En çarpıcı 10 hayat kadını filmi

kent55

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
31,409
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ѕαмѕυηѕρσя





029774f795859cde9557e949fa0ac320_k.jpg


Hayatını Yaşamak (Vivre Sa Vie / My Life to Live) (1962) Godard’ın 12 bölümde bir hayat kadının yaşadıklarını mercek altına aldığı, özel, devrimci ve akıl sır erdirilemeyecek bir başyapıt. Meslekten ziyade sinema adına eşikleri bir bir atlayan “Hayatını Yaşamak”, Anna Karina’nın Nana Kleinfrankenheim vizyonuyla parlamıştır. Fransız Yeni Dalgası’nın da en önemli filmlerindendir.


e144ff4d4cd9c380a5ec62436c60199c_k.jpg


Gündüz Güzeli (Belle de Jour) (1967) Sévérine Serizzy’nin burjuva yaşamından sıkılıp kendini ‘Gündüz Güzeli’ olarak tanıtmaya, geceleri kimlik değiştirmeye yönelmesinin adresi. Catherine Deneuve, gerçeküstücü vizyonu, sürekli konuşulan gizemli müzik kutusu ve daha nicesiyle halen akıllarımızda. Sinemada bazı şeylerin başlangıcına imza atan Luis Buñuel’in sınıfsal gerçekleri gün ışığına çıkardığı eseri, halen eskimeden kendini izlettiren bir klasik.


a1612352b392f1f17812be1861ca16b5_k.jpg


Claire Dolan (1998) Tekinsiz atmosferi, minimalist sinema becerisi ve röntgenci kamera düşüncesiyle dikkat çeken, üç kimlikli bir hayat kadınının hikayesi. Lodge Kerrigan’ın ‘modern’ geleneklerle örülü sinemasının göçmen bir kadından beslenen temsilinde, Katrin Cartlidge akılda kalıcı bir başrol performansı çiziyor. Varoluş sorunlarını farklı bir düzleme oturtmasıyla ilgiye değer bir film bu.


d23fd9a2ee2c4a8e99a6faf1ddbf2d1b_k.jpg


Oharu’nun Yaşamı (Saikaku İchidai Onna / The Life of Oharu) (1952) Sinemanın ilk minimalist yönetmeni olarak bilinen Kenji Mizoguchi’den alışık olduğumuz bir 17. yüzyıl portresi. Onun alan derinliği, melankoli, yüksek kontrast, dinginlik ve uzun planlar odaklı sineması bu sefer 50 yaşında bir hayat kadınının yitmişliğini merceğine alıyor. Elbette üstadın müthiş gözlem yeteneği ile...


c4b3a2e9aeadb0865d4d0dcc39728c22_k.jpg


Güzel Bebek (Pretty Baby) (1978) 1. Dünya Savaşı esnasında New Orleans’ta hayat kadınlığı yapan 12 yaşındaki Violet’ın öyküsü. Brooke Shields’a kısa süreli bir yıldızlık getiren eser, Fransız Yeni Dalgası’na mensup Louis Malle’ın ensest, yasak ilişki, aldatma gibi ‘olgun temalar’la uğraşma geleneğinin son halkalarından. Kuşkusuz tartışmalı, kimi yerlerde sansürlenmiş (bizde ancak 1997’de vizyona girebilmişti) ama her zaman uğranacak bir eser.

98a9e11820fc00451ce577c4356ba8b2_k.jpg


-Aşk Suçları (Koi No Tsumi / Guilty of Romance) (2011) Sion Sono’dan hayat kadını filmlerine ‘anime estetiği’ katan ayrıksı bir deneme. Ancak fazlasıyla süper kahraman filmi gerçeğini ‘gerçekçi’ bir düzleme değil de mitolojik açılımlara teslim eden dünyasıyla dikkat çekiyor. İkinci Japon Yeni Dalgası’na mensup üstadın ‘Nefret Üçlemesi’nin son ayağı, izlemeye ya da deneyimlemeye değer katmanlar açıyor.


564b2894667a3a2ce1d33df4aaf57b51_k.jpg


-Tutku Suçları (Crimes of Passion) (1984) China Blue ile Joanna Crane karakterleri arasında kalmış Kathleen Turner’ın rol aldığı karakter, daha ziyade din ve evlilik terapisi yapmayı amaçlıyor. Bu durum da filmi, ‘hayat kadını filmleri’ arasında nev-i şahsına münhasır bir Ken Russell temsiline dönüştürüyor. Zira burada yan karakterler de seks sahneleri de alışılagelmedik bir ‘erotik-gerilim’ vizyonu sunuyor. Ama esas hedef bu düşmüşlüğün felsefik çözümlemelerini renkli dünyayı arkada bırakmadan perdeye yansıtmak.


135f8b2452ccae518c7280f361d1936b_k.jpg


Mamma Roma (1962) Pasolini’den hayat kadınlığını bırakmak için ant içse de bir türlü bunu beceremeyen bir bireyin hikayesi. Sosyal gerçekçi sinema geleneğine ‘iddia’yı getirmek isteyen yönetmen, burada bir kadının cinsel ve işsel arayışının çevresini plan sekanslarla sarmıştır. Belki de yönetmenin sonraki tartışmalı ürünleri için bir ‘haberci’ işlevi görmüştür bu eser


ec7991fb5ed573dcc7710950ea6980ff_k.jpg


Blonde Venus (1932) Marlene Dietrich külliyatında konumuzla ilgili işlev veren bir eser. Elbette Josef Von Sternberg imzalı ve Büyük Bunalım dönemi çevresinde geçiyor. Helen’ın kendini hayat kadınlığına vermesiyle yaşadıkları ve kocasının tepkileri ana çerçeveyi oluşturuyor burada


0ab401c97e63d0ecdc01a2c7fa39fcda_k.jpg



-Sıradışı Bir Kadın (Moll Flanders) (1996) Daniel Defoe’nun romanından esinlenen Moll Flanders karakterinin peşine 18. yüzyılda takılan tarihi bir eser. Robin Wright Penn’in çıkış yaptığı bu yapıtta, tiplemenin Hibble (Morgan Freeman) ile girdiği ilişki de halen akıllarda. Bizde “Sıradışı Bir Kadın” adıyla bilinen “Moll Flanders”, bir hayat kadınının nesiller boyu süren hikayesine dramatik ve kadınsı yaklaşımıyla dikkat çekmişti.



 
Geri
Üst