Fatih Sultan Mehmet'in Diri Diri Yaktiği Hurufiler

Newwave

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
17 Kas 2007
Mesajlar
12,976
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
World Of Hackhell


2e58qyf.png


Fatih Sultan Mehmet'in Diri Diri Yaktiği Hurufiler

İran taraflarında, 14. asırda "Hurufilik" denilen yepyeni bir mezhep doğdu. Temeli ses, harf ve sayı kavramlarına dayanan, yani Matrix filminin kurgusunu andıran Hurufilik kısa zamanda yayıldı ama âkıbeti kanla yahut ateşle noktalandı. Mezhebin kurucularının derileri yüzüldü, Fatih Sultan Mehmed zamanında da, binlercesi diri diri yakıldı. İşte, Da Vinci Şifresi'ne rahmet okutacak derecede sırlarla ve maceralarla dolu olan "İslam'ın tek, dünyanın da ilk Matrix'çi gizli mezhebi" Hurufiliğin kısa öyküsü....

Edirne'nin hemen dışındaki geniş çayırlarda, 1450'li yılların sonlarına doğru günlerce devam eden bir çabayla büyük, çok büyük ve birkaç bin kişiyi alabilecek devâsâ bir çukur kazıldı. Kazma işi nihayete erdikten sonra, çukuru bir ormanın hacminden daha fazla miktarda odunla ve çalı-çırpı ile doldurup odunları ateşe verdiler. Hararet, cehennemi hatırlatır gibiydi. Alevler göklere yükseldiğinde, askerler, ellerikolları bağlı binlerce kişiyi ite-kaka çukurun etrafına sürüklediler. İlk tekbiri, herkesin hürmet gösterdiği sarıklı, yaşlı bir zât getirdi. Bunu, çukurun etrafındaki askerlerin gerisinde durup olup biteni takip eden binlerce kişinin hep bir ağızdan getirdiği tekbirler ve ardarda sıralanan lânetler takip etti. Askerler, çukurun başına sürükledikleri elleri-kolları bağlı binlerce kişiyi bir anda alevlere atmaya başladılar. Diri diri ateşe fırlatılanların feryadları tekbirlere ve lânetlere karışıyor; kavrulanların mikdarı arttıkça çukura odun takviyesi yapılıyordu. Etrafı genzi yakan ve dayanılmaz bir yanık et kokusu sarmış, duman her tarafı bürümüştü. Ama, saatler boyu devam eden bu facia dinmeden, hiç kimse meydanı terketmedi; son kurbanın da kömürleşmesine kadar orada kaldılar ve diri diri kavrulanların ruhlarına lânet okuduktan sonra dağıldılar. Yakılanların suçları "Hurufi" olmaları, yani İslam tarihinin en esrarlı, en karmaşık ve en militan mezhebine mensup bulunmalarıydı. 16. asrın biyografi yazarı Taşköprüzâde Ebu'l-Hayr İsâmü'ddin Ahmed Efendi, "Şakâiku'n-Nu'mâniyye" isimli eserinde Hurufiler'in diri diri yakılmalarını anlatırken "Dalâlete düşenler, lâyık oldukları ateşe işte böyle kavuştular" diye yazacak; Hurufiler, Edirne'de 1450'li yılların sonlarında yedikleri bu darbeden sonra bellerini bir daha doğrultamayacak ve sır dolu bir grup olarak tarihe geçeceklerdi. Hurufi mezhebini, İran'da 1340 senesinde doğan Şihabüddin Fazlullah adında bir tasavvufçu kurdu. Fazlullah,kendisinden asırlar önce vârolan aşırı mezheplerin, özellikle de Batınililiğin etkisi altındaydı. Mezhebinin inanç temelini "harflerin ve sayıların kutsallığı" düşüncesi ile "ses" kavramı teşkil ediyordu. "Ses", Fazlullah'a göre her varlıkta mevcuttu; hattâ cansızlarda, meselâ taşlarda bile bu özellik vardı. İki taşın birbirine vurulması neticesinde işitilen ses, cansız maddelerin sahip oldukları bu özellikti.

DERİSİNİ YÜZDÜLER
Ses olgunlaştığı zaman "söz" olur, söz de harflerden meydana gelirdi, dolayısıyla herşeyin aslı "harf" idi ve her harfin belirli bir sayı değeri vardı. İşte, bu temelden yola çıkan Fazlullah'a göre İslamiyet ile ilgili bütün meseleler Arapça'nın 28, Farsça'nın da 32 harfiyle izah edilebilirdi. Herşey sayıda gizliydi, sayıların arasındaki ilişkiler vasıtasıyla Kur'an'ın yorumlanıp gizli sırların öğrenilmesi ve mutlak gerçeğe ulaşılması mümkündü. Hurufilik, İslam uleması tarafından ilk zamanlarında aşırı bir mezhep gibi görüldü ama Fazlullah'ın daha sonraları dünyanın, ahıretin velhasıl herşeyin temelinin kendisi olduğunu söylemesi ve "Ben, aslında Hazreti İsa'yım, dünyayı kurtaracak Mehdi, benim" demesi üzerine Hurufiler kâfir kabul edildiler. Bu sırada giderek daha fazla taraftar toplayan Hurufiler'in siyasi iktidarı ele geçirmeye kalkışmaları üzerine, Timur'un oğlu Mirânşah, 1394'te Fazlullah'ın kafasını kestirdi. Sonra derisini yüzdürdü, cesedini ip bağlatarak pazarda dolaştırdı, etini köpeklere yedirdi ve vücudundan kalan bütün ateşe attırdı. Fazlullah'ın idamına rağmen sayıları ve güçleri giderek artan Hurufiler hemen her yerde sıkı bir takibe uğradılar. Ele geçirilenlerin ya derileri yüzüldü, yahut yakıldılar; hayatta kalabilenler de, kurtuluşu Anadolu'ya geçmekte buldu. Hurufiler, Fatih Sultan Mehmed'in iktidar yıllarında sayıların ve harflerin cazibesiyle hükümdarı bile etkileyerek saraya sızmayı ve devlet işlerine müdahale etmeyi başardılar. Ama, devletin güçlü veziri Mahmud Paşa yine o devrin en güçlü din âlimlerinden Fahreddin-i Acemi'den "kâfir oldukları" gerekçesiyle Hurufiler'in canlarının alınması gerektiği yolunda bir fetva çıkartınca, Fatih'in söyleyecek sözü kalmadı. Neticede, Edirne'deki o büyük ateş yakıldı ve ateşin başında ilk tekbiri de Fahreddin-i Acemi getirdi. Ayrıntılarını yıllar önce rahmetli Abdülbaki Gölpınarlı'nın ortaya çıkardığı bu gizli mezhebin inançlarına bugün artık sadece tarih kitaplarında rastlanıyor. Siyasetin yanısıra kültür ve sanat çevrelerini de asırlar boyunca etkilemiş olan bu akımı artık bir mezhep yahut din değil, kültür kaynağı olarak kabul edenler ve sistemin temelinde vârolan "ebced" ile "cifir" meselelerine alâka duyanlar bugün hâlâ mevcut.


Temeli ses, harf ve sayı kavramlarına dayanan "Hurufilik", Arapça "harf" sözünün çoğulu olan "huruf" kelimesinden gelir ve "harflerle ilgili" demektir. Hurufiliğin kurucusu olan Fazlullah, mezhebinin kurallarını Farsça olarak kaleme aldığı ve "Câvidannâme" ismini verdiği kitabında ayrıntılarıyla ama sembollerle dolu bir şekilde anlatır. Mutlak gerçeği ruyasında gördüğünü iddia eder, sisteminin temelini Arapça'nın 28 harfine Farsça'ya mahsus dört harfin ilâvesiyle ve bu harfler arasındaki matematik ilişkiler vasıtasıyla geliştirir. Fazlullah'ın sistemi, en basit ifadesiyle şöyledir: İnsanın yüzünde yedi adet "hat" vardır ve bunlar iki kaş, dört kirpik ve saçtır. Doğumla vârolan bu özellikler, "anne hatları"dır. Erkeklerde "baba hatları" denilen ve ergenlik çağında ortaya çıkan bıyık, sakal, burun hattı ve dudak altı çizgisi de on dört adettir. Toplamı 14 olan bu hatlar, çıktıkları yerlerin de ilâvesiyle 28'e, saçın ve dudak altındaki hatların da ikiye ayrılmasıyla 32'ye yükselir. 28 sayısı Arapça olan Kur'an'ın, 32 de Farsça Câvidannâme'nin yazılışında kullanılan harflerin sayısıdır. Fazlullah, temeli bu basit hesaba dayanan Câvidannâme'sinde daha sonra değişik matematik hesaplamalar yaparak dinle ilgili yeni kurallar koyacak ve aynı hesaplama biçimleriyle kâinatın geleceğinden sözedecektir. Bütün bu bilgilerin yazılı olduğu Câvidannâme'nin nüshaları asırlar boyunca defalarca imha edildi ama çok sayıda nüshası bugüne kalmayı başardı. Farsça'ya âşina iseniz ve Hurufi sembolleri konusunda bilginiz varsa, şimdi elyazması kitaplıklarımızda muhafaza edilen bu son derece enteresan eseri incelediğiniz takdirde İslam'ın matrixçi gizli mezhebinin sırlarına daha derinden vâkıf olabilirsiniz.

Kaynak

MURAT BARDAKCI..

BU BİLGİLERİ KİTABINDA YAZAR PROF EMRE KONGAR KULLANMIŞTIR

 
Günümüzdede böle saçma hesaplarla insanların kafasını çelmeye çalışan insanlar mevcut zaten.Ama bi gerçeği atlıyolar 'Gaybı yalnızca ALLAH bilir'
 
konu ilginç ve uzamanları da varr belli,ama sapıklığıda aşikar.mutlak ilim sahibi olan ALLAH KURANI VE MUHTEVİYATI en iyisiyle bilendir,bilinmesini istediği şeyleri zaten rasülüne bildirmişitr. bundan sonrası için zorlama matematik hesaplarla işin güya deşilmesini amaçlayanlar murat ve hikmetten uzak olanlardır.konuyla alakası olmasada aynı ekolün uzantıları medyumlarda cifirci ve falcılarda görülmekle birlikte,TÜRKİYEDE bir dönem moda olan ve başını cenk KORAYIN çektiği 19 MUCİZEcileri de bu işin farklı varyasyoncuları olarak akılda kalmıştı.19 sayısından üretme zorlama fikirlerle samsun çıkarması ATAnın doğumu gibi şeylere ulaşılmaya çalışıldı sonra şarkıcı çelikte bunlara bulaştı sanırım sonradan gördükki moon cu lukta işin içinde..kökü dışarda bir hezeyan olarak tanımlamak mümkün..vampir ve şeytan filmlerindeki argüman gibi korkudan altına eden gavur şeytana her filmde haç gösterir ama bir işede yaramaz sonra papaz özel ilimle vampir yada şeytanı alt eder. bu işin köküde israiliyat denen sapmalar ve yozlaştırmalardır..sanırım ilgisi olanlar bişey yazabilir..
 
Konu ilginç ilginç olduğu kadarda eleştirel ve kültürel anlamda tartışılması gereken doneleride içinde barındıryor ve islam , insan ve osmanlı tarihimizde yaşanılanlara farklı bir bakış açısı ile yaklaşmış yapılanlar doğrumuydu neden yapıldı ? gibi soruları sormaktan kendimi alamadım açıkcası dokusu farklı bir konu daha önce çok araştırmadığım uzak osmanlı tarihinin çok fazla bilinmeyen belkide çok konuşulmayan yönleri irdelenmiş ilginç geldi açıkcası.
 
insanın akLını kayba uğratanLarın cezası da kayıp oLmaktır bence..
Komutan iyi hükmetmiş,yaptığı herşey adına ona sadık oLan biriyim.. (F.S.M)
 
Ben şu şekilde düşünüyorum.Asıl önemli olan Kuran-ı Kerim i anlamaktır.Tabiki Kuran ı kerim belli bir ahenge ve bütünlüğe sahiptir ve hala bilemediğimiz birçok hikmeti vardır. Ama mesela ebced hesabı ile gelecek ten haber alma adına birşeyler yapılmasına karşıyım bunu yapmakla.Kuran-ı Kerim den asıl öğrenilmek istenilenden uzaklaşıyoruz.Yani sonuçta hak kitap olan Kuran-ı Kerimden batıl bişeyler çıkarmaya çalışılıyor.
jarni17 nick li arkadaşımında yorumunda belittiği gibi ''Gaybı yalnızca Allah bilir''
 
Haklısınız kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'i okuyarak özümseyerek anlayarak bir çok bilgi hazinesine ulaşabiliriz farklı yöntemlere gerek yok her şey Cenab-ı Allah tarafından bizlere yol göstermesi için Kuran-ı Kerim de bahşedilmiş önemli olan doğru yu bulabilmektir ve elbette Gatbı yalnızca Cenab-ı Allah bilir katılıyorum.
 
Öyle bir başlık atmışınki sanki Fatih Sultan Mehmet yakmış hurufileri.Ayrıca iyide yapmışlar.

Yanlış bir mezhep oluşmuş ve insanlar saptırılmaya çalışılmış..Ve bu sorunada güzel bir çözüm bulunmuş.Ayrıca bu çözümü bulan FSM değil.


Ya bu Murat Bardakçı'nın tarih ile ilgili söylediklerini ciddiye almıyorum.Ya adam öyle bir ciddiyetsizlikle,abartarak,saptırarak anlatıyorki olayları, hiç yoktan gerçek dışı tarih oluşuyor birden..Gitsin müzik dersi versin insanlara..Tarihi anlatıcak son kişilerden biridir.
 
fatih yakmamış ki yazı da kendisi de söylüyor bunu sadrazam halletmiş herşeyi
 
Geri
Üst