Erenerol Ve KerİnÇsİz'e GÖzalti...

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
ERENEROL VE KERİNÇSİZ'E GÖZALTI...

Yazar Milli Güç Haber
Salı, 22 Ocak 2008


- ERENEROL VE KERİNÇSİZ'E GÖZALTI...
- FENER DURURKEN TÜRK ORTODOKS PATRİKHANESİ ARANDI!...
- F. GÜLEN'Cİ ZAMAN HABERİNE GÖRE, GÖZALTINA ALINMA GEREKÇELERİ AŞIRI KOMİK!...
Söz konusu gözaltının, türban, vakıf yasası, 301 ve piyasaların alt üst olduğu bir ortama denk gelmesi ise 'tam isabet' oldu."

Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol ve Hukukçular Birliği Başkanı Kemal Kerinçsiz gözaltına alındı. Kerinçsiz, "nasıl bir örgütlenme ise ‘Ergenekon' kapsamında gözaltına alınmak üzere evlerimiz arandı" dedi.. Diğer tarafta, Kurtuluş Savaşına bir ordu kadar fayda sağlayan Papa Eftim'in torunu Sevgi Erenerol ise saat 6.30'dan itibaren evi aranmaya başladı ve o da gözaltına alındı... Arama sırası sonra Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi'ne geldi!...
Bugün sabaha karşı evleri aranarak gözaltına alınan Erenerol ve Kerinçsiz için açıklama yapan Noel Baba Barış Konseyi Başkanı Muammer Karabulut ise "üyemiz olan iki arkadaşımızın, Cumhuriyet değerlerine bağlı olmanın ötesinde suçu olduğunu düşünmüyorum. Tek suçları, laik demokratik Cumhuriyet'e inanmış olmaları ve bu doğrultuda düşüncelerini beyan etmeleridir. Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına yönelik suç işleyen ve işledikleri suçları belgeleri ile Cumhuriyet Savcılarına vermemize rağmen haklarında hiçbir işlem yapılmaz iken iki cumhuriyetçinin tutuklanmasını şiddetle protesto ediyorum... Söz konusu gözaltının, türban, vakıf yasası, 301 ve piyasaların alt üst olduğu bir ortama denk gelmesi tam isabet oldu."


ZAMAN HABERİNE GÖRE, GÖZALTINA ALINMA GEREKÇELERİ AŞIRI KOMİK!...

Zaman gazetesi daha önce (14 Ağustos 2007) yayınladığı haberde; "Muzaffer TEKİN, Almanya'da uyuşturucu trafiği idare etmiş" başlığı kullanarak verirken, bir gün sonra da aynı mahiyette 15 Ağustos 2007 tarihli nüshasında; "ilginç iddia; Almanya'daki uyuşturucu trafiğinde muzaffer tekin'in de rolü var" şeklinde vemiş bunun üzerine Bakırköy Cumhuriyet Savcısı "suç isnadı ile iftirada bulunduğundan" dolayı dava açmıştır... Nasıl bir hata ise bu sefer de benzer hatayı Zaman grubuna bağlı Cihan Haber ajansı, bugün gözaltına alınan vatansever kişiler için yaparak; "Hrant Dink cinayeti, Danıştay'a yapılan saldırı, Cumhuriyet Gazetesi'ne el bombası atılması, iki kilise rahibine yapılan saldırı olaylarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına aldığı öğrenildi", diyebilmiştir...

SEVİNDİRİCİ

Habertürk sunucusu Taki Doğan, DTP milletvekili Bengi Yıldız'a soruyor, gözaltına alınma hadisesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yıldız, "...sevindirici gelişme..."

DEVLET ÇALIŞIYOR

Doğan bu seferde Erdoğan'a sordu. Operasyondan bilginiz dahilinde mi oldu? "Devlet çalışıyor... Müsaade edin de takip edeyim."
 
Ne acıdırki ülkemizde HUKUK işlemiyor yada işletilmiyor.Eğer hukuk evrensel değerlerde işletilse bazılarının adam diye bildiği bir sürü çapulcu bu tür çeteler oluşturmaktan hapishaneleri doldurur.Ama maalesef ülkemizde ise iki gün sorgu sual mahkemeye çıkarıldıktan sonra serbest.Adam gibi savcılar adam gibi hakimler olacakki yargıda yargılığını yapıp suçlular içeri tıksın.Veli Küçük denen adam her pisliğin içinde adı geçer ama her nedense dokunulamaz.Bakalım bu kez neler olacak.Yine yırtacakmı yoksa suçlandığı suçlardan dolayı hak ettiği cezaya çarptırılacakmı.
 
CIA Böyle Öğretti : Dokuz Sivil Bir Subay On Eder

Bülent Esinoğlu -




Propaganda, karşı propaganda, psikolojik savaş, karşı psikolojik savaş sürüp gidiyor. Bakalım bu işin sonu nereye varacak.



Dokuz sivilin yanına bir subay veya astsubay koydunuz mu iş tamamdır. Bu işin ordu ile de ilişkisini kurdunuz demektir.

Eğer bu on kişinin içinde bir milliyetçi gazeteci veya aydın da varsa yemede yanında yat.

Artık bu gurubu yargılamasını ve sorgulamasını yapmadan çete diye ilan edebilirsiniz.

Tutuklanmalarını, basına yayın yasağı olmasına rağmen, verdiniz mi operasyon başlamış demektir.

Bu noktaya geldiniz mi psikolojik savaşın kurgulanması tamamlanmıştır.

Son iki üç yıldır bu sistem psikolojik savaşın ana şablonu olmuştur.



Duruma bakarsanız, Fethullahcılar bir sıfır öndedir.

Ülke dört bir taraftan kuşatılmış, ulusal pazarlar yabancılara terk edilmiş, toprak satışları bütün hızı ile devam ediyor, etnik ve dini bölünmelere uygun bir ortam oluşmuş ise ülkenin bu gidişatından hoşnut olmayanlar olacaktır.

Duyarlı insanlar bir araya gelerek çıkış aramaya başlarlar. Durumdan farklı vazifeler çıkaranlar olacaktır. Meşru imiş gibi duran iktidarlar meşruiyetini yitirince buna karşı mücadelelerin de meşru veya meşru olmayan yollardan yürüdüğünü tarihten biliyoruz.

Buna benzer tutuklamaların olduğunda, tutuklu gazeteciye "ordu ile ilişkili olduğunu söyle seni bırakalım" gibi konular gazete sayfalarına yansımaktadır.

Fethullahçı kadroların ordu ile savaşta oldukça başarılı olduklarını söylemek fazla abartılı olmaz.

Danıştay cinayetinden bu yana, suçlu diye yakalananların daha sorgulamaları bile yapılmadan ordu ve ulusalcılar ile ilişkilendirilmesi sürüyor. Televizyon ve gazeteler yayın yasağı olmasına rağmen tek taraflı yayın yapmaktadırlar. Kimsede ne oluyor diye sormuyor. Çünkü operasyondan elde edilecekler iktidarın kazanç hanesine yazılıyor.


Şemdinli'de başlayan savaş devam ediyor. Şemdinli operasyonlarında asıl hedef Büyükanıt'ın genel kurmay başkanlığını engellemekti. Orada başarılı olamayanlar veziri düşüremedik bari atı alalım çabasındadır.


5 Kasımdan sonra bu işlerde artışlar olmuştur. Amerikanın baskısı var. Şunu hazırlıyorlar,

"tamam sınır ötesi hareket diyordunuz, işte o da oldu. Artık af ve diğer açılımları da yapın. Zaman müsaittir. Çabuk olun."

İçerdeki Amerikan işbirlikçilerinin Amerikan taleplerini sanki demokratik açılım gibi takip etmeleri bundandır.

AKP'nin tavırlarının sindirme ve korkutmaya doğru yol aldığını görüyoruz.

Halka bir şey vermeyen iktidarlar belli bir süreden sonra baskı ve korku ile uluslarını yönetmeye kalkarlar.

En çıkmaz yol da budur.
 
vay be neler yapıyomus bu fetullahcılar duyunda gülmeyin yaw yani bilmedem bu kadar sallanır yukarda zaman iftira atıyo diyen 3 mesajta baslamıs iftiralara daha hiçbirsey ispatlanmamıs ve ispatlanamıyacak olan iftiralarla karalama kampanyalarına devam ederek ne kazanacaksın bilmiyorum ama senın sonun pek hayırlı degıl dıkkatli ol kardes cok yalnıs yoldasın cok vatan millet sevdası adı altında sanki onlar (vatan düşmanıymıs gibi) ahiretini heba etme bırak bu işleri inan cok zararlı cıkarsın belki bende cehenneme gidicem ama en azından bu kadar günahsız insana iftira atarak değil....
 
Bir insanın günahsız olup olmadığına kim karar verebilir ?

Haşa....

Bu sözde operasyon tamamı ile gündemi dağıtmak başka tarafa yönlendirmektir. Susurluğun farkına varamayanlar kendilerine sanal bir susurluk daha yaratmaya çalışıyor. İş arap saçına dönsün ki akp atını koştursub
 
vay be neler yapıyomus bu fetullahcılar duyunda gülmeyin yaw yani bilmedem bu kadar sallanır yukarda zaman iftira atıyo diyen 3 mesajta baslamıs iftiralara daha hiçbirsey ispatlanmamıs ve ispatlanamıyacak olan iftiralarla karalama kampanyalarına devam ederek ne kazanacaksın bilmiyorum ama senın sonun pek hayırlı degıl dıkkatli ol kardes cok yalnıs yoldasın cok vatan millet sevdası adı altında sanki onlar (vatan düşmanıymıs gibi) ahiretini heba etme bırak bu işleri inan cok zararlı cıkarsın belki bende cehenneme gidicem ama en azından bu kadar günahsız insana iftira atarak değil....
Sen neden bahsediyorsun ya! Bu yazıları ben yazmıyorum.Türkiyenin yasal gazete ve sitelerinde yayınlanan bilinen yazarlar tarafından yazılan yazılar.Yalansa açarsınız yayınlayan yayıncılara davanızı gerisine mahkeme karar verir ki bana göre az bile yazıyorlar.Hem sen ne demek istiyorsun aba altından sopamı gösteriyorsun yoksa gerçekten beni cehennemlemi korkutmaya çalışıyorsun.Bana göre sizlerin gittigi yol yol degil ve yanlış içindesiniz hem vatana,hem millete karşı ve Yaradanım bana kafa vermiş ve Allaha şükür çok iyide çalışıyor.Yaradanımın ve sizlerin yaptıklarının ne oldugunu çok iyi biliyorum.Kendi işine bak ve üstüne lazım olmayan işlerede karışma! Beni saf cahil vatandaşa davrandıgın gibi davranma!
Ayrıca sizlerin ahiretiniz garantide sanıyordum.Yanılıyorum herhalde Fethullahçı oldunmu cennetin tapusunu veriyorlardı biliyorum ben.Demek ki yanılmışım yada sana tapuyu daha vermemişler o zaman...
 
Fettullah gülen bu ülkenin siyasetini ne kadar ilgilendiriyormuş böyle
Sabah akşam serbest kürsüde kendisiyle alakalı konular maşallah maşallah..
Sayenizde tanıdık...
 
neden se hep aynı haberler fettuhlacılar böyle şöyle .. millet artık sıkıldı bu konudan
 
kerinçsiz denen adamın bugüne kadar gözaltına alınmayışı hataydı zaten inşallah hapse girerde şöyle bi on - onbeş sene kalır o zamana allah kerim
 
Gazeteci Kömürcü

Yavuz Selim Demirağ - Yeniçağ Gazetesi



Dün neredeyse tüm gazetelerin manşetlerinde kamuoyunu sarsan toplu gözaltı olayı vardı.

Maaşallah televizyonlar da aşağı kalmıyor. Haber bültenlerini seyreden, gazeteleri okuyanlar, Türkiye’mizin başındaki bütün musibetlerin sebebi hikmeti ve failli olanların yakalandığını zanneder.

Biri, biri ile telefonda konuştu diye derhal çete üyesi damgasını ancak canım Türkiye’de yiyebilir.

Birkaç hafta önce Mehmet Gül’ün de bulaştırılmak istendiği o ünlü Matkap Operasyonu’nun fos çıkması gibi bu işin sonucunda bizim Kezban (Güler Kömürcü) ve Sevgi Erenerol’un ifadelerini verip tebessüm ederek, ellerini kollarını sallayarak serbest bırakılacağını tahmin ediyorum.

Sonuçta okuyucu ve seyircinin zaten bulanık olan kafası iyice karışmış olacak.

Memleketin gidişatından endişe duyduğu için hukuki mücadele veren Kerinçsiz gibi milli mukavemetin ve direnişin sembolü haline gelen insanlara suni olarak gölge düşürülecek öyle mi?

Yıllardır bu sütundan hukukçu olmamama rağmen mürekkep yalamamdan dolayı hukuk bilgimin, çoğu siyasi ve bürokrattan daha üstün olduğunu tevazu göstermeden yazmıştım.

Haklı oldukları halde haksızlığa uğrayan dostlarımın ve mücadele adamlarının haklarını bu sütundan yazmaya ve savunmaya sonuna kadar devam edeceğim.

Sorumluluk sahibi bir gazeteci, araştırdığı konulardan tutun da okuyucularına kadar günde yüzlerce kişiyle telefonda görüşür. E- postanıza binlerce mesaj gelir. Mektup ve belgegeçerleri okumaya bazen fırsat bulamaz. Ziyaretçileri ile bir çay içmek için didinir.

Bazen okuyucularının özel sıkıntılarına çare bulmaya çalışır ve bir gazeteci haber kaynaklarını açıklamak zorunda değildir.

Yukarıda ifade etmeye çalıştığım olayları gazeteci kimliği taşıyan her kişi yapmasa da günlük hayatımızda, yakın çevremizde bunlara her an tanık oluyoruz.

Güler Kömürcü bunlardan biridir.

Türkiye’de terör örgütü mensuplarıyla, uyuşturucu; kaçakçı, kara paracılarla yemek yiyip röportaj yapan gazeteci kılıklı kişilere soruşturma açılmaz.

Ama milyonlarca okuyucunun güvenini kazanmış, memleket meselelerine kafa yormuş, yurt içi ve yurt dışında Türk vatandaşlığı kimliği ile tavır koymuş Keziban’ı adı geçen muameleye reva gördüler.

Doğrusu Kömürcü ile bireysel bir hukukum olmadı. Oturup saatlerce sohbet etmedim.

Yazılarını kaçırmamaya gayret ederken tespitlerinin tümüne katılmadığım zamanlar olmuştur. Ama şu soruşturma sırasında Güler Kömürcü’nün yanında olmayı çok isterdim.

Bugün Kömürcü’nün başına gelen, yarın öbür gün bu haberi görmezden gelen diğer gazetecilerin başına gelmeyecek midir?

İnsanların özel hayatını görüntüleyen ve adlarına paparazzi denilen magazin muhabirlerinin izinsiz çekimlerine karşı tavır koyanlara “Gazeteci arkadaşımıza saldırı” haberi yaparak Basın Konseyi’ne şikayet edenlerin Kömürcü’ye sahip çıkmalarını beklemek belki iyimserliktir.

Ama lafa gelince “Basın ahlak ve ilkeleri” adına ahkam kesip bol keseden demokrasi, insan hakları nutukları atanların gerçekte sınıfta kaldıklarını yazmasam çatlardım.

Bu yüzden Güler Kömürcü’ye geçmiş olsun demiyorum.

Güler’e uygulanan, onun meslekteki şeref madalyonudur. Onur apoletidir.

Güler gibi gazetecilerin sayıları arttığı sürece milli ve duyarlı gazetecilere böylesi muamelelerin uygulanamayacağını umut ediyor, başta Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere Basın Konseyi’ni göreve davet ediyorum.
 
64general1 paylaşımlarının devamını bekliyorum. Bu kişiler suçluysa cezalarını çeksinler, sütten çıkmış ak kaşık olmadıkları kesin, ama aralrında gereksiz yere gözaltına alınanlar olduğuna da inanıyorum. Sonucu bekleyip göreceğiz, balon mu, bomba mı?
 
Gazeteci Kömürcü

Yavuz Selim Demirağ - Yeniçağ Gazetesi



Dün neredeyse tüm gazetelerin manşetlerinde kamuoyunu sarsan toplu gözaltı olayı vardı.

Maaşallah televizyonlar da aşağı kalmıyor. Haber bültenlerini seyreden, gazeteleri okuyanlar, Türkiye’mizin başındaki bütün musibetlerin sebebi hikmeti ve failli olanların yakalandığını zanneder.

Biri, biri ile telefonda konuştu diye derhal çete üyesi damgasını ancak canım Türkiye’de yiyebilir.

Birkaç hafta önce Mehmet Gül’ün de bulaştırılmak istendiği o ünlü Matkap Operasyonu’nun fos çıkması gibi bu işin sonucunda bizim Kezban (Güler Kömürcü) ve Sevgi Erenerol’un ifadelerini verip tebessüm ederek, ellerini kollarını sallayarak serbest bırakılacağını tahmin ediyorum.

Sonuçta okuyucu ve seyircinin zaten bulanık olan kafası iyice karışmış olacak.

Memleketin gidişatından endişe duyduğu için hukuki mücadele veren Kerinçsiz gibi milli mukavemetin ve direnişin sembolü haline gelen insanlara suni olarak gölge düşürülecek öyle mi?

Yıllardır bu sütundan hukukçu olmamama rağmen mürekkep yalamamdan dolayı hukuk bilgimin, çoğu siyasi ve bürokrattan daha üstün olduğunu tevazu göstermeden yazmıştım.

Haklı oldukları halde haksızlığa uğrayan dostlarımın ve mücadele adamlarının haklarını bu sütundan yazmaya ve savunmaya sonuna kadar devam edeceğim.

Sorumluluk sahibi bir gazeteci, araştırdığı konulardan tutun da okuyucularına kadar günde yüzlerce kişiyle telefonda görüşür. E- postanıza binlerce mesaj gelir. Mektup ve belgegeçerleri okumaya bazen fırsat bulamaz. Ziyaretçileri ile bir çay içmek için didinir.

Bazen okuyucularının özel sıkıntılarına çare bulmaya çalışır ve bir gazeteci haber kaynaklarını açıklamak zorunda değildir.

Yukarıda ifade etmeye çalıştığım olayları gazeteci kimliği taşıyan her kişi yapmasa da günlük hayatımızda, yakın çevremizde bunlara her an tanık oluyoruz.

Güler Kömürcü bunlardan biridir.

Türkiye’de terör örgütü mensuplarıyla, uyuşturucu; kaçakçı, kara paracılarla yemek yiyip röportaj yapan gazeteci kılıklı kişilere soruşturma açılmaz.

Ama milyonlarca okuyucunun güvenini kazanmış, memleket meselelerine kafa yormuş, yurt içi ve yurt dışında Türk vatandaşlığı kimliği ile tavır koymuş Keziban’ı adı geçen muameleye reva gördüler.

Doğrusu Kömürcü ile bireysel bir hukukum olmadı. Oturup saatlerce sohbet etmedim.

Yazılarını kaçırmamaya gayret ederken tespitlerinin tümüne katılmadığım zamanlar olmuştur. Ama şu soruşturma sırasında Güler Kömürcü’nün yanında olmayı çok isterdim.

Bugün Kömürcü’nün başına gelen, yarın öbür gün bu haberi görmezden gelen diğer gazetecilerin başına gelmeyecek midir?

İnsanların özel hayatını görüntüleyen ve adlarına paparazzi denilen magazin muhabirlerinin izinsiz çekimlerine karşı tavır koyanlara “Gazeteci arkadaşımıza saldırı” haberi yaparak Basın Konseyi’ne şikayet edenlerin Kömürcü’ye sahip çıkmalarını beklemek belki iyimserliktir.

Ama lafa gelince “Basın ahlak ve ilkeleri” adına ahkam kesip bol keseden demokrasi, insan hakları nutukları atanların gerçekte sınıfta kaldıklarını yazmasam çatlardım.

Bu yüzden Güler Kömürcü’ye geçmiş olsun demiyorum.

Güler’e uygulanan, onun meslekteki şeref madalyonudur. Onur apoletidir.

Güler gibi gazetecilerin sayıları arttığı sürece milli ve duyarlı gazetecilere böylesi muamelelerin uygulanamayacağını umut ediyor, başta Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere Basın Konseyi’ni göreve davet ediyorum.

bu yeniçağın körlüğünede pes telefonla konuştu diye çete olmuşmuş falan filan görüşlerinde bu kadar yanlışlık-çelişki varken hala nasıl o görüşü savunabiliyorlar anlamıyorum
 
Gladio'ya Mektup IV: Operasyon Fetullah'a ve Yalova'ya Uzanır mı?

Behiç Gürcihan
(Kıvanç Değirmenli)



Sevgili Gladio;

Sana;

Gladio'ya Mektup III - : LOBİ Kurmuşsun Hayırlı Olsun

başlıklı mektubu yazalı bir seneyi geçmiş. Bir sene önce dile getirdiğimiz LOBİ ismi artık manşetlerde ama sen yine ustalığını göstermiş ve şapkadan tavşanı çıkarmışsın.

Gerçek LOBİ'yi gizleyip; 2005'ten beri narko-kaçak kaynaklarından beslediğin bir kaç meczub ve şaibeli ismin yanına;

AKP-Genelkurmay mutabakatı ile tasfiyesine karar verilmiş

(Bkz. Umur Talu'nun Çatışma ve Mutabakat başlıklı yazısı ile 20 Mart tarihinde kaleme aldığımız Bir Muhtıra Çevresinde Danseden İki Devlet Adamı başlıklı yazımız) ,

küresel planla senkron kadrolara karşı alt kadroların bilinçlenmesini/direncini arttıran bir kaç nitelikli ismi ekleyip torba yapmışsın.

Torba'nın üzerine de "Ergenekon" yazmışsın...

Bu kadar zeka özürlü bir medyaya bu kadar basit bir plan yeter de artar bile.

Örgüt çökertilmiş olur.

"Aranan savcı bulundu : Karanlık cinayetlerini ve derin devletin dehlizlerini aydınlatabilecek Kızılelma operasyonunu Savcı Zekeriya Öz'ün cesareti ve delilden suçluya ulaşma konusundaki sebatı derinleştiriyor"

şeklinde inciler döktüren Taraf gazeteler ile donanmış bir medya ortamı, diğer ülkelerdeki muadillerini kıskandırıyor olsa gerek.

Merak ediyorum :

İngiltere'deki muadilin MI6 bünyesindeki SO;
İspanya'daki muadilin CESID;
Danimarka'daki muadilin Absalon;
Norveç'teki muadilin ROC;
Belçika'daki muadilin SDRA8

operasyon yaptıkları ülkelerde Türkiye'deki gibi kimliksiz, önlerine konanı birebir yansıtmaktan öteye gidemeyen ve esas soruyu sormayı bırakıp iktidar Tarafgirliğine soyunan bir medyaya sahip olsalardı kimbilir neler yaparlardı?

O ülkelerde de yargı; kendi koyduğu yayın yasağının onlarca gazete ve tv tarafından, hem de aslı astarı olmayan iddialarla delindiğini izleyen bir yargı olsaydı ; senin Batılı muadillerin de kendi kamuoylarını senin Türk kamuoyuna yaptığın gibi hallaç pamuğuna çevirmezler miydi?

Meslekdaşının gözaltına alınmasını;

"Karamehmet Grubu; Turkcell'in Wall Street'te işlem görmesi kadar , bilmem iftihar ediyor mudur Sedat Peker'le 'gönül+ayranlık+köşecilik' sohbetleri satır satır yayımlandığı halde, 'özgürce yazarlığını sürdürmesine izin verdikleri Eli Makineli Kadın Köşeci'leriyle"

en bel altı, en promil ötesi satırlarla andıçlayan Perihan Mağden gibi yazarların köşelere kurulduğu bir medya işlerine yaramaz mıydı?

"Devlet Derin Devlet'e Karşı"

diye manşet atıp, Devlet'i de , Derin Devleti' de anlıyor havasını verenlerin daha derin sorular sormasını beklerken, gelip tıkandıkları noktanın kadraj mühendisliği olduğunu görünce ne kadar keyifleniyorsundur kimbilir sevgili Gladio....

2005'ten beri yoğunlaştığın elektronik-optik kadraj mühendisliği ile oluşturduğun ve sığ beyinlerinin önüne attığın ilişki haritaları kullanılarak kurunun yanında yaşın da yakıldığı şölen ateşleri kurdu yamyamlar.

Çevresinde baltaları ile danseden bir medya sürüsü, hukuku ve mantığı ayaklar altına almakla meşgul....

Kimi; savcılara ayağının altından çekmekle tehdit ettiği kırmızı halılar sunarak,

Kimi; "Başbakan'ı 3 kuruş tazminata mahkum ettiren adam gözaltında, bunda bir gariplik var?" şüphesini duyacak kadar bile vicdan ve akıl damlası taşımadan;

Kimi; penis yazma konusunda gösterdiği medeni cesaretin onda birini kendi yazarına sahip çıkma konusunda gösteremeden;

Kimi; "bir insan birisini tanıyor diye; bir adam birisinin arkadaşı diye onun suçuna ortak olur mu?" sorusunu soracak kadar bile bırakın hukuk nosyonuna, temel bir ferasete sahip olmadan;

manşet atıp, cadı avına gözcülük yapıyor.

Hiç biri;

"Bizim yedi ay önce yine aynı şekilde sahnelediğimiz oyun sonrasında gözaltına alınıp hapse atılanlar hakkında savcı yedibuçuk aydır iddianame yazamadı. Madem ortada bir çete vardı, bu iddianamenin yazılması niye bu kadar sürüyor?"

sorusunun yakınından uzağından geçmiyor bile.

Kısacası Sevgili Gladio;

böyle bir medyayı bulmuşken, yeni Derin Devleti yaratmak ve alt kadrolardaki direnci kırmak için "Devlet Derin Devlet'e karşı" mizansenleri yaratmanı yadırgamıyorum.

Elinde kendini mesih ilan edip, silahla nikah kıydıracak meczup da; bu meczupları "Derin Devlet" zannedip manşet atacak salak da çok nasılsa.

Toplumu terörize edip sonra bu terörü kendi kurduğun sahneye yıkmaktan daha akıllıca ne olabilir.

Hatırlayalım...

Hrant Dink'e iki tetikçiyle pusu kurup, beyaz bereli tek tetikçi hikayesi üzerinden medyayı koşturduğun günler...

Dava derinleşip tetikçilerinin Fetullah bağlantısı ortaya çıkınca, atarsın ortaya bir "çete" ; medya hazır nasılsa yazar senin adına

"Danıştay'dan Dink cinayetine kadar sorumlu çete"

1963'te Erzurum'da "Komunizmle Mücadele Derneği" kurdurttuğun Fetullah Gülen ve cemaatini o kadar kolay harcatır mısın sen?

...

25 Kasım 2007 günü; El Sakka İngiliz Sunday Times gazetesine demeç verir

"ABD teröristleri Yalova yakınlarındaki Gökçedere köyü yakınlarındaki özel kamplarda eğitiyor"

der. Bir kampın telefon numarası ile , e-posta adresini vermediği kalır.

Doğu Perinçek iddiayı derinleştirir :

2004 yılında bu kampların görüntülerini yayınladıklarını hatırlatır ve kamplar hakkında bilgi edinen A.E adındaki bir MİT mensubunun ortadan kaldırıldığını söyler.

Sen de en ufak bir telaş görülmez sevgili Gladio.

Maslak-Bahçeşehir ekseninde hiç bir koşuşturmaca yaşanmaz.

Neden?

Bu ülkenin "Ergenekon"'u çökertmeye kararlı savcıları ile "Derin Devleti" deşifre etmeye yeminli basınına güvendiğin için mi?

Üç tane mühendisinin ölümünün üzerine gitmeyen; gidenleri de "komploculukla" suçlayanların köşeleri tuttuğu bir ülkede yaşadığın için mi?

Dağlıca baskınının vebalini bir kaç garibanın üzerine yıkıp, Çuval-II'nin esas sorumlularını ortaya çıkarmayan zihniyetin bu ülkede baki olduğunu bildiğin için mi?

Seni kıskanıyorum açıkcası. İşin çok kolay sevgili Gladio.

Perihan Mağden'in bir köşesinden, Mehmet Altan'ın diğer köşesinden;

Ergun Babahan'ın bir ucundan, Fehmi Koru'nun diğer ucundan tuttuğu bu ortamda;

senin gibi bir örümceğin ağ örmekte zorlanması mümkün mü?

O yüzden sormaya devam

Çete Kim?

O yüzden sorgulamaya devam.

Promil ağızlı köşeler üzerinden kurduğun bu örümcek ağının gölgesi ülkemin üzerinden kalkana...

bu Millet esas çetenin silahlı nikah yapan meczuplardan değil, Çamlıca'dan Reina'ya bu Millet'in alın teri ve geleceği üzerinden sefa sürenlerden oluştuğunu görene dek;

sana daha çok mektup yazacağız sevgili Gladio.

Sonuncusunu elden teslim edeceğiz.

B.G.
 
Farkın Farkında mısınız?

Hasan Salih Gündüz



İlk defa bir yazıma hiç âdetim olmadığı üzere soru cümlesiyle başlık attım.

Çünkü bu defa soru sormak, hatta hesap sormak niyetindeyim. Zira geldiğimiz son nokta bu hakkı bize tanımıştır.

“Kontrol Edilebilir Kulüp Milliyetçiliği” başlıklı yazımı yazdığımda ve Güler Kömürcü hanımefendinin köşesinde okur mektubu olarak alıntılarla kısmen, Açık İstihbarat sitesinde de tam metniyle yayınlandığında kızılca kıyamet “sessizce” kopmuştu.

Türk Ocakları Başkanı Güler Hanıma gönderdiği mektupta şahsımı tanımadan hakaretamiz ifadelerle mukabele etmiş, Türk Eğitim-Sen ve Kamu-Sen yöneticileri ile MHP Merkez Yönetimi de beni soruşturmuştu, ki sonradan haberini aldım. Ama tebrik ve teşekkür mesajları da almıştım.

Tepki gösterenlerin koltuk sahibi olması, duygu ve düşüncelerine tercüman olduğumu söyleyip teşekkür edenlerinse benim gibi sıradan vatandaşlar olmaları bugün içinde bulunduğumuz durumun da özetidir aslında.

Evet, geldik bugüne…

Ergenekon Operasyonu kapsamında, tesadüf mü atıf mı şaşırdım, Ergenekon’dan çıkışımızı kutladığımız 21 Mart Nevruz Bayramı sabahı İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu gözaltına alındı.

Aslında bu gözaltılar bekleniyordu, zira Fehmi Koru’nun yazıları buna delildi.

Hatta Oray Eğin, Akşam gazetesindeki köşesinde 3 Mart 2008 tarihli ve

“Bu isim kimin gözaltına alınacağını önceden biliyor”

başlıklı yazısında aldığı duyumları aktarıyor ve Fehmi Koru’nun Vedat Yenerer’in gözaltına alınacağını kendi odasındaki sohbetlerde yakınlarına aktardığını anlatıyordu.

Ve diyordu ki:

“Rivayete göre bu bilgisinin teyit edilmesinin ardından Koru yine meydana çıkıyor, sağda solda yeni istihbarat bilgileri anlatmaya başlıyor. Anlattığı yine Ergenekon operasyonu kapsamında bu sefer iki gazetecinin göz-altına alınacağı iddiası.

İddiayı aktaranlar, Koru’nun daha önceki istihbaratının doğru çıktığını göz önünde bulundurarak bu bilgileri veriyor. İki isimden biri hakikaten Türkiye’yi sarsacak nitelikte, çok şöhretli bir gazeteci.

Son zamanlarda muhalif çıkışlarıyla konuşulan ve kendisinden bir siyasi hareket yaratması beklenen çapta bir isim... Ancak bu ismin şöhreti gelecek muhtemel tepkilerden dolayı operasyonu düzenleyecekleri tereddütte bırakıyormuş.”


Şimdi bütün bu bilgilere ve manzara-i umumiye bakınca rahatlıkla söyleyebiliriz ki; bu isimler AKP’ye karşı açılan kapatma davasının rövanşı için gözaltına alınmıştır, bu bir uyarıdır.

Davanın açılmasının tam bir hafta sonrasında bunun yapılması şöyle bir mesaj içermektedir:
Siz bizim “Kâbe”mize saldırırsanız, biz de sizin akıl hocalarınıza musallat oluruz.

Yargı sürecindeki bir hadisenin vatandaşa görünen yüzünü aktarmakla yetinip daha ileri gitmeyeceğim.

Son gözaltılardan sonra Cumhuriyet okurları ve İşçi Partililer kitlesel eyleme geçmişler, yazılı ve görsel basın başta olmak üzere ilgili ilgisiz meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve CHP Merkez Yönetimi (bizzat Sayın Baykal) durumu protesto etmişlerdir.

Ancak bu süreçte hepimiz gördük ki “yalnızız”, ve hatta yapayalnızız.

Nedense kimse Bekir Öztürk, Sevgi Erenerol, Veli Küçük, Güler Kömürcü, Muzaffer Tekin, Kemal Kerinçsiz ve Vedat Yenerer için bu kadar hassas davranmadı.

“Ergenekon Örgütü”nün Sol/Stratejik Kanadı olarak lanse edilen bu isimler için gösterilen sahiplenme daha önce gözaltına alınan isimlerden esirgendi.

Yapılan basın açıklamalarında da özetle

“En son gözaltına alınan bu üç önemli ismin ‘o ülkücü mafyayla’ ilişkisi yoktur, hata yapıyorsunuz, onları serbest bırakın.”

dendi.

Orijini belli medya gruplarından, siyasilerden ve sivil toplum örgütlerinden bir şey bekleyemezdik, bu kabulümüz…

Keza Güler Hanım üzerinden meslek ahlâkını bile hiçe sayan haberler yaptıklarını gördük, Sevgi Erenerol’u ve Atatürk’ün kurdurduğu Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni ne şekilde anlattıklarını da esefle izledik.

Ama ya “bizimkiler” diye gördüklerimize ne demeli?

Değirmeninize -kerhen de olsa- su taşıyanları ne de kolay harcadınız!...

Hukuka saygımız ve güvenimiz tam elbet, soruşturmanın gizliliğine de itaatimiz…

Fakat en azından “o gözaltılarla ilgili” kaygılarınızı ve duruşunuzu gösteremez miydiniz?

Türkiye’nin en eski ve en köklü sivil toplum örgütü Cumhurbaşkanına kerameti kendinden menkul bir rapor hazırlarken, teşkilatlarının konferans listesinde olan Güler Kömürcü gibi isimlerle ilgili bir açıklama yapamaz mıydı?

Cumhurbaşkanlığı seçiminde, türban meselesinde ve kapatma davasının ertesindeki Anayasa değişikliği hamlesinde, yani iktidar partisinin başı her sıkıştığında yardımına koşanlar, kendileriyle aynı ilke ve değerleri savunan o isimlerle ilgili küçük bir vefa beyanatı dahi veremez miydi?

“Memur-Sen’e kardeş gelmiş meğer” dediğim için bana köpüren milliyetçi sendikacılarımız bir basın açıklaması yapamaz mıydı “o isimler” gözaltına alındığında?...

Şimdi anladınız mı o yazıyı niye yazdığımı, niçin o kadar kızdığımı ve neden ağzımı açıp gözümü yumduğumu?...

Gayrı hissettiniz mi yalnızlığımızı ve kimsesizliğimizi?...

Fehmettiniz mi, işte bu yüzden ve maalesef ki, neden hiçbir şeyin değişmediğini?...

Artık “farkın farkındasınızdır” umarım.

Gelecek için…
 
Geri
Üst