Erbakan'ı Hz. Ömer yaptı
Milli Gazete yazarı, hareketin liderlerini halifelere benzetti.
Milli Görüş hareketinin gazetesi Milli Gazete'nin genç köşe yazarı, Fehmi Koru'ya ders vermek için kaleme aldığı köşe yazısında, hızını alamayıp hareketin liderlerini İslam Halifeleri ile karşılaştırmaya kadar götürdü.
Gazetede köşe yazan Aydın Başar, Milli Görüş hareketinin kurucusu ve ebedi lideri Erbakan'ı Hz. Ömer'e, emanetçi lider Kutan'ı Hz. Osman'a, SP'nin yeni lideri Numan Kurtuluş'u ise Hz. Ali'ye benzetti.
YÜZLERDEKİ ANLAMLAR
Bush'a pabuç fırlatan Iraklı gazetecinin yüz ifadesinden yola çıkan yazar, daha sonra Hamas lideri İsmail Haniye ve Hamas'ın ruhani lideri Şeyh Ahmet Yasin’i örnek verdikten sonra Milli Görüş liderlerinin yüz ifadelerinin ne anlama geldiğini sıralıyor.
ERBAKAN'DA HZ. ÖMER KARARLILIĞI
Erbakan Hoca’yı düşünün. Bir Hz. Ömer kararlılığı var onda. Davasında inatçı mı inatçı… Onu eleştiren yazarçizerlerin kafalarının basmadığı bir nokta var. Hemen söyleyelim: İslami mücadele konusunda teori üretmekle, bizzat o mücadeleyi yapmak arasında çok farklar var. Kusura bakmayın ama birileri oturduğu yerden sürekli laf ürettiler, Erbakan Hoca ise dünyanın en zor işi olan "insanları toparlama" ile meşgul oldu.
"CİHAT MEYDANINDA KİTAP OKUNMAZ"
Teoride basitmiş gibi görülen koskoca bir davanın doğal lideri olmak, aslında sanıldığı kadar kolay değildi. Neden? Çünkü insanlar adedince değişik fikirler, değişik zihniyetler vardı, maksat üzüm yemekse hepsini bir potada eritip, bir dava etrafında toparlamak gerekiyordu. Evet, siz belki yazılar yazarak "diliyle düzeltmeye çalışanlar" sınıfına girdiniz diyelim, ancak Erbakan Hoca sürekli bir şeyleri değiştirebilmek için çalışıyordu. Yani en üst derecede; "eliyle düzeltme" seviyesindeydi. Bu alandaki mücadeleyi birileri yapmazsa, farz-ı kifayenin farz-ı ayına dönüşeceğini biliyordu. O yüzden sağına soluna bakmadan "biz varız" dedi. Hiç kimse mütefekkirlerle aksiyon adamlarını aynı seviyede görmesin. Cihat meydanında kitap okunmaz.
KUTAN HZ. OSMAN'I ÇAĞRIŞTIRIYOR
Haniye, Şeyh Ahmet Yasin ve Erbakan’ın simalarını inceledik. Şimdi de hakikaten, çok önemli bir isim olan Recai Kutan’ın simasını düşünelim. Bir hilm ve sevgi insanı… Adeta bir vefa abidesi… Bu bile onu sevmemiz için yeterli. Bu sima bize Hz. Ömer kararlılığından sonra Hz. Osman yumuşaklığını ve tatlılığını çağrıştırıyor. Zannedersem utangaçlıkta da, haya duygusunda da Hz. Osman gibi... Kimseyi kıramıyor, incitemiyor. Belki de bu nedenle onda karar kılınmıştı.
KURTULMUŞ'TA HZ. ALİ'NİN TEVAZUSU VAR
İşte bunlar güzel simalar. Bir tane daha ekleyelim mi? O halde Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’u düşünelim. Ona güvenmeye ve destek olmaya mecbur aynı davaya inananlar. O da dedesi âlim Numan Kurtulmuş gibi sağlam bir şahsiyet. Toplum üzerine düşündüğüne göre, toplumla barışık olması gerektiğinin farkında. Bu nedenle düşüncesinde gayet geniş açılımlara sahip… Başarı için takvalı olmaktan taviz vermemesi gerektiğini bildiği kadar, bir şekilde takvasız olanların da oyunu alması gerektiğini biliyor. Bunun için duygusal olan insanımızın gönlüne girme yollarını arıyor. Halka karşı arasındaki mesafeyi soğuk tutmadığını söyleyebiliriz. Zannedersem onun sima dili Hz. Ali meşrep birisi olduğunu gösteriyor ki, bunu nerden anladığımızı sorarsanız; yumuşak kalbi, tevazusu ve sevgi dolu oluşu buna işaret ediyor. Konuşmalarında mantık örgüsüne azami derecede dikkat etmesine bakmayın, bir duygusallık, bir ağlamaklı hali var besbelli… Efendimiz vefat ettikten sonra Hz. Ali de halifelik makamı için ön plana çıkmamıştı. Kurtulmuş da makam için hocasına vefasızlık etmedi. Sırası gelinceye kadar da sabırla bekledi.
KORU'YA 'ÖMÜR TÜKENİYOR' UYARISI
Bu karşılaştırmalar da genç yazarı kesmemiş olacak ki, yazının bu noktasından sonra Fehmi Koru'ya çağrıda bulunuyor ve 'davadan saptığına inandığı Koru'ya "Ne mutlu bir davası olanlara! Ömür tükeniyor ağabey!" diyerek davaya sarılmasını istiyor.
EYGİ BUNA NE DİYECEK
Milli Gazete'nin kıdemli köşe yazarı M.Şevket Eygi, sık sık yazılarında Müslümanların liderlerini 'putlaştırmasını' ve onların peşinden körü körüne gitmelerini eleştiriyor. Eygi'nin bu yazıdan sonra aynı gazetede yazan Aydın Başar'a köşesinden uyarıda bulunup bulunmayacağını zaman gösterecek.
Kaynak