~PRENSES~
Romantizmin Delisi
ESKİ ŞARKIM
Basitlik oyunu oynayalım mı seninle?
Karmaşıklığın göz kamaştırıcı lüksünden gidelim mi,
sessiz sakin yüreklerimizle?
İskambil kağıtlarından yapılmış şatoları uçuralım bir nefesle,
ne dersin?
Kağıttan insanları ıslatalım, gözyaşlarımızla
ve ikimiz kalalım yalnızca.
Tırnaklarımızla kazıdığımız taşlarla yarattığımız yürek
kondularımızda oturalım.
Dalga geçelim nehirlerle.
Bize gücünü göstermeye çalışan, o çılgınlara, akıntının
ne olduğunu gösterelim.
Kalp kaymasının, yürek aşınmasının ninnisini duysalar
yıkılır o seller bilirim.
Gel onlara yüreğimizi gösterelim; korkup kaçışlarını
seyredelim.
Basitliğime gelir misin bu gece?
Saflığın doğum gününü benim yüreğimde kutlasak.
Sen de kendini getirsen olur mu?
Benim zayıf yanlarımın davetlisisin sen bu gece;
güçlü yanlarımın davetsiz konuğu olur musun?
Uzun zamandır dinlemediğim şarkılar, şarap gibi daha bir
tatlanır
ve son dinleyişinde, paslanmış o eski heyecanları tattırır.
Eski şarkım nasılsın?
Şimdi yüreğimde hiç durmadan çalarken, sevgili şarkım
rahat mısın?
Beğendin mi yüreğimi?
Sen yüreğimde çalacaksın diye günlerce temizlik yaptım.
Taze çiçekler, renkli mumlar aldım.
Parayı nereden buldun dersen;
bütün kinimi, nefretimi sattım.
Nedense herkes çok meraklıydı satın almaya.
Onlar bir güçlü olma kavgası tutturmuşlar;
birbirlerinin kağıt bebekleri olmuşlar.
Çeşit çeşit kavgayı, öfkeyi, çirkinliği kesip kesip
birbirlerine giydirmişler.
Ben incecik ruhumu giyindim,
kendi gözlerimi taktım.
Dudağıma biraz pembe gül sürdüm;
yanaklarıma da biraz karanfil.
Gözlerimi güneşin batışına boyadım;
saçlarımı geceye.
Ey şarkım,
peki sen bütün denizi nasıl gözlerine boşalttın?
Sesini açabilir miyim,
yeterince duyamıyorum seni.
Sen yüreğimde, yüreğimi çalarken, ben de sana eşlik
ediyorum.
Dur bakayım ne diyorsun?
Evet duyuyorum şimdi...
ALINTI
Basitlik oyunu oynayalım mı seninle?
Karmaşıklığın göz kamaştırıcı lüksünden gidelim mi,
sessiz sakin yüreklerimizle?
İskambil kağıtlarından yapılmış şatoları uçuralım bir nefesle,
ne dersin?
Kağıttan insanları ıslatalım, gözyaşlarımızla
ve ikimiz kalalım yalnızca.
Tırnaklarımızla kazıdığımız taşlarla yarattığımız yürek
kondularımızda oturalım.
Dalga geçelim nehirlerle.
Bize gücünü göstermeye çalışan, o çılgınlara, akıntının
ne olduğunu gösterelim.
Kalp kaymasının, yürek aşınmasının ninnisini duysalar
yıkılır o seller bilirim.
Gel onlara yüreğimizi gösterelim; korkup kaçışlarını
seyredelim.
Basitliğime gelir misin bu gece?
Saflığın doğum gününü benim yüreğimde kutlasak.
Sen de kendini getirsen olur mu?
Benim zayıf yanlarımın davetlisisin sen bu gece;
güçlü yanlarımın davetsiz konuğu olur musun?
Uzun zamandır dinlemediğim şarkılar, şarap gibi daha bir
tatlanır
ve son dinleyişinde, paslanmış o eski heyecanları tattırır.
Eski şarkım nasılsın?
Şimdi yüreğimde hiç durmadan çalarken, sevgili şarkım
rahat mısın?
Beğendin mi yüreğimi?
Sen yüreğimde çalacaksın diye günlerce temizlik yaptım.
Taze çiçekler, renkli mumlar aldım.
Parayı nereden buldun dersen;
bütün kinimi, nefretimi sattım.
Nedense herkes çok meraklıydı satın almaya.
Onlar bir güçlü olma kavgası tutturmuşlar;
birbirlerinin kağıt bebekleri olmuşlar.
Çeşit çeşit kavgayı, öfkeyi, çirkinliği kesip kesip
birbirlerine giydirmişler.
Ben incecik ruhumu giyindim,
kendi gözlerimi taktım.
Dudağıma biraz pembe gül sürdüm;
yanaklarıma da biraz karanfil.
Gözlerimi güneşin batışına boyadım;
saçlarımı geceye.
Ey şarkım,
peki sen bütün denizi nasıl gözlerine boşalttın?
Sesini açabilir miyim,
yeterince duyamıyorum seni.
Sen yüreğimde, yüreğimi çalarken, ben de sana eşlik
ediyorum.
Dur bakayım ne diyorsun?
Evet duyuyorum şimdi...
ALINTI
