Evet ! Oydu !!

eiffel

Forumun Kulesi
Altın Üye
Katılım
10 Mar 2006
Mesajlar
5,705
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Her insan büyük bir alemdir.İnsan düşünceden ibare
Evet! Oydu

İnsan izinli de olsa gazetelere göz atmadan duramıyor. Tatildeyken bir fotoğraf ilişti gözüme:

Şu ara dikkatleri üzerinde toplayan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bir üyesi... bir Ergenekon sanığıyla birlikte...

Fotoğraf “Skandal” başlığıyla verilmiş.

Üyeyi tanır gibiyim.

Evet o!

Ali Suat Ertosun.

* * *

Hafızam 10 yıl önceye götürüyor beni...

1999 başı...

O zaman ATV’deyim. Sabah’ta yazıyorum.

Sabancı suikastıyla ilgili “içerden” bir bilgi geliyor:

“Bu iş karanlık... Duyar biliyor. Konuşmak istiyor.”

Gerçekten de cinayetin tetikçisi olarak bilinen Mustafa Duyar, bildiklerini anlatmak için “itirafçı” olmak istemiş; ama bu talebi, “geç kaldığı” gerekçesiyle reddedilmişti.

Acaba yargıya anlatamadığını bize anlatır mıydı?

Dönemin Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nu aradım. “Duyar’ın söyleyeceklerinin yargıya yardımcı olabileceğine” ikna oldu.

“Ama kendisinin de oluru gerekir” dedi.

Yazılı olarak başvurduk, Duyar olur verdi, bakanlıktan izin çıktı.

Kamerayı kapıp Afyon Cezaevi’ne gitmek üzereydik ki, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’a takıldık. Bakan’ın iznine rağmen röportaja olur vermiyor, mevzuata aykırı olacağını söylüyordu.

Gidemedik.

* * *

Bizim yerimize başkaları gitti Duyar’ın “ziyaret”ine...

Bizi oyalayan bakanlık bürokrasisi, “Karagümrük çetesi”nin Afyon Cezaevi’ne nakline izin vermişti. Bu çete, 2 hafta sonra, Duyar’ı cezaevinde öldürüp susturdu.

Ardından susturulma sırası, Duyar’ı öldüren Karagümrük çetesinin liderlerine geldi. Ama onlar direndiler. Ve cezaevinde isyan çıkardılar.

O isyanda Karagümrük çetesinin lideri Nuri Ergin kameralara;

“Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü” diye haykırıyordu.

Bir başka pencereden kardeşi Vedat Ergin bağırıyordu:

“Veli Küçük’ü arayın; beni sorun. Başka da bir şey demiyorum.”

Nuri Ergin, isyanla ilgili davada ise şöyle demişti:

“Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, Sabancı suikastıyla ilgili bir şeyler oraya çıkarmak istiyorsa Ali Suat Ertosun’un neden Mustafa Duyar’a yakınlık gösterdiğini sorgulasın.”

* * *

Oysa işler tam ters yönde gelişti.

Öz’ün kaderi Ertosun’un eline geçti.

Çünkü geçen 10 yılda başbakanlar, bakanlar değişti; ama Ertosun’un önlenemeyen yükselişi her devirde sürdü.

F tipi cezaevi dayatmasında ve 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan “hayata dönüş operasyonu”nda da başrolü oynayan Ertosun, önce “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” ile ödüllendirildi.

Sonra Yargıtay üyeliğine atandı.

Ardından da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeliğine getirildi.
Ve sonunda Ergenekon operasyonunu yürüten savcı ve hâkimlerin tayininde söz sahibi hale geldi.

Şimdi AKP bundan şikâyetçi...

Başbakan, HSYK’daki “istenmeyen gelişmeler”den bahsediyor.

Hükümet yanlısı basın, yıllar yılı hiç ilgilenmediği olayları gündeme getirerek Ertosun’u keşfediyor.

* * *

İyi de, bilin bakalım Ertosun’a “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” verilmesini kim teklif etti?
Cemil Çiçek...

Madalyayı boynuna kim taktı?
Bülent Arınç...

Onu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na kim tayin etti?
Abdullah Gül...

Şimdi hükümete “Kendim ettim, kendim buldum” türküsünü mü tavsiye etmeli?

Yoksa devletin, sanıldığından da derin olduğuna mı hükmetmeli?




Can Dündar
 
Ergenekon nerelere sızmış desenize

HSYK da bile adamları barmış
 
O “direnişçi” bürokrat Ertosun’muş... Şimdi ne olacak?

O “direnişçi” bürokrat Ertosun’muş... Şimdi ne olacak?

Çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız...

Geçtiğimiz salı günü bu sayfada yayımlanan yazımda sorduğum soru cevabını buldu ve Can Dündar, o “direnişçi” bürokratın Ali Suat Ertosun olduğunu açıkladı.

Farkındayım, bilmece gibi bir giriş oldu. O nedenle, salı günkü yazıyı okuyanlarda uyanacak tekrar duygusunu göze alarak, konuya “yeni başlayanlar” için kısa bir özet geçeyim...

Biliyorsunuz, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi Ali Suat Ertosun, Ergenekon davasına bakan hâkim ve savcılarla, Güneydoğu’daki faili meçhul cinayetleri soruşturan savcının görev yerlerinin değiştirilmesini teklif ettiği iddiasıyla bir anda ülkenin en tartışmalı figürü haline geliverdi.

Tartışmayı tetikleyen yegâne unsur bu değildi ama... Ertosun’un geçmişi, bilhassa Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olduğu dönemdeki uygulamalarıyla bu son girişimi birlikte mütalaa ediliyor, girişiminin masum hukuki gerekçelerle açıklanamayacağı ima ediliyordu.

Bu imalardan en dikkat çekici olanı, her geçen gün Ergenekon davasının bir parçası olma istidadını gösteren Sabancı suikastının faillerinden Mustafa Duyar’ın cezaevinde öldürülmesi sırasında Ali Suat Ertosun’un Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olmasıydı.

Fakat, sizin de hemen katılacağınız gibi, bu kadarcık bir bilgiyle, Duyar’ın öldürülmesinde Ali Suat Ertosun’un sorumluluğunun olup olmadığı tartışması başlatılamazdı.

Öte yandan, gazeteci Can Dündar’ın, Duyar’ın ölümünden birkaç gün sonra yazdığı (20 Şubat 1999) bir yazı vardı. Ben, salı günü “Mustafa Duyar konuşacaktı” başlıklı bu yazıyı hatırlattım işte. Dündar yazısında, Duyar’la cezaevinde görüşme talebinin, Adalet Bakanı’nın iznine rağmen direnen bir yüksek bürokrata takıldığını; görüşmenin gerçekleştirilemediğini; o arada aynı bürokratın onayıyla Duyar’ın kaldığı cezaevine nakledilen Ergin kardeşlerin Duyar’ı öldürdüğünü anlatıyordu.

Can Dündar o yazısında Adalet Bakanı’na rağmen direnen o yüksek bürokratın adını vermemişti. Ben de, o günlerdeki görevi nedeniyle o bürokratın Ali Suat Ertosun olma ihtimalini dile getirmiş, Dündar’ın o zaman ismini vermediği bürokratı açıklaması gerektiğini dile getirmiştim.

Dündar, tahmin ettiğim gibi, tatil dönüşü ilk yazısını bu konuya ayırdı ve o kişinin Ertosun olduğunu açıkladı.

“Evet, oydu!”

Dündar’ın “Evet, oydu!” başlıklı yazısından uzunca bir alıntıyla devam ediyorum... Böylece “yeni başlayanlar” için yapmaya başladığım özeti de nihayetlendirebileceğim... Söz Can Dündar’da:

“Hafızam 10 yıl önceye götürüyor beni... 1999 başı... O zaman ATV’deyim. Sabah’ta yazıyorum. Sabancı suikastıyla ilgili ‘içerden’ bir bilgi geliyor:

‘Bu iş karanlık... Duyar biliyor. Konuşmak istiyor.’ Gerçekten de cinayetin tetikçisi olarak bilinen Mustafa Duyar, bildiklerini anlatmak için ‘itirafçı’ olmak istemiş; ama bu talebi, ‘geç kaldığı’ gerekçesiyle reddedilmişti. Acaba yargıya anlatamadığını bize anlatır mıydı?

Dönemin Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nu aradım. ‘Duyar’ın söyleyeceklerinin yargıya yardımcı olabileceğine’ ikna oldu. ‘Ama kendisinin de oluru gerekir’ dedi. Yazılı olarak başvurduk, Duyar olur verdi, bakanlıktan izin çıktı. Kamerayı kapıp Afyon Cezaevi’ne gitmek üzereydik ki, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’a takıldık. Bakan’ın iznine rağmen röportaja olur vermiyor, mevzuata aykırı olacağını söylüyordu.

Gidemedik.

Bizim yerimize başkaları gitti Duyar’ın ‘ziyaret’ine... Bizi oyalayan bakanlık bürokrasisi, ‘Karagümrük çetesi’nin Afyon Cezaevi’ne nakline izin vermişti. Bu çete, 2 hafta sonra, Duyar’ı cezaevinde öldürüp susturdu. Ardından susturulma sırası, Duyar’ı öldüren Karagümrük çetesinin liderlerine geldi. Ama onlar direndiler. Ve cezaevinde isyan çıkardılar.

O isyanda Karagümrük çetesinin lideri Nuri Ergin kameralara; ‘Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü’ diye haykırıyordu. Bir başka pencereden kardeşi Vedat Ergin bağırıyordu: ‘Veli Küçük’ü arayın; beni sorun. Başka da bir şey demiyorum.’

Nuri Ergin, isyanla ilgili davada ise şöyle demişti: ‘Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, Sabancı suikastıyla ilgili bir şeyler oraya çıkarmak istiyorsa Ali Suat Ertosun’un neden Mustafa Duyar’a yakınlık gösterdiğini sorgulasın.’”

Tabloyu tamamlamak için Uşak Cezaevi’ndeki isyanı da hatırlamamız lâzım... Ergin Kardeşler, Mustafa Duyar’ın ölümünden sonra önce Kartal, sonra Uşak Cezaevi’ne nakledildiler. “Bakanlık bürokrasisi”, bir süre sonra buraya Ergin kardeşlerin “kanlısı” Alaattin Çakıcı’nın adamlarını nakletti. Fakat Ergin kardeşler ellerini çabuk tutup isyana giriştiler. 100’ü aşkın mahkûmu rehin aldılar ve ilk bakışta açıklanması zor bir vahşet uyguladılar: Beş kişiyi öldürmekle yetinmediler, gözlerini de oydular. Belli ki bu “ölçüsüz şiddet”le kendilerini ortadan kaldırmak isteyenlere bir mesaj vermek, bir daha böyle bir şeye tevessül edilmemesini istiyorlardı.

Ergin kardeşler, Uşak Cezaevi’nde öldürülmüş olsaydı ne Veli Küçük’ten söz edebileceklerdi, ne de Ali Suat Ertosun’dan...

Türkiye’nin en karanlık cinayetlerinden birinin failinin cezaevinde ortadan kaldırılması için gerçekleştirilen bir nokta nakli... Onu ortadan kaldıranların ortadan kaldırılması için gerçekleştirilen bir başka nokta nakli... Ve bütün bu icraatın altında hep aynı “bakanlık bürokrasisi”nin çabaları, hep aynı müdürün onayı...

Bu kadarı fazla değil mi artık?

Mustafa Duyar’ın cezaevinde öldürülmesinin dosyası kesinlikle yeniden açılmalıdır.


 
Ergenekon nerelere sızmış desenize

HSYK da bile adamları barmış



onu oraya kimin yerleştirdiğine dikkat etmedin herhalde???

ona madalya verende yargıtay üyesi yapanda hsyk üyesi yapanda aynı zihniyet.

ergenekon düşmanı kahraman akp

ama nasıl oluyorsa karanlık bir adama bi kız vermedikleri kalıyo


ne kadar ilginç değilmi?
 
onu oraya kimin yerleştirdiğine dikkat etmedin herhalde???

ona madalya verende yargıtay üyesi yapanda hsyk üyesi yapanda aynı zihniyet.

ergenekon düşmanı kahraman akp

ama nasıl oluyorsa karanlık bir adama bi kız vermedikleri kalıyo


ne kadar ilginç değilmi?

Madalya veren konusunda haklısın ama yargıtay üyesi ve Hsky üyesi yapma konusunda söylediklerin doğru değil

Tamam HSK ya cumhurbaşkanı atama yapıyor oda yargıtayın seçtiği üç kişi arasından

bu üç kişinin de bir birinden farkı yok aslında ha Ertosun olmuş hada çavuş tosun

dedim ya sadece madalya konusunda haklısın oda insanlar kavun değil ki koklayasın
 
Madalya veren konusunda haklısın ama yargıtay üyesi ve Hsky üyesi yapma konusunda söylediklerin doğru değil

Tamam HSK ya cumhurbaşkanı atama yapıyor oda yargıtayın seçtiği üç kişi arasından

bu üç kişinin de bir birinden farkı yok aslında ha Ertosun olmuş hada çavuş tosun

dedim ya sadece madalya konusunda haklısın oda insanlar kavun değil ki koklayasın



iyide ahmet necdet sezer de 3 rektör adayı arsından seçim yaparak rektör atıyordu..

o zaman dünyayı ayağa kaldırıyordunuz.

ne farkı var bu iki olayın?
 
Arkadaşlar buradaki oyunlarıda lütfen farkedelim.

Bir bakınız bütün savcılar ve hakimler adaleti savunmuyor mu?

Neden birilerinin yeri değişirken kendi adamlarını getiriyorlar diyorlar ki. O zaman bende şöyle derim. Senin adamın var başta bunuda ben kabul etmiyorum. İşte bu demek oluyor ki hakim ve savcılar adaleti ve sabit bir hukuku savunmuyor.

Herkesin kendi adalet kitabı var demek ki. Burada tartışılacak esas nokta burası.

Lütfen
 
Geri
Üst