sherlock_holmes
New member
- Katılım
- 27 Ara 2005
- Mesajlar
- 904
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Resim
Nedense bütün resimlerde ben
Böyle mahzun ve perişan çıkarım
Hep böyle hayata kapalı durur
Gülmesini unutmuş dudaklarım
Artık canından bezmiş kimselerin
Hazin bakışı parlar gözlerimde
İçinden adamlar arabalar geçer
Çizgiler alnımda bir büyük cadde
Aynada saçlarımı düzeltirim
Bir perde iner yüzüme alçıdan
O, bin mumluk ampullerin altında
korkarım korkarım fotoğrafçıdan
Bakışlarım gümüş camlara sorar
Elbisemin eskiliği belli mi
Sonra karşıda küçük bir noktaya
Dikerim kahverengi gözlerimi
Kabahat objektifte camda değil
Onlara yalı gözlerle bakarım
Nedense btün resimlerimde ben
Böyle mahzun ve perişan çıkarım
Ümit Yaşar Oğuzcan
Rüya
Bu yanlızlık sonsa eğer
bin yıl razıyım buna
ama son değil
biliyorum
ne zaman gelecek
diye düşünmeler yıktı beni
ne zaman
Rüzgarlı Günlerin Şiirleri
2 Eylül, Mühürdar, 1971
En eski yüzü bendim Kadiköy'ün. Bir ben bilirdim
tekir kedilerin dogacak yavrularini, esmer ve çiplak
kadinlarin dudaklarindaki sarkilarini, tenha kiliseleri,
kimsesiz ayazmalari, tramvaylarin uzaklasan seslerini.
3 Eylül, Ayrilis Çesmesi
Evlenseydin benimle Kadiköy. Çok sicak bir yaz günü
ögleden sonra. Hale sinemasi'nda sözlesip, aksam olunca
Üsküdar'a giderdik. Kizkulesi'nde geceler, sevisirdik
ay sokaklarinda. Siirler okurdum sana Nedim'den.
6 Eylül, Sifa Yokusu
Seni boynundan öpmeliydim Kadiköy, kulaklarindan.
Güzel bir siir için güzel bir ask seçmeliydim ben,
güzel bir ölüm için sessiz bir taslik. Ikindi vakti
çocuklar toplanmaliydi basima, yapraklari leylâklarin.
8 Eylül, Sair Nefi Sokagi
1971 güzü, askere gidecektim. Bavulum hazirdi. O kadinin
evine gitmistim. Yolda atesböcekleri vardi. Son kez
çamasirlarimi yikamis, rüzgâra vermisti. Caz dinlemistik.
Ay çikinca hurma toplamistik. Biraz sarap vardi. Balkona
uzanip samanyolunu seyretmistik, agaran tanyerini.
9 Eylül, sabaha karsi
Duvarin üstünden ona baktim. Çok baktim. Bir kadin
nasil bir seydi? Eski bir meyve sandik odasindaki,
kokulu bir elma. En güzel yerinde sevdanin. Onun gibi.
10 Eylül, Polatli
Sevda siirleri okudum gece. O uykusuz kadini düsündüm.
Uguldayan agaçlar gibiydim ben. Yagmurda yürüdüm.
Nurullah Can
Olsun
yaşam bir diklenikmiş
olsun
karakışlarda açan
karçiçeğim var
dört yan sivrisinekmiş
olsun
yürekyaylamda uçan
kelebeğim var
dünya kor cehennemmiş
olsun
acıları kutsayan
canmeleğim var
insanlar şeytan cinmiş
olsun
gönlümü kanatlayan
bir canperim var
Okunsun Şiirim
Limon çiçekleriyle yıkayıp
Oyuk dut gövdeleriyle çağırdım
Erzurumda Narman suyudur,
Kaz dağlarında Sutüven
A bre Arda boylarında yitirdiğim Azime
Ah aman da Gökçen Efem,
Şiirimin sılasındaki sonsuz şölen
Sizden...
Yalnızca ipek şal değildim
Güneyli gelinlerin omzunda
Tuzu bildim, yaraya en çok basılanı
Kar yanığı dudaklarım zakkum açtı
Al, daha bir acıydı Fırat, Dicle boylarında
Fettan ve avutandı umutlarım
Korkut Atalar, Yunuslar, Nazımlar gibi
Düştüm önüme,
Haber vermeden kendime bile
Çocuklara bugünler çizdim,
Kapıları yarınlara açılan evler...
En uzak yolculuk
Sevgilinin gözbebeklerine yapılandır. dedim de.
Bir ayna var ömrümün sonunda
Fotoğraflar taşıyorum yaşadıklarımdan
An, yakamoza kesmiş uzun bir deniz
Zaman, akrebi hayatın
Karışınca kıvılcım küle
Okunsun şiirim
Hüzne gem olsun, sevince fora
Aşkların soyağacına altın varak.
EN SEVDİĞİM ŞİİR
Otuz Beş Yaş
Yas otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağimızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o gtnler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal seylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata eraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmiş!
Geç faretttim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yil biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm taruma.
N'eylesin ölüm herkezin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı Tarancı
İçimdeki Çocuk
Alıştım kör kuyularda
Kimsesizliğimin yetimliğine,
Yağmalanmış incemin, çaresizliğine,
Herkese hiçbir şey, bana her şey olan sen ..
Büyüme ne olur içimdeki çocuk.
O avuç içlerin kalsın tertemiz,
Dokunamadığım güzellikler kadar aydınlık,
Kirlenmesin umut kandilleri yakan ellerin,
Kal!.. dur!.. aynı halinle,
Büyüme ne olur, içimde ki çocuk.
Hayat uzun bir cümleydi hani?..
Sen ile ben yüklem ve özne,
İnceden vursa da hasretler,
Dönmese de beklenenler,
Ölme ne olur, içimde ki çocuk.
Dudağımız güneşle öpüşürken
Yar kolunda heybetliydi adımlarımız
Sabah ezanlarında öğrendik
Bin cümle yıkıntısı içinde iki kelime ..
... ve kül rengindeki umutlarımız ...
Alın terimizde çiğ tanesi damlalar,
Bir mendile silmiştik sıfatları,
Onlar ki ezeldendi, anlamazlar ..
Sıfatlar yakışmazdı ki bize,
Büyüklük, şan şöhret ve mor lambalar...
Ötesi, berisi, diğer, diğerleri,
Var edenden bize yansıyan değer
Bir yaratanındı, onundu,
Söyle ne haddimize olurdu?..
Ömrün bir vakti, delikanlıca aşktan gayrı sı.
Kal içimde, dur aynı halinle,
Karıştırma gül ile bahçıvanı,
Bülbülün gözünde yaş seli,
Çatlamış, paylaşmanın nasırlı elleri,
Büyüme ne olur içimdeki çocuk ...
Dinle!.. kulak ardı etme,
Heveslenme sakın küçücüğüm büyümeye,
Ne delikanlı desinler sana, nede ağbi,
Ne amca ol derim sana, nede ihtiyar,
İnsanlar ıraklaştı insanlıktan,
Korkarım sevgiler bile rezil, sefilce,
Kifayetsiz yolda yüzler, yüzsüzce
Ne babalık fayda olacak hayatta,
Nede annelik bu gidişle, canda kıble bize ...
Ben çoktan büyümüşsem de,
Büyüme sen içimdeki çocuk.
Yalanı dolanı bilme isterim,
Acıyı ihaneti görme dilerim,
Bak şimdi ağlıyorum,
Sen içimde ağlıyorsun,
Kim?.. ses kesip dinleyecek kim?
Bilmiyorum, bilmiyorsun,
Ama ant olsun!..
Haram yedirmedim, yedirmemde,
Yalanı öğretmedim, öğretmemde,
Nedenini anlayıp çözüyor musun?
Kurtlar sisli havayı sever,
Yarasalar geceyi,
Çakallar leş bekler,
En zayıf zamanın kancık bekçileri ...
İnsanlarda can evinden vurur insanı,
İşte tam şurdan, yüreğinin ortasından,
Dermanı güç, iyileşmesi bir o kadar kolay yerden,
Gönülden, içten, senin beşiğinden,
Of!.. be küçüğüm of!..
Alaca karanlıkta yanıldık kör ışığa
Halden bilmeze aktı duruluğumuz,
Oysa biz seninle şafaklara müptelaydık,
Anla çocuk!..
Şafaklara ihanet etti geceler,
Hoş gör, gözlerimde kalan son ışıksın
Ölme ne olur içimdeki çocuk
WRİTTEN BY sherlock_holmes
Nedense bütün resimlerde ben
Böyle mahzun ve perişan çıkarım
Hep böyle hayata kapalı durur
Gülmesini unutmuş dudaklarım
Artık canından bezmiş kimselerin
Hazin bakışı parlar gözlerimde
İçinden adamlar arabalar geçer
Çizgiler alnımda bir büyük cadde
Aynada saçlarımı düzeltirim
Bir perde iner yüzüme alçıdan
O, bin mumluk ampullerin altında
korkarım korkarım fotoğrafçıdan
Bakışlarım gümüş camlara sorar
Elbisemin eskiliği belli mi
Sonra karşıda küçük bir noktaya
Dikerim kahverengi gözlerimi
Kabahat objektifte camda değil
Onlara yalı gözlerle bakarım
Nedense btün resimlerimde ben
Böyle mahzun ve perişan çıkarım
Ümit Yaşar Oğuzcan
Rüya
Bu yanlızlık sonsa eğer
bin yıl razıyım buna
ama son değil
biliyorum
ne zaman gelecek
diye düşünmeler yıktı beni
ne zaman
Rüzgarlı Günlerin Şiirleri
2 Eylül, Mühürdar, 1971
En eski yüzü bendim Kadiköy'ün. Bir ben bilirdim
tekir kedilerin dogacak yavrularini, esmer ve çiplak
kadinlarin dudaklarindaki sarkilarini, tenha kiliseleri,
kimsesiz ayazmalari, tramvaylarin uzaklasan seslerini.
3 Eylül, Ayrilis Çesmesi
Evlenseydin benimle Kadiköy. Çok sicak bir yaz günü
ögleden sonra. Hale sinemasi'nda sözlesip, aksam olunca
Üsküdar'a giderdik. Kizkulesi'nde geceler, sevisirdik
ay sokaklarinda. Siirler okurdum sana Nedim'den.
6 Eylül, Sifa Yokusu
Seni boynundan öpmeliydim Kadiköy, kulaklarindan.
Güzel bir siir için güzel bir ask seçmeliydim ben,
güzel bir ölüm için sessiz bir taslik. Ikindi vakti
çocuklar toplanmaliydi basima, yapraklari leylâklarin.
8 Eylül, Sair Nefi Sokagi
1971 güzü, askere gidecektim. Bavulum hazirdi. O kadinin
evine gitmistim. Yolda atesböcekleri vardi. Son kez
çamasirlarimi yikamis, rüzgâra vermisti. Caz dinlemistik.
Ay çikinca hurma toplamistik. Biraz sarap vardi. Balkona
uzanip samanyolunu seyretmistik, agaran tanyerini.
9 Eylül, sabaha karsi
Duvarin üstünden ona baktim. Çok baktim. Bir kadin
nasil bir seydi? Eski bir meyve sandik odasindaki,
kokulu bir elma. En güzel yerinde sevdanin. Onun gibi.
10 Eylül, Polatli
Sevda siirleri okudum gece. O uykusuz kadini düsündüm.
Uguldayan agaçlar gibiydim ben. Yagmurda yürüdüm.
Nurullah Can
Olsun
yaşam bir diklenikmiş
olsun
karakışlarda açan
karçiçeğim var
dört yan sivrisinekmiş
olsun
yürekyaylamda uçan
kelebeğim var
dünya kor cehennemmiş
olsun
acıları kutsayan
canmeleğim var
insanlar şeytan cinmiş
olsun
gönlümü kanatlayan
bir canperim var
Okunsun Şiirim
Limon çiçekleriyle yıkayıp
Oyuk dut gövdeleriyle çağırdım
Erzurumda Narman suyudur,
Kaz dağlarında Sutüven
A bre Arda boylarında yitirdiğim Azime
Ah aman da Gökçen Efem,
Şiirimin sılasındaki sonsuz şölen
Sizden...
Yalnızca ipek şal değildim
Güneyli gelinlerin omzunda
Tuzu bildim, yaraya en çok basılanı
Kar yanığı dudaklarım zakkum açtı
Al, daha bir acıydı Fırat, Dicle boylarında
Fettan ve avutandı umutlarım
Korkut Atalar, Yunuslar, Nazımlar gibi
Düştüm önüme,
Haber vermeden kendime bile
Çocuklara bugünler çizdim,
Kapıları yarınlara açılan evler...
En uzak yolculuk
Sevgilinin gözbebeklerine yapılandır. dedim de.
Bir ayna var ömrümün sonunda
Fotoğraflar taşıyorum yaşadıklarımdan
An, yakamoza kesmiş uzun bir deniz
Zaman, akrebi hayatın
Karışınca kıvılcım küle
Okunsun şiirim
Hüzne gem olsun, sevince fora
Aşkların soyağacına altın varak.
EN SEVDİĞİM ŞİİR
Otuz Beş Yaş
Yas otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağimızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o gtnler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal seylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata eraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmiş!
Geç faretttim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yil biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm taruma.
N'eylesin ölüm herkezin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı Tarancı
İçimdeki Çocuk
Alıştım kör kuyularda
Kimsesizliğimin yetimliğine,
Yağmalanmış incemin, çaresizliğine,
Herkese hiçbir şey, bana her şey olan sen ..
Büyüme ne olur içimdeki çocuk.
O avuç içlerin kalsın tertemiz,
Dokunamadığım güzellikler kadar aydınlık,
Kirlenmesin umut kandilleri yakan ellerin,
Kal!.. dur!.. aynı halinle,
Büyüme ne olur, içimde ki çocuk.
Hayat uzun bir cümleydi hani?..
Sen ile ben yüklem ve özne,
İnceden vursa da hasretler,
Dönmese de beklenenler,
Ölme ne olur, içimde ki çocuk.
Dudağımız güneşle öpüşürken
Yar kolunda heybetliydi adımlarımız
Sabah ezanlarında öğrendik
Bin cümle yıkıntısı içinde iki kelime ..
... ve kül rengindeki umutlarımız ...
Alın terimizde çiğ tanesi damlalar,
Bir mendile silmiştik sıfatları,
Onlar ki ezeldendi, anlamazlar ..
Sıfatlar yakışmazdı ki bize,
Büyüklük, şan şöhret ve mor lambalar...
Ötesi, berisi, diğer, diğerleri,
Var edenden bize yansıyan değer
Bir yaratanındı, onundu,
Söyle ne haddimize olurdu?..
Ömrün bir vakti, delikanlıca aşktan gayrı sı.
Kal içimde, dur aynı halinle,
Karıştırma gül ile bahçıvanı,
Bülbülün gözünde yaş seli,
Çatlamış, paylaşmanın nasırlı elleri,
Büyüme ne olur içimdeki çocuk ...
Dinle!.. kulak ardı etme,
Heveslenme sakın küçücüğüm büyümeye,
Ne delikanlı desinler sana, nede ağbi,
Ne amca ol derim sana, nede ihtiyar,
İnsanlar ıraklaştı insanlıktan,
Korkarım sevgiler bile rezil, sefilce,
Kifayetsiz yolda yüzler, yüzsüzce
Ne babalık fayda olacak hayatta,
Nede annelik bu gidişle, canda kıble bize ...
Ben çoktan büyümüşsem de,
Büyüme sen içimdeki çocuk.
Yalanı dolanı bilme isterim,
Acıyı ihaneti görme dilerim,
Bak şimdi ağlıyorum,
Sen içimde ağlıyorsun,
Kim?.. ses kesip dinleyecek kim?
Bilmiyorum, bilmiyorsun,
Ama ant olsun!..
Haram yedirmedim, yedirmemde,
Yalanı öğretmedim, öğretmemde,
Nedenini anlayıp çözüyor musun?
Kurtlar sisli havayı sever,
Yarasalar geceyi,
Çakallar leş bekler,
En zayıf zamanın kancık bekçileri ...
İnsanlarda can evinden vurur insanı,
İşte tam şurdan, yüreğinin ortasından,
Dermanı güç, iyileşmesi bir o kadar kolay yerden,
Gönülden, içten, senin beşiğinden,
Of!.. be küçüğüm of!..
Alaca karanlıkta yanıldık kör ışığa
Halden bilmeze aktı duruluğumuz,
Oysa biz seninle şafaklara müptelaydık,
Anla çocuk!..
Şafaklara ihanet etti geceler,
Hoş gör, gözlerimde kalan son ışıksın
Ölme ne olur içimdeki çocuk
WRİTTEN BY sherlock_holmes