Zagor270
New member
Hürriyet Gazetesi - Şükrü Kızılot
Ekonomide güven eğilimi düşüyor
BUNU biz söylemiyoruz, TC Merkez Bankası ve TÜİK’in yaptığı anketler söylüyor.
Bilindiği gibi, TC Merkez Bankası her ay, tüketici ve üreticiye dönük anketler yapıyor. Bu anketlerin sonucunda TÜİK’le birlikte gerçekleştirdiği "Tüketici Güven Endeksi" ve kendi yaptığı "Reel Kesim Güven Endeksi"; üretici ve tüketicinin ekonominin durumuyla ilgili harcama davranışları beklentileri ve görüşlerini yansıtıyor.
SÜREKLİ GERİLEME
Endeksin 100’ün altına inmesi kötümser, 100’den büyük olması iyimser durum anlamına geliyor. İyimser senaryoda, üretim ve tüketim artışı, hızlı büyüme ve ekonomik istikrardan söz edilebilir. Kötümser senaryoda ise üretim ve tüketim eğilimi yavaşlıyor, hatta duruyor. Büyüme yavaşlıyor, tüketici geleceğe ilişkin kötümser baktığıı için, tüketim eğilimini azalıyor ve vatandaş beklemeye başlıyor (sözgelimi ev, araba alımını erteliyor).
Kötümser senaryo kısaca, işsizliğin artması, büyümenin yavaşlaması, piyasada para dönmediği için küçük-büyük tüm üretici ve esnafın ödeme sıkıntısına düşmesi, işyeri kapamalarının ve iflasların artması, kısacası ekonominin krize girmesi gibi bir tabloyu yansıtıyor.
TABLO KÖTÜMSER
Türkiye’de bir yıl öncesine kadar "Tüketici Güven Endeksi" 95.5 iken haziran sonunda 75’e "Reel Kesim Güven Endeksi" 111.7 iken Temmuz sonu itibariyle 96.1’e geriledi. Buna göre tüketici geleceğe kötümser bakıyor ve satın alma gücü düştüğü için tüketmiyor. Üretici ise yatırım yapmıyor ve üretimini artıramıyor. Diğer taraftan, reel kesimin genel gidişata ilişkin bakışını gösteren endeks değeri Temmuz 2007’de 108.0 iken, 2008 Temmuzunda 63.4’e düştü. Tüketicinin gelecek dönem ilişkin bakışını gösteren endeks değeri ise 2007 Temmuz’da 92.0’den 2008 Haziran’da 64.7’e geriledi.
NEREYE
Yukarıda da belirtilen durum, Türkiye için kötümser senaryonun neler doğurabileceğini göstermekte. Acaba krizi yaşıyoruz da farkında mı değiliz? Enflasyon aldı başını gidiyor, yıllık hedefte yüzde 200’ü aşan sapma var. 2002 sonunda 150 milyar YTL olan iç borç stoku, Temmuz 2008 sonu itibariyle 270 milyar YTL’ye ulaştı. Kapatılan işyeri sayısı, geçen yılın ilk 7 aylık dönemine göre yüzde 75, 2004 yılına göre yüzde 300 arttı. Gerçek kişilere ait kapanan işyerleri 2008’in ilk 7 aylık döneminde yüzde 75 artarken, işyeri açılma oranındaki artış yüzde 1.6’da kaldı. Büyüme yavaşladı işsizlik arttı. Tekstil üretimi dibe vurdu, sanayi üretimi Haziran ayında frene bastı, inşaat sektörü durgunluk yaşıyor.
Yalnızca bunlar değil; dış ticaret açığı rekor üzerine rekor kırıyor, son olarak 72 milyar dolara ulaştı. Cari açıkta deyim yerindeyse bıçak kemiğe dayandı, Haziran sonunda 46 milyar dolara ulaştı. Kayıtdışı ekonomi bir türlü önlenemiyor.
Bütün bunlara toplu halde bakıldığında, hem tüketicinin hem de reel kesimin, ekonominin durumuyla ilgili beklenti ve görüşlerinin giderek kötümserleştiği Anayasa Mahkemesi kararından sonra, kötümserlikte hafif bir gerileme olduğu ortaya çıkıyor.
Aslında uzunca bir süredir Tuzladaki ölümler hakkında bir başlık açılmasını bekliyordum. Hükümetin yönetmeye ehil olup olmadığını tartışmaya açmak istiyordum. Ülkemizde öyle hatalar, yanlışıklar oluyor ki insan çileden çıkıyor. Tuzladaki ölümler buna bir örnek, ekonomi yönetimindeki hatalar, Antalyadaki tarihin en büyük yangını we arkasından gelen gaf, kene salgını, bebek ölümleri, yaz aylarında yaşanan susuzluk we daha niceleri. Bu gibi yönetimsel sorunları gördükçe Şükrü Kızılot hocamın dediği gibi kötümserliğe kapılıyorum we beni tatmin edecek hiçbir yanıt bulamıyorum.
Ekonomide güven eğilimi düşüyor
BUNU biz söylemiyoruz, TC Merkez Bankası ve TÜİK’in yaptığı anketler söylüyor.
Bilindiği gibi, TC Merkez Bankası her ay, tüketici ve üreticiye dönük anketler yapıyor. Bu anketlerin sonucunda TÜİK’le birlikte gerçekleştirdiği "Tüketici Güven Endeksi" ve kendi yaptığı "Reel Kesim Güven Endeksi"; üretici ve tüketicinin ekonominin durumuyla ilgili harcama davranışları beklentileri ve görüşlerini yansıtıyor.
SÜREKLİ GERİLEME
Endeksin 100’ün altına inmesi kötümser, 100’den büyük olması iyimser durum anlamına geliyor. İyimser senaryoda, üretim ve tüketim artışı, hızlı büyüme ve ekonomik istikrardan söz edilebilir. Kötümser senaryoda ise üretim ve tüketim eğilimi yavaşlıyor, hatta duruyor. Büyüme yavaşlıyor, tüketici geleceğe ilişkin kötümser baktığıı için, tüketim eğilimini azalıyor ve vatandaş beklemeye başlıyor (sözgelimi ev, araba alımını erteliyor).
Kötümser senaryo kısaca, işsizliğin artması, büyümenin yavaşlaması, piyasada para dönmediği için küçük-büyük tüm üretici ve esnafın ödeme sıkıntısına düşmesi, işyeri kapamalarının ve iflasların artması, kısacası ekonominin krize girmesi gibi bir tabloyu yansıtıyor.
TABLO KÖTÜMSER
Türkiye’de bir yıl öncesine kadar "Tüketici Güven Endeksi" 95.5 iken haziran sonunda 75’e "Reel Kesim Güven Endeksi" 111.7 iken Temmuz sonu itibariyle 96.1’e geriledi. Buna göre tüketici geleceğe kötümser bakıyor ve satın alma gücü düştüğü için tüketmiyor. Üretici ise yatırım yapmıyor ve üretimini artıramıyor. Diğer taraftan, reel kesimin genel gidişata ilişkin bakışını gösteren endeks değeri Temmuz 2007’de 108.0 iken, 2008 Temmuzunda 63.4’e düştü. Tüketicinin gelecek dönem ilişkin bakışını gösteren endeks değeri ise 2007 Temmuz’da 92.0’den 2008 Haziran’da 64.7’e geriledi.
NEREYE
Yukarıda da belirtilen durum, Türkiye için kötümser senaryonun neler doğurabileceğini göstermekte. Acaba krizi yaşıyoruz da farkında mı değiliz? Enflasyon aldı başını gidiyor, yıllık hedefte yüzde 200’ü aşan sapma var. 2002 sonunda 150 milyar YTL olan iç borç stoku, Temmuz 2008 sonu itibariyle 270 milyar YTL’ye ulaştı. Kapatılan işyeri sayısı, geçen yılın ilk 7 aylık dönemine göre yüzde 75, 2004 yılına göre yüzde 300 arttı. Gerçek kişilere ait kapanan işyerleri 2008’in ilk 7 aylık döneminde yüzde 75 artarken, işyeri açılma oranındaki artış yüzde 1.6’da kaldı. Büyüme yavaşladı işsizlik arttı. Tekstil üretimi dibe vurdu, sanayi üretimi Haziran ayında frene bastı, inşaat sektörü durgunluk yaşıyor.
Yalnızca bunlar değil; dış ticaret açığı rekor üzerine rekor kırıyor, son olarak 72 milyar dolara ulaştı. Cari açıkta deyim yerindeyse bıçak kemiğe dayandı, Haziran sonunda 46 milyar dolara ulaştı. Kayıtdışı ekonomi bir türlü önlenemiyor.
Bütün bunlara toplu halde bakıldığında, hem tüketicinin hem de reel kesimin, ekonominin durumuyla ilgili beklenti ve görüşlerinin giderek kötümserleştiği Anayasa Mahkemesi kararından sonra, kötümserlikte hafif bir gerileme olduğu ortaya çıkıyor.
Aslında uzunca bir süredir Tuzladaki ölümler hakkında bir başlık açılmasını bekliyordum. Hükümetin yönetmeye ehil olup olmadığını tartışmaya açmak istiyordum. Ülkemizde öyle hatalar, yanlışıklar oluyor ki insan çileden çıkıyor. Tuzladaki ölümler buna bir örnek, ekonomi yönetimindeki hatalar, Antalyadaki tarihin en büyük yangını we arkasından gelen gaf, kene salgını, bebek ölümleri, yaz aylarında yaşanan susuzluk we daha niceleri. Bu gibi yönetimsel sorunları gördükçe Şükrü Kızılot hocamın dediği gibi kötümserliğe kapılıyorum we beni tatmin edecek hiçbir yanıt bulamıyorum.