Ey zaman! Bıktım senin arkadaşlığından!

DeRSaaDeT

Islambol
Altın Üye
Katılım
3 Şub 2006
Mesajlar
6,597
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
118
Hz. Hüseyin (ra) Yezid’e karşı hareketinde Resûlullah’ın (asm) şu hadisini rehber kabûl etmişti: “Kim zâlim bir sultanın Allah’ın haram kıldığını helâlleştirmek istediğini, Allah’ın ahdini bozduğunu, Resûlullah’ın sünnetine muhâlif olarak Allah’ın kullarına düşmanlık ettiğini ve günah işlediğini görür de onu fiille veya sözle değiştirmeye çalışmazsa, Allah’ın zâlim sultanı sokacağı yere (Cehenneme) onu da sokması, üzerine düşen bir haktır.”
O, bu mukaddes davasında ölümü dahi çoktan göze almıştı; şöyle diyordu Hz. Hüseyin (ra): “Bu yolda şu ölümden daha ötesi var mı? Öyleyse, hoş geldi, safa geldi ölüm!”Ve onun için dünyevî zaman ahbap olunacak, dost kabûl edilecek bir meta değildi. “Ey zaman! Üf! Bıktım senin arkadaşlığından. Senin nice sabah ve akşamlarına talip olanlar ölmüş gitmişlerdir”diyerek ‘imtihansız ve ibtilâsız mülk’e ve o mülkün sâhibi Rabbi’ne olan iştiyakını haykırıyordu.
Bediüzzaman Hazretleri, Kerbelâ hâdisesinin görünen, tarihi ve dünyevî dört sebebini şöyle sıralamıştır:

“Birisi: Merhametsiz siyâsetin bir düsturu olan: ‘Hükûmetin selâmeti ve asayişin devamı için, eşhas (kişiler) fedâ edilir.’” (Hz. Hüseyin (ra) hükümetin selâmetine ve asayişe hiçbir halel getirmediği hâlde bile dünyevî saltanat ve hırs belâsıyla, bir makam sevdâsı uğruna Ömer b. Sa’d komutasındaki ordu tarafından gaddarca şehîd edilmiştir.) “İkincisi: Onların saltanatı, unsûriyet (ırkçılık) ve milliyete istinad ettiği (dayandığı) için, milliyetin gaddarane bir düsturu olan: ‘Milletin selâmeti için her şey fedâ edilir.’” (Irkçılığa, kavimciliğe dayanan her hükümet gibi Emevî saltanatı da zulüm çarkına kuvvet vermiştir. Irkçılık, aklı iptal eden o kadar dehşetli bir illettir ki bir Peygamber torununu bile katlettirmiştir. Hâlâ bu karanlık kafa ile siyâset yapanların kulakları çınlasın!) “Üçüncüsü: Emevîlerin Hâşimîlere karşı an’anesindeki rekabet damarı, Yezid gibi bazılarda bulunduğu için, şefkatsiz bir gadre kabiliyet göstermişti. Dördüncü bir sebeb de Hazret-i Hüseyin’in taraftarlarında bulunuyordu ki; Emevîlerin Arab milliyetini esas tutup, sair milletlerin efrâdına (fertlerine) ‘memâlik’ tabir ederek köle nazarıyla bakmaları ve gurur-ı milliyelerini kırmaları yüzünden, milel-i saire (diğer milletler) Hazreti Hüseyin’in cemaatine intikamkârane ve müşevveş (karışık ve karanlık) bir niyetle iltihak ettiklerinden (katıldıklarından), Emevîlerin asabiyet-i milliyelerine fazla dokunmuş, gayet gaddarane ve merhametsizcesine meşhur faciaya sebebiyet vermişlerdir.”

Bu görünen sebepler bir yana, zihinleri târih boyunca en ziyâde meşgul eden asıl soru ise şu olmuştur: “Kader nasıl böyle bir melhameye/faciaya fetvâ verdi? Hangi hikmete binâen Hakk Teâlâ bu musîbetin ehl-i beytin başına gelmesine müsaade etti?..”

Bu facia sebebiyle Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt (r.anhüm ecmaîn), dünya saltanatına karşılık öyle parlak rûhânî ve uhrevî saltanatlar ve neticeler, öyle ulvî manevî terakkiler ve makamlar kazandılar ki, çektikleri zahmet kazandıkları yanında ucuz düşer. Nasıl ki bir asker bir saat sıkıntı ve işkence ile şehîd olduğu takdirde yıllarca çalışılarak ancak elde edilebilecek bir velâyet mertebesini bir anda kazanır. Aynen bunun gibi, Kerbelâ faciasıyla dünyaya küsen Ehl-i Beyt tüm gayret ve himmetlerini âhirete çevirmişler ve her asırda ümmete imamlık, manevî sultanlık yapmışlardır. Bu yüce hikmetler içindir ki kader-i İlâhî zahîri kötü, fakat bâtını çok hayırlarla dolu bu faciaya fetvâ vermiştir.

Hikmeti sonsuz olan Yaratıcı, Âl-i Beyt’i dünyaya, dünyayı da Âl-i Beyt’e küstürmüştür. Ancak bu mübârek nesle hiçbir dünya saltanatı ile mukayese edilemeyecek uhrevî bir saltanat vermiştir. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.anhüm) neslinden gelen imamlar, şeyhler ve kutupların her biri birer manevî mehdî hükmüne geçmişler ve bulundukları asırlarda manevî zulmü ve karanlıkları dağıtıp Kur’ân’ın nûrlarını ve îmânın hakikatlerini yaymışlardır.
Sünnet ve nebevî hayat tarzını ayaklar altına alma niyetlerinin fiiliyata geçirilmek istendiği şu günlerde ‘Kerbelâ’nın sırrı’nı kavramaya ne çok ihtiyacımız var değil mi?

Facia’nın yaşandığı zaman hayatta olan Zeyd b. Erkam (ra)’ın Kerbelâ ile alâkalı şu tesbîti ise tamamen Ortadoğu’nun yıllardır bitmek bilmeyen sıkıntılarına işaret ediyor gibi: “Bir kul bir köleye sahip oldu! O da onları uşak yaptı. Siz ey Arap cemaati! Bugünden sonra hep kul kölesiniz!”


Ahmet Muhsin Meriç
 
gonlune saglik kardes...allah c.c. razi olsun...islam tarihinde hep huzunlenerek okunan olaylardandir...islam'in kanayan yaralarindan biridir..

kerbela olayi cok tartisilan bir konudur..ve bazende asiriliga gidilmistir...
dikkat etmemiz gereken cok hassas bir konudur kerbela meselesi...zaman zamanda müsteşrikler tarafindan kasitli olarak islam aleminin onune surulup tartisma ortamlari olusturulmus inananlarin kafalari karistirilmaya calisilmistir..bilginize
 
ALLAH (c.c) razı olsun arkadaşım.Din üzerine önemli konulardan bitanesidir bence.Emeğine sağlık...
 
Geri
Üst