stilend
New member
- Katılım
- 26 Nis 2007
- Mesajlar
- 97
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Bir gün kadı efendinin sokaklarından geçeceği tutar. Tam o sırada iki öfkeli adam bir garibi sürükler, hemen oracıkta kadı efendinin önüne çökertirler. Muhammed, akranlarıyla birlikte hadise mahalline yaklaşır. Davacılardan biri alelacele anlatmaya başlar:
- Kadı efendi! Biz üç arkadaştık. Birlikte bir iş yaptık ve yüklüce bir para kazandık. Yalanı yok ya, birbirimize itimadımız da yoktu. Paramızı, hepimizin güveneceği birine, yani bu adama emanet ettik ve altı çize çize; “üçümüz birlikte gelmedikçe vermeyeceksin!” diye tembihledik. Ama o bize hıyanet etti.
Kadı, yaka paça sürüklenen adama bakar,
- Doğru mu söylüyor bunlar?
-Doğru ama eksik efendim.
- Nasıl yani?
- Evet, bunlar dün akşam bana bir kese altın para bıraktılar ve birlikte gelmedikçe hiçbirimize verme dediler. Ancak henüz elli adım bile gitmeden içlerinden biri geri geldi ve altınları geri istedi. Uzaktan, “Bakın veriyorum” diye bağırdım. Bu ikisi de kafa sallayıp “Tamam” dediler, “Ver!” Söyleyin, başka ne yapabilirdim ki?
Kadı bu kez diğerlerine döner:
- Peki, buna ne diyeceksiniz?
- Onu da açıklayalım. Keseyi emanet edip giderken şimdi burada olmayan arkadaşımız durdu. “Bütün paramızı emanetçiye bıraktık ama bu akşam ne yiyeceğiz?” dedi. Biz de harcanacak kadar birşeyler almasına izin verdik. Hepsini alıp kaybolacağını nerden bilebilirdik??
- Hmm, şimdi iş vuzuha erdi. Arkadaşınız paraları alıp kaçtı desenize..
- Evet ama biz paraları verdiğimiz adamı tanırız. Ona üstüne basa basa “Üçümüz birlikte gelmeyince vermeyeceksin” demedik mi, dedik. O da bunu kabul etti mi, etti. Gözünü açaydı da aldanmasaydı. Madem bir avanaklık yaptı, ceremesini çeksin. Bedelini kesesinden ödesin.
Ödesin demek kolaydır ama, emanetçi söz konusu parayı verecek güçte değildir. Zaten üzgün ve bitkindir; ağlamamak için dudaklarını ısırmakta ve büyük bir teslimiyet içinde boynunu büküp beklemektedir. Kadı efendiye bakıp zor duyulan titrek bir sesle,
- Hatalıyım efendim, cezama razıyım,der.
Dava bir anda emanetçinin aleyhine dönmüştü.
Emanetçi bu davadan nasıl parayı vermeden kurtulabilir.
- Kadı efendi! Biz üç arkadaştık. Birlikte bir iş yaptık ve yüklüce bir para kazandık. Yalanı yok ya, birbirimize itimadımız da yoktu. Paramızı, hepimizin güveneceği birine, yani bu adama emanet ettik ve altı çize çize; “üçümüz birlikte gelmedikçe vermeyeceksin!” diye tembihledik. Ama o bize hıyanet etti.
Kadı, yaka paça sürüklenen adama bakar,
- Doğru mu söylüyor bunlar?
-Doğru ama eksik efendim.
- Nasıl yani?
- Evet, bunlar dün akşam bana bir kese altın para bıraktılar ve birlikte gelmedikçe hiçbirimize verme dediler. Ancak henüz elli adım bile gitmeden içlerinden biri geri geldi ve altınları geri istedi. Uzaktan, “Bakın veriyorum” diye bağırdım. Bu ikisi de kafa sallayıp “Tamam” dediler, “Ver!” Söyleyin, başka ne yapabilirdim ki?
Kadı bu kez diğerlerine döner:
- Peki, buna ne diyeceksiniz?
- Onu da açıklayalım. Keseyi emanet edip giderken şimdi burada olmayan arkadaşımız durdu. “Bütün paramızı emanetçiye bıraktık ama bu akşam ne yiyeceğiz?” dedi. Biz de harcanacak kadar birşeyler almasına izin verdik. Hepsini alıp kaybolacağını nerden bilebilirdik??
- Hmm, şimdi iş vuzuha erdi. Arkadaşınız paraları alıp kaçtı desenize..
- Evet ama biz paraları verdiğimiz adamı tanırız. Ona üstüne basa basa “Üçümüz birlikte gelmeyince vermeyeceksin” demedik mi, dedik. O da bunu kabul etti mi, etti. Gözünü açaydı da aldanmasaydı. Madem bir avanaklık yaptı, ceremesini çeksin. Bedelini kesesinden ödesin.
Ödesin demek kolaydır ama, emanetçi söz konusu parayı verecek güçte değildir. Zaten üzgün ve bitkindir; ağlamamak için dudaklarını ısırmakta ve büyük bir teslimiyet içinde boynunu büküp beklemektedir. Kadı efendiye bakıp zor duyulan titrek bir sesle,
- Hatalıyım efendim, cezama razıyım,der.
Dava bir anda emanetçinin aleyhine dönmüştü.
Emanetçi bu davadan nasıl parayı vermeden kurtulabilir.