Fransız Devrimi öncesinde Versailles Sarayı’nda düzenlenen eğlenceler, verilen ziyafetler, zevk ve sefa havası, baskı gören, açlık ve sefalet içinde yaşayan Parisliler arasında kulaktan kulağa yayılıyordu. İçin için kaynayan Paris, Kral 16. Louis’in, halk arasında çok sevilen Bakan Necker’i, 12 Temmuz 1789’da görevden almasıyla karıştı. Bu olay, Fransız Devrimi’ni ateşleyen kıvılcım oldu. Parisliler, önce kentin en büyük cephanelikleri olan İnvalides ve Arsenal’ı basarak silahlandı, sonra da kral karşıtlarının zindanlarına atıldığı ve akla gelmeyecek türden işkencelerin uygulandığı cezaevi olarak bilinen Bastille Kalesi’ne doğru yürüyüşe geçti.
14 Temmuz 1789’da Parisliler’in eline geçen Bastille’de, düşünülenin aksine, birisi akıl hastası toplam 7 adi suçludan başka kimse yoktu. Parisliler, Bastille’in zindanlarından kurtaracağı kahramanları bulamamanın verdiği hırsla, monarşi yönetiminin uyguladığı işkence ve baskının en önemli simgelerinden biri durumuna gelmiş olan bu kaleyi korumakla görevli az sayıdaki askeri öldürdü.
Devrim yıllarında yıkılmasına karar verilen Bastille Kalesi’nden sökülen taşların bir bölümü, daha sonra Seine Nehri üzerine inşa edilen Concorde Köprüsü’nün tamamlanmasında kullanıldı. 1791’de hizmete açılan Concorde Köprüsü, taşları üzerinde yürümenin, monarşiyi çiğnemek anlamına geldiğini söyleyenlerin de etkisiyle, özellikle devrim yıllarında, Parisliler’in en çok geçtikleri köprü oldu.
Yine devrime dönersek, Bastille’den yürüyüşe geçen Parisliler’in bir bölümü, kente 20 km. uzaklıktaki Versailles Sarayı’na gider. O sırada Kraliçe Marie Antoinette kahvaltı etmektedir. Hizmetçilerin uyarısı üzerine, saray çevresinde olup biteni anlamak için balkona çıkan
Marie Antoinette’i gören Parisliler, “Açız, ekmek bulamıyoruz” diye bağırmaya başlar. İşte bunun üzerine kraliçe, tarihe yer eden o ünlü önerisini sunar:
“Ekmek yoksa pasta yesinler.”
Marie Antoinette’in geçmişini bilmeyenler, elbette bu sözlere isyan eder. Kraliçe, gerçekten pasta mı demişti? Bunu anlamak için Viyana’ya gidelim. Antoinette bir Avusturya prensesidir. Avrupa hanedanları arasında kız alıp vermek, hem barışı hem de ittifak kurulmasını sağladığı için çok yaygın olarak uygulanıyordu. Avusturyalı Marie Antoinette ile Fransa Kralı 16. Louis de bu nedenle evlendirilmişti.
Her Avusturyalı gibi, sabah kahvaltısında ülkenin ulusal yiyeceği olan ayçöreği yiyen Marie Antoinette, Fransa’ya gelin giderken sabah kahvaltılarında mutlaka ayçöreği bulunmasını da koşul olarak sunmuştu. Antoinette’in Paris’e getirdiği bu çörek, daha sonra Fransızca’da hilal anlamına gelen “croissant” (kuruvasan) adıyla başkentten başlayarak tüm ülkeye yerleşir ve aslen Avusturyalı olmasına karşın Fransız yiyeceği olarak tanınmaya başlar.
Marie Antoinette, Avusturya’da halkın günlük yiyeceği olan ayçöreğinin Parisliler tarafından da kolayca bulunduğu varsayımıyla, “Ekmek yoksa pasta yesinler” derken, belki de “croissant” yesinler demek istiyordu. Belki de Antoinette’in bu sözlerini duyanlar, “croissant”ın ne olduğunu bilmediklerinden, ayçöreğinin pasta olduğunu düşündüler.
Marie Antoinette’e haksızlık yapılıp yapılmadığı konusunu bir kenara bırakarak, Fransızlar’ın o çok övündükleri “croissant”ın Türkler sayesinde ortaya çıktığını anımsayalım. Ayçöreğinin Türkler’le olan ilişkisi pek bilinmez. “Croissant”ın öyküsü Osmanlı ordularının Viyana’yı ikinci kez kuşatmasıyla başlar.
Uzun süren kuşatma Viyanalılar’ın direncini iyice kırmıştır. Kente girmek için türlü yollar deneyen Türkler, son çare olarak, lağımcı olarak bilinen tünel kazıcıların açtığı tünelleri kullanıp kente girmeyi deneyecektir. Sonunda beklenen gün gelmiş, tünellere yerleşen Türk askerleri hücum emrini beklemeye başlamıştı. Artık gece yarısı olmuş, tüm kent, direnişin de verdiği yorgunlukla uykuya dalmıştı. Bu saatlerde uyanık olan ve çalışan yalnızca ekmekçilerdir. Lağımcıların açtığı tünellerden ilki, işte bu ekmek fırınlarından birinin ortasına çıkmaktadır.
Tünelin ağzındaki son toprak atılıp Türk askerleri hamur yoğuranların ortasına çıkınca, ilk şaşkınlığı geçen ekmekçiler alarm verir ve uyumakta olan kent uyanarak yeniden direnişe geçer. Tünellerden daha fazla asker çıkmasını engelleyen Viyanalılar kısa sürede Türkler’i geri püskürtür.
İşte o günün anısına Viyanalı ekmekçiler hilal biçiminde ayçöreği yapmaya başlar. Tünelden çıkan askerlerin başındaki miğferlerin üstünde ve Osmanlı bayrağında hilal bulunduğu, ayrıca o gece gökyüzündeki ay hilal olduğu için, çörekler hilale benzetilir. Türkler karşısında kazanılan zaferi simgelediği düşüncesiyle her sabah ayçöreği yemek, Avusturyalılar arasında bir gelenek biçimine gelince, ayçöreği, zengin, yoksul herkesin ulaşabileceği bir yiyecek olur.
Avusturyalı prensesin şanssızlığı, 1770’te Fransa tahtının varisi 16. Louis ile evlenirken başlamıştı. Düğünün ardından şimdiki Concorde Meydanı’nın bulunduğu alanda yeni evliler şerefine havai fişek gösterisi düzenlenmiş, bu sırada çıkan panik, yüzlerce insanın ezilerek ölmesine neden olmuştu. Bu olay üzerine, Parisliler arasında, Marie Antoinette’in uğursuz olduğu ve aynı meydanda öleceği görüşü yayılır. Yıllar sonra bu öngörü gerçekleşecektir. Bir süreliğine Devrim Meydanı adı da verilen bu alanda kurulan giyotinde idam edilen 1350 kişi arasında, Kral 16. Louis ve Kraliçe Marie Antoinette de vardır.
Zavallı Marie Antoinette! Avusturya’da halk çöreği olan “croissant”ı Parisliler’in yiyemediğini belki de hiç bilmiyordu. Fransızlar ise, o çok övündükleri ve sahiplendikleri “croissant”ın, Türkler sayesinde ortaya çıktığından bugün bile habersizler...
İtiraf etmeliyim ki, Paris’te yaşadığım yıllarda, sabahın alacakaranlığında, okula ya da işe giderken, metro istasyonunun yanındaki Brötanyalı ekmekçiden aldığım nefis kokulu, sıcacık “croissant”ın öyküsünü ben de bilmiyordum.
-alıntıdır-
14 Temmuz 1789’da Parisliler’in eline geçen Bastille’de, düşünülenin aksine, birisi akıl hastası toplam 7 adi suçludan başka kimse yoktu. Parisliler, Bastille’in zindanlarından kurtaracağı kahramanları bulamamanın verdiği hırsla, monarşi yönetiminin uyguladığı işkence ve baskının en önemli simgelerinden biri durumuna gelmiş olan bu kaleyi korumakla görevli az sayıdaki askeri öldürdü.
Devrim yıllarında yıkılmasına karar verilen Bastille Kalesi’nden sökülen taşların bir bölümü, daha sonra Seine Nehri üzerine inşa edilen Concorde Köprüsü’nün tamamlanmasında kullanıldı. 1791’de hizmete açılan Concorde Köprüsü, taşları üzerinde yürümenin, monarşiyi çiğnemek anlamına geldiğini söyleyenlerin de etkisiyle, özellikle devrim yıllarında, Parisliler’in en çok geçtikleri köprü oldu.
Yine devrime dönersek, Bastille’den yürüyüşe geçen Parisliler’in bir bölümü, kente 20 km. uzaklıktaki Versailles Sarayı’na gider. O sırada Kraliçe Marie Antoinette kahvaltı etmektedir. Hizmetçilerin uyarısı üzerine, saray çevresinde olup biteni anlamak için balkona çıkan
Marie Antoinette’i gören Parisliler, “Açız, ekmek bulamıyoruz” diye bağırmaya başlar. İşte bunun üzerine kraliçe, tarihe yer eden o ünlü önerisini sunar:
“Ekmek yoksa pasta yesinler.”
Marie Antoinette’in geçmişini bilmeyenler, elbette bu sözlere isyan eder. Kraliçe, gerçekten pasta mı demişti? Bunu anlamak için Viyana’ya gidelim. Antoinette bir Avusturya prensesidir. Avrupa hanedanları arasında kız alıp vermek, hem barışı hem de ittifak kurulmasını sağladığı için çok yaygın olarak uygulanıyordu. Avusturyalı Marie Antoinette ile Fransa Kralı 16. Louis de bu nedenle evlendirilmişti.
Her Avusturyalı gibi, sabah kahvaltısında ülkenin ulusal yiyeceği olan ayçöreği yiyen Marie Antoinette, Fransa’ya gelin giderken sabah kahvaltılarında mutlaka ayçöreği bulunmasını da koşul olarak sunmuştu. Antoinette’in Paris’e getirdiği bu çörek, daha sonra Fransızca’da hilal anlamına gelen “croissant” (kuruvasan) adıyla başkentten başlayarak tüm ülkeye yerleşir ve aslen Avusturyalı olmasına karşın Fransız yiyeceği olarak tanınmaya başlar.
Marie Antoinette, Avusturya’da halkın günlük yiyeceği olan ayçöreğinin Parisliler tarafından da kolayca bulunduğu varsayımıyla, “Ekmek yoksa pasta yesinler” derken, belki de “croissant” yesinler demek istiyordu. Belki de Antoinette’in bu sözlerini duyanlar, “croissant”ın ne olduğunu bilmediklerinden, ayçöreğinin pasta olduğunu düşündüler.
Marie Antoinette’e haksızlık yapılıp yapılmadığı konusunu bir kenara bırakarak, Fransızlar’ın o çok övündükleri “croissant”ın Türkler sayesinde ortaya çıktığını anımsayalım. Ayçöreğinin Türkler’le olan ilişkisi pek bilinmez. “Croissant”ın öyküsü Osmanlı ordularının Viyana’yı ikinci kez kuşatmasıyla başlar.
Uzun süren kuşatma Viyanalılar’ın direncini iyice kırmıştır. Kente girmek için türlü yollar deneyen Türkler, son çare olarak, lağımcı olarak bilinen tünel kazıcıların açtığı tünelleri kullanıp kente girmeyi deneyecektir. Sonunda beklenen gün gelmiş, tünellere yerleşen Türk askerleri hücum emrini beklemeye başlamıştı. Artık gece yarısı olmuş, tüm kent, direnişin de verdiği yorgunlukla uykuya dalmıştı. Bu saatlerde uyanık olan ve çalışan yalnızca ekmekçilerdir. Lağımcıların açtığı tünellerden ilki, işte bu ekmek fırınlarından birinin ortasına çıkmaktadır.
Tünelin ağzındaki son toprak atılıp Türk askerleri hamur yoğuranların ortasına çıkınca, ilk şaşkınlığı geçen ekmekçiler alarm verir ve uyumakta olan kent uyanarak yeniden direnişe geçer. Tünellerden daha fazla asker çıkmasını engelleyen Viyanalılar kısa sürede Türkler’i geri püskürtür.
İşte o günün anısına Viyanalı ekmekçiler hilal biçiminde ayçöreği yapmaya başlar. Tünelden çıkan askerlerin başındaki miğferlerin üstünde ve Osmanlı bayrağında hilal bulunduğu, ayrıca o gece gökyüzündeki ay hilal olduğu için, çörekler hilale benzetilir. Türkler karşısında kazanılan zaferi simgelediği düşüncesiyle her sabah ayçöreği yemek, Avusturyalılar arasında bir gelenek biçimine gelince, ayçöreği, zengin, yoksul herkesin ulaşabileceği bir yiyecek olur.
Avusturyalı prensesin şanssızlığı, 1770’te Fransa tahtının varisi 16. Louis ile evlenirken başlamıştı. Düğünün ardından şimdiki Concorde Meydanı’nın bulunduğu alanda yeni evliler şerefine havai fişek gösterisi düzenlenmiş, bu sırada çıkan panik, yüzlerce insanın ezilerek ölmesine neden olmuştu. Bu olay üzerine, Parisliler arasında, Marie Antoinette’in uğursuz olduğu ve aynı meydanda öleceği görüşü yayılır. Yıllar sonra bu öngörü gerçekleşecektir. Bir süreliğine Devrim Meydanı adı da verilen bu alanda kurulan giyotinde idam edilen 1350 kişi arasında, Kral 16. Louis ve Kraliçe Marie Antoinette de vardır.
Zavallı Marie Antoinette! Avusturya’da halk çöreği olan “croissant”ı Parisliler’in yiyemediğini belki de hiç bilmiyordu. Fransızlar ise, o çok övündükleri ve sahiplendikleri “croissant”ın, Türkler sayesinde ortaya çıktığından bugün bile habersizler...
İtiraf etmeliyim ki, Paris’te yaşadığım yıllarda, sabahın alacakaranlığında, okula ya da işe giderken, metro istasyonunun yanındaki Brötanyalı ekmekçiden aldığım nefis kokulu, sıcacık “croissant”ın öyküsünü ben de bilmiyordum.
-alıntıdır-