Ejderin Günlügü {Çin}

Newwave

Altın Üye
Katılım
17 Kas 2007
Mesajlar
12,976
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
World Of Hackhell


depkr6.jpg



Ejderin Günlügü


Dev bir ülkenin yaşadığı devasa değişimin öyküsü.


Neredeyse soğan zarı kadar inceydi öğrencilerimin ödevlerini yazdıkları kağıt. Kolayca yırtılıyor ve ışığa tutunca parlıyordu. İngilizceleri bozuktu ama bu bazen sözcüklerinin gücünü artırıyordu. Kendine İngilizce Hunt adını seçmiş bir genç adam, "Annem ve babam yoksul çiftçi ailelerinin çocukları," diye yazmıştı. "Bize ağaç kabuğu, ot falan yediklerini söylediler. Ninemle dedem geri kafalıydı, kız olduğu için annemi okula göndermediler."
Sınıf arkadaşlarından biri ise annesini şöyle tarif ediyordu: "Saçları gümüş gibi beyaz oldu ve bazı dişleri sallanıyor.

Ama her zamanki gibi çok çalışıyor." Bunlar yazılardaki ortak temalardı; öğrencilerim sabır ve gayrete değer veriyor, aileleri hakkında yazmayı seviyordu.
Ulusal meseleler ise genelde kafalarını karıştırıyordu. Airane adında bir kadın, "Ben Çinliyim, ama ülkemi net bir biçimde görmekte zorlanıyorum," diye yazmıştı. "Eminim benim gibi kafası karışık olan bir sürü genç insan vardır."

Öğretmeni de onunla aynı fikirdeydi. 1996'da Barış Gönüllüleri'nin bir üyesi olarak Çin'e gönderilmiş ve bu ülkede yaşamaya ve dilini öğrenmeye ilk o zaman başlamıştım. Çin hakkında kesin olarak bildiğim tek şey, değişmeye mahkûm olduğuydu. O günlerde Deng Xiaoping hâlâ hayattaydı ama sağlığının kötü olduğuna dair söylentiler vardı.

Hong Kong, İngiliz yönetimi altındaydı; Çin henüz Dünya Ticaret Örgütü'ne katılmamıştı; Pekin'in 2000 Olimpiyatları'na evsahipliği yapma başvurusu reddedilmişti. Hükümet, Yangtze Nehri'nin ortalarında, dünyanın en büyük hidroelektrik barajı olan "Üç Vadi Barajı" projesini inşa ediyordu. Bana da yeni barajın inşasından etkilenecek küçük bir kent olan Fuling'de öğretmenlik görevi verilmişti. Sınıfımın penceresinden Yangtze Nehri görülebiliyordu ve ona her baktığımda bu heybetli ırmağın nasıl bir göle dönüşeceğini düşünüyordum.


Başlangıçta Çin hakkında çoğu bilgiyi soğan zarları üzerinde üst üste duran kompozisyonlardan ediniyordum. Öğrencilerime göre geçmiş acı doluydu -tarih hakkında yazdıkları genellikle kişiseldi. 19. yüzyılda yaşanan Afyon Savaşı bile onları öfkelendiriyordu. Çünkü Çinliler bu tür yabancı ülke müdahalelerini, ülkenin uzun süren çöküşünün nedeni sayıyorlardı.
Konu Büyük Sıçrama ve Kültür Devrimi'ne geldiğinde ise yazdıkları o kadar eleştirel değildi. Joan adındaki öğrencim,

"Ben Mao Zedong'un yerinde olsaydım, 1966 ila 1976 arasında olanlara izin vermezdim" diyordu. Ama büyüklerini yargılamayı reddediyorlardı.
Eileen şöyle yazmıştı: "Bugün kendi gözümüzle (Kültür Devrimi'ne) baktığımızda, anne ve babalarımızın düşünce ve eylemlerinin bir ölçüde fanatik ve saçma olduğunu hissediyoruz. Ama o döneme objektif bakarsak, onları anlayabiliriz ve anlamalıyız. Her kuşağın kendine özgü üzüntüleri ve mutlulukları vardır. Genç kuşak için önemli olan eleştirmek değil anlayış göstermektir."


Öğrencilerim Çin'de Mao sonrası dönemde yetişmiş olan ilk kuşaktandı. 1978'de Deng Xiaoping -ileride Reform ve Açılma olarak anılacak olan- serbest piyasa değişimlerini başlattığında çoğu henüz bebekti. Neredeyse tamamı kırsalda yetişmişti ve çocukluklarında, nüfusun yüzde 80'i hâlâ kırsal kesimde yaşıyordu. Pek çoğunun anne babası okuma yazma bilmiyordu. Öğrencilerimin bazıları, köylerinden üniversiteye ilk gidenlerdi.


İngiliz dili okuyorlardı. Bu, uluslararası ilişkilerde sorunlarla dolu bir tarihin üstesinden gelmek isteyen bir ulus için yeni bir konuydu. Afyon Savaşı'ndan beri Çinliler dış dünyayı bir tehdit ya da bir fırsat olarak görmek arasında gidip gelmişlerdi; ta ki Mao'nun yabancı düşmanlığı ülkeyi 20 yılı aşkın bir süre dış dünyadan yalıtana dek.



Kaynak
 
Geri
Üst