Efendimizin göz bebeği; Fatıma’tüz Zehra

karmatte_0488

New member
Efendimizin göz bebeği; Fatıma’tüz Zehra


Peygamber Efendimizin, Hz. Hatice validemizden olan en küçük ve en sevdiği kızıdır. Hz. Ali’nin zevcesidir. Fatıma validemiz; aklı, zekası, hüsn-ü cemali (güzelliği), zühdü (dünyaya düşkün olmaması), takvası (haramlardan kaçınması) ve güzel ahlakı ile bütün insanlara çok güzel bir örnektir. Yüzü pek beyaz ve parlak olduğundan Zehra denildi. Zühd ve dünyadan kesilmekte en ileri olduğu için, Betül yani çok temiz demişlerdir. Hayz ve nifas görmediği için de Betül denildi. Betül, erkeklerden çekinen, ibadete düşkün, namuslu ve çok temiz kadın demektir.

Hz. Fatıma'nın (a.s) çeyizi
Peygamber (s.a.a), Fatıma (a.s)’ı, Hz. Ali (a.s)’la evlendirmeye karar verince, Hz. Fatıma'ya çeyiz almak için Hz. Ali’den zırhını satmasını istedi. Hz. Ali (a.s) da zırhını çarşıya götürüp sattı ve parasını Peygamber (s.a.a)’in huzuruna takdim etti. Resulullah (s.a.a) de o parayı ashaptan bir kaçına vererek Fatıma’nın evine ve kendisine gerekli olan eşyaların almasını emretti. O parayla satın alınan eşyalar şunlardan ibaretti:
1- Yedi dirhemlik beyaz bir gömlek., 2- Dört dirhemlik büyük bir baş örtüsü, Hayber malı siyah bir elbise, 4- Hurma lifinden örülen bir yatak tahtı, 5- Biri koyun yünü, diğeri de hurma lifiyle doldurulmuş olan ketenden iki adet döşek, 6- İçi ezhar ismindeki bitki ile doldurulmuş olan koyun derisinden dört adet yastık, 7- Bir adet hasır-ı hicri, 8- Bir adet el değirmeni, 9- Bir bakır kap, 10- Su içmek için deriden yapılan bir kırba, 11- Elbise yıkamak için bir leğen, 12- Süt için bir adet kâse, 13- Bir su kabı, 14- Bir yün perde, 15- Bir ibrik, 16- Bir çömlek maşrapa, 17- Sergi olarak kullanılan bir adet deri, 18- İki çömlek testi, 19- Bir aba (Kufe dokunmalı bir çarşaf).
Ashap bu eşyaları alıp Peygamber (s.a.v)’in evine getirdi. Peygamber (s.a.v) mübarek elleriyle onları alıp bakıyor ve "Mübarek olsun" diyordu. (Bir rivayete göre de, çeyiz eşyalarını Resulullah’ın yanına getirdiklerinde Hazret'in gözlerinden yaşlar aktı ve başını göğe doğru kaldırıp şöyle dedi: "Allah’ım bu evliliği, kaplarının çoğu çömlekten olan kimselere mübarek eyle." (1)

İlim öğretmenin değeri
İmam Hasan Askeri (a.s)’den şöyle nakledilmiştir:
"Bir gün bir kadın, Hz. Fatıma'nın (a.s) huzuruna varıp şöyle dedi: Güçsüz bir annem vardır, namazında zor bir meseleyle karşılaştı ve o meseleyi sana sormam için beni huzurunuza gönderdi. Hz. Fatıma (a.s) o meselenin cevabını verdi. O kadın, ikinci kez başka bir mesele sordu. Hz. Fatıma yine cevabını verdi. Daha sonra üçüncü bir mesele sordu, böylece sorduğu soruların sayısı onu buldu. Hz. Fatıma de hepsine cevap verdi. Sonra o kadın sorunun çok olmasından dolayı utanıp "Sizi daha çok yormayayım" dedi.
Hz. Fatıma: "Karşılaştığın her soruyu utanmadan gel sor, ben senin sorularından yorulmam. Eğer bir kimse bir yükü dama çıkarmak için ecir olur ve karşılığında yüz bin dinar alırsa, acaba o iş ona ağır gelir mi ?"
Kadın: "Hayır, ağır gelmez ve o işten yorulmaz" dedi.
Hz. Fatıma sonra şöyle buyurdular:
"Her meselenin cevabına karşılık bana verilen sevap, arası incilerle dolu olan yer ile göklerken daha fazladır. Öyleyse meselelere cevap vermekten hiç yorulur muyum ?"
Babamın şöyle buyurduğunu duydum:
"Takipçilerimizden alim olanlar, kıyamet günü haşr edildiklerinde onlara, çaba, ilim ve halkı hidayet ettikleri miktarınca sevap ve mükafat verilir; hatta onlardan birine nurdan bir milyon süslü elbiseler verilir. Sonra Rabbimizin münadisi şöyle nida eder: 'Ey İmamlarından ayrı kaldıkları vakit Muhammed yetimlerini düşünenler, onların sorumluluğunu üstlenenler! İşte bunlar sizin öğrencileriniz ve ilminiz sayesinde dinlerini koruyan ve hidayeti bulan yetimlerdir. Dünyada ilminizden yararlandıkları miktarca onlara hediye verin.'
Bunun üzerine ümmetin alimleri, yetimlerine (takipçilerine) hediye verirler. Hatta onlardan bazılarına yüz bin hediye verecekler. Daha sonra o yetimler de kendi öğrencilerine hediye verecekler. Hediyeler taksim edildikten sonra Allah Teala şöyle buyuracak: 'Yetimleri düşünen alimlerin hediyelerini bir kat daha artırın' Sonra da: 'İki kat daha artırın, onların takipçilerine de aynı şekilde artırın' diye buyurur."

Hz. Fatıma'nın ilminin değeri
İmam Hasan Askeri (a.s)’den şöyle nakledilmiştir:
"Biri inatçı düşman, diğeri ise mümin olan iki kadın, bir dini meselede ihtilaf edince, ihtilafın çözümü için Hz. Fatıma'nın (a.s) huzuruna gelip meseleyi ona anlattılar. Hak mümin kadınla olduğu için Hz. Fatıma (a.s) delil ve burhan ile de onu teyit etti ve böylece inatçı düşman kadın yenilgiye uğradı. Mümin kadın buna çok sevindi.
Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurdu:
"Allah’ın melekleri, bu galibiyetten dolayı senden daha çok sevindiler. Şeytan (ve takipçilerinin) üzüntüsü de düşman olan kadının üzüntüsünden daha çok oldu."
İmam Hasan Askeri (a.s) daha sonra şöyle buyurdu:
"İşte bundan dolayı Allah-u Teala meleklerine şöyle buyurdu: "Fatıma’nın bu hizmeti karşılığında ona verilen cennet nimetlerini, bir milyon kat artırın ve bu işi, ilmiyle mümin bir kimseyi düşmana galip kıldıran her alim (ve bilgin) hakkında da yapın; onun da sevabını bir milyon kat artırın." (3)

Ardımdan gelecek ilk kişi!
Peygamber (s.a.a)’in durumu çok ağırlaşmıştı, başını Hz. Ali’nin dizine koydu ve bayıldı. Fatıma (a.s) babasının nâzenin yüzüne bakıyor, göz yaşı döküyor ve şöyle diyordu: "Babamın bereketi ile rahmet yağmuru (vahiy) iniyordu. Öksüzlerin ve dul kadınların sığınağı idi."
Resulullah (s.a.v), Fatıma’nın ağlama sesini işitince gözlerini açıp yavaş bir sesle:
"Aziz kızım! Şu ayeti oku: "Muhammed ancak bir resuldür. O’ndan önce nice resuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz?" Ölümün çaresi yoktur, bütün peygamberler öldüğü gibi ben de öleceğim. Fakat niçin millet, benim hedefimi sürdürmüyor ve geri dönmek istiyor?" buyurdu.
Bu sözler, Hz. Fatıma’yı daha da ağlattı. Resul-i Ekrem (s.a.a) aziz kızının perişan halini ve ağlar gözlerini görünce, ona teselli vermek istedi. Bundan dolayı Fatıma’ya: "Yakına gel" diye işaret etti. Başını babasına yaklaştırınca Peygamber (s.a.a) onun kulağına bir şeyler söyledi. Fatıma’nın tebessüm ettiğini gördüler ve şaşırdılar. Sebebini sorduklarında; "Babam hayatta olduğu müddetçe sırrını kimseye söylemem" dedi.
Fatıma (a.s) babasının ölümünden sonra; "Babam kulağıma: ‘Fatıma'cığım, senin de ölümün yakındır; bana kavuşacak olan ilk kişi sensin’ buyurdu." dediğinde Hz. Fatıma’nın tebessümünün sebebi anlaşılmış oldu. (4)
(1) - Bihar’ul-Envar, c.43,s.94.
(2) - Bihar’ul-Envar, c.2,s.3.
(3) - Bihar’ul-Envar,c. 2,s. 8.
(4) - Bihar’ul-Envar,c. 22,s. 470, c43, s. 181.
 

DayWalkerr

ABDUSSABUR
Allah razı olsun kardeşim...Güzel bir paylaşım..ne zamandır aklımda idi de yapamamıştım..Gönlümü okurcasına yapmışsın bu paylaşımı..Allah razı olsun..
 

HTML

Üst