En Sevdİklerİm.....

sherlock_holmes

New member
Resim

Nedense bütün resimlerde ben
Böyle mahzun ve perişan çıkarım
Hep böyle hayata kapalı durur
Gülmesini unutmuş dudaklarım

Artık canından bezmiş kimselerin
Hazin bakışı parlar gözlerimde
İçinden adamlar arabalar geçer
Çizgiler alnımda bir büyük cadde

Aynada saçlarımı düzeltirim
Bir perde iner yüzüme alçıdan
O, bin mumluk ampullerin altında
korkarım korkarım fotoğrafçıdan

Bakışlarım gümüş camlara sorar
Elbisemin eskiliği belli mi
Sonra karşıda küçük bir noktaya
Dikerim kahverengi gözlerimi

Kabahat objektifte camda değil
Onlara yalı gözlerle bakarım
Nedense btün resimlerimde ben
Böyle mahzun ve perişan çıkarım


Ümit Yaşar Oğuzcan



Rüya

Bu yanlızlık sonsa eğer
bin yıl razıyım buna
ama son değil
biliyorum
ne zaman gelecek
diye düşünmeler yıktı beni
ne zaman


Rüzgarlı Günlerin Şiirleri

2 Eylül, Mühürdar, 1971

En eski yüzü bendim Kadiköy'ün. Bir ben bilirdim
tekir kedilerin dogacak yavrularini, esmer ve çiplak
kadinlarin dudaklarindaki sarkilarini, tenha kiliseleri,
kimsesiz ayazmalari, tramvaylarin uzaklasan seslerini.

3 Eylül, Ayrilis Çesmesi

Evlenseydin benimle Kadiköy. Çok sicak bir yaz günü
ögleden sonra. Hale sinemasi'nda sözlesip, aksam olunca
Üsküdar'a giderdik. Kizkulesi'nde geceler, sevisirdik
ay sokaklarinda. Siirler okurdum sana Nedim'den.

6 Eylül, Sifa Yokusu

Seni boynundan öpmeliydim Kadiköy, kulaklarindan.
Güzel bir siir için güzel bir ask seçmeliydim ben,
güzel bir ölüm için sessiz bir taslik. Ikindi vakti
çocuklar toplanmaliydi basima, yapraklari leylâklarin.

8 Eylül, Sair Nefi Sokagi

1971 güzü, askere gidecektim. Bavulum hazirdi. O kadinin
evine gitmistim. Yolda atesböcekleri vardi. Son kez
çamasirlarimi yikamis, rüzgâra vermisti. Caz dinlemistik.
Ay çikinca hurma toplamistik. Biraz sarap vardi. Balkona
uzanip samanyolunu seyretmistik, agaran tanyerini.

9 Eylül, sabaha karsi

Duvarin üstünden ona baktim. Çok baktim. Bir kadin
nasil bir seydi? Eski bir meyve sandik odasindaki,
kokulu bir elma. En güzel yerinde sevdanin. Onun gibi.

10 Eylül, Polatli

Sevda siirleri okudum gece. O uykusuz kadini düsündüm.
Uguldayan agaçlar gibiydim ben. Yagmurda yürüdüm.


Nurullah Can




Olsun

yaşam bir diklenikmiş
olsun

karakışlarda açan
karçiçeğim var

dört yan sivrisinekmiş
olsun

yürekyaylamda uçan
kelebeğim var

dünya kor cehennemmiş
olsun

acıları kutsayan
canmeleğim var

insanlar şeytan cinmiş
olsun

gönlümü kanatlayan
bir canperim var



Okunsun Şiirim

Limon çiçekleriyle yıkayıp
Oyuk dut gövdeleriyle çağırdım
Erzurum’da Narman suyudur,
Kaz dağlarında Sutüven
A bre Arda boylarında yitirdiğim Azime
Ah aman da Gökçen Efem,
Şiirimin sılasındaki sonsuz şölen
Sizden...

Yalnızca ipek şal değildim
Güneyli gelinlerin omzunda
Tuzu bildim, yaraya en çok basılanı
Kar yanığı dudaklarım zakkum açtı
Al, daha bir acıydı Fırat, Dicle boylarında

Fettan ve avutandı umutlarım
Korkut Atalar, Yunuslar, Nazımlar gibi
Düştüm önüme,
Haber vermeden kendime bile
Çocuklara bugünler çizdim,
Kapıları yarınlara açılan evler...
En uzak yolculuk
“Sevgilinin gözbebeklerine yapılandır. ” dedim de.


Bir ayna var ömrümün sonunda
Fotoğraflar taşıyorum yaşadıklarımdan
An, yakamoza kesmiş uzun bir deniz
Zaman, akrebi hayatın
Karışınca kıvılcım küle
Okunsun şiirim
Hüzne gem olsun, sevince fora
Aşkların soyağacına altın varak.



EN SEVDİĞİM ŞİİR
Otuz Beş Yaş

Yas otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağimızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o gtnler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal seylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata eraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmiş!
Geç faretttim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yil biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm taruma.
N'eylesin ölüm herkezin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.


Cahit Sıtkı Tarancı





İçimdeki Çocuk

Alıştım kör kuyularda
Kimsesizliğimin yetimliğine,
Yağmalanmış incemin, çaresizliğine,
Herkese hiçbir şey, bana her şey olan sen ..
Büyüme ne olur içimdeki çocuk.

O avuç içlerin kalsın tertemiz,
Dokunamadığım güzellikler kadar aydınlık,
Kirlenmesin umut kandilleri yakan ellerin,
Kal!.. dur!.. aynı halinle,
Büyüme ne olur, içimde ki çocuk.

Hayat uzun bir cümleydi hani?..
Sen ile ben yüklem ve özne,
İnceden vursa da hasretler,
Dönmese de beklenenler,
Ölme ne olur, içimde ki çocuk.

Dudağımız güneşle öpüşürken
Yar kolunda heybetliydi adımlarımız
Sabah ezanlarında öğrendik
Bin cümle yıkıntısı içinde iki kelime ..
... ve kül rengindeki umutlarımız ...

Alın terimizde çiğ tanesi damlalar,
Bir mendile silmiştik sıfatları,
Onlar ki ezeldendi, anlamazlar ..
Sıfatlar yakışmazdı ki bize,
Büyüklük, şan şöhret ve mor lambalar...

Ötesi, berisi, diğer, diğerleri,
Var edenden bize yansıyan değer
Bir yaratanındı, onundu,
Söyle ne haddimize olurdu?..
Ömrün bir vakti, delikanlıca aşktan gayrı sı.

Kal içimde, dur aynı halinle,
Karıştırma gül ile bahçıvanı,
Bülbülün gözünde yaş seli,
Çatlamış, paylaşmanın nasırlı elleri,
Büyüme ne olur içimdeki çocuk ...

Dinle!.. kulak ardı etme,
Heveslenme sakın küçücüğüm büyümeye,
Ne delikanlı desinler sana, nede ağbi,
Ne amca ol derim sana, nede ihtiyar,
İnsanlar ıraklaştı insanlıktan,
Korkarım sevgiler bile rezil, sefilce,
Kifayetsiz yolda yüzler, yüzsüzce
Ne babalık fayda olacak hayatta,
Nede annelik bu gidişle, canda kıble bize ...
Ben çoktan büyümüşsem de,
Büyüme sen içimdeki çocuk.

Yalanı dolanı bilme isterim,
Acıyı ihaneti görme dilerim,
Bak şimdi ağlıyorum,
Sen içimde ağlıyorsun,
Kim?.. ses kesip dinleyecek kim?
Bilmiyorum, bilmiyorsun,
Ama ant olsun!..
Haram yedirmedim, yedirmemde,
Yalanı öğretmedim, öğretmemde,
Nedenini anlayıp çözüyor musun?

Kurtlar sisli havayı sever,
Yarasalar geceyi,
Çakallar leş bekler,
En zayıf zamanın kancık bekçileri ...

İnsanlarda can evinden vurur insanı,
İşte tam şurdan, yüreğinin ortasından,
Dermanı güç, iyileşmesi bir o kadar kolay yerden,
Gönülden, içten, senin beşiğinden,
Of!.. be küçüğüm of!..
Alaca karanlıkta yanıldık kör ışığa
Halden bilmeze aktı duruluğumuz,
Oysa biz seninle şafaklara müptelaydık,
Anla çocuk!..
Şafaklara ihanet etti geceler,
Hoş gör, gözlerimde kalan son ışıksın
Ölme ne olur içimdeki çocuk


WRİTTEN BY sherlock_holmes
 

sherlock_holmes

New member
Denemem Yorumlarinizi Beklİyorum

Aşk için bahar.Tehlike her yerdedir...Vuruluverirsin hiç ummadığın birine.Ama öyle çarpar ki kalbin, duracak gibi aldatır seni.Bahardan sonra yaz gelir...Hepimiz biliriz, sabun köpüğü gibidir yaz aşkları.Bence öyle basit değil.Henüz silinmedi hiçbirinin yarası benden.Aşk gitti ama acısını bıraktı, iz kaldı.Güz aşkları mevsimine dönünce dönence, pencereye sinmiş insanlar gelir gözümün önüne.Ve yavaş yavaş görünürler etrafta.Kimi yaza girerken terk ettiği aşkını, kimi yaz aşkını düşünür.Kimi ayrılık planlar ama hala yüreği yanar.Kimi terk edilmişliği sindirmeye çalışır.Çok azdır taze aşk yakalayan. Sanki bir doğum öncesi ölüm gibidir.Sonra kış gelir.Kimi yüzsüzler yazın hiç aldatmamış gibi eski sevgilisine döner;kimi sadıklar kavuşur...Kimi yalnızdır, kimi yorgun...O yorgunlar için kış uykusu başlar...Belki de taze baharlara, taze aşklara enerji depolarlar...Aşk dört mevsimdir herkesin sözlüğünde.Ama nedense bana bu anlattıklarımı çağrıştırmaz.Saçmaladım belki de bir paragraf boyu.Yalan attım.Aslında doğru olsalar bile yalanlardı çünkü, hissetmediklerimi yazdım.Ezbere konuştum.Aşk , kelimesi içimde gebe olduğum bir kelimedir.Her duyuşumda doğum sancısı çeker, doğuramam.Ama gözlerimin önüne o gelir.Sadece bir bakışına karın ağrıları, suyla yatışmalar.Bir tebessüme ömür bulmak.İtiraf.Saatler süren telefon konuşmaları.İlk duygular, çocuksu güzellikler.Ve sonra..... Nefessiz kalmacasına ağlamalar.Izdırap çığlıkları...Kış..Kış..Kış..... Azap....Ve sonunda doğan gün....Hemen her mevsim aşık olmuşumdur birilerine....Hatta sonbaharda bile...Ama onca ufaklı büyüklü sevda içinde, böylesine derinde var olan,böyle yaktı mı iz bırakan, bu kadar çaresiz bırakan,bu kadar arzu illetine hasta eden, bu kadar dizginsiz, sorgusuz,başına buyruk, acımasız, bu kadar bugünsüz sevda görmedim.Ve işte hiç biri böyle koyup, böyle yıkıp gitmedi.Ondan önce hiç biri içimden bir şey götürmemişti.Ondan sonrası zaten götüremez çünkü, götürülecek bir şey kalmadı..İşte o insan, beni aşka karşı böyle kelimesiz böyle hayretli, böyle çaresiz, isteksiz bırakıp gitti..Şimdi ben nefretten bile aciz isem bana bir şeyler borçlu.İçimden söküp aldığı bir şeyleri.Bana beni borçlu.Herkesi seven o sersem yüreğimi..Benden alıp kaçtığı o masum kızı borçlu.Bana bir dün, birde yarın borçlu.Benim ne günahım vardı da aşk için üç kelime etmekten aciz kalacaktım.Benim ne günahım vardı da her mevsim başka meyve yemek varken iştahsız kalacaktım.Yoktu elbet günahım..Onunda yoktu ya..Öfkem susmama engel...Ama ikimizin de suçu yoktu...Suçlu yoktu..Benim mevsimim sonbaharsa, yaza, kışa, bahara dönmez...Benim gibilerin nasibi pencere önüne sinip, mazide yaşamak,kendinle kanlı bıçaklı düellolar yapmak...Kendinle savaşmak , hırpalamak...Yaptığının farkına varıp ,bir de üstüne onun için cezalandırmaktır.
WRİTTEN BY A.SELİM KAHRAMAN


UZUN ÇALIŞMAMIN NETİCESİNDE YAZDIĞIM BİR DENEMEDİR yorumlarınızı bekliyorum (ızdıraplı geceler 33)
 

Gєηco

Altın Üye
Hepsİde Bİrbİrİnden GÜzel Ellerİne Ve YÜregİne Saglik Yanliz İkİncİ Sundugun Yaziyi Neden İkİncİ Kez Sundun Neyse DİĞerİnİ Sİlİyorum....
 

~uYuSTuRuCu~

New member
İlQ pOStAqi $iiRLeR iÇiN T$K eDiyorum..

2. MeSaJiNDaqi..$iiR iÇinDe YüreĞine SaĞLiq.
 

HTML

Üst