en komik efsaneler........:)

efemcik

New member
EYVAH ÖLDÜ DİRİLDİ

Etrafında sevilen bir zat-ı muhterem vefat etmiş. Yakınları çok büyük bir cenaze töreni tertip etmiş. Ben diyim 50, siz deyin 100 arabalık bir cenaze konvoyu oluşmuş. Minibüsler, otobüsler kiralanmış, doluşulmuş arabalara. Konvoy yola çıkmış.

Az gitmişler, uz gitmişler yol bitmemiş. Konvoy uzun olduğu için yavaş da ilerliyormuş arabalar. Minibüslerden birine doluşmuş olanlar sıkılmaya başlamış. İçlerinden biri arka taraftan şoförün omuzuna dokunup "Birader, daha çok var mı?" demesine kalmamış, şoför çığlığı basıp kendini aşağıya atmış. Minibüs kontrolsüz biçimde sağa sola kaymaya başlamış. Neyse ki bir ağaca toslayıp durmuşlar. Kimsenin burnu kanamamış.

Minübüsten sağsalim inen yolcular bir hışım arkalarda bir yerlerde yarı baygın yatan şoföre ulaşmış. Bakmışlar ki şoför kafayı gözü yarmış yerde yatıyor. Hep bir ağızdan "Deli misin? Niye atladın?" diye adamın başına üşüşmüşler. . Adamı silkelemişler filan, kendine gelmiş "Hepinizden çok özür diliyorum. Bu işe yeni başladım. Daha önce cenaze arabalarında şöförlük yapıyordum. Omzuma dokunulunca ölü dirildi sandım" demiş.

TABUTTA KİM VAR_?

Gencin biri otostop yapıyormuş. İyi kalpli kamyoncunun biri durmuş ama kamyonun ön tarafında yer yokmuş. Gence kasada gitmeyi kabul ederse onu alabileceğini söylemiş. Çocuk atlamış kamyonun arkasına. Giderlerken acayip bir yağmur başlamış. Kamyonun arkasında da boş bir tabut varmış. Islanıp üşümeye başlayan genç, tabutun içine gireyim de bari ıslanmayayım diye düşünmüş.

Delikanlı keyfi yerinde, tabutun içinde kestirmeye başlamış. Bu arada kamyoncu yol kenarında otostop yapan iki köylüyü de almış. Tabii onlara da kasaya binmeleri gerektiğini söylemiş. Köylüler tabutu görünce biraz ürkmüşler ama yine de binmişler.

Kamyon anayoldan ayrılıp köy yoluna girince, tabutun içinde kestiren genç, sarsıntıdan uyanmış. Acaba yağmur dindi mi diye bir bakayım demiş ve tabutun kapağını aralamış. Bizim köylüler, içinde ölü olduğunu düşündükleri tabut açılınca bağıraraktan kamyondan atlamışlar. Tabi haşat olmuşlar.

KAFALARI KOPMUS

İngiltere aniden bastıran sisiyle ünlüdür. Yine sisin yoğun olduğu bir gün kadının biri şehirlerarası bir yolda arabasıyla seyahat ediyormuş. Sabahın erken saatleriymiş. Sis yüzünden pür dikkat ve olabildiğince yavaş gidiyormuş. Derken yolun iki tarafında oldukça garip açıyla park etmiş iki araba görmüş. Önce tırsmış. Ama merakına yenik düşmüş ve arabasını biraz ileride güvenli bir yere çekmiş.

İhtiyatla ilk arabaya yaklaşmış. Her halinde savrularak durduğu belli olan otomobilin görünen bir hasarı yokmuş. Otomobilin etrafında dolaşan kadın şoför mahalinde yan koltuğa doğru yatmış bir adam olduğunu görmüş. Açık pencereden içeri uzanarak, adama seslenmiş. Yanıt alamamış. Bu arada farkında olmadan kapıyı tutunca eline yapışkan bir şey bulaşmış. Alacakaranlıkta eline bulaşan şeyin önce ne olduğunu anlayamamış, ama birden bire jeton düşmüş. Elindeki kanmış.

Panik içinde arabasına koşmuş. Son sürat en yakın yerleşim yerine gidip, polise durumu anlatmış. İngiliz polisi hemen harekete geçmiş. İki arabanın bulunduğu yere vardıklarında, olağanüstü tedbirler alarak arabalara aynı anda iki ekip halinde yaklaşmışlar. Biraz sonra her iki ekip lideri, polis müdürüne arabalarda kafası kopuk birer ceset olduğunu rapor etmişler.

Bir süre sonra cesetlere ait iki kafa bulunmuş. Kafaların her ikisi de darmadağan olmuş vaziyetteymiş. Otomobillerde ise hiç bir hasar yokmuş, cesetlerde başka bir darbe de. Kafalar ise kesici bir aletle kesilmemiş, güçlü biri ya da bir şey tarafından sanki bir serçe kafasıymış gibi çekip kopartılmışa benziyormuş. Polisler bu işin içinden bir türlü çıkamamış. Olaya İngiliz gizli polisi MI5 el koymuş.

MI5'da yeni kurulan seri katil araştırma birimi, olay mahalini didik didik incelemiş. İki gün sonra MI5 karargahına bu esrarengiz olay hakkında bir rapor ulaşmış. Dehşet verici bu olay, aslına basit bir trafik kazasıymış. Raporda olay şöyle anlatılıyormuş. Yoğun sise rağmen hız yapan iki sürücü de bellerine kadar sarkarak yolu daha iyi görmeye çalışıyorlarmış. Karşı yönlerden gelen bu iki otomobildeki sürücüler hızla gelen diğer otomobili çok geç farketmişler. Kafaları birbirine hızla çarpınca, ikisinin de kafası kopmuş.

KESİK KAFA

Bu olay 10 yıl kadar önce Çapa Tıp Fakültesi'nde olmuş. Tahsin adında bi doktor, ihtisasının 4. yılında yeni bir ameliyat tekniğini etüd etmek için bi kadavraya ihtiyaç duymuş. Çapa'da da kadavralar çok zor elde edilirmiş. Tahsin anatomi kürsüsüne başvurmuş; uzun bir naz-niyazdan sonra tam bir vücut değil ama bir kafa (erkek kafası) vermeye razı olmuşlar.
Bizimki daha uygun bir paket malzemesi bulamadığı için kafayı büyükçe bir pasta kutusuna koymuş. Kutuyu da naylon poşete yerleştirip Nöroloji - Nöroşirürji binasının en üst katındaki asistanlar odasına çıkartmış. Bu odada da külüstür bir buzdolabı varmış. Pakedi o buzdolabına yerleştirmiş. Tam o sırada, ruhsal problemlerinden ötürü uzunca bi süre hava değişimine yollanmış ve de tatili taze bitmiş olan bölüm hademelerinden Niyazi odaya girmiş. Tahsin, Niyazi'nin pakedi karışıtırmasından, beklenmedik bir anda kesik kafayla karşılaşıp korkmasından ve de maazallah kendini yedinci kat penceresinden atmasından falan çekinerek, "Niyazi, bu kutuyu kat'i surette açmıyorsun, tamam mı?" diye defalarca tembih etmiş. Niyazi de, "Tahsin Beyimin emri başım üstüne. Ne açarım, ne açtırırım" yollu teminatlar vermiş. Tahsin nisbeten ferahlayarak odadan ayrılmış. İşlerini yapmak üzere Nöroşirürji katlarından birine inmiş.

Kısa bir süre sonra bölüm başkanı, genç doktoru çağırtarak, "Oğlum ne yaptın, ne ettin?" diye başlayan bir fırça seansına girişmiş. Meğer Niyazi, Tahsin odadan ayrılır ayrılmaz, buzdolabından kutuyu çıkarıp kafayı bulmuş. Ama korkmak şöyle dursun, kafayı kaptığı gibi koşa koşa "Tahsin Bey adam öldürmüş, Doktor Tahsin adam kesmiş diye!" diye naralar atarak Nöroloji asistanlarının odasına dalmış. Elindeki kafayı da o sırada orada bulunan üç hanım asistanın önüne atmış. Kızlardan ikisi oracıkta fenalık geçirmiş. Kendilerine gelince de Tahsin'i şikayet etmişler. Olayın altında yatan gerçek ortaya çıktığında Tahsin, olayı küçük bir disiplin cezası ile atlatmış.

BEYNIM DISARI AKICAK
Olayı Amerikalı bi abinin ağzından dinliyoruz: Bizim bi komşunun akrabası olan Linda başka bi kentte oturan kızkardeşini ziyarete gitmiş. Oradayken bi gün alışverişe çıkmış ve eve dönerken de şehir merkezindeki bi süpermarkete uğramış. Marketin önündeki otoparka arabasını parketmiş. Kapıları kilitlerken hemen yanındaki arabada bi kadının gözleri kapalı vaziyette, elleriyle başının arkasını sıkıca tuttuğunu görmüş. Kadın o halde epeyce tuhaf görünüyomuş.
Linda markete girip alışverişini yapmış. Arabasının başına döndüğünde kadının yine aynı durumda olduğunu görmüş. Cama doğru eğilip, “İyi misiniz?” diye sormuş. Kadın hiç kıpırdamamaya gayret ederek, “Başımın arkasından vuruldum. Beynim dışarı akmasın diye böyle tutuyorum” demiş. Linda panik olmuş tabii. Koşarak gidip market görevlilerini çağırmış. Adamlar da telaşla gelmişler ve arabaya girmeye çalışmışlar ama kapılar kilitliymiş. Onlar uğraşırken zavallı kadın, “Yavaaşş... Sarsmayın! Duruunn! Beynim dışarı akıyooo” diyomuş.

Kapı açıldığında gerçek ortaya çıkmış. Meğer kadının arka cam tarafında teneke kutudaki bisküvitlerden varmış. (Bu bizde çok yaygın değil ama ABD’de genelde bisküvitler teneke kutuda satılıyo) Kadın marketten çıkıp arabasına bindiğinde muhtemelen sıcaktan genleşen kutu patlamış ve içindeki yumuşamış bisküvitler de kadının kafasına fırlamış. Kadın patlamayı silah sesi sanıp, -darbe de gelince- başından vurulduğunu sanmış. O an panikle elini vurulduğu yere atmış tabii. Dokunduğu ılık, hamurumsu şeyin de beyni olduğunu düşünmüş kadıncağız.

ÖĞRENCİLİK HALİ
Gazi Üniversitesi’nde okuyan bi çocuğun sınavları varmış. Akşam da bi’kaç arkadaşı bizimkine ders çalışmaya gelecekmiş. Çocuk bankamatiğini kaptırdığından cebinde beş kuruş parası yokmuş. E, akşam da misafiri var, ne yapıcak? “Migros’tan akşamlık bi şeyler uçurayım işte, nolucak, yapmadığımız şey mi sanki” demiş. Bunun kocaman bi şapkası varmış. Hani olur ya, ciks işi, önü siperlikli falan... Tavukların olduğu bölüme gitmiş, dondurucudan bi bütün tavuk alıp şapkasının altına koymuş.
Usulü öyledir ya, içeride biraz dolaşıp, bi çubuk kraker, çiklet falan bi’şeyler alıp kasaya gitmiş sonra. Çocuk tam cebinden para çıkaracakken birden fenalaşıp BAMM diye yere kapaklanmış. Taabi şapka bi yana, tavuk öbür yana savrulmuş gitmiş. Noluyo felan? Bakmışlar durum kötü, bi taksiye atıp dooğru en yakın hastaneye *****ürmüşler. Meğer başının üstündeki donuk tavuk çocuğun beyin fonksiyonlarını yavaşlatmış. Doktor, “Eğer trafik filan sıkışık olup da 5-10 dakka geç kalsaydınız ölürdü bu. Beyin zarı donmuş!” demiş.


Lütfen teşekkürlerinizi eksik etmeyin.Emeğe saygı gosterelım

:)
 

Aktuğ

Altın Üye
eline sağlık
 

~PRENSES~

Romantizmin Delisi
Eline sağlık:)
 

HTML

Üst