maddi bilançosu bir yana, yitireceği prestij ve bir daha o makamda olamama endişesi Platiniyi adeta çıldırttı.
Hatta öyle ileri gitti ki Fransız Başkan, davanın geri çekilmesini ve Fenerbahçeden bir süre Avrupa kupalarına katılmaması yolunda taahüt vermesini istedi. Fenerbahçe açısından Evet şike yaptık anlamına gelecek ve kabul edilmesi mümkün olmayan bu teklife hayır denince de, ipler tam anlamıyla koptu.
Tüm kozlar masaya konacak
CAStaki davanın tarihi kesinleşmemiş olmakla birlikte, büyük olasılıkla şubat ayının ortalarında UEFA ve Fenerbahçenin hukukçuları, seçilmiş üç hakem karşısında ellerindeki tüm kozları masaya koyacaklar.
Şu anki tablo Fenerbahçe açısından çok iç açıcı değil. O gün kullanacakları argümanlar UEFAnın sunduğu belge ve bilgilerin önüne geçemez ise, Fenerbahçenin haklılığını ispatlaması zor.
Ya Fenerbahçe davayı kazanamazsa? Bunun ağır bir bedele mal olacağı kesin.
Disiplin soruşturmasını başlatmak için CAStan çıkacak kararı bekleyen UEFA, bu kez aynı iddianame ve Etik Kurulu raporunu delil olarak kendi hukukçularına pas edecek!
CASta haklılığını kanıtlayamamış bir kulübün UEFAnın elinden kurtulması mümkün mü?
Bir yanda tarafsızlığına inanılan üç CAS hakemi, öte yanda atanmış Disiplin Komitesi!
Şu bir gerçek; Türkiye ve Türk futbolu açısından son derece önemli bir süreç başlıyor.
Ülkenin Başbakanı da gelişmeleri kaygıyla takip ediyor.
Çünkü İstanbuldaki Recep Tayyip Erdoğan- Şenes Erzik -Mehmet Ali Aydınlar buluşması rutin bir geçmiş olsun ziyaretinden çok daha fazla anlam taşıyor.
Sayın Başbakanın, UEFA Birinci Başkan Vekili Şenes Erzikden aldığı bilgilerin ne kadar ciddi olduğu konuşuluyor.
Doğrulanmasa da Fenerbahçe ve UEFA yetkilileri arasında geçen hafta yapıldığı ileri sürülen, ancak sonuçsuz kalan görüşmelerin başlatılmasının ardında, Dolmabahçe tavsiyeleri yatıyor.
Fenerbahçenin, CASta kazanma şansı yok mu?
Var elbette. O zaman Fenerbahçe, UEFA Başkanını koltuğundan eden ilk kulüp olarak tarihe geçer ki, sevinmeyen taş olur!
Ah şu tapelerin gözü kör olsun
Şike ve teşvik soruşturmasının en ilgi çekici yanı mahkemeye kanıt olarak sunulan tapeler.
Soruşturmadaki gizlilik kararı kalktıktan sonra herkesin ulaşabileceği telefon konuşmaları, şimdiden pekçok kişiyi birbirine düşman etmiş durumda.
Düne kadar kader birliği yapmış, kol kola gezmiş insanlar bugün birbirlerinin yüzüne bakmıyor.Yolda karşılaşsa selam vermiyor. Veya falancanın adı geçtiğinde, okkalı bir küfür de o ediyor.
Neden?
Yalan, iki yüzlülük, menfaat ilişkileri iç içe geçmiş de ondan.
Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar da aynı dertten muzdaripmiş. Seçim öncesi yanına aldığı iki yardımcısından biri ile şimdilerde hiç görüşmüyormuş. Hatta daha ileri gidip, Ben burada olduğum sürece o şahıs yönetim kurulu toplantılarına bile katılamaz diyormuş.
Ama büyük konuşmamak gerek!
Eee, futbol dünyası dediğimiz böyle bir şey işte. Kimin dost, kimin karşı safta olduğunu anlamak kolay değil.
Anladığında ise çok geç oluyor bazen!
Koyun can, kasap et derdinde
Bu ülkede daha ne ile suçlandığını bilmeyen yüzlerce insan cezaevlerinde yatıyor.
Tek beklentileri adil ve hızlı bir yargılama. Şikayetleri ise ortak; tutukluluk hali cezaya dönüşmesin.
3 Temmuzdan bu yana şike ve teşvik soruşturması kapsamında özgürlükleri kısıtlananlar için de durum farklı değil.
Onlarca futbol adamı önce poliste, sonra savcıda, ardından hakim karşısında ifade verdi. Bir kısmı serbest bırakıldı, diğerleri demir parmaklıklar ardına kondu.
Özgürlükleri kısıtlananlar, tam yedi aydır hakim karşısına çıkıp savunma yapacakları günü bekliyorlar.
Dışarıda ise tam bir kargaşa ortama hakim. Hani derler ya koyun can, kasap et derdinde diye. Aynen öyle.
Amaç Türk futbolunu kurtarmak filan değil. Hedef, her dem şikayet ettikleri sistemin devamını sağlamak.
Ne demek bir defaya mahsus küme düşmenin kaldırılması?
Çok açık; ortada bir suç var, lakin biz bunu görmezden gelelim, pisliği halının altına süpürelim.
Hadi onu da yaptınız, bir defaya mahsus küme düşme cezasını kaldırdınız. Ya da 58. maddeyi değiştirip başından beri savunduğumuz kademeli ceza sistemini getirdiniz.
Peki tüm bu çabalar şike yapıldığı, teşvik verildiği gerçeğini değiştirecek mi?
İnsanlar futbolun temiz olduğuna ve öyle kalacağına inanacak mı?
Yarın yine benzer dolapların dönmeyeceğinin garantisini kim verecek?
Hırsı aklının önüne geçen yönetici profili var olduğu sürece, kimse veremeyecek.
Bakın etrafınıza, o kadar çoklar ki!
Cemal Ersen - Fener UEFAâyı mat ederse - Milliyet.com.tr