E$a$ Olan Mut$uzluktur:(

hircin

New member
Yani insan mutsuzluğu bilir.

Önünüze ilk çıkana mutsuzluğunu sorun. Anlatır da anlatır değil mi?

Mutluluğunu sorun.

Karşınızdakinin gözleri parlar belki ama aynı zamanda da dili dolanır, ne söyleyeceğini, ne anlatacağını bilemez. En fazla birkaç klişe laf eder.

Mutluluk arızi bir şeydir sanki, "gelip geçecekmiş" gibidir; kazara gerçekleşmiş gibidir, en iyi halinde bile "mucize" gibidir. (Sevgilinizin kulağına "çok mutluyum" diye fısıldarkenki halinizi düşünün; sanki bir mucizeyi anlatıyorsunuzdur...)

İşte ondandır ki mutluluk "bilinmez", yaşanır.

O körolasıca mutsuzluk öyle midir ya! Hem bilinir, hem iliklerimize kadar hissedilir, hem yaşanır.

İnsan mutluluktan ne olur? Mutlu olur...

Ama mutsuzluktan hasta olur, kahrolur, çöker, biter mahvolur...

Aslın da "mutluluk unutmaktır

Ve unutmak, çok can acıtan o yaraya merhem olur...

Ama o zaman da insanın içine bir kurt düşüyor: Yoksa mutluluk denen şey bir tür "budalalık" mı?

Zamanı unutmak. Mümkün mü bu?

Bir lahza (an) için, evet!

Ya da uzun bir sarhoşluk hali olarak zamanı unutmak. Belki mümkün.

Ama o kadar! Ötesi yok, olamaz.

O halde mutluluk denen şey, tam tersine, gelip geçen zamanın kollarına kendini hiç çırpınmadan teslim edince kazanılan bir his olmasın?

Veya şu "ölümü unutma" meselesi...

Ne umarsız bir çaba ve nasıl da kısacık bir baş dönmesi!

Düşünüyorum da, neden "ölümü unutma" değil de, ölümle barışma hali olmasın mutluluk?


Çünkü çoğu zaman hafızamız "irin toplamış bir yara" dan ibarettir. (Nietzsche)
 

yehovan

Banned
Bundan önceki mesajı ufak kardeşim yazmış özür dilerim konuyu açan arkadaşlar Pardon herkesden özür. dikkatsizliğimden.
 

HTML

Üst