Ex Oriente Lux (Işık doğudan yükselir)
Aziz Yıldırım; bir başkanın dirençli mücadelesi.
Sportif başarı ezberleriyle bir takımı yıllardır sorgulayanlara karşı,
Her gün camianın altını sağlamlaştıran, kazandıran kişi.
Türk futboluna, net kabul edilmese de, bir büyüme örneği çıkarmış kişi.
Tabii ki tek başına değil, o ve onun yönetimi...
10 sene önce başlayan savaşta bugün geldiğimiz nokta ortada.
O büyüme başlıklı girişim sonucunda...
Fenerbahçe rayın tam ortasında...
Hızla ilerliyor.
Devler Ligi'nde...
Kulüpler bazında Avrupa'nın en büyük organizasyonunda.
En iyi 8 takım arasında ve yürüyüş sürüyor.
F.Bahçe'nin İstanbul'da Chelsea'yi ağırlamasından önce bunu düşünmeliyiz.
Sarı-lacivert renklere yapılan her yüklemenin içinde sakladığı enerji artık ortada.
Türkiye'ye fazla gelen bir takım.
Ekonomik anlamda rakamları altüst eden bir endüstri içinde kocaman yer edinmiş bir marka.
Futbolcu bazında hayran olunan isimler ve performansları.
Futbolun şık anlamda büyüyüşüne bir örnek F.Bahçe.
Chelsea maçından önce gelinen noktada insanlar sırtlarını geriye yaslayarak bunu düşünmeli...
Sıradan bir maç değil Maviler ile yapılacak karşılaşma.
Yukarı tırmanış sıradan değil.
Elbette vizyonunuzu geniş tuttuğunuzda, buna şaşırmamalıyız diyenleriniz olabilir.
Fakat Türkiye'de gerek kulüp ekonomileri, gerekse meşin yuvarlağın geçmişini tartıya koyun...
Bu büyüme örneğinden herkes yararlanmalı.
Artık bazı şeyler hayal olmamalı.
Chelsea maçı öncesi sarı-lacivertli taraftarlar gözlerini kapatıyor.
Ayakları altındaki boşluk biraz tedirgin etse de onları...
Kolay kolay parlaklığı gitmeyecek kaşkolleri var artık.
Birlikteliğin başarısı.
Kadıköy'deki maç öncesinde bunu derin derin insanlar içine çekmeli...
ŞAŞIRACAKSINIZ..
Rakip Chelsea...
Devler Ligi'nde 621 dakikadır gol yemeyen inatçı İngilizler.
İnattan öte futbolları sinir bozan bir takım...
90 dakika içinde duraksamış o kadar görüntülerine rağmen, tecrübe kelimesiyle çok içliler.
Birazcık da 'kalite' aslında burada saklı.
Evet, Cech gibi dünyanın bana kalırsa en iyi kalecisi onlarda.
John Terry gibi her maçta ülkesini kurtaran savaşçı rolünde olan bir kaptana sahipler.
Joe Cole gibi çaprazlardan içeri sarkabilecek yetenekte futbolcuları var.
West Ham'da kilolu diye dalga geçilen ama Chelsea'de 'dinamo' olan Lampard’ları...
Fizik kurallarına karşı gelip, fiziğine baktığınızda dopingli dediğiniz bir Drogba.
Daha da fazla üzerine kalite bazında düşmeye gerek yok.
Chelsea'nin iyi bir takım olmadığını kimse kabul etmiyor zaten.
Ezberler 'zor gol yiyen' bir takım diyor ve tahminleri o tarafa itiyor değil mi?
Eğer tek taraflı olarak sadece Chelsea'yi teraziye koyarsanız, evet.
Fakat bu oyun 22 kişinin ağırlığını taşıyor.
Bir 11 kişilik takım düşünürken, diğer takımı da değerlendirmek zorundasınız.
Bunu bu yazımda yine tekrarlıyorum ama,
F.Bahçe'nin İtalya Milli Takımı'na karşı gol atabilecek potansiyeli var.
Ofansif anlamda legoları da aşmış bir uyum var futbolcularda.
F.Bahçe bu sezon hangi takıma karşı gol atmakta zorlandı?
‘Bu sezon’ kelimesini istediğiniz gibi genişletebilirsiniz.
Gol değil, goller gelirse şaşırmayacağım.
0-0 bekleyenlerin aksine gollü bir maç bekliyorum…
Daha doğrusu F.Bahçe'nin bu sistem ve bu futbolcu birliğindeki çoğu maçında artık sahada bu senaryonun olacağını düşünüyorum.
Belki bu takımın gün gelip 45 dakika skoru, maçı bitirmesi için de oynaması gereken maçlar olacak ama...
Kadıköy'de değil.
Çarşamba gecesi değil.
GENİŞ GÖRÜŞ AÇISI, SINIRLAR AŞILDI
Hani bir sembol var ya bu aralar dillerimizde; günümüz futbolunda...
Evet günümüz futbolunda ne kadar yıldızlar bir takımın armasına cila vursa da...
Takım olarak hissettiğiniz bazı duygular skorbordu önünüze getirebiliyor.
Bu takımın iyi futbolunun tohumlarında 'güven' yatıyor.
Net olarak 2.5 sene önce başladı, halen daha öyle.
Kader niteliğindeki tüm maçlarda F.Bahçeli futbolcular hep kendine güvendi..
En son İnönü'deki Beşiktaş derbisi örneğin.
Desibel rekoru kıran taraftarlarla anılan İnönü'desiniz.
İlk 15 dakikada oynadığınız futbolu play-station’da kimse oynayamaz.
Ve devamında 90 dakika içinde gizli gizli hakimiyeti hep elinizde tutuşunuz.
Geriye düştüğü 6 Avrupa maçında sonradan skor kaydedebilişin başka bir açıklaması yok.
Bu takımın futbolcuları, isimleri zaman zaman değişse de, inanıyor.
İnanç, güven nereden mi geliyor?
Yazının başında vurgulamak istediğimiz büyüme başlıklı girişimden.
Artık futbolda camiaların ne kadar iyi yönetilirse ve ne kadar çerçeve açısından kendilerini geniş tutarlarsa yeşil sahalarda da futbolcularının o havayı içlerine soluyacağını ve görüş açılarının genişleyeceğini düşünüyorum...
Chelsea karşısında hiçbir F.Bahçeli futbolcu o geniş görüş açısından yoksun sahada olmayacak...
Bu yetecek.
F.Bahçe tahmin edilenden daha iyi bir skorla Ada'ya uçacak.
Temenniler ve görüşlerim bu yönde.
Sevilla maçından önceki görüntü gibi.
MALDONADO & ÖNDER TURACI
Motivasyon kelimesinin altında yatan bazı faktörlerden ufak da olsa bahsettik...
Teknik anlamda ise iki futbolcunun ismi ön plana çıkacak: Maldonado ve Önder Turacı.
Önder'in performansı belirleyici olabilir.
Gökhan Gönül kadar ileri çıkamayan bir Önder en azından savunmada hatasız oynamak zorunda. Bir anlamda Colin Kazım Richards’ın Beşiktaş maçında yakaladığı ‘tarihi fırsat’ onun da ellerinde. O baskıdan kurtulup, tekrar futbola dönmek de…
Maldonado'nun ise performansından öte 11'de yer alması bile pozitif şeyler yazabilir.
Orta alanda gerekirse “a, b, c” basitliğinde oynayacak bir futbolcuya kesinlikle ihtiyaç var.
Maldonado geç kalınmadan bu takıma tamamen monte edilmeli.
Beşiktaş maçında oynama sebebinin Selçuk'un düşen performansı değil, Zico'nun Chelsea için onu bir derece yukarı çekmek isteyişi olduğunu düşünüyorum.
Futbolu sevmeniz için ille topuklarınızla meşin yuvarlağı tepen insanları görmenize gerek yok.
Mantık ve futbol zekası.
Şilili futbolcuda bunun fazlasıyla olduğunu düşünüyorum...
Chelsea maçında göstereceği iyi bir performans F.Bahçe'yi rahatlatacak...
Aurelio'yu da tabi ki.
Alex'in Devler Ligi'ndeki en zor maçı olacak Chelsea mücadelesi.
Fakat Alex'in üzerine oynayacak bir Chelsea, fark etmeden diğer isimlere boşluk verecek...
Bu yönde bile maç başlamadan Brezilyalı futbolcunun katkı yaptığını söylemek gerek...
Chelsea'de Avram Grant bir kukla.
Soyunma odasında tahtaya 11 yerine ilk 12 yazabilecek kadar teknik yönden sorunlu.
F.Bahçe turu geçmesi halinde onun da kellesini alacak.
Bir nevi Ada basınına yardım edecek.
Chelsea taraftarlarına hatta.
Londra'da Jose Mourinho şapkalarıyla dolaşan o kadar insan var ki.
Taktik anlamda oyuna müdahale edebilecek, F.Bahçe'yi zorlayacak bir hoca yok Chelsea'nin başında...
Teknik direktör cephesinden bu da bir avantaj...
Avantajların en büyüğü ne biliyor musunuz?
Chelsea'de Cech'in son dakikadaki sakatlığı ve İstanbul'a gelmeyişi..
Cech'in çıkarabileceği top 5 ise, yedeği Cudicini'nin 2.
Futbolda kale çizgisi üzerinde duran eldivenli isimlerin etkisi fazla.
Dünyanın en iyi kalecisi olarak gördüğüm Cech'i İstanbul'da görmemek temsilcimiz adına sevindirici...
TARAFTARA
Bu sözler de F.Bahçe taraftarına.
Chelsea maçı için iki gün önceden uykuları kaçanlara...
O gün Saracoğlu'nda olacaklara.
Bu büyüme başlıklı girişimde ateşi siz yakacaksınız.
Çok fazla şansınız, fırsatınız yok.
Sevilla maçını hatırlayın.
Hatırlayın ve hemen unutun.
Futbolcuların psikolojilerine eşlik etmek de ne demek?
Takım gol yedikten, geriye yaslandıktan sonra gözlerinizi süzmek de ne demek?
Bir takım iyi oynarken zaten herkes bağırıyor.
Herkes ateşliyor.
Kendinden geçiriyor.
Yetenek ve özellik yaratmak takımınızı yürürken koşmaya teşvik etmekte.
Ne olursa olsun F.Bahçe taraftarı için de bir tarihi sınav Chelsea maçı.
Sevilla maçında, tribünlerde alınan kırık notları düzeltme zamanı.
Sıkı sıkı sarılın birbirinize...
Formalarınıza...
Belki iki gün kendinize gelemeyecek de olsanız, kesmeyin bırakmayın kendinizi.
Birbirinizi ateşleyin, takımınızı ateşleyin.
Oyunu izlemek yerine, oyunu siz oynatın.
O potansiyel fazlasıyla o tribünlerde var.
Belki de 100 yıldır ilk defa bu kadar çok ihtiyaç duyulan an..
Ortaya çıkması gereken an.
Skora, oyuna değil, takımı teşvik etmeye, güç vermeye yönelik susmayan tribünler.
Bu maçın tüm teknik, taktiğinin önüne geçer.
Var mısınız.
Yok musunuz.
Bir kez var olduktan sonra...
Emin olun o varlık uzun süre kesintisiz olarak devam edecek ve büyüyecek...
Bu ülke tek vücut.
Tribünlerinde Chelsea formalılara.
Hava alanında Chelsea'yi karşılayan 'Türklere' rağmen.
Sözü futbolun dışına daha fazla itmeyelim.
Batılı filozofların söylediği Latince bir söz ile bitirelim;
“Ex Oriente Lux”, yani ışık doğudan yükselir.
Yükselecek...
Bakın bakalım, tribünlerde bu sözü görebilecek misiniz...
Bu da sürpriz olsun.
Yine zaferde görüşmek üzere.
Aziz Yıldırım; bir başkanın dirençli mücadelesi.
Sportif başarı ezberleriyle bir takımı yıllardır sorgulayanlara karşı,
Her gün camianın altını sağlamlaştıran, kazandıran kişi.
Türk futboluna, net kabul edilmese de, bir büyüme örneği çıkarmış kişi.
Tabii ki tek başına değil, o ve onun yönetimi...
10 sene önce başlayan savaşta bugün geldiğimiz nokta ortada.
O büyüme başlıklı girişim sonucunda...
Fenerbahçe rayın tam ortasında...
Hızla ilerliyor.
Devler Ligi'nde...
Kulüpler bazında Avrupa'nın en büyük organizasyonunda.
En iyi 8 takım arasında ve yürüyüş sürüyor.
F.Bahçe'nin İstanbul'da Chelsea'yi ağırlamasından önce bunu düşünmeliyiz.
Sarı-lacivert renklere yapılan her yüklemenin içinde sakladığı enerji artık ortada.
Türkiye'ye fazla gelen bir takım.
Ekonomik anlamda rakamları altüst eden bir endüstri içinde kocaman yer edinmiş bir marka.
Futbolcu bazında hayran olunan isimler ve performansları.
Futbolun şık anlamda büyüyüşüne bir örnek F.Bahçe.
Chelsea maçından önce gelinen noktada insanlar sırtlarını geriye yaslayarak bunu düşünmeli...
Sıradan bir maç değil Maviler ile yapılacak karşılaşma.
Yukarı tırmanış sıradan değil.
Elbette vizyonunuzu geniş tuttuğunuzda, buna şaşırmamalıyız diyenleriniz olabilir.
Fakat Türkiye'de gerek kulüp ekonomileri, gerekse meşin yuvarlağın geçmişini tartıya koyun...
Bu büyüme örneğinden herkes yararlanmalı.
Artık bazı şeyler hayal olmamalı.
Chelsea maçı öncesi sarı-lacivertli taraftarlar gözlerini kapatıyor.
Ayakları altındaki boşluk biraz tedirgin etse de onları...
Kolay kolay parlaklığı gitmeyecek kaşkolleri var artık.
Birlikteliğin başarısı.
Kadıköy'deki maç öncesinde bunu derin derin insanlar içine çekmeli...
ŞAŞIRACAKSINIZ..
Rakip Chelsea...
Devler Ligi'nde 621 dakikadır gol yemeyen inatçı İngilizler.
İnattan öte futbolları sinir bozan bir takım...
90 dakika içinde duraksamış o kadar görüntülerine rağmen, tecrübe kelimesiyle çok içliler.
Birazcık da 'kalite' aslında burada saklı.
Evet, Cech gibi dünyanın bana kalırsa en iyi kalecisi onlarda.
John Terry gibi her maçta ülkesini kurtaran savaşçı rolünde olan bir kaptana sahipler.
Joe Cole gibi çaprazlardan içeri sarkabilecek yetenekte futbolcuları var.
West Ham'da kilolu diye dalga geçilen ama Chelsea'de 'dinamo' olan Lampard’ları...
Fizik kurallarına karşı gelip, fiziğine baktığınızda dopingli dediğiniz bir Drogba.
Daha da fazla üzerine kalite bazında düşmeye gerek yok.
Chelsea'nin iyi bir takım olmadığını kimse kabul etmiyor zaten.
Ezberler 'zor gol yiyen' bir takım diyor ve tahminleri o tarafa itiyor değil mi?
Eğer tek taraflı olarak sadece Chelsea'yi teraziye koyarsanız, evet.
Fakat bu oyun 22 kişinin ağırlığını taşıyor.
Bir 11 kişilik takım düşünürken, diğer takımı da değerlendirmek zorundasınız.
Bunu bu yazımda yine tekrarlıyorum ama,
F.Bahçe'nin İtalya Milli Takımı'na karşı gol atabilecek potansiyeli var.
Ofansif anlamda legoları da aşmış bir uyum var futbolcularda.
F.Bahçe bu sezon hangi takıma karşı gol atmakta zorlandı?
‘Bu sezon’ kelimesini istediğiniz gibi genişletebilirsiniz.
Gol değil, goller gelirse şaşırmayacağım.
0-0 bekleyenlerin aksine gollü bir maç bekliyorum…
Daha doğrusu F.Bahçe'nin bu sistem ve bu futbolcu birliğindeki çoğu maçında artık sahada bu senaryonun olacağını düşünüyorum.
Belki bu takımın gün gelip 45 dakika skoru, maçı bitirmesi için de oynaması gereken maçlar olacak ama...
Kadıköy'de değil.
Çarşamba gecesi değil.
GENİŞ GÖRÜŞ AÇISI, SINIRLAR AŞILDI
Hani bir sembol var ya bu aralar dillerimizde; günümüz futbolunda...
Evet günümüz futbolunda ne kadar yıldızlar bir takımın armasına cila vursa da...
Takım olarak hissettiğiniz bazı duygular skorbordu önünüze getirebiliyor.
Bu takımın iyi futbolunun tohumlarında 'güven' yatıyor.
Net olarak 2.5 sene önce başladı, halen daha öyle.
Kader niteliğindeki tüm maçlarda F.Bahçeli futbolcular hep kendine güvendi..
En son İnönü'deki Beşiktaş derbisi örneğin.
Desibel rekoru kıran taraftarlarla anılan İnönü'desiniz.
İlk 15 dakikada oynadığınız futbolu play-station’da kimse oynayamaz.
Ve devamında 90 dakika içinde gizli gizli hakimiyeti hep elinizde tutuşunuz.
Geriye düştüğü 6 Avrupa maçında sonradan skor kaydedebilişin başka bir açıklaması yok.
Bu takımın futbolcuları, isimleri zaman zaman değişse de, inanıyor.
İnanç, güven nereden mi geliyor?
Yazının başında vurgulamak istediğimiz büyüme başlıklı girişimden.
Artık futbolda camiaların ne kadar iyi yönetilirse ve ne kadar çerçeve açısından kendilerini geniş tutarlarsa yeşil sahalarda da futbolcularının o havayı içlerine soluyacağını ve görüş açılarının genişleyeceğini düşünüyorum...
Chelsea karşısında hiçbir F.Bahçeli futbolcu o geniş görüş açısından yoksun sahada olmayacak...
Bu yetecek.
F.Bahçe tahmin edilenden daha iyi bir skorla Ada'ya uçacak.
Temenniler ve görüşlerim bu yönde.
Sevilla maçından önceki görüntü gibi.
MALDONADO & ÖNDER TURACI
Motivasyon kelimesinin altında yatan bazı faktörlerden ufak da olsa bahsettik...
Teknik anlamda ise iki futbolcunun ismi ön plana çıkacak: Maldonado ve Önder Turacı.
Önder'in performansı belirleyici olabilir.
Gökhan Gönül kadar ileri çıkamayan bir Önder en azından savunmada hatasız oynamak zorunda. Bir anlamda Colin Kazım Richards’ın Beşiktaş maçında yakaladığı ‘tarihi fırsat’ onun da ellerinde. O baskıdan kurtulup, tekrar futbola dönmek de…
Maldonado'nun ise performansından öte 11'de yer alması bile pozitif şeyler yazabilir.
Orta alanda gerekirse “a, b, c” basitliğinde oynayacak bir futbolcuya kesinlikle ihtiyaç var.
Maldonado geç kalınmadan bu takıma tamamen monte edilmeli.
Beşiktaş maçında oynama sebebinin Selçuk'un düşen performansı değil, Zico'nun Chelsea için onu bir derece yukarı çekmek isteyişi olduğunu düşünüyorum.
Futbolu sevmeniz için ille topuklarınızla meşin yuvarlağı tepen insanları görmenize gerek yok.
Mantık ve futbol zekası.
Şilili futbolcuda bunun fazlasıyla olduğunu düşünüyorum...
Chelsea maçında göstereceği iyi bir performans F.Bahçe'yi rahatlatacak...
Aurelio'yu da tabi ki.
Alex'in Devler Ligi'ndeki en zor maçı olacak Chelsea mücadelesi.
Fakat Alex'in üzerine oynayacak bir Chelsea, fark etmeden diğer isimlere boşluk verecek...
Bu yönde bile maç başlamadan Brezilyalı futbolcunun katkı yaptığını söylemek gerek...
Chelsea'de Avram Grant bir kukla.
Soyunma odasında tahtaya 11 yerine ilk 12 yazabilecek kadar teknik yönden sorunlu.
F.Bahçe turu geçmesi halinde onun da kellesini alacak.
Bir nevi Ada basınına yardım edecek.
Chelsea taraftarlarına hatta.
Londra'da Jose Mourinho şapkalarıyla dolaşan o kadar insan var ki.
Taktik anlamda oyuna müdahale edebilecek, F.Bahçe'yi zorlayacak bir hoca yok Chelsea'nin başında...
Teknik direktör cephesinden bu da bir avantaj...
Avantajların en büyüğü ne biliyor musunuz?
Chelsea'de Cech'in son dakikadaki sakatlığı ve İstanbul'a gelmeyişi..
Cech'in çıkarabileceği top 5 ise, yedeği Cudicini'nin 2.
Futbolda kale çizgisi üzerinde duran eldivenli isimlerin etkisi fazla.
Dünyanın en iyi kalecisi olarak gördüğüm Cech'i İstanbul'da görmemek temsilcimiz adına sevindirici...
TARAFTARA
Bu sözler de F.Bahçe taraftarına.
Chelsea maçı için iki gün önceden uykuları kaçanlara...
O gün Saracoğlu'nda olacaklara.
Bu büyüme başlıklı girişimde ateşi siz yakacaksınız.
Çok fazla şansınız, fırsatınız yok.
Sevilla maçını hatırlayın.
Hatırlayın ve hemen unutun.
Futbolcuların psikolojilerine eşlik etmek de ne demek?
Takım gol yedikten, geriye yaslandıktan sonra gözlerinizi süzmek de ne demek?
Bir takım iyi oynarken zaten herkes bağırıyor.
Herkes ateşliyor.
Kendinden geçiriyor.
Yetenek ve özellik yaratmak takımınızı yürürken koşmaya teşvik etmekte.
Ne olursa olsun F.Bahçe taraftarı için de bir tarihi sınav Chelsea maçı.
Sevilla maçında, tribünlerde alınan kırık notları düzeltme zamanı.
Sıkı sıkı sarılın birbirinize...
Formalarınıza...
Belki iki gün kendinize gelemeyecek de olsanız, kesmeyin bırakmayın kendinizi.
Birbirinizi ateşleyin, takımınızı ateşleyin.
Oyunu izlemek yerine, oyunu siz oynatın.
O potansiyel fazlasıyla o tribünlerde var.
Belki de 100 yıldır ilk defa bu kadar çok ihtiyaç duyulan an..
Ortaya çıkması gereken an.
Skora, oyuna değil, takımı teşvik etmeye, güç vermeye yönelik susmayan tribünler.
Bu maçın tüm teknik, taktiğinin önüne geçer.
Var mısınız.
Yok musunuz.
Bir kez var olduktan sonra...
Emin olun o varlık uzun süre kesintisiz olarak devam edecek ve büyüyecek...
Bu ülke tek vücut.
Tribünlerinde Chelsea formalılara.
Hava alanında Chelsea'yi karşılayan 'Türklere' rağmen.
Sözü futbolun dışına daha fazla itmeyelim.
Batılı filozofların söylediği Latince bir söz ile bitirelim;
“Ex Oriente Lux”, yani ışık doğudan yükselir.
Yükselecek...
Bakın bakalım, tribünlerde bu sözü görebilecek misiniz...
Bu da sürpriz olsun.
Yine zaferde görüşmek üzere.