admiral
New member
- Katılım
- 30 Haz 2006
- Mesajlar
- 12,510
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
2 farklı takım ile 2 Avrupa kupası kazanan, Türkiye'nin en başarılı basketbol antrenörlerinden biri Ergin Ataman... Sezon ortasında Deron Williams ve Semih Erden'in ayrılmasından sonra birçok kesim Beşiktaş'ın hedefine ulaşamayacağını düşünse de o herkesi yanılttı, 96'dan sonra Avrupa'dan Türkiye'ye 2. kupayı getirdi. İşte Ergin Ataman ile yaptığımız keyifli röportaj...
Bu sizin Avrupa'daki 2. kupanız. İlki Siena ile birlikte Saporta'ydı. O takımda Naomouski, Stefanov, Zukauskas, Chiacig gibi Avrupa basketbolunun en özel isimleri vardı. O takımla bu takımın arasındaki benzerlikler nelerdi?
İki takımın da kimyası iyi oturmuştu. Bu işlerde başarıya gitmek için takımdaki rollerin iyi oturması gerekiyor. O saydığınız isimlerde o zaman Siena’daki o dönemde Stefanov ile Naomouski takımın skor yükünü çekiyorlardı. Pota altında Chiacig vardı. Power forvet pozisyonunda Topic vardı bizdeki Zoran Erceg tarzında bir oyuncuydu. Aslında dediğiniz şey doğru. Savunmacı olarak Zukauskas vardı. David Hawkins’i kullandığımız gibi onu kullanıyorduk. Naomouski ile Arroyo birbirine benzer oyuncular. Benzer özellikler tabiî ki takımların kimyasında.
Saporta’yı almanızın üzerinden 10 sene geçti, o zamandan bu yana, bireysel olarak Ergin Ataman’da neler değişti?
O zamanlar daha agresiftim. Şimdi daha sakin kalabiliyorum. Şuanda da tabiî ki çok büyük bir heyecan yaşıyorum maç için de ama o heyecanımı kontrol edebilmeyi, takımı daha sakin yönetmeyi zaman içersinde öğreniyorsun, bir tecrübe kazanıyorsun. O zamanki Ergin Ataman’a baktığın zaman saha içinde sürekli hareket halinde olan bir Ergin Ataman görürsün bench kenarında, şimdi ise daha sakin zaman zaman parlayan bir kişilik görürsünüz. Aradaki fark o ama disiplin hep aynı şekilde kalır.
SAPORTA KUPASININ ANLAMI FARKLI
Peki sizin için hangi kupa daha anlamlıydı? Saporta mı Eurochallange mi?
Hepsinin ayrı anlamı var tabiî ki ama Saporta benim ilk kupam. İlk Avrupa Kupası’ydı üstelik yabancı bir takımın başındaydım Türk hoca olarak. Onun anlamı farklıydı yani o günün şartlarında enim için çok olağanüstü bir olaydı. Ondan sonra tabi devam da etti biliyorsun bir sene sonra Final-Four geldi zaten. Bugünkü kupaya gelince, aslında benzer özellikler var şöyle ki. Bu da Beşiktaş’ın ilk Avrupa Kupası. Bu kupanın artısı ne? Tabiî ki Siena sonuçta 100 bin kişilik küçük bir şehir. Herkes tabiî ki çok mutlu oldu o kupayı aldığımız zaman. Siena bir basketbol şehri oldu o günden sonra. Ama Beşiktaş milyonlarca taraftarı olan çok büyük bir camia ve tabi ki bu kupa çok büyük bir ses getirdi.
Beşiktaş'taki 2. serüveniniz... Bir röportajınızda Beşiktaş yönetiminden o dönem maddi olarak çok destek göremediğinizi söylemiştiniz? Bu sene ne değişti ve bu başarı geldi?
O zamanki sponsorumuz Cola Turka’ydı. Cola Turka’nın sponsorluk anlaşması şuanda Milangaz’ın yaptığı anlaşma gibi değildi. Cola Turka’nın sponsorluk anlaşması direk kulüple yapılan bir anlaşmaydı. Paralar kulübün kasasına gidiyordu hatta anlaşma yapıldığında o paraların bir kısmı peşin olarak kulübe verildiği için zaman zaman kulübün yaşadığı maddi problemlerden basketbol şubesi fazlasıyla etkileniyordu o dönemde. Bazı dönemlerde oyuncuların paralarını alamadıkları için ya da geç aldıkları için antrenmana çıkmadıkları, sorun yaşadığımız birçok problemler vardı. Bunda kulübün bir suçu yoktu. Kulüp maddi bir kriz içindeydi. Bugün de Beşiktaş Kulübü’nde maddi problemler var ama Milangaz’ın sponsorluğu çok organize bir şekilde. Milangaz aydan aya takıma ödeme yapan bir sponsor olduğu için kulübün yaşamış olduğu sıkıntıları yaşamadık. Aradaki en büyük fark bu.
İKİ HEDEFİ DE TUTTURDUK
Avrupa'dan 2 kupanız olmasına rağmen, Türkiye Basketbol Ligi’ni 1 kez kazandınız. Bu sizin daha çok Avrupa’ya eğilmeniz ölçüsünde mi oldu, yoksa katıldığınız kupalardaki takımlar mı bunu etkiledi?
Türkiye Ligi’nde şuana kadar tek Türkiye Kupası oynandı. Şimdi göreceğiz ligde ne olacağını. Bu takımın önünde iki hedef vardı bu iki hedefi de tam olarak tutturdu. Türkiye Ligi’nde nereyi tutturacak? Ligin normal sezonuna bakıldığında ilk 4’ün içinde yer almamız bir başarı. Sezon içinde bir iki tane beklenmedik bir şekilde kaybettiğimiz maçlar var. Hacette deplasmanı kendi evimizdeki Erdemir maçı… Bu iki maçı kazansaydık ligi lider bitirebilirdik. Türkiye Ligi’ndeki durum Mayıs ayı içindeki play-offlarla belli olacak.
Deron Williams ve Semih Erden gittikten sonra yaptığınız Arroyo ve Pops transferlerini şimdi herkes hayranlıkla izliyor, takıma neler kattığını. Bu transferler fırsat transferi miydi, yoksa araştırma ölçüsünde mi takıma katıldılar?
Ben en baştan söylüyordum. Üç ay sonra kimi alacağınızı kestirmeniz imkansız basketbol piyasası içerisinde. Oyuncuların gittiği gün biz tabiî ki piyasadaki alınabilecek bütün oyuncuları izledik bunların içinde de bu iki oyuncunun da üstünde durduk. Birçok alternatifimiz vardı. Örneğin Carlos Arroyo bir süre bizi bekletti. Çünkü NBA’de bir kontrat bekliyordu. Bir sürü alternatifimiz vardı, en az 4-5 adayımız vardı ama biz beklemeyi tercih ettik. Keza Pops Mensah-Bonsu için de aynı şey geçerli. Bir sürü alternatifimiz vardı ama biz onu tercih ettik. Onun üzerinde yoğunlaştık. NBA lokavtının bittiği günden itibaren bu oyuncuların üzerinde yoğunlaştık, takip ettik ve sonunda da transfer ettik.
TAKIMLARI KÜÇÜMSÜYORUZ
Yarı finalde Szolnoki Olaj karşısında Beşiktaş’ta bir konsantrasyon problemi gözüküyordu. Rakibin Avrupa Basketbolu'nda pek yer almamış bir takım olması, sizi bu maça ne derece de hazırladı?
Biz genelde takımları küçümsemeyi çok severiz. Takımları küçümsediğimiz için de bakarız onlar Final-Four oynuyorlar kupalarda final oynuyorlar ama biz hala biz aşağıdan onları küçümsemeye devam ederiz. Macar takımı tabiî ki bizim ayarımızda bir takım değildi ama sonuçta da bu kupada oraya gelmeyi başarmış bir takımdı. Szolnoki’nin ilk 5’ine de baktığımız da bugün Türkiye Ligi’nde rahatlıkla play-off mücadelesi yapabilecek bir takım. Bir de deplasmanda oynuyorsunuz turnuvanın ilk günü ve siz favorisisiniz. Onlar kendi sahalarında böyle bir turnuva organize ediyorlar ve favori takımı da yenmek için olağanüstü bir gayret gösteriyorlar. Onun için zorlandık açıkçası ve iyi basketbol da oynamadık zaten. O gün biz maçı tamamen bizim winner özelliğimizle kazandık. Ne yaptık şutları sokamadık birçok hata yaptık ama 22 tane hücum ribaundu yaptık oralardan sayı bulduk. Savunmada onları 60 sayıda durdurmayı başardık. Ama hiçbir şekilde bazılarının dediği gibi bu takım Türkiye 1. Ligi’nde bile oynamaz diye ben kesinlikle kabul etmiyorum. Macar takımı rahatlıkla Türkiye Ligi’nde play-off mücadelesi verebilecek bir kadroya sahip.
Final maçında Chalon'a karşı 17 sayı öne geçseniz de son periyotta geriye düştünüz. Basketbolcularda normal bir durumdur, rakip o kadar geriden gelip öne geçince ister istemez bir motivasyon problemi gerçekleşir. O süreçte içinizde bir acaba oluştu mu maçı kaybedeceğiniz adına?
Çok net söylüyorum. Hayır olmadı. Ben Chalon takımını incelediğim zaman bizim normal basketbolumuzu oynadığımız takdirde yüzde yüz kazanacağımıza emindim. Maça çok iyi başladık ve onları iyi durdurduk, hücumda istediklerimizi yaptık ama tabi ki bir yerinde onlar tepki verecekti ve alan savunmasına döndüler içeriye kapandılar dış şutları sokamadık. Biz son periyoda gelinceye kadar 15’te 2 üçlük atmıştık. Bu böyle devam etmezdi, ancak şöyle olurdu. Macar maçında olduğu gibi çok kötü bir şut yüzdesiyle oynardık ve kaybederdik. Ama ben takımın bir süre o 17 sayılık kapanan farkın yeniden açılacağını hep düşünüyordum. Biz yine 7-8 sayı öne fırlayınca Fransız takımı yeniden alan savunmasına döndü ama biz hemen savunmalarını deldik, zaten orada maç bitti, maçı kopardık.
Medyaspor