Ergenekoncu Ümit Sayın'ın Şok MSN kayıtları"Hablemitoğlu Öldürülmeli Çünkü"

Serdengeçti

Banned
Katılım
8 May 2007
Mesajlar
1,808
Reaction score
0
Puanları
0
Hablemitoğlu Öldürülmeli Çünkü..

Ergenekon terör örgütüne üye olmakla suçlanan Ümit Sayın'ın MSN kayıtlarında Necip Hablemitoğlu cinayeti ve neden öldürülmesi gerektiğiyle ilgili bilgiler çıktı.

Geçtiğimiz 26 Şubat'ta tutuklanarak cezaevine gönderilen İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ümit Sayın'ın, öldürülen Necip Hablemitoğlu için söylediği 'Bir yıla kadar gidici. Tamamen bizim tarihimizden silinmeli' ifadeleri, Ergenekon iddianamesinde önemli bir yer tuttu.
Ümit Sayın'ın bilgisayarındaki, silinen chat kayıtları bölümünde 18 Aralık 2002 tarihinde uğradığı suikastta öldürülen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun örgütte sevilmediği ve 'öldürülmesi gerektiğine' ilişkin ibareler bulunuyor. Savcılar, 262 üyesi bulunan ulusalcıların Yahoo mail grubu Kemalist Türk Birliği'ne (KTB) üye olan Ümit Sayın ve diğer bazı kişilerin maillerini, iddianamede Hablemitoğlu cinayetinin anlatıldığı bölüme aktardı.

ÇOK YÖNLÜ OYNUYOR

XYZ adını kullanan Ümit Sayın ile Radkem adını kullanan Yusuf Rıza Günaydın'ın 1 Nisan 2002 tarihinde yaptıkları diyalog iddianamede şu şekilde geçiyor:

XYZ: KTB'nin etkileri büyük oldu. Necip çok salyangoz ve yumuşakça konuşması yaptı.

Radkem: O halde Hablemit'le de tüm ilişkiyi kesmek gerekiyor.

XYZ: İlişkiyi kesmek akıllıca değil, adama hiç güvenemedik. Mason olma ihtimali çok yüksek. Hablemit her yana oynayan bir etki ajanı. Belki de gerçekten Fethullah'tan para sızdırmak isteyen bir palavracı. Belki de sızdırdı. Genkur (Genelkurmay) bunun mutlaka farkına vardı. Habmit tamamen bizim tarihimizden silinmek zorunda. Farklı gruplarla oynayarak farklı güçler ve çıkarlar sağlıyor. Bunun Tantan da , Kemal Alemdaroğlu da farkında. Habmit kötü durumda. Yakında içeri alınabilir. KTB'den destek kaybettiğini anladı. Ayrıca korg ve 23'e güvenemeyeceğini de anladı. Habmit korkuyor çünkü arkasında ne MİT, ne Genkur ne de Emniyet var. Şu anda listede birinci adam. Habmit gidici, bir yıla kadar. Belki de iyi olur. Radkem: Gitsin bence de.


38 yıl hapis isteniyor

İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Ümit Sayın'ın, silahı terör örgütüne üye olmak, Halkı T.C. hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek ve hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek suçlarından 38 yıla kadar hapsi isteniyor. 2000 yılında Ali Rıza Günaydın tarafından kurulan ve 262 üyesi bulunan Yahoo mail grubu Kemalist Türk Birliği'nin üyeleri arasında, öldürülen Necip Hablemitoğlu ve Ümit Sayın da bulunuyordu.


'Yarın darbe olacak bizi kurtaracaklar'

İddianamenin 40 numaralı sanığı olan, Ergenekon terör örgütüne üye olmak ve Halkı T.C. hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek suçlarından 30 yıla kadar hapsi istenen emekli astsubay Orhan Tunç'un, 'Ümit Sayın ile sık sık telefonda görüşen Orhan Tunç, 'Ümit Sayın sürekli içip içip beni arardı. En son gözaltına alındıktan sonra beni aradı, 'Yarın darbe olacak, bizi kurtaracaklar' dedi. Ümit Sayın emekli Tümgeneral Reha Taşkesen ile görüşürdü' ifadesi de iddianamede yer aldı.


http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=177773
 
Haydi Fetulah çeteleri yine iş başında.Hablemitoglunun hiç bir yazısını okudunuzmu sizde Fetulah çetesini aklamak için bu tür üç kagıtlara sarılıyorsunuz.Önce Necip Hablemitoglunun yazılarını bir okuyıun o zaman kimlere hizmet ettiginizi anlayacaksınız.O benim gördügüm en yigit Türk oglu Türk yigitlerden biridir.Fetulah Gülen gibi Amerikan işbirlikçisinin pis cinayetlerini temizlemeye,bu pislikleri masum insanlara yıkmaya kalkmayın.Sizin bırakın müslümanlıgı bunlara alet olmakla,öteki dünyada yatacak yeriniz yok.
 
* Baskınlar sırasında el konulan bilgisayarların sabit disklerinin yedeklerinin alınarak suçlu yakınlarına verilmemesi.

CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın dinlendiği iddialarını araştırma komisyonu üyesi CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, soruşturmada, bilgisayarların ve bilgisayar ortamındaki verilerin, CMUK’un 134’ncü maddesine göre yedeklenmesi gerektiğini ancak bunun yapılmadığını belirterek, “Hiçbir tutuklamada yedekleme yapılmamıştır. Bilgisayara geçmiş tarihli veri eklemek mümkün olduğundan zamanında alınmayan bu tedbirden dolayı dijital ortamdaki bütün kayıtlar delil olma özelliğini yitirmiştir" dedi.

Seyhan, “siyasi iradenin etkisinde yapılan sorgulamalarda geçmişte kabadayıları ıslah etmek için cebine esrar koyma yöntemi, bugün karşıt görüştekileri ıslah etmek için bilgisayara veri aktarma yöntemine dönüşmüştür. Bu da açık bir insan hakları ihlalidir".

“CMUK 134’ncü maddesine göre el konulan bilgisayarların el konma anında yedeklenmesi ve yedeğinin de avukatına teslim edilmesi öngörülüyor. Buna rağmen soruşturmada hiçbir tutuklamada el konulan bilgisayarların yedeği alınmamış, sanığın avukatına teslim edilmemiştir. Daha sonra bilgisayara geçmiş tarihli bir veri eklemek mümkün olduğundan zamanında alınmayan bu tedbirden dolayı dijital ortamdaki bütün kayıtlar delil olma özelliğini yitirmiştir. Bu örnek dijital ortamdaki kayıtların güvenliğinin ve izlenmesinin mercek altına alınması konusunda çalışmalar yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Siyasi iradenin etkisinde yapılan sorgulamalarda geçmişte, kabadayıları ıslah etmek için cebine esrar koyma yöntemi, bugün karşıt görüştekileri ıslah etmek için bilgisayara veri aktarma yöntemi haline dönüşmüştür. Bu da açık bir insan hakları ihlalidir."

http://www.hackhell.com/showthread.php?t=446570
 
* Baskınlar sırasında el konulan bilgisayarların sabit disklerinin yedeklerinin alınarak suçlu yakınlarına verilmemesi.

CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın dinlendiği iddialarını araştırma komisyonu üyesi CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, soruşturmada, bilgisayarların ve bilgisayar ortamındaki verilerin, CMUK’un 134’ncü maddesine göre yedeklenmesi gerektiğini ancak bunun yapılmadığını belirterek, “Hiçbir tutuklamada yedekleme yapılmamıştır. Bilgisayara geçmiş tarihli veri eklemek mümkün olduğundan zamanında alınmayan bu tedbirden dolayı dijital ortamdaki bütün kayıtlar delil olma özelliğini yitirmiştir" dedi.

Seyhan, “siyasi iradenin etkisinde yapılan sorgulamalarda geçmişte kabadayıları ıslah etmek için cebine esrar koyma yöntemi, bugün karşıt görüştekileri ıslah etmek için bilgisayara veri aktarma yöntemine dönüşmüştür. Bu da açık bir insan hakları ihlalidir".

CMUK 134’ncü maddesine göre el konulan bilgisayarların el konma anında yedeklenmesi ve yedeğinin de avukatına teslim edilmesi öngörülüyor. Buna rağmen soruşturmada hiçbir tutuklamada el konulan bilgisayarların yedeği alınmamış, sanığın avukatına teslim edilmemiştir. Daha sonra bilgisayara geçmiş tarihli bir veri eklemek mümkün olduğundan zamanında alınmayan bu tedbirden dolayı dijital ortamdaki bütün kayıtlar delil olma özelliğini yitirmiştir. Bu örnek dijital ortamdaki kayıtların güvenliğinin ve izlenmesinin mercek altına alınması konusunda çalışmalar yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Siyasi iradenin etkisinde yapılan sorgulamalarda geçmişte, kabadayıları ıslah etmek için cebine esrar koyma yöntemi, bugün karşıt görüştekileri ıslah etmek için bilgisayara veri aktarma yöntemi haline dönüşmüştür. Bu da açık bir insan hakları ihlalidir."

http://www.hackhell.com/showthread.php?t=446570


Başka söze gerek yok sanırım...
 
Boşuna uğraşmayın Hablemit oğlunun eşi bile gerçeği anladı ve henüz bir ay önce girdiği ADD yönetiminden istifa etti.

Bunda çok fazla gariplik yok .Bu ergenekoncuların işi bu zaten.

Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalarla ,Ergenekon operasyonunun başlamasına sebep olan ümraniye ve Eski şehirde ele geçen bombaların eynı seriden olduğu gerçeği ortada.

Cumhuriyeti bombalatan Alparsln Arslan ın aynı zamanda Danıştay baskınını yapan kişi olduğuda ap açık

Bombalar kimden dersiniz. Tabiki ergenekondan.

Zaten Arslanın avukatıda "eğer Alparslan arslanın can güvenliği konusunda yeterli güvence verilirse müvekkilinin herşeyi anlatacağını açıklamıştı. Çok yakında konuşuşacak bakalım ozaman siz Ergenekoncular nereye saklanacaksınız
 
yüzü karaları teknik teferruatla burdan aklamak kolay galiba..ama her bir delile bir yama bulmak microsoftun işi olsa bile bu dava çok adam paklar beyler.hiç korkunuz olmasın hukuk şeriat hukuku değil.roma hukuku..onun için dava da yargıçta mahkemede sizin düzenden.ne diye korkuyorsunuz bekleyin görün bişey çıkmassa rahatlarız.biri yalan iksi yalan olsun hepsimi yalan beyler. hadi herkes bağlantılardan uzak bunlar kabadayıya suçlamak için cebe indirilen esrar olsun.bombolar nolucak bombalarrrr..elde ptladı hala konuşuyorsunuz ..önder savın kabaklığına gülmek artık sıkıyor bile..chp bu kadar yıl sonra varlığını tartışılır hale getirdi.atatürkün partisi ne hallerde ..bunu düşünüp kızacağınıza bu dinoları kızağa çekseniz hiç fena olmaz.ya iktidiar taşlanır benim bildiğim.muhalefet neden taşlansın.ama chp muhalefeti bile bilmiyor elne ağzına bulaştırmş herşeyi..oklar kırılmış bellide yayın krişide dağılmış izan ölçü hak getire:))
 
Boşuna uğraşmayın Hablemit oğlunun eşi bile gerçeği anladı ve henüz bir ay önce girdiği ADD yönetiminden istifa etti.

Bunda çok fazla gariplik yok .Bu ergenekoncuların işi bu zaten.

Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalarla ,Ergenekon operasyonunun başlamasına sebep olan ümraniye ve Eski şehirde ele geçen bombaların eynı seriden olduğu gerçeği ortada.

Cumhuriyeti bombalatan Alparsln Arslan ın aynı zamanda Danıştay baskınını yapan kişi olduğuda ap açık

Bombalar kimden dersiniz. Tabiki ergenekondan.

Zaten Arslanın avukatıda "eğer Alparslan arslanın can güvenliği konusunda yeterli güvence verilirse müvekkilinin herşeyi anlatacağını açıklamıştı. Çok yakında konuşuşacak bakalım ozaman siz Ergenekoncular nereye saklanacaksınız

SİZLER VARYA SİZLER DÜZENBAZSINIZ.Gerçegi anladı dediginiz Bayan Hablemitoglu Fetulahı deşifre ettigi için öldürüldügünü unutacakta kocasının aziz hatırasına ihanetmi edecek sanıyorsunuz?O kadar üç kagıtçısınız ki Sanki Şengül Hablemitoğlu ADD yönetiminden istifasını Ergenekona baglamaya çalışıyorsunuz.Millet salak ya yutacak.İşte bizzat Zaman'ın Milleti salak yerine koyan haberi;





Şengül Hablemitoğlu: ADD'nin yönetiminden istifa ettim


Prof. Dr Şengül Hablemitoğlu, Atatürkçü Düşünce Derneği'nden istifasıyla ilgili iddialara açıklık getirdi. ANKA dün saat 11.50'de haberi 'ADD'de şok istifa' diye duyurmuştu.



Hablemitoğlu, istifa kararını ADD Genel Başkanı Şener Eruygur'un gözaltına alınmasından önce verdiğini belirterek, "İddia edildiği gibi "Ergenekon" soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı dahil olmak üzere hiç kimseyle görüşmedim ve hiçbir basın kuruluşuna ne soruşturmanın içeriği hakkında ve ne de istifa gerekçesi olarak zorlama bir biçimde ilişkilendirilmeye çalışılan nedenleri destekleyen hiçbir açıklamada da bulunmadım" dedi.

Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Başsavcısı Zekeriya Öz'le görüşerek, eşinin ölümü hakkında bilgi aldığı ve daha sonra ADD'den istifa ettiği iddia edilen Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, yazılı bir açıklama yaparak ANKA'nın duyurduğu ve gazetelerde geniş yer bulan iddialara yanıt verdi.

Hablemitoğlu, ADD'nin 21-22 Haziran 2008 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurulu'nda yarışan 4 listeden birinde tamamen derneğin örgütlenmesinde emeği geçen isimlerle aday olduğunu belirterek, "Seçimler sonucunda benim yer aldığım listeden 25 kişilik Yönetim Kurulu'na sadece ben seçilebildim" dedi.

Seçimlere katılmaktaki amacını "ADD'nin erkek egemen yapı dışında kadın yüzü ile temsil edilmesine, derneğin kuruluş misyonuna ve Yönetim Kurulu'nun daha genç insanlardan oluşmasına duyduğu inanç" şeklinde açıklayan Hablemitoğlu, "Seçimden hemen sonra ortaya çıkan tabloya göre, yeni Yönetim Kurulu'nda tek başıma devam edemeyeceğimi Sayın Genel Başkan'a da ilettim" dedi.

Kendisinin Yönetim Kurulu'na istifasını yönlendirinceye kadar, ADD Genel Başkanı Şener Eruygur'un Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındığını söyleyen Hablemitoğlu, şunları kaydetti: "Altını çizerek belirttiğim üzere ben, üyesi olmaktan onur duyduğum Atatürkçü Düşünce Derneği'nden değil, Yönetim Kurulu üyeliğinden istifa ettim. Kaldı ki, bu ayrılış yeni değildir. Yönetim Kurulu'na sunduğum istifa dilekçemde belirttiğim nedenler dışında, iddia edildiği gibi "Ergenekon" soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı dahil olmak üzere hiç kimseyle görüşmedim ve hiçbir basın kuruluşuna ne soruşturmanın içeriği hakkında ve ne de istifa gerekçesi olarak zorlama bir biçimde ilişkilendirilmeye çalışılan nedenleri destekleyen hiçbir açıklamada da bulunmadım. Buna karşın, bugün 'yandaş' medyada istifa kararımın ele alınış biçimi ve bana ait olmayan ifadelerin kullanılması, söz konusu basın organlarının basın ahlak ilkelerine ne kadar uygun davrandıklarını bir kez daha ortaya koymuştur. Bu açıklama dışında haber, yayın ve yorum yapanlar hakkında gerekli hukuki tavrın alınacağının medya ve kamuoyu tarafından bilinmesi gerekmektedir." ANKA dün saat 11.50'de haberi 'ADD'de şok istifa' diye duyurmuştu.

İşte ANKA'nın o haberi;

ADD'DEN ŞOK İSTİFA

Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, Atatürkçü Düşünce Derneği'nden istifa etti.

ANKARA (ANKA) - Evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Dr. Necip Hablemitoğlu'nun eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, Atatürkçü Düşünce Derneği'nden istifa etti. Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu'nun geçtiğimiz ay içerisinde yapılan ADD Genel Kurulu'nda, Genel Yönetim Kurulu üyesi seçildiği, seçimden iki hafta sonra da istifasını verdiği öğrenildi. Ergenekon soruşturması çerçevesinde tutuklanan ADD Genel Başkanı ve Jandarma eski Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur hakkında hazırlanan iddianamede, Dr. Necip Hablemitoğlu cinayetini azmettirme iddiasına de yer verilmişti. Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu'nun istifa dilekçesinde, dernek faaliyetlerine yoğun iş temposu nedeniyle zaman ayıramayacağını gerekçe gösterdiği kaydedildi. (ANKA) (YG/ZG)

11:50 24/07/2008 "

ANKA


Şimdi görüldümü düzenbazlık.
 
Ergenekon'u Danıştay'a bağlayan 9 köprü


Savcı Öz’ün ortaya koyduğu delillere göre, Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’ın (ortada), Veli Küçük (sol üstte), Muzaffer Tekin (sağ üstte) ve Fikri Karadağ (sağ altta) ile yakın ilişkisi var. Osman Yıldırım’ın (sol altta) itirafları önemli delil.



ERTUĞRUL MAVİOĞLU (Arşivi) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘Türban nedeniyle yapıldı’ diye karara bağladığı Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırıları, yargılama sürecinde dikkate alınmayan bulgular ve yeni delillerle Ergenekon iddianamesine girdi




“Sanıkların birlikte hareket etmelerinin, önce Cumhuriyet gazetesine, birkaç gün sonra da Ankara’ya gelerek Danıştay Hâkimlerine saldın için plan yapmalarının örgütlü bir yapı içerisine girdiklerini gösterdiği, bu yapının türban örtüsü ile ilgili olarak kendi görüşlerine göre türban aleyhine karar veren ya da davranan kurumlara ders vermek amacını taşıdığı, sanık Alparslan Arslan liderliğindeki bu yapının aynı zamanda toplum üzerinde baskı kurularak ses getirecek eylemler yapmak için bir araya geldiği, sanıklar Osman Yıldırım, İsmail Sağır, Tekin Irşi ve Erhan Timuroğlu’nun bu örgüte üye olarak katıldıkları, sanıkların eylemden önce plan yapıp biraraya geldikleri, eylemlerin türbanla ilgili olduğu.”
Cumhuriyet gazetesinin 5 Mayıs, 10 Mayıs ve 11 Mayıs 2006’da üç kez peş peşe bombalanması ve Danıştay binasına 17 Mayıs 2006’da düzenlenen baskında yargıç Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürülüp dört yargıcın da yaralanmasıyla ilgili açılan davanın 13 Şubat 2008 günkü duruşmasında, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Orhan Karadeniz kararı bu cümlelerle açıkladı. Mahkemenin, aylar süren yargılama sonucundaki kanaati, Cumhuriyet ve Danıştay saldırılarının “türbana karşı olanların cezalandırılması” amacı taşıdığı yönünde olmuştu.
Bazıları yargılama safhasında ciddiye alınmayan, bazıları da yeni elde edilen deliller ışığında Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarına yeni bir yaklaşım getiren savcı Zekeriya Öz, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin aksine, söz konusu eylemlerin Ergenekon tarafından gerçekleştirildiği kanaatinde. Öz’ün, mahkemenin ciddiye aldığı ‘türban’ gerekçesini bir kisve olarak gördüğünü iddianameden anlamak mümkün. Savcı Öz hazırladığı iddianamede, Danıştay binası ile Cumhuriyet gazetesine düzenlenen saldırıları, dosya kapsamındaki dokuz delil sayesinde ilişkilendiriyor.

Alparslan Arslan sanıklarla yakın ilişki halinde
1- Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’ın Ergenekon’un yöneticileri ve aktif elemanları ile arasındaki somut ilişkiler iddianamede bir bir sıralanıyor. Bu ilişkilerin yoğunluğu, aralarındaki telefon trafiği kadar, işyeri ve çay bahçelerindeki buluşmaları ile de dikkat çekici boyutta. Alparslan Arslan, 12 Mart 2008 tarihli ifadesinde, Muzaffer Tekin’le Ayhan Parlak aracılığı ile tanıştığını, daha sonra ofisine 4-5 kez gittiğini kabul ediyor. İfadesine göre Arslan’ın Ergenekon ile ilişkileri sadece Tekin’le tanışmakla sınırlı değil. Mehmet Fikri Karadağ, Hüseyin Görüm ve adını vermediği emekli askerlerle Tekin’in bürosunda tanışmış ve ilişkisini sürdürmüş. Bu ilişkileri Alparslan Arslan’ın telefon kayıtlarından anlamak mümkün. İddianamede yer alan belgelere göre telefon trafiği şöyle:
Alparslan Arslan’ın kullandığı 0532 671 34 39 nolu GSM hattının; Muzaffer Tekin’in kullandığı 0532 291 92 93 telefon numarasıyla 35, Raif Görüm’ün kullandığı hatla 2, Osman Yıldırım’ın hattı ile 691, Osman Yıldırım’ın bir başka hattı ile 55, Ayhan Parlak’ın hattı ile 108, Yusuf Görüm’ün kullandığı hatla 11, Erhan Timuroğlu’nun hattı ile 10, Muzaffer Tekin ve Ertuğrul Yılmaz bağlantılı Ayhan Parlak ile 108, Sedat Peker’in liderliğini yaptığı suç örgütü üyesi İbrahim Cingi ile 94 kez konuştuğu belirlendi.

İddianameye göre Muzaffer Tekin ile Alparslan Arslan arasındaki ilişki bilinen telefon trafiğinden ibaret değil. Bu iki şahıs, defalarca yüz yüze görüştüğü gibi bilinmeyen telefonlar aracılığıyla irtibatlarını sürdürdü.
Kuvayı Milliye Derneği’nde yapılan aramada Alparslan Arslan’a ait iki kartvizit çıkması üzerine Ergenekon sanıklarından Hüseyin Görüm, Alparslan Arslan’ı tanıdığını, kartının kendisinde bulunduğunu söyledi.
Alparslan Arslan’ın Kadıköy’deki bürosunda yapılan aramada 16 sayfalık Ergenekon ibareli bilgisayar çıktısı doküman bulundu. Dokümanın ‘Lobi’ ve ‘Ergenekon’ başlıklı temel Ergenekon belgeleriyle aynı içerikte olduğu belirlendi.
Muzaffer Tekin’in hissedarı olduğu Doğuş Faktoring şirketi ile Alparslan Arslan’ın düzenli ilişkisi tespit edildi.
Ergenekon sanıklarından Zekeriya Öztürk ve Muzaffer Tekin ifadelerinde, Alparslan Arslan’ı çok emin olmamakla birlikte Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi’nin bir toplantısında gördüğünü söylediler. Öztürk’e göre o çevrede ‘bizim avukat’ olarak anılan Arslan’ın siyasi görüşleri medyaya yansıdığı gibi değil.
Ergenekon sanıklarından İbrahim Özcan 4 Temmuz 2008 tarihli ifadesinde geçmişte Hüseyin Görüm ile cezaevinde birlikte kaldıklarını belirttikten sonra, Alparslan Arslan’ı Hüseyin Görüm aracılığıyla tanıdığını, Kadıköy’deki bürosuna birlikte gittiklerini, Arslan’ın Görüm’ün avukatlığını yaptığını söyledi. Özcan, Görüm’ün Arslan’ı “milliyetçi, vatansever ve iyi bir avukat” olarak tanıttığını da belirtti. Özcan, Alparslan Arslan’ı daha sonra 3 - 4 kez Muzaffer Tekin’in bürosunda da görmüş.
Görüm-Karadağ video kayıtları
2- Ergenekon sanıklarından Hüseyin Görüm’ün, savcılığın elde ettiği 43 dakika 33 saniyelik 3 nolu CD’de bulunan video kaydında Ergenekon yöneticilerinden Fikri Karadağ’a söyledikleri de Danıştay baskınıyla ilişkili. Görüm söz konusu video kaydında, Karadağ’a şöyle yakınıyor: Sen de sattın beni, eğer ki bu Kuvayı Milliye bir iki tane, onu bunu yaptırsaydın, yine suçlu ben olacaktım. Danıştay davasına gittiğimde hepiniz beni sattınız, hepiniz buradan gittiniz, ne dediniz, Hüseyin gitti müebbet ceza alacak, Hrant Dink davası oldu, buraya gelmedin, Düzce - Hendek - Adapazarı’nda bilmem ne olmuşsa Hüseyin yaptı, yapan da kim biliyor musun, Allah şahidimdir, bütün millet şahidimdir, hep de yapan asker çıktı.

Danıştay sanığı Osman Yıldırım’dan yeni itiraflar
3- Ergenekon’u Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarına bağlayan en önemli köprü, Osman Yıldırım’ın ifadeleri. Yargılama sürecinde susan Yıldırım, kararın ardından tam beş kez kısa aralıklarla ifade verdi. Yıldırım’ın, 12 Mart, 13 Mart, 1 Nisan, 17 Nisan ve 29 Nisan 2008’deki
ifadelerinde Ergenekon ilişkilerini destekleyen şu sözleri iddianamede:

Veli Küçük’ü 1993’ten beri tanırım. Veli Küçük ile Alparslan Arslan’ın İstanbul Üsküdar’da bulunan Katibim Restoran’ın yanındaki çay bahçesinde buluştuklarını biliyorum, zaman zaman ben de yanlarında bulundum.
29 Nisan 2006 tarihinden sonra Ümraniye semtinde Alparslan Arslan ile buluştuk. Alparslan Arslan, “Harekete geçeceğiz. Yarın buluşalım. Ataşehir’de Migros’un tam önüne gel, bir arkadaş gelip seni alacak” dedi. Bunun üzerine akşam vakti Ataşehir semtindeki Migros’un önüne gittim. Beni buradan Alparslan Arslan’ın arabasıyla ismini bilmediğim bir şahıs aldı, Ataşehir semtindeki Migros’a yaklaşık 500 metre mesafede bulunan dubleks villalardan oluşan bir site içerisindeki villaya gittik.
Alparslan Arslan’ın bekar arkadaşlarının kaldığı bu evde Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan, Oktay Yıldırım ile birlikte tanımadığım 10 - 15 şahıs vardı. (Not: Osman Yıldırım bir başka dilekçesinde, söz konusu toplantıda Mehmet Zekeriya Öztürk, Mehmet Fikri Karadağ, Kuddusi Okkır ve Oktay Yıldırım’ın da bulunduğunu öne sürüyor.) Muzaffer Tekin burada üç adet el bombasını yanında koruması gibi duran bir kişiye (Not: Yıldırım, bu kişinin Rasim Görüm olduğunu fotoğrafından teşhis etti.) yan odadan getirterek “Bunlar Cumhuriyet gazetesine atılacak.
Rahat ol, kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana 500 bin dolar para vereceğiz. Senin attırdığın kişilere vereceğin paraya karışmayız” dedi. (Not: Yıldırım, 1 Nisan 2008 tarihli ifadesinde bombaların Veli Küçük tarafından verildiğini söyledi, ancak daha sonra bu ifadesini değiştirdi.) İki adet el bombasını alıp cebime koydum, bir tanesini de Alparslan Arslan çantasına koydu.
Danıştay saldırısına katılmadım, bu konu hakkında bilgim yok. Alparslan Arslan olay hakkında üstü kapalı olarak bir şeyler anlattı. Cumhuriyet gazetesi saldırıları karşılığı vaat edilen 500 bin dolar paranın Ankara’da verileceğini düşündüğüm için Ankara’ya geldim. Ancak vaat edilen parayı da alamadım.
Muzaffer Tekin tarafından 500 bin dolar verileceği vaat edildiği için duruşmalarda el bombalarının Muzaffer Tekin tarafından, Oktay Yıldırım’ın bulunduğu ortamda Ataşehir semtinde verildiğini söylemedim.
İsmail Genç’i 1993’ten beri tanırım. Yanında Abdullah Çatlı, Aykut Sezer, Osman Gürbüz, Esen Türkyılmaz ile birçok itirafçı ve ismini hatırlayamadığım kişiler olurdu. Ziya Ayçan bu kişilere tahsilat yaptırdı.
Danıştay saldırısını Ergenekon gerçekleştirdi. Danıştay saldırısı, Ergenekon örgütü üyeleri tarafından gerçekleştirilen hükümete yönelik planlı bir saldırıdır. Bu olaylar Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Yusuf Ziya Arpacık ile diğer kişiler tarafından organize edildi.
Danıştay olayından bir süre önce Jitemci İsmail isminde bir yüzbaşı geldi. Bu yüzbaşı dokunulmazlık karşılığında hizmet etmemi istedi, bu teklifi kabul etmedim. Bu olayın hemen sonrasında Alparslan Arslan işyerime gelip gitmeye başladı.
Eskişehir’de yakalanan bombalar önemli delil
4- Eskişehir’de Ergenekon zanlılarından Fikret Emek’in annesine ait evde bulunan el bombalarıyla Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların aynı kafile numarası taşıyor oluşu
savcının önemli delilleri arasında.

Danıştay sanıkları ve yakınlarının banka hesaplarındaki hızlı artış
5- Danıştay davası sürecinde, sanıklardan Alparslan Arslan’ın anne ve babası ile Osman Yıldırım’ın akrabalarının ve İlhan Parlak’ın banka hesaplarında toplam 300 bin YTL tutarında artış oldu. Savcı Öz iddianamede, yargılama sürecinde artan
banka hesapları ile yapılan açıklamaların değişkenliği arasındaki ilginç paralelliğe dikkat çekti.

Feride Gökçimen’in savcılık ifadesi
6- Ergenekon sanıklarından TİT kurucusu Semih Tufan Gülaltay’ın yanında dört ay çalışmış olan Esra Feride Gökçimen’in 11 Temmuz 2006 tarihli ifadesinde Danıştay saldırısı sonrasında örgüt üyelerinin telaşını sergileyen ciddi iddialar var. Gökçimen ifadesinde, “Semih Tufan Gülaltay’a ait olan Küçükyalı semtindeki binaya sık sık gelen şahıslardan birinin Danıştay binasında yapılan silahlı saldırıda adı geçen Muzaffer Tekin olduğunu, bu şahsı Muzaffer olarak bildiğini, soyadını Danıştay saldırısından sonra gazetelerden öğrendiğini, bu şahsın geldiğinde sadece birinci katta bulunan parti kısmına çıktığını, orada Semih Tufan Gülaltay ile baş başa görüştüklerini, bu şahsın son olarak Danıştay’da yapılan silahlı saldırıdan iki gün önce 4-5 kişilik kalabalık bir grup ile geldiğini ve Semih Tufan Gülaltay ile saatlerce toplantı yaptığını” söyledi. Gökçimen, “Danıştay saldırısından sonra Veli Kılıç adlı şahsın aradığını ve www.ulusalbirlikkomitesi.com isimli siteden Muzaffer Tekin, Savaşan Tosunoğlu, Mahmut Aydın ve soyadını hatırlamadığı ama kurucu üye listesinde olan Mahmut isimli başka bir şahsın ismini silmesini istediğini” anlattı.

Bomba kasasında bulunan parmak izi
7- İddianamede Ümraniye’de bulunan el bombalarının kasasından elde edilen parmak izinin Ergenekon sanıklarından Oktay Yıldırım’a ait olduğunun saptandığı belirtilerek şu değerlendirme yapılıyor: Cumhuriyet gazetesinin İstanbul’daki binasına atılan el bombasının, şüpheli Oktay Yıldırım’ın kasasında parmak izlerinin bulunduğu Ümraniye ilçesinde ele geçen kasa içerisindeki el bombaları ile aynı kafile numarasından olması, tanık Osman Yıldırım’ın buna uygun şekilde söz konusu eylemin planlandığı toplantıda Oktay Yıldırım’ın da bulunduğunu beyan etmesi, Cumhuriyet gazetesi binasının bombalanması eyleminin tanık Osman Yıldırım’ın beyanındaki Muzaffer Tekin’in kendisine el bombaları verilirken “Bunlar Cumhuriyet gazetesine atılacak. Rahat ol, kimse ölmeyecek. O şekilde olsun” sözlerine uygun şekilde gerçekleştiğinin anlaşılması, şüphelinin, Muzaffer Tekin’i tanımadığını beyan etmesine karşılık örgütsel bir etkinlik olan Şile ve Maltepe toplantılarında Tekin ile aynı fotoğraf karesinde yer alması dikkate alındığında, tanık Osman Yıldırım’ın beyanları gerçekleşen maddi olaylar ile uyumludur. (Not: İddianamede bu olgu delil olarak yer alsa da, Cumhuriyet’e atılan bombalarla Ümraniye değil Eskişehir bombalarının aynı kafileden olduğu saptandı.)

İki zanlının ilginç telefon görüşmesi
8- Danıştay soruşturması kapsamında ifadesi alınarak serbest bırakılan ancak daha sonra Ergenekon üyeliği suçlamasıyla haklarında dava açılan Zeki Yurdakul Çağman ile Mahmut Öztürk arasındaki telefon görüşmesi de ipucu olarak değerlendirildi. Zanlıların serbest kalınca aralarındaki telefon görüşme çözümleri iddianamede yer aldı:
- Zeki Yurdakul: Aydınlandı mı bazı şeyler aydınlığa kavuştu mu?
- Mahmut: Abi bize kadar aydınlandı, bizden yukarısı daha belli değil, bize kadar aydınlandı yani, öyle söyleyeyim.
- Zeki Yurdakul: Biz aydınlanalım da, öbürlerinin anasını avradını, yani orospu çocukları..
- Mahmut: Bize kadar aydınlandı, yine de konuşuruz, anladın mı, yine boş ver, yarın geldin mi konuşuruz. Başkana selamımı söyle, kafanı yorma, gerisini konuşuruz.

Danıştay için gizli tanığın verdiği ifade
9- Savcılığa ifade veren bir gizli tanık, Alparslan Arslan’ı tanıdığını, Veli Küçük ile bizzat görüştüklerini gördüğünü, samimi ilişkiler içinde bulunduğunu bildiğini, Kuddusi Okkır’ın Alparslan Arslan’ın dostu olduğunu, Alparslan Arslan’ın 2003 yılından itibaren Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’e danışmadan hareket etmediğini, Tekin’in azmettirmesi, para vaadi ve bombaları getirmesi ile Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırıların yapıldığını, Alparslan Arslan’ın Danıştay saldırısı öncesinde Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’den talimat aldığını bildiğini söyledi.


http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=Detay&ArticleID=890985&Date=30.07.2008&CategoryID=77
 
önce vatan arkadaşım 100 kere dedik hakaret içeren mesajlar yazmayın diye ? her konuya ayrı ayrı mı yazmamız lazım kahvemi kardeşim burası birde yazı fontu büyük yazmışsın hayırdır .?
 
yüzü karaları teknik teferruatla burdan aklamak kolay galiba..ama her bir delile bir yama bulmak microsoftun işi olsa bile bu dava çok adam paklar beyler.hiç korkunuz olmasın hukuk şeriat hukuku değil.roma hukuku..onun için dava da yargıçta mahkemede sizin düzenden.ne diye korkuyorsunuz bekleyin görün bişey çıkmassa rahatlarız.biri yalan iksi yalan olsun hepsimi yalan beyler. hadi herkes bağlantılardan uzak bunlar kabadayıya suçlamak için cebe indirilen esrar olsun.bombolar nolucak bombalarrrr..elde ptladı hala konuşuyorsunuz ..önder savın kabaklığına gülmek artık sıkıyor bile..chp bu kadar yıl sonra varlığını tartışılır hale getirdi.atatürkün partisi ne hallerde ..bunu düşünüp kızacağınıza bu dinoları kızağa çekseniz hiç fena olmaz.ya iktidiar taşlanır benim bildiğim.muhalefet neden taşlansın.ama chp muhalefeti bile bilmiyor elne ağzına bulaştırmş herşeyi..oklar kırılmış bellide yayın krişide dağılmış izan ölçü hak getire:))

Sen bigisayarını iki günlüğüne bana ver ben sana 1 yıl önce Tayyibe nasıl küfür ettiğini göstereyim. Hem de öyle böyle değil. Ana avrat...

önce vatan arkadaşım 100 kere dedik hakaret içeren mesajlar yazmayın diye ? her konuya ayrı ayrı mı yazmamız lazım kahvemi kardeşim burası birde yazı fontu büyük yazmışsın hayırdır .?

Majeste olayda ki provakasyonu görmeni beklerim..
 
kahveye çevirdiniz burayı valla bu şekilde davranan arkadaşlar ya forum kurallarına uyacaklar yada forum dışı kalacaklar
 
Geri
Üst