ßLu£
Banned
- Katılım
- 16 Eki 2007
- Mesajlar
- 6,839
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Ekrem Dağ, transferi gerçekleştikten sonra aslında kulübeye yapılan bir transfer gibi gözüküyordu. Zaten ilk haftalarda da fazla şans bulamadı ve rotasyonun gerekli olduğu dönemlerde kullanıldı. İzlediğimiz kadarıyla da Beşiktaş formasıyla hiç sırıtmadı. Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli’nin gelişiyle birlikte ilk 11’de forma şansı buldu ve sanki yıllardır bu formayla mücadele ediyormuş gibi oynadı. Özellikle son 5 maçta kendisini on birde gördük. Acaba neydi bu işin sırrı?
“Kulübede oturduğum zaman her futbolcu gibi bana da şans geleceği günü bekliyordum. İlk haftalarda fazla oynayamadım. Ama hiçbir zaman çalışmayı bırakmadım. Şans gelirse hazır olayım diye sürekli olarak aynı tempoda idman yaptım ve kendimi böyle hazırladım. Son 5 maçtır da üst üste oynuyorum. Umarım hocam şans vermeye devam eder ve ben de elimden gelenin en iyisini yaparak takımıma faydalı olurum. Özetle çalışmayı bırakmadığım için bugün böyleyim.”
Her futbolcu oynamak ister. Kimileri Ekrem gibi çalışmasına ara vermez bir yerlere gelir, kimileri de küser. Onlar biter ama futbol yine kaldığı yerden yoluna devam eder. Ekrem, Avusturya’da yetişmiş bir futbolcu. Dolayısıyla ilk futbol eğitimini de orada almış. Bu eğitimin bu düşüncede bir payı var mıdır peki?
“Bu kişinin kendisiyle alakalı bir şey. Ne olursa olsun çalışmayı bırakmamak lazım. Küsersen kendine küsersin, başka bir şey olmaz. Bir futbolcu her zaman çalışacak ve kendisine şans gelmesini bekleyecek. Bundan daha da önemlisi var. Herkese şans mutlaka gelir ama önemli olan bu şansı ilk andan itibaren kullanabilmektir. Küstüğün bir vakitte oynama fırsatını yakalarsan yüzde yüz performansını yansıtamazsın. Bu da bir daha formayı giyemeyeceğin anlamına gelir.”
Bu işin ilk tahsilini yurt dışında almış olmak futbolunu nasıl etkiledi?
“Buradaki altyapıları henüz tam anlamıyla inceleyemedim. Nasıl olduklarını bilmiyorum o yüzden. Ama dikkatimi çeken bazı şeyler oldu. Mesela PAF takımda oynayan bir futbolcu A takımla maça çıktığı zaman, biraz şans bulduklarında hemen şımarıyorlar. Avusturya’da böyle değildi. Futbolcunun şımarmasına kimse izin vermiyor orada. Bu sıkıntıda basının da rolü çok büyük. Genç bir futbolcu maça çıktığı zaman hemen gazetelerde, televizyonlarda kendisinden bahsediliyor. Bu da futbolcunun şımarmasında bir etken. Bunun böyle olmaması lazım diye düşünüyorum.”
100. yılımızdan sonra bir lig şampiyonluğu yaşamak nasip olmadı. Şeytanın bacağını bu sefer kıracağız sanki. Takımımız oynadığı futbol ve aldığı sonuçlarla bu heyecanımızı yükseltiyor. Tribündeki bizler bile heyecan kaynaklı şampiyonluk baskısı yaşıyoruz. Ligin ilk yarısının bitmesine dört beş maç kaldı. Takımda baskı var mı peki?
“Bu sene herkes şampiyonluğu çok istiyor. Geldiğim günden beri bunu görüyorum. İdmanlara çıkarken bile şampiyonluktan bahsediliyor takımda. Başka şansımız yok, bu sene mutlaka şampiyon olmalıyız. Üzerimizde tabii ki bir baskı var, ama bunu hissetmemeye çalışıyoruz. Ama ligin uzun bir maraton olduğunu unutmamak lazım. Puan kayıpları yaşayacağız, derbiler kazanacağız, rakiplerimiz puan kayıpları yaşayacak. İyi bir takımımız var, bu hedefe ulaşmak için aynı bilinçle ve devamlı olarak bu şekilde çalışmaya devam etmeliyiz. Bu şekilde gidersek kazanırız”
Ekrem Dağ birçok özelliğe sahip bir futbolu. Sağ ve sol açık olarak görev yapabiliyor. Bazen orta sahada top kesiyor, zaman zaman sağ bekten hızlı çıkışlar yapıyor. Bu da tercih edilmesindeki en önemli etkenlerden birisi şüphesiz. “Sahanın hangi alanında kendini daha etkili görüyorsun, nerede daha rahat olduğunu hissediyorsun?” sorusunun cevabını biraz farklı veriyor:
“Açıkçasını söylemek gerekirse kendimi en iyi hissettiğim yer, oynadığım maçtaki performansıma göre değişiyor. Eğer o haftaki maçta sağ açıkta iyi oynamışsam kendimi orada daha iyi buluyorum. Orta sahada verilen görevi yerine getirebilmişsem en iyi yerim orta sahadır diyebilirim. Son maçlarda hocam orta sahada görev veriyor. Ama sağ bekte daha çok katkı sağladığımı düşünüyorum. Bütün bunlar aslında hocaya bağlı. Beni nerede oynatmak isterse ben orada oynamakla görevliyim. Nerede oynarsam oynayım amacım elimden gelenin en iyisini ortaya koymaktır.”
Büyük takımlar, milli takım için bir sıçrama taşıdır aslında. Anadolu’nun bir kulübünde görev yapan kaliteli bir futbolcuyla büyük takımlarda oynayan bir futbolcunun şansı aynı değildir. Büyük takımdaki oyuncu diğer adaylardan bir adım öndedir. Ekrem’in bu çıkışının milli takımda oynama şansına nasıl bir etkisi olacak diye soracağız ama futbolcumuzun durumu biraz faklı:
“Ben Avusturya’da oynarken oradaki yetkililer beni milli takımda oynatmak istediler. Bunun için bana Avusturya pasaportu verdiler. Şu anda Avusturya vatandaşıyım. Vatandaşlığa geçtikten 3 ay sonra Gaziantepspor’a transfer oldum. Şimdi bana Türk ve Avusturya milli takımlarından teklif gelebilir. Avusturya milli takımında oynamadığım için şimdi her iki takımda da oynama şansım var. İki takımdan da teklif gelirse tercihim kesinlikle Ay-Yıldızlı formadır.”
Fatih Terim’den bir davet bekliyor musun peki?
“Bekliyorum tabii ki. Ben de Türk milli takımında görev yapmak isterim. Büyük bir gurur olur benim için. Ama tercih edilmem benim oynayacağım maçlara göstereceğim performansa bağlı.”
Ekrem Dağ’ın hayat hikayesi biraz garip. Mardin doğumlu olan futbolcumuz çocukken ailesi birlikte bir kamyon kasasında Avusturya’ya göç ediyor. Sonra uzun yıllar burada kalıyorlar. Gaziantepspor’a transferiyle birlikte artık doğduğu topraklara dönüyor. Bir kaç sezon süren Gaziantep macerasından sonra soluğu İstanbul’da alıyorlar. Avusturya da Gaziantep de İstanbul’a nazaran daha sakin yerler. Ekrem için İstanbul’a alışmak kolay olmamış...
“Yavaş yavaş alışıyorum İstanbul’a. Trafiği beni çok sıkıyor. Bir yerden bir yere giderken 3-4 saat arabada kalabiliyorsunuz. Trafikte kalmak, yolda kalmak hiç hoşuma gitmiyor. Ama burayı seviyorum. İstanbul’u sevmeyen kesinlikle yanılmıştır. Bir de trafiği olmasa daha güzel olurdu galiba.”
Ekrem Dağ, Bosnalı eşi ve iki çocuğuyla birlikte –nazarlardan ırak olsun- mutlu mesut bir aile hayatı yaşıyor. Zaten sahadaki duruşuna bakarsanız sadece işini yapmaya çalışan bir futbolcu görürsünüz. Gazetelerde, televizyonlarda futbolun dışında bir şeyle anılmadı. Hakkında çıkan haberler hep olumluydu, kendisini işini kötü yaptığı yönünde eleştirenler de olmadı. Dolayısıyla kamuoyu tarafından fazla tanınan bir yüzü yok. Dışarıda rahat rahat gezebilen nadir şöhretlerden birisi yani. Yavaş yavaş kendisini tanıyanlar çıkıyormuş, ama bu 5 maçlık performansı devam ederse kesinlikle kendisinden imza isteyenlerin sayısında da artış olacak. Peki Ekrem bunu istiyor mu?
“Şu anda 20 bin kişiyle karşılaşsam belki içlerinden 1 kişi beni tanıyordur. Şimdilik fazla bilinen birisi değilim. Ben de çok tanınan birisi olmak isterim ama aynı zamanda bunun çok sıkıcı olacağını tahmin ediyorum. Mesela Delgado’yu düşünürsek, kendisini herkes tanıyor, biliyor. Ailesiyle bir yemeğe çıktığında bile bir sürü imza isteyen, fotoğraf isteyen oluyordur. Kendisi rahat edemiyordur. Bu aslında zor bir şey. İnsan bir süre sonra rahatsız olur. İyi olduğu kadar da kötü bir şey aslında. Ben şimdiki halimden memnunum...”
Ekrem şimdiye kadar ciddi bir sakatlık geçirmedi. Bir tek sezon öncesi hazırlık kampında bir sorun oldu, o kadar. Bu dayanıklılık bünyesiyle mi alakalı yoksa dikkatiyle mi diye merak ediyoruz.
“Kendime iyi bakıyorum. İdmandan önce ve sonra yapılması gerekenleri yapıyorum. Şimdiye kadar idmanlarda herhangi bir sakatlığım olmadı. Sadece sahada değil salonda da çalışıyorum. Hocanın verdiği programlara uyuyorum. Zaten bu şekilde profesyonel olabiliyorsunuz. Saha içinde de ciddi bir durumla karşılaşmadım. Siz kendinize ne kadar iyi bakarsanız bakın, maç içinde alacağınız bir darbeyle kritik bir sakatlık geçirebilirsiniz. Mesleğinizi ciddiye almalısınız. Almazsanız en ufak ters bir harekette bile sakatlanabilirsiniz. O zaman yapacak bir şey yok ama bir futbolcu kendisine her zaman iyi bakmak zorundadır.”
Fark ettiğiniz gibi Ekrem Dağ tam anlamıyla profesyonel bir futbolcu. Yapılması gerekenlerin ve uyulması gerekenlerin hepsini harfiyen yerine getiriyor. Saat 23.00’de yatıyor, beslenmesine dikkat ediyor. Evde olduğu zaman eşi ve çocuğuyla vakit geçiriyor. Takım arkadaşlarıyla sadece idman saatlerinde değil dışarıda da görüşüyor...
Geçiyoruz yarınki kritik derbiye. Ekrem yarın forma giydiği takdirde ilk kez bir derbide mücadele etmiş olacak. Belki de dünyada milyonlarla ifade edilen futbolcu sayısının bir çoğuna kısmet olmayacak bir tecrübe olacak Ekrem için. Derbiye dair ilk soru ‘Heyecanlı mısın?’ oluyor.
“Ben her maça çıkarken heyecan duyarım. Aslına bakarsanız bu maç da diğer maçlarla aynı. Sonuçta 3 puan için mücadele edeceğiz. Fakat yarınki maç derbi olduğu için diğerlerine nazaran biraz daha heyecanlı olduğumu söyleyebilirim.”
Takımımız artık tam anlamıyla derbiye konsantre olmuş durumda sen kendini büyük maça nasıl hazırlıyorsun?
“Eskişehir maçının bitimiyle birlikte Fenerbahçe maçını düşünmeye başladık. Benim ilk derbim olacak, ama her maça nasıl çıkıyorsam buna da aynı şekilde çıkacağım. Sakinim, panik yapmıyorum sadece 3 puan almayı düşünüyoruz ve ben de diğer arkadaşlarım gibi galibiyete nasıl katkıda bulunurum diye düşünüyorum. Bu maç da diğerlerinde olduğu gibi 3 puanlık bir maç.”
Teknik Direktörümüz Denizli sizleri nasıl hazırlıyor peki?
“Normal idmanlarımızı yaptık hafta boyunca. Hocamız Fenerbahçe maçının önemli olduğunu söylüyor, ama telaş yapmıyor. Hocamız genellikle ‘idmanlarımızı güzel yapalım, panik yapmadan maça hazırlanalım’ diyerek bugüne getirdi bizi.”
Son olarak Fenerbahçe maçıyla ilgili olarak neler düşünüyorsun?
“Rakibimizin üzerinde büyük bir baskı var. Bu seneye iyi başlamadılar. Bu bize dezavantaj mı olur yoksa avantaj mı olur onu bilmiyorum. Deplasmanda kazanma şansımız yüksek. Fenerbahçe’nin şu anda içinde bulunduğu durum kesinlikle oyunlarına yansıyacaktır. Porto maçında aldıkları mağlubiyet, Ankaragücü karşısında kaybedilen 2 puan rakip futbolcuları hırslandırmıştır, Beşiktaş maçını çıkış olarak görebilirler. Bizim için avantaj mı, dezavantaj mı olduğunu kestiremediğim bu durumu lehimize çevirmeye çalışacağız. Ama şunu söylemek istiyorum ki 3 puan almak için yarın Kadıköy’e çıkacağız. Kazanıp yolumuza devam edeceğiz.”