Facebook Kriminolojisi; 6 DereceTeorisi ve 2020'lerin General Kadrosu

Vtnsvr

New member
Behiç Gürcihan
(Kıvanç Değirmenli



Entellektüel Asker yaratma hevesine kapılanların küresel planla şiir gibi olması ile hız kananan dönemde;

ASKER Oktay Yıldırım'ın tutuklanması ile başlayan süreç ENTELLEKTÜEL İlhan Selçuk'un gözaltına alınması ile zirve yaptı.

"Neden?" sorusunun cevabını hep beraber açalım...

......

9 aydır haklarında tek satır iddianame olmadan içeride tutulan insanlar hakkında Cumhuriyet kalem oynatmadı.

Gün geldi kurunun yanında yaşı da yakmakta mahzur görmeyen zihniyet İlhan Selçuk'un da kapısına dayandı.

Cumhuriyet'in sembol ismi İlhan Selçuk'un kapısına saat 04:00'te dayanan polis miydi, kendi körlüğü mü...

Oktay Yıldırım, Kemal Kerinçsiz, Ergün Poyraz , Vedat Yenerer, Emin Gürses,Ümit Sayın, İsmail Yıldız gibi isimler içerideyken bu isimlerin hukuku için ; "sağcıdır, Türkçüdür, faşişttir, bizden değildir" gerekçeleri ile bir gram mürekkep harcamayanlar sıra kendilerine gelince şimdi gazetelerini 250 bin basmaya hazırlanıyorlar...

Bizim gibi küçük adamların gözaltına alınma, aylarca iddianamesiz içeride tutulma gerekçesini sorgulamayan büyük adamlar şimdi kendi sorgulamaları ile yüzyüzeler...

Bu basit bir "oh oldu" ifadesi değil...

bu "hukuk herkese lazım" temel kuralının acı bir hatırlatması.

Biri Cumhuriyeti laikçilik, diğeri de demokrasiyi AKP ile sınırlayan iki savcı arasında gerilen Türkiye'de hiç kimsenin unutmaması gereken bir hatırlatma.

İlhan Selçuk'un tutuklanma gerekçesinde

örgüte üye olmaksızın örgütün amaçlarını bilerek örgüt adına vazife yüklenmek

yazıyormuş.(Milliyet'in yalancısıyız)

27 Haziran'da bırakın evimizden gözaltına alınmayı, İstanbul'un en işlek caddelerinden birinde sokak ortasında kelepçelenerek gözaltına alınan bendenizin tutuklanma talebinde ne yazıyordu

El bombası ile yakalanan ve eylemsel faaliyette bulunabileceği değerlendirilen şahıslarla irtibatlı olmak

İddiaların şıklığına bakar mısınız... Birinde;

Birilerinin eylem yapma olasılığı var ve ben onları tanıyorum.

Diğerinde;

Ortada bir örgüt var ve İlhan Selçuk örgüte üye olmaksızın örgüt adına vazife yükleniyor.

Biz buna facebook kriminolojisi diyoruz.

Artık delilden suçluya değil, tanıdıktan suçluyor gidiliyor.

Gözaltındayken şunları söyledim:

Devletin sağ eli sol elini kovalıyor ve arada bizim gibiler harcanıyor. Siz çeteyi bizde değil, bizi sizlerin önüne kim attı sorusunda arayın.

Neticede siz görevinizi yapıyorsunuz.

Siz çekiçsiniz; biz çivi. Görev tanımınız gereği tek bir şey yapabilirsiniz. Önünüze atılan çiviye çakmak.

Burada gözaltına aldığınız onlarca kişinin bilgisayarlarını ve evraklarını tasnifle uğraşıyorsunuz. Birileri koskoca Terörle Mücadeleyi , Evrakla Mücadeleye dönüştürüp kitliyor.

Çeteyi arıyorsanız esas şu soruyu sormanız lazım :

Bizim gibi boy boy çividen bu sistemin hangi balonları rahatsız oldu da, bizi sizin önünüze attı

Tabiki babamız yaşındaki amirde de, arkadaşımız yaşındaki memurlarda da bu sözlerimiz bir etki yaratmadı. Onlara verilen görev netti.

Bu görevin çerçevesi Dolmabahçe'de çizilmişti ve herkese bu operasyon çerçevesinde kurumsal sürtünmeye neden olan muhaliflerini harcama kotası verilmişti.

Ortada bir çete var, bulunacak, bul...

Bu noktada kendilerine şunu sordum

Siz 6 derece teorisini bilir misiniz...

"Hayır" dediler....

Anlattım

Dünyada herkes birbiri ile en fazla altıncı dereceden irtibalıdır

Mesela ben Bush ile 3. dereceden irtibatlıyım


"Nasıl" dediler...

Ben Yaşar Büyükanıt'ı tanırım. O ABD Genelkurmay Başkanı'nı. O da Bush denilen o soytarı katili.

Siz insanları "o onu tanıyor, o onla aynı resimde gözüktü" şeklinde kadraj mühendisliği üzerinden gözaltına almaya devam ederseniz çok yakında Tayyip Erdoğan'ı da gözaltına almak zorunda kalırsınız ki; işte ancak o zaman "Çete Kim" sorusunun kökenine inmiş olursunuz.

dedim.

Bir insanın diğeri ile "irtibatlı" olmasının binbir anlamı olabileceğini; bugün "çete/örgüt kurmakla suçlanan bir çok insanın bırakın örgüt kurmayı, biraraya gelip bir kooperatif bile kuramayacak kadar ihtilaflı olduğunu" anlatmaya çalıştım.

Ayrıntısını merak eden "Çete Kim" başlıklı yazımızı okur.

Gelinen noktada birilerinin ;

Şamil Tayyar, Ahmet Altan, Fehmi Koru ve Nuh Gönültaş gibi AKP'nin dört atlısının propaganda yardımı ile facebook kriminolojisinin ve kadraj mühendisliğini artık kendi "mahallelerinden" insanların bile vicdanlarının ve akıllarının sindiremediği mantık sınırlarının ötesine taşıdığı gözüküyor.

Ama benim aklımı kurcalayan bir başka soru var...

Sizce bu süreç sadece Tayyip Erdoğan'dan Şamil Tayyar'a uzanan bir dizi insanın iktidar zehirlenmesi ile açıklanabilir mi...

Akıl ve vicdan sınırlarını zorlayan bu soruşturma süreci sadece bir AKP ve diğerleri çatışması içine sıkıştırılabilir mi...

Yaşanan sürecin başlangıcının Dolmabahçe Mutabakatı olduğu...

temel metodolojisin de facebook kriminolojisi ve kadraj mühendisliği olduğu tespitinde hemfikirsek...

Bu operasyonun bir ana hedefini daha ortaya net koymalıyız:

"Ergenekon" olarak kodlanan bu cadı avı süreci aynı zamanda bir

2020'lerin General Kadrosunu şekillendirme operasyonudur.

Temel bir soruyu soruyorum herkese, size de sorayım...

Siz AB-D olsanız ve size denilse ki...

2020 Türkiye'sinin siyasi kadrolarını mı, askeri kadrolarını mı şekillendirmek istersiniz?

Sadece bir tanesini seçme hakkınız var, hangisini seçerdiniz...

Bu güne kadar bu soruyu sorduğum tek bir kişi "siyasi kadroyu" tercih etmedi.

Kendini AB-D'nin yerine koyan herkes tercihini "askeri kadroyu şekilendirme hakkı" üzerinde kullandı.

Çünkü herkes;

Türkiye'nin teknolojik üretim altyapısının belli bir olgunluğa erişeceği

ve

bugün Irak'ın kuzeyinde , Doğu'nun ve Güneydoğu'nun dağlarında ABD'nin eğittiği teröristlerle çarpışırken, AB'nin sağladığı mayınlar üzerinden yürümek zorunda kalan subayların generalliğe yükseldiği noktada bu kadronun PKK'ye sivrisinek, AB-D'ye bataklık muamelesi yapacağını çok iyi biliyor.

Gözünün önünde teğmenini AB-D'nin beslemelerine şehit veren Yarbayın ; Albayın, Tuğgeneralinin, Tümgeneralin; bu Ordunun yönetim katlarına tırmandığında ; AB-D 'li generallerle "Terörle Mücadelede Mükemmelliyet Merkezi" açılışlarında gülümseyerek kameralara poz vermeyeceğinin AB-D'de farkında.

İşte bu yüzden...

Alttan gelen bu küresel planla asenkron kadroyu mümkün olduğu kadar ekarte edip;

Brüksel'in salonlarında ve hatta localarında;
"Terörle Mücadelede Mükemmelliyet Merkez"lerinde,
NATO karargahlarında,
elit üniversitelerin doktora programlarında,
İstanbul'un oligarkları ile oynanan golf oyunlarında ;
Afganistan'da ortak operasyonlarda pişmiş,

küresel planla senkron kadroların yükselmesini sağlamak AB-D'nin Türkiye'deki temel önceliklerinden bir tanesidir.

Ergenekon operasyonu bir yönüyle AB-D'ye bu fırsatı vermektedir.

Metodoloji facebook kriminolojisi ve kadraj mühendisliği değil mi...

Yaz sicile...

Muzaffer Tekin bayram tebriği yollamış....

Ümit Sayın'la MSN'de konuşmuş...

Oktay Yıldırım'ın arkadaşıymış...

Behiç Gürcihan'la kahve içmiş...

Kemal Kerinçsiz'le telefonda konuşmuş...

Veli Küçük'le beraber çalışmış...

Vedat Yenerer'i Irak'ın kuzeyinde misafir etmiş...

Emin Gürses'in derslerine girmiş...

Ergun Gürsoy'la e-mailleşmiş...

Ne kadar kolay değil mi...

İşte bu noktada Yaşar Büyükanıt'ın; bir astsubayla ilgili "tanırım, iyi çocuktur" dediği için kendisini Şemdinli iddianamesine dahil eden zihniyetle Dolmabahçe'de vardığı uzlaşma daha da önem kazanıyor.

Bu ülkede AB'nin sağladığı mayınlara basa basa ABD'nin eğittiği köpeklerle dağda bayırda çarpışanlar bir gün AB-D için tehdit oluşturacaksa onların önünün şimdiden kesilmesi gerekiyor.

TSK, entellektüel askerden ; profesyonel askere geçerken ; bu profesyonelliğin tanımına birileri "küresel plana uyumlu" tanımını da yerleştirmeye çalışmaktadır.

"Ergenekon" kodlu operasyon;

"tanıdığımın tanıdığı", "aynı karede görüldü" metodolojisi üzerinden;

işte bu uzun vadeli kadro planlaması için ideal bir araç konumuna dönüştürülmüştür.

Operasyonun;

"ulusalcı/milliyetçi ise uzak dur, iktidarla bozuşma ki yükselesin"

yolunda verdiği derin mesaj ise ; İlhan Selçuk'un, Doğu Perinçek'in, Kemal Alemdaroğlu gibilerinin örgütleyebileceğinin çok ötesinde pragmatik bir zihniyet cuntasının ordu içinde kendiliğinden şekillenmesine yardımcı olmaktadır.

Bu açıdan bakıldığında uzun vadede önemli olan gözaltına alınanlar, aylardır iddianamesiz içeride çürüyenler değil, bu gözaltına alınanları sırf tanıdığı için bile siciline not düşülecek olanlardır.

Daha da önemli olan komutanlarına güvenen askerlerin bu güveninin zedelenmemesidir.

Millet ve Devlet'in bekası adına baki olanın ASKER olduğu asla unutulmamalıdır.

ASKER düşmanının mayınına basana denir; düşmanı ile kadeh tokuşturana değil.

Devletin iş bölümü çerçevesinde gerektiğinde düşman ile kadeh tokuşturmak BÜROKRAT'ın işidir.

Ne acıdır ki ; "Entellektüel Asker" arayanların şiir kıvamına geldiği ; Devlet'i yönetme iddiasında olanların KÜRESEL BÜROKRATA dönüştüğü noktada;

ASKER Oktay Yıldırım'ın tutuklanması ile başlayıp, ENTELLEKTÜEL İlhan Selçuk'un tutuklanması ile zirve yapan süreçte ENTELLEKTÜEL de, ASKER de aynı hukuksuzluğun hedefi haline getirilmiştir.

Tanımları karıştıranlara tekrar hatırlatırız....
 

HTML

Üst