Erdoğan'ın bugün yaptığı Van depremiyle ilgili açıklamalar, konuyla ilgili pek çok soruyu yanıtsız bıraktığı gibi, hükümete yönelik eleştirileri gayrimeşru ilan etmesiyle dikkat çekiyor. Bu açıklamayı yapan Başbakan'ın ve hükümetin, derhal istifa etmesi gerekir!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP'nin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda Van'da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremle ilgili açıklamalarda bulundu.
Erdoğan'ın açıklamaları, altında yatanlarla ve satır aralarına sıkışanlarla birlikte düşünüldüğünde çok şey anlatıyor:
Siyasi çıkar sağlamak
Erdoğan, beklendiği üzere "Böylesine bir afeti bile kendisine siyasi çıkar sağlamak için kullananlar var" dedi.
Bu ifade hem kendilerine Van'daki durumdan dolayı eleştiri yöneltenleri fırsatçılıkla itham etmesini sağlıyor, hem de hemen arkasından asıl kendisinin siyasi çıkar sağlamaya çalıştığını gizliyor. Erdoğan, bu ifadeye şöyle devam etti: "1999 depremini yaşayanlar bilir, deprem bölgesine bile gidemeyen bir hükümet vardı. Şimdi ise kabinenin dörtte biri bölgede. Durum kontrol altına alınmış vaziyette."
Erciş'te durumun kontrol altına alınması bir yana, devletin henüz adımını atmadığı onlarca köy var. Yoksul Ercişliler, çadır, battaniye ve ısıtıcı yokluğunda eziyet çekiyor.
Vatandaştan gelen yardımdan bahsedeceğine, vergiden haber ver!
Erdoğan, şöyle dedi: "Buradan üzülerek söylüyorum haber ajansları, televizyonlar birçok şeyi saptırıyor. Milleti aldatmanın hiçbir gereği yok. Bölgeye sadece benim talimatımla ilk etapta 3 milyon TL gönderilmiş. Bu rakam 10 milyon TL’ye çıkarıldı. Başbakanlık adına açtığımız yardım hesaplarında da şu an itibarıyla 1 milyon 728 bin lira yardım toplandı."
Basına da yansıyan birtakım ırkçı ifadeler olsa da, Türkiye vatandaşlarının büyük kısmı Van'daki kardeşlerine yardım göndermek üzere harekete geçti. Erdoğan da bu yardımdan bahsediyor. Vatandaşın yardım yapması güzel, peki ama, vatandaştan 11 yıldır toplanılan deprem vergisinde biriken paralar nerede? Vatandaş verdi, AKP yedi, şimdi yine vatandaş veriyor, AKP övünüyor.
"İlk 24 saat başarısızlık oldu"
Erdoğan, "Kızılay tarafından 17,836 çadır bölgeye ulaştırıldı. Bu rakam yeterlidir ancak olay kontrol dışına çıkınca bu çadırlar yetmez oluyor. Sonra televizyonlar 'çadır yetmiyor' diye yayın yapıyor. İlk 24 saat bir başarısızlık oldu bunu kabul ediyoruz. Dünyanın her yerinde benzer durumlarda bu yaşanabilir" dedi.
Böylece 24 saatin ardından başarılı olunduğu ima ediliyor. Bu "cesurca özeleştirinin" önüne yeterli sayıda çadır götürüldüğü iddiası da eklenince, AKP icraatı aklanıyor. Oysa halen insanların büyük kısmı çadırsız, çadır alabilmek için saatlerce kuyrukta bekleniyor, ardından alınan belgeyle kilometrelerce jandarmaya yürünüyor… Ve herkes, Erciş merkezdeki stadda bulunan çadırların zenginlere parayla satıldığı iddiasını konuşuyor.
Müteahhitler için yaptıklarınız unutuldu mu?
Erdoğan'ın bir diğer ifadesi şöyle: "Yaşanan onca depreme rağmen nasihat alınmadığını Van’da gördük. Enkaza baktığınızda, malzemenin ne kadar kalitesiz olduğunu, o betonun adeta kuma dönüştüğünü, zemin kattaki beton blokların zayıflığından, ya da kaldırılmasından bütün bir binanın ve içindekilerin acı fatura ödediğini görüyorsunuz. Belediyeler de müteahhitler de denetim elemanları da bu ihmallerin cinayetle eşanlamlı olduğunu artık görmek durumundadır."
Bu ifade, toplumun hafızasızlığına güvenen AKP pervasızlığının bir örneği. Daha dün Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İstanbul Şube Başkanı Tekin Saraçoğlu, yapı denetimi olan 19 ilde tespit edilen vasıfsız inşaat malzemelerinin denetim olmayan illere gönderildiği iddiasını dile getirdi. İktidarın bu iddianın üzerine gittiği yok.
Ama asıl unutulanlar başka. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Ağustos ayında ""insan kaynağı ve finansal açıdan" çok sayıda binanın mühendislik hesaplarını yaptırmanın mümkün olmadığını iddia ettiğinde TMMOB isyan etmişti. Makina Mühendisleri Odası'ndan yapılan açıklamada, Türkiye'de var olan 18 milyon yapının yüzde 63'ünün kaçak ve denetimsiz olduğuna dikkat çekilmişti. Hükümetin açıklaması, Erdoğan'ın bugün suçu müteahhit, belediye ve denetim elemanlarına atmasının ne kadar büyük bir ikiyüzlülük olduğunu gösteriyor.
Şimdi Erdoğan Mustafa Demir'i karşısına alsın da bir konuşsun
Erdoğan'ın bu sözleri üzerine, Mart ayında Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir'in yaptığı bir başka açıklamayı daha hatırlamakta fayda var. Demir "Abartıyorlar, İstanbul'da deprem olsa evlerin en fazla yüzde 10-15'i yıkılır" demiş, AKP'nin getirdiği "yapı denetim sistemini" övmüştü.
Bir defa Erdoğan yapı denetimcilere kızacağına, asıl kendilerinin bu denetimleri sağlamamalarının, bir de "abartıyorlar" diye üste çıkma çabalarının "cinayetle eşanlamlı" olduğunu görmeli. AKP'nin getirdiği yapı denetim sisteminde denetim özel şirketlere, yani piyasaya bırakılmak isteniyor. TMMOB ise süreçten dışlanmaya çalışılıyor. TOKİ ise yasa gereği denetlenemiyor! Ama Erdoğan, kendi Bakanı'na kızacağına, başkalarına suçu atıyor, cinayetle itham ediyor.
Belediyeyle görüşmezken BDP'ye sataşmak siyasi hesap değil de nedir?
Birkaç dakika önce yaşananları ırkçılık ve ayrımcılık malzemesi olarak kullananları eleştiren Erdoğan, birkaç dakika sonra şunları söyledi: "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Van'a ulaşıyor; Bursa, Ankara, Erzurum belediyeleri ulaşabiliyor ama o bölgedeki malum belediyeler hemen yanıbaşlarına ulaşmaktan aciz kalıyorlar. Polis taşlamak, asker taşlamak, molotof atmak, sağı soğu yakıp yıkmak için anında organize olanlar, bakıyorsunuz, afet anında ortalıkta görünmüyorlar."
Oysa BDP'li Van Belediyesi, devlet kurumları tarafından tüm yardım organizasyonundan dışlandı ve bu hareket, birçok köşe yazarınca dile getirilerek eleştirildi. Erdoğan, yardım sürecinden dışlayarak katkı koymasını engellediği Van Belediyesi üzerinden, tüm BDP'yi belaltı vuruşlarla eleştirmeye çalışıyor. Bunun adı siyasi hesap yapmak değilse nedir?
Erdoğan'a göre de 'hükümet istifa' demek teröristlikmiş!
5 gün önce AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Twitter hesabında "Hükümet istifa etsin" demenin "darbecilik" olduğunu yazmıştı. Bu defa da Erdoğan "CHP Genel Başkanı saldırının üzerinden saatler geçmeden “Şehitlerin sorumlusu hükümettir. Hükümet istifa etmelidir” diyor böyle bir ana muhalefet partisi olabilir mi? Sen hükümeti istifaya çağırarak ne yaptığının farkında mısın? Bu çağrıyla terör örgütüne destek verdiğinin farkında mısın? Sen bu sözünle kimi tehdit ediyorsun?" dedi.
Bilindik külhanbeyi tavrını böyle acı bir günde dahi sürdüren Erdoğan, böylece hükümete yönelik her türlü eleştiriyi kanundışı gördüğünü bir kez daha gösterdi.
TMMOB'lu bir mühendis görürsen utanacak mısın?
Erdoğan'ın bir diğer cümlesi şöyle: "Hangi çözüm önerisini getirdin bir açıkla. Başım gözüm üzerine. Bugüne kadar biz bunlardan bir çözüm önerisi almadık."
Şimdiye kadar TMMOB, defalarca yapı denetimiyle, deprem önlemleriyle ilgili kapsamlı raporlar sundu. Hükümet bunu yapmak bir yana, hem bu önerileri yapanları bu süreçlerden dışladı, hem de depreme önlem almak için topladığı milyarlarca lira parayı gizlice başka şeylere harcadı. Şimdi Erdoğan konuşuyor.
Çözüm, gecekonduları yıkmak!
Erdoğan'ın açıklamalarında en korkuncu ise, suçu gecekondulara attığı kısım. Erdoğan şöyle dedi: "Çevre ve Şehircilik Bakanlığımla bir çalışma içine gireceğiz ve şehirlerimizde yetkiyi gerekirse bakanlık bünyesine alacağız ve gecekondu kaçak yapılaşma gibi binaları gerekirse sormadan kamulaştıracağız. Bedeli ne olursa olsun. Oy verir oy vermez kaygısı içinde olmayacağız. Bu tabloları devamlı yaşamaktansa iktidarı kaybetmeyi tercih ederiz."
Erdoğan, önümüzdeki bu korkunç tablonun suçunu dahi yoksullara, gecekondulara attı. Üstelik depremi, gecekondularda yaşayan daha fazla insanı "kentsel dönüşüm" çerçevesinde evlerinden ucuza atıp, buraları mutenalaştırarak zenginlere ve piyasaya açmanın fırsatı bildi.
AKP sözcüleri hükümete yönelik eleştirileri "darbecilik" ya da "teröristlik" diye sınıflandırsa da, söylemek gerekiyor: Yeter artık Erdoğan, hükümet istifa!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP'nin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda Van'da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremle ilgili açıklamalarda bulundu.
Erdoğan'ın açıklamaları, altında yatanlarla ve satır aralarına sıkışanlarla birlikte düşünüldüğünde çok şey anlatıyor:
Siyasi çıkar sağlamak
Erdoğan, beklendiği üzere "Böylesine bir afeti bile kendisine siyasi çıkar sağlamak için kullananlar var" dedi.
Bu ifade hem kendilerine Van'daki durumdan dolayı eleştiri yöneltenleri fırsatçılıkla itham etmesini sağlıyor, hem de hemen arkasından asıl kendisinin siyasi çıkar sağlamaya çalıştığını gizliyor. Erdoğan, bu ifadeye şöyle devam etti: "1999 depremini yaşayanlar bilir, deprem bölgesine bile gidemeyen bir hükümet vardı. Şimdi ise kabinenin dörtte biri bölgede. Durum kontrol altına alınmış vaziyette."
Erciş'te durumun kontrol altına alınması bir yana, devletin henüz adımını atmadığı onlarca köy var. Yoksul Ercişliler, çadır, battaniye ve ısıtıcı yokluğunda eziyet çekiyor.
Vatandaştan gelen yardımdan bahsedeceğine, vergiden haber ver!
Erdoğan, şöyle dedi: "Buradan üzülerek söylüyorum haber ajansları, televizyonlar birçok şeyi saptırıyor. Milleti aldatmanın hiçbir gereği yok. Bölgeye sadece benim talimatımla ilk etapta 3 milyon TL gönderilmiş. Bu rakam 10 milyon TL’ye çıkarıldı. Başbakanlık adına açtığımız yardım hesaplarında da şu an itibarıyla 1 milyon 728 bin lira yardım toplandı."
Basına da yansıyan birtakım ırkçı ifadeler olsa da, Türkiye vatandaşlarının büyük kısmı Van'daki kardeşlerine yardım göndermek üzere harekete geçti. Erdoğan da bu yardımdan bahsediyor. Vatandaşın yardım yapması güzel, peki ama, vatandaştan 11 yıldır toplanılan deprem vergisinde biriken paralar nerede? Vatandaş verdi, AKP yedi, şimdi yine vatandaş veriyor, AKP övünüyor.
"İlk 24 saat başarısızlık oldu"
Erdoğan, "Kızılay tarafından 17,836 çadır bölgeye ulaştırıldı. Bu rakam yeterlidir ancak olay kontrol dışına çıkınca bu çadırlar yetmez oluyor. Sonra televizyonlar 'çadır yetmiyor' diye yayın yapıyor. İlk 24 saat bir başarısızlık oldu bunu kabul ediyoruz. Dünyanın her yerinde benzer durumlarda bu yaşanabilir" dedi.
Böylece 24 saatin ardından başarılı olunduğu ima ediliyor. Bu "cesurca özeleştirinin" önüne yeterli sayıda çadır götürüldüğü iddiası da eklenince, AKP icraatı aklanıyor. Oysa halen insanların büyük kısmı çadırsız, çadır alabilmek için saatlerce kuyrukta bekleniyor, ardından alınan belgeyle kilometrelerce jandarmaya yürünüyor… Ve herkes, Erciş merkezdeki stadda bulunan çadırların zenginlere parayla satıldığı iddiasını konuşuyor.
Müteahhitler için yaptıklarınız unutuldu mu?
Erdoğan'ın bir diğer ifadesi şöyle: "Yaşanan onca depreme rağmen nasihat alınmadığını Van’da gördük. Enkaza baktığınızda, malzemenin ne kadar kalitesiz olduğunu, o betonun adeta kuma dönüştüğünü, zemin kattaki beton blokların zayıflığından, ya da kaldırılmasından bütün bir binanın ve içindekilerin acı fatura ödediğini görüyorsunuz. Belediyeler de müteahhitler de denetim elemanları da bu ihmallerin cinayetle eşanlamlı olduğunu artık görmek durumundadır."
Bu ifade, toplumun hafızasızlığına güvenen AKP pervasızlığının bir örneği. Daha dün Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İstanbul Şube Başkanı Tekin Saraçoğlu, yapı denetimi olan 19 ilde tespit edilen vasıfsız inşaat malzemelerinin denetim olmayan illere gönderildiği iddiasını dile getirdi. İktidarın bu iddianın üzerine gittiği yok.
Ama asıl unutulanlar başka. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Ağustos ayında ""insan kaynağı ve finansal açıdan" çok sayıda binanın mühendislik hesaplarını yaptırmanın mümkün olmadığını iddia ettiğinde TMMOB isyan etmişti. Makina Mühendisleri Odası'ndan yapılan açıklamada, Türkiye'de var olan 18 milyon yapının yüzde 63'ünün kaçak ve denetimsiz olduğuna dikkat çekilmişti. Hükümetin açıklaması, Erdoğan'ın bugün suçu müteahhit, belediye ve denetim elemanlarına atmasının ne kadar büyük bir ikiyüzlülük olduğunu gösteriyor.
Şimdi Erdoğan Mustafa Demir'i karşısına alsın da bir konuşsun
Erdoğan'ın bu sözleri üzerine, Mart ayında Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir'in yaptığı bir başka açıklamayı daha hatırlamakta fayda var. Demir "Abartıyorlar, İstanbul'da deprem olsa evlerin en fazla yüzde 10-15'i yıkılır" demiş, AKP'nin getirdiği "yapı denetim sistemini" övmüştü.
Bir defa Erdoğan yapı denetimcilere kızacağına, asıl kendilerinin bu denetimleri sağlamamalarının, bir de "abartıyorlar" diye üste çıkma çabalarının "cinayetle eşanlamlı" olduğunu görmeli. AKP'nin getirdiği yapı denetim sisteminde denetim özel şirketlere, yani piyasaya bırakılmak isteniyor. TMMOB ise süreçten dışlanmaya çalışılıyor. TOKİ ise yasa gereği denetlenemiyor! Ama Erdoğan, kendi Bakanı'na kızacağına, başkalarına suçu atıyor, cinayetle itham ediyor.
Belediyeyle görüşmezken BDP'ye sataşmak siyasi hesap değil de nedir?
Birkaç dakika önce yaşananları ırkçılık ve ayrımcılık malzemesi olarak kullananları eleştiren Erdoğan, birkaç dakika sonra şunları söyledi: "İstanbul Büyükşehir Belediyesi Van'a ulaşıyor; Bursa, Ankara, Erzurum belediyeleri ulaşabiliyor ama o bölgedeki malum belediyeler hemen yanıbaşlarına ulaşmaktan aciz kalıyorlar. Polis taşlamak, asker taşlamak, molotof atmak, sağı soğu yakıp yıkmak için anında organize olanlar, bakıyorsunuz, afet anında ortalıkta görünmüyorlar."
Oysa BDP'li Van Belediyesi, devlet kurumları tarafından tüm yardım organizasyonundan dışlandı ve bu hareket, birçok köşe yazarınca dile getirilerek eleştirildi. Erdoğan, yardım sürecinden dışlayarak katkı koymasını engellediği Van Belediyesi üzerinden, tüm BDP'yi belaltı vuruşlarla eleştirmeye çalışıyor. Bunun adı siyasi hesap yapmak değilse nedir?
Erdoğan'a göre de 'hükümet istifa' demek teröristlikmiş!
5 gün önce AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Twitter hesabında "Hükümet istifa etsin" demenin "darbecilik" olduğunu yazmıştı. Bu defa da Erdoğan "CHP Genel Başkanı saldırının üzerinden saatler geçmeden “Şehitlerin sorumlusu hükümettir. Hükümet istifa etmelidir” diyor böyle bir ana muhalefet partisi olabilir mi? Sen hükümeti istifaya çağırarak ne yaptığının farkında mısın? Bu çağrıyla terör örgütüne destek verdiğinin farkında mısın? Sen bu sözünle kimi tehdit ediyorsun?" dedi.
Bilindik külhanbeyi tavrını böyle acı bir günde dahi sürdüren Erdoğan, böylece hükümete yönelik her türlü eleştiriyi kanundışı gördüğünü bir kez daha gösterdi.
TMMOB'lu bir mühendis görürsen utanacak mısın?
Erdoğan'ın bir diğer cümlesi şöyle: "Hangi çözüm önerisini getirdin bir açıkla. Başım gözüm üzerine. Bugüne kadar biz bunlardan bir çözüm önerisi almadık."
Şimdiye kadar TMMOB, defalarca yapı denetimiyle, deprem önlemleriyle ilgili kapsamlı raporlar sundu. Hükümet bunu yapmak bir yana, hem bu önerileri yapanları bu süreçlerden dışladı, hem de depreme önlem almak için topladığı milyarlarca lira parayı gizlice başka şeylere harcadı. Şimdi Erdoğan konuşuyor.
Çözüm, gecekonduları yıkmak!
Erdoğan'ın açıklamalarında en korkuncu ise, suçu gecekondulara attığı kısım. Erdoğan şöyle dedi: "Çevre ve Şehircilik Bakanlığımla bir çalışma içine gireceğiz ve şehirlerimizde yetkiyi gerekirse bakanlık bünyesine alacağız ve gecekondu kaçak yapılaşma gibi binaları gerekirse sormadan kamulaştıracağız. Bedeli ne olursa olsun. Oy verir oy vermez kaygısı içinde olmayacağız. Bu tabloları devamlı yaşamaktansa iktidarı kaybetmeyi tercih ederiz."
Erdoğan, önümüzdeki bu korkunç tablonun suçunu dahi yoksullara, gecekondulara attı. Üstelik depremi, gecekondularda yaşayan daha fazla insanı "kentsel dönüşüm" çerçevesinde evlerinden ucuza atıp, buraları mutenalaştırarak zenginlere ve piyasaya açmanın fırsatı bildi.
AKP sözcüleri hükümete yönelik eleştirileri "darbecilik" ya da "teröristlik" diye sınıflandırsa da, söylemek gerekiyor: Yeter artık Erdoğan, hükümet istifa!