biosx
New member
Farklı kararlarla hukuk skandalı
Altı yıl önce bir baskında ele geçirildiği öne sürülen diskette adı geçenlere 5 ayrı kentte dava açıldı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi, 1 Nisan 2004’teki operasyon çerçevesinde, kimi derneklerle Ekmek ve Adalet dergisi ile bazı adreslere baskın yaptı. Hakkında arama kararı olmadığı iddia edilen Yılmaz Yayıncılık’taki aramada bir disket bulundu.
Polise göre, Metin Yavuz adlı şüpheliye ait diskette, DHKP/C’nin kimi bölgelerdeki legal alan yapılanmasına dair notlar vardı. Bu notlar uyarınca değişik illerde operasyon yapıldı. Fakat bir çelişki vardı: Disket dökümü 4 Nisan 2004’te yapıldığı halde diğer illerdeki operasyonlar İstanbul’dakiyle eşzamanlı olarak, 1 Nisan’daydı.
Beş ilde dava
Operasyon sonrasında İstanbul, Ankara, Erzurum, Adana ve İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) davalar açıldı. Bitmeyen tek dava, operasyonun merkezi İstanbul’da, 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde halen görülen ve 100’ü aşkın sanığın yargılandığı dava oldu. Metin Yavuz dahil sanıklar tutuksuz yargılanıyor.
Fakat diğer davalar sonuçlandı. DGM’lerin yerine kurulan Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi altı sanık hakkında açılan davayı 19 Ekim 2004’teki ikinci duruşmada bitirdi. Tüm sanıklar beraat etti. Kararda, Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği’nin DHKP/C ile ilişkilendirilmesinde delil olmadığı belirtildi.
Adana 6. Ağır Ceza’daki sekiz sanıklı dava, 18 Nisan 2006’da bitti. ‘Sanıkların iddianamedeki olaylara katıldıklarına dair başka deliller bulunmadığı’ndan beraat verildi.
İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen beş sanıklı dava ise 8 Haziran 2006’da sona erdi. Mahkeme, sanıklardan üçüne beraat, ikisine ceza verdi. Beraat eden üç sanık hakkında yalnızca CD’ler ve CD’lerdeki suçlamalar yer alıyordu. Kararda; bu kuruluşlarda çalışmanın örgüt üyeliği diye yorumlanamayacağı vurgulandı.
Ankara’dan 3 yıl hapis
Samsunlu öğrencilerin ve dernek üyelerinin yargılandığı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 18 sanıklı dava ise deliler aynı olmasına, yani elde disket çözümünden farklı delil bulunmamasına rağmen cezayla bitti. 2 sanık hakkında ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla 6 yıl 3 ay, 8 sanık hakkında da ‘örgüte yardım’ iddiasıyla 3 yıl 9 ay hapis verildi.
Bu sanıklar arasında; 2004’te 19 Mayıs Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü’nde okumuş 32 yaşındaki Nazire Ayata Civelek ve Tıp Fakültesi’nden mezun 28 yaşındaki Serpil Aslan Düzgün ile eşi Savaş Düzgün de vardı.
İddianamede, soyadı belirtilemeyen bir ‘Nazire’nin Samsun Temel Haklar Derneği adına konser ve sosyal faaliyet düzenlediği, derneğin ‘sözde’ kadın komisyonu sorumlusu olduğu kaydediliyordu. Savcılık, çıktılarda soyismi belirtilmediği halde ‘Nazire’nin, Nazire Ayata Civelek olduğunda karar kıldı. Ancak Nazire Ayata Civelek, Temel Haklar Derneği üyesi değildi. Disketin dışında Ayata için gösterilen kanıt, TAYAD adına bildiri dağıtması ve ölüm orucunda ölen Özlem Türk’ü anma gösterildi.
Serpil Aslan Düzgün hakkında da bir sol görüşlünün temsili cenazesine katılması ve Çarşambalı liseli öğrencilere eğitim vermesi yan delil sayıldı. Eşi Savaş Düzgün içinse disketin yanı sıra, üç mezar anmasında hazır bulunması ve bir basın açıklamasına katılması delil kabul edildi.
Yargılama esnasında, disketlerin elde ediliş ve çözüm biçimine, tek başına delil sayılamayacağına ilişkin bilirkişi görüşleri ve yargı kararları sunulduysa da 15 Ocak 2008’de ceza verildi. Karar temyize götürüldü. Yargıtay Savcısı Eray Utku, 30 Haziran 2008’de, Nazire Ayata Civelek, Serpil Aslan ve Savaş Düzgün’ün de aralarında olduğu sekiz sanık hakkındaki ceza kararının gözden geçirilmesini istedi. Fakat Yargıtay 9. Ceza Dairesi 14 Haziran 2010’da kararı onadı.
İki aile dağıldı
Nazire Ayata Civelek, bu tarihler arasında memleketi Rize’de öğretmenliğe başlamıştı. Eşi Yaşar Civelek ise Fındıklı’da kivi tarımıyla uğraşıyordu. 18 aylık bir bebekleri vardı. Nazire Ayata Cilevek’in üniversitede ev arkadaşı olan Serpil Aslan Düzgün ile eşi Savaş Düzgün ise Kastamonu’da yaşıyorlardı. Serpil Aslan Düzgün muayenehane açmıştı. Sekiz aylık kızları vardı.
Geçen ekim ayında infaz kararı ellerine ulaştı. Civelek ve Düzgün çifti, 28 Ekim 2010’da, kucaklarında çocukları ile İstanbul Başsavcılığı’na teslim oldu. İki eski ev arkadaşı, Nazire ve Serpil, Bakırköy Kadın Tutukevi’ne konuldu. Şanal Deniz ile Derya Devrim de annelerinde kalacaklardı. Savaş Düzgün ise eşini cezaevine uğurladıktan sonra memleketi Samsun’a dönüp teslim oldu. O da şimdi Terme Cezaevi’nde...
Tek umut bozma olasılığı
Geriye tek Nazire Ayata Civelek’in eşi Yaşar kaldı. Aynı delillerle sadece bir davada ceza çıkmasını anlayamıyor. Tek umudu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in kamu yararına bozma hakkını kullanma olasılığı...
Hukukçu görüşü: Açık hukuksuzluk
Avukat Kemal Aytaç, bir disketten farklı kararları şöyle değerlendirdi: “Yargının mevcut kurallara bağlı olmaktan ziyade kendi niyetiyle değerlendirme yaptığını gösteriyor. Elbette yargıçların takdir hakkı var ama takdir hakkı delillerin ötesine geçemez. Diskette isimler geçse de başka emareler ve deliler olmalı. Erzurum, ceza vermemiş. Ama Ankara’da, aynı disketten ceza çıkmış. Bu, yargımızın objektiflikten uzaklaşıp sübjektif kararlar verdiğinin örneğidir. Açık bir hukuksuzluktur. Böyle bir disket ele geçti mi, iki de eyleme katıldın mı, kendi niyetlerine dayanarak ceza verebiliyorlar. Düş Erzurum’a, düşme Ankara’ya...”
Farklı kararlarla hukuk skandalı
Altı yıl önce bir baskında ele geçirildiği öne sürülen diskette adı geçenlere 5 ayrı kentte dava açıldı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi, 1 Nisan 2004’teki operasyon çerçevesinde, kimi derneklerle Ekmek ve Adalet dergisi ile bazı adreslere baskın yaptı. Hakkında arama kararı olmadığı iddia edilen Yılmaz Yayıncılık’taki aramada bir disket bulundu.
Polise göre, Metin Yavuz adlı şüpheliye ait diskette, DHKP/C’nin kimi bölgelerdeki legal alan yapılanmasına dair notlar vardı. Bu notlar uyarınca değişik illerde operasyon yapıldı. Fakat bir çelişki vardı: Disket dökümü 4 Nisan 2004’te yapıldığı halde diğer illerdeki operasyonlar İstanbul’dakiyle eşzamanlı olarak, 1 Nisan’daydı.
Beş ilde dava
Operasyon sonrasında İstanbul, Ankara, Erzurum, Adana ve İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) davalar açıldı. Bitmeyen tek dava, operasyonun merkezi İstanbul’da, 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde halen görülen ve 100’ü aşkın sanığın yargılandığı dava oldu. Metin Yavuz dahil sanıklar tutuksuz yargılanıyor.
Fakat diğer davalar sonuçlandı. DGM’lerin yerine kurulan Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi altı sanık hakkında açılan davayı 19 Ekim 2004’teki ikinci duruşmada bitirdi. Tüm sanıklar beraat etti. Kararda, Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği’nin DHKP/C ile ilişkilendirilmesinde delil olmadığı belirtildi.
Adana 6. Ağır Ceza’daki sekiz sanıklı dava, 18 Nisan 2006’da bitti. ‘Sanıkların iddianamedeki olaylara katıldıklarına dair başka deliller bulunmadığı’ndan beraat verildi.
İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen beş sanıklı dava ise 8 Haziran 2006’da sona erdi. Mahkeme, sanıklardan üçüne beraat, ikisine ceza verdi. Beraat eden üç sanık hakkında yalnızca CD’ler ve CD’lerdeki suçlamalar yer alıyordu. Kararda; bu kuruluşlarda çalışmanın örgüt üyeliği diye yorumlanamayacağı vurgulandı.
Ankara’dan 3 yıl hapis
Samsunlu öğrencilerin ve dernek üyelerinin yargılandığı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 18 sanıklı dava ise deliler aynı olmasına, yani elde disket çözümünden farklı delil bulunmamasına rağmen cezayla bitti. 2 sanık hakkında ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla 6 yıl 3 ay, 8 sanık hakkında da ‘örgüte yardım’ iddiasıyla 3 yıl 9 ay hapis verildi.
Bu sanıklar arasında; 2004’te 19 Mayıs Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü’nde okumuş 32 yaşındaki Nazire Ayata Civelek ve Tıp Fakültesi’nden mezun 28 yaşındaki Serpil Aslan Düzgün ile eşi Savaş Düzgün de vardı.
İddianamede, soyadı belirtilemeyen bir ‘Nazire’nin Samsun Temel Haklar Derneği adına konser ve sosyal faaliyet düzenlediği, derneğin ‘sözde’ kadın komisyonu sorumlusu olduğu kaydediliyordu. Savcılık, çıktılarda soyismi belirtilmediği halde ‘Nazire’nin, Nazire Ayata Civelek olduğunda karar kıldı. Ancak Nazire Ayata Civelek, Temel Haklar Derneği üyesi değildi. Disketin dışında Ayata için gösterilen kanıt, TAYAD adına bildiri dağıtması ve ölüm orucunda ölen Özlem Türk’ü anma gösterildi.
Serpil Aslan Düzgün hakkında da bir sol görüşlünün temsili cenazesine katılması ve Çarşambalı liseli öğrencilere eğitim vermesi yan delil sayıldı. Eşi Savaş Düzgün içinse disketin yanı sıra, üç mezar anmasında hazır bulunması ve bir basın açıklamasına katılması delil kabul edildi.
Yargılama esnasında, disketlerin elde ediliş ve çözüm biçimine, tek başına delil sayılamayacağına ilişkin bilirkişi görüşleri ve yargı kararları sunulduysa da 15 Ocak 2008’de ceza verildi. Karar temyize götürüldü. Yargıtay Savcısı Eray Utku, 30 Haziran 2008’de, Nazire Ayata Civelek, Serpil Aslan ve Savaş Düzgün’ün de aralarında olduğu sekiz sanık hakkındaki ceza kararının gözden geçirilmesini istedi. Fakat Yargıtay 9. Ceza Dairesi 14 Haziran 2010’da kararı onadı.
İki aile dağıldı
Nazire Ayata Civelek, bu tarihler arasında memleketi Rize’de öğretmenliğe başlamıştı. Eşi Yaşar Civelek ise Fındıklı’da kivi tarımıyla uğraşıyordu. 18 aylık bir bebekleri vardı. Nazire Ayata Cilevek’in üniversitede ev arkadaşı olan Serpil Aslan Düzgün ile eşi Savaş Düzgün ise Kastamonu’da yaşıyorlardı. Serpil Aslan Düzgün muayenehane açmıştı. Sekiz aylık kızları vardı.
Geçen ekim ayında infaz kararı ellerine ulaştı. Civelek ve Düzgün çifti, 28 Ekim 2010’da, kucaklarında çocukları ile İstanbul Başsavcılığı’na teslim oldu. İki eski ev arkadaşı, Nazire ve Serpil, Bakırköy Kadın Tutukevi’ne konuldu. Şanal Deniz ile Derya Devrim de annelerinde kalacaklardı. Savaş Düzgün ise eşini cezaevine uğurladıktan sonra memleketi Samsun’a dönüp teslim oldu. O da şimdi Terme Cezaevi’nde...
Tek umut bozma olasılığı
Geriye tek Nazire Ayata Civelek’in eşi Yaşar kaldı. Aynı delillerle sadece bir davada ceza çıkmasını anlayamıyor. Tek umudu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in kamu yararına bozma hakkını kullanma olasılığı...
Hukukçu görüşü: Açık hukuksuzluk
Avukat Kemal Aytaç, bir disketten farklı kararları şöyle değerlendirdi: “Yargının mevcut kurallara bağlı olmaktan ziyade kendi niyetiyle değerlendirme yaptığını gösteriyor. Elbette yargıçların takdir hakkı var ama takdir hakkı delillerin ötesine geçemez. Diskette isimler geçse de başka emareler ve deliler olmalı. Erzurum, ceza vermemiş. Ama Ankara’da, aynı disketten ceza çıkmış. Bu, yargımızın objektiflikten uzaklaşıp sübjektif kararlar verdiğinin örneğidir. Açık bir hukuksuzluktur. Böyle bir disket ele geçti mi, iki de eyleme katıldın mı, kendi niyetlerine dayanarak ceza verebiliyorlar. Düş Erzurum’a, düşme Ankara’ya...”
Farklı kararlarla hukuk skandalı