Eşin namaz kılmıyorsa boşa, aldatıyorsa katlan!

MG_eVİL

New member
Katılım
20 May 2008
Mesajlar
3,623
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Sevsenizde sevmesenizde sonuna kadar Atatürk ve fi
Fetullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Samanyolu Yayıncılık A. Ş. Grubu’na bağlı Mehtap TV’de hafta içi her gün yayınlanan, “İslam ve Hayat” adlı bir program varmış.

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Profesörü Faruk Beşer, vatandaşlardan gelen soruları yanıtlıyormuş. Kadın-erkek ilişkilerinden, çalışma hayatına kadar birçok konuda “fetva” veriyormuş.

Hoca’nın bir de internet sitesi varmış; orada da kendisine gelen soruları “İslam’a dair sağlıklı bilgiler” başlığı altında yanıtlıyormuş.

***


Adamın biri bu Hoca’ya sormuş:

“Eşim namaz kılmıyor, ne yapayım?”

Hoca yapıştırmış cevabı:

“Namazsız bir ev bereketsiz bir evdir. Şeytanın hâkimiyetinde olan bir evdir. Huzursuz bir evdir. Elbette benim hanımım namaz kılmıyorsa bu huzuru kaçırır. Ona bu işi anlatırım, yalvarırım, yakarırım. Kılmıyorsa, darılırım, giderim, başka şeyler yaparım... Bu bir ayrılma sebebi olur, hatta ayrılma zorunluluğu olur. O zaman ayrılmak gerekir.”

***


Sonra kadının biri Hoca’ya sormuş:

“Kocam beni aldatıyor, ne yapayım?”

Hoca yine yapıştırmış cevabı:

“Ya boşanacaksınız ve bunun zorluklarını göze alacaksınız ya da buna katlanacaksınız. Şahsen ben size bunu tavsiye ederim.”

***


Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin:

Aklı başında gerçek bir din âlimi (hangi semavi dinden olursa olsun) bu sorulara böyle yanıt verir mi?

Kocası tarafından aldatılan kadına “Boşanma, kabul et” derse, karısı tarafından aldatılan kocaya aksini söyleyebilir mi?

“Karın namaz kılmıyorsa boşa, seni aldatıyorsa boşama” der mi?

***


Üniversitede İslam Hukuku dersi veren bu Hoca, tek örnek değil aslında...

Biz öyle yobazlar gördük ki; sırf din işleriyle devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiğini söylediğimiz için bizi “dinsizlik” le suçlarlar; ama kendileri dini kullanarak sahtekârlık yapmaktan çekinmezler!

Bir çırpıda on yalanı art arda dizmekte sakınca görmezler...

Ele talkını verip, Hüseyin Üzmez örneğinde olduğu gibi salkımı yutmaktan kaçınmazlar...

Kadınların otomobil kullanmasını bile haram saydıkları halde, tatil kaçamaklarında jet-ski’ye binmekten utanmazlar!

***


Tanıyın artık bunları...

Ve ne olur; söylediklerini ciddiye almaktan vazgeçin!

*****


ALÇAK!


Televizyonda bir tartışma programına davet edilseniz... Karşınızdaki kişi sizi delirtse ve ağzınızdan, “Alçak”, “Namert” gibi sözler kaçıverse...

RTÜK o televizyona cezayı kesiverir!

Çünkü çocukları şiddetten, küfürden korumayı öngören yasa maddeleri, o sözlerin söylenmesini yasaklar!

***


Başbakan, dün Kırıkkale mitinginde aralarında çocukların da olduğu on binlerce kişinin önünde CHP’yi hedef almış ve bu iki hakaret sözcüğünü de kullanmış!

Bir Başbakan’ın, televizyonda yasak olan sözleri söylemesi garip değil mi?


*****


GÜNÜN SORUSU

CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, ilçelerdeki belediye meclisleri için gösterilecek adaylar yüzünden dün istifanın eşiğine geldi...

Acaba şu seçim sürecinde yaşadıklarını bir gün kitap haline getirecek mi?


*****



Sevigen’e üç soru

CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen dün kameraların karşısına geçip hakkındaki iddiaları yanıtlamaya çalıştı. Ama bana göre başaramadı...

Kendisine üç sorum olacak:

1) İddialar, senin “yanlış işler yapman”la ilgiliydi Sevigen... Neden basın toplantısını, arkanda kocaman bir CHP bayrağıyla yaptın? Atatürk’ün partisinin bayrağını, böylesine bir durumda arkana almaktan hiç rahatsızlık duymadın mı?

2) “Aracılık” ettiğin şirkete ortak olamadığını, çünkü gerekli parayı bulamadığını söyledin. Hatta “Dairemi satışa çıkardım, satamadım” dedin... Peki; aynı tarihlerde Sarıyer’de, bir müddet sonra da Bahçeşehir’de ve Tepekent’te üç villa aldın mı? Yanıtın, “evet” se... Paran yoksa, nasıl aldın?

3) Sana daha önce de “birinci dereceden akrabalarınla birlikte mal varlığını açıkla” diye bir çağrıda bulunmuştum, ama bunu yapmadın... Neden? Yoksa bir “Anadolu çocuğu” olarak, ne kadar zengin olduğunu görüp, kıskanacağımızı mı düşündün?

..::MUSTAFA MUTLU::...
 
Lütfen karşılıklı kişisel tartışmalara girmeden ve kaynak eleştirisi yapmadan
konu ile ilgili yorumlar yapalım sizi bu konuda uyarmak istiyorum iyi forumlar.
 
ilginç bir yazı..

fetulahtan girmiş sevigenden çıkmış

zaten kafam karma karışık gireni çıkanı fazla kurcalamak istemiyorum ancak yazara bir önerim var yazının sonuna birde hadis,menkibe felanda ekleseydi tam süper olacaktı :):):)
 
bu isler boyle din ozgurlugu anlayısı bole olunca sorunlar yasanıo kafada
 
Çok eskilerden duymuşum; birisi "ben edebi edepsizden öğrendim" demiş. Yoo durun, Mg-eVİL' e bir sataşma değil bu. Hatta edepsizden edep öğrenme sadece bir teşbih, burası ve konuyla hiç alakası yok. Demek istediğim, bazen dinim hakkında bilmediğim bazı konuları, o konular hakkında çarpıtma maksatlı yazılar yazanlar sayesinde, çarpıttıkları meselelerin doğrularını araştırırken farkında olmadan ben de öğrenivermiş oluyorum. Yani adam bir yanda günaha girerken, bir diğer yanda birinin ilmine katkıda bulunduğu için (Allah-u alem) sevaba giriyor da olabilir.
Gelelim Mustafa Mutlu' nun iki konu başlığına;

1) Ne demiş; Fetullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Samanyolu Yayıncılık A. Ş. Grubu’na bağlı Mehtap TV’de hafta içi her gün yayınlanan, “İslam ve Hayat” adlı programda, Pr. Faruk Beşer nasıl dermiş "namaz kılmayan eşini hiç durma boşa" diye. Birincisi, Faruk bey' in damdan düşer gibi "namaz kılmayan eşini hemen boşa" gibi bir cevabı yok. İnternet sitesinde bile geçmiyor. İkincisi, eğer böyle bir ifade geçmişse bile, öncelikle bize ifadenin geçtiği kesintisiz yazıyı bir yayınlayın da ne kadar kırpıp cımbızlayarak, koskoca cevabı küçücük bir cümleye düşürdüğünüzü bir görelim.

2) Ne demiş; nasıl dermiş "aldatan eşine sabret" diye.
Be adam, sürat ve komünikasyon çağında sen kimi aldatıp, kimi kime karşı küçük düşürebileceğini sanıyorsun. Bak, Faruk Bey' in, senin o çarpıttığın konu hakkında kadına verdiği uzun cevap nasıl olmuş önce ona bir bakalım;

Soru:
Hocam, aldatılan kadın ne yapmalı? Kadın olsun erkek olsun, bir insan böyle bir şeyi nasıl kaldırabilir, nasıl kabullenebilir? Kabullenemiyorsa zaten boşanıyorlar ama ya boşanamayanlar, bir kez daha denemek isteyenler kocası pişman olduğu için beraberliği tekrar denemek isteyen kadınlar bunu nasıl yedirebilirler kendilerine? Nasıl hazmedebilirler? Ben denemeye hazırım ama nasıl unutacağım bunu? Eskisi gibi sevebilecek miyim eşimi, güvenebilecek miyim, inanabilecek miyim, eşime? Her baktığımda yaptığı ihanet geliyor aklıma, hemen moralim bozuluyor. Yani şöyle bir şey: insan bir şey düşünür, sadece düşünür yani ama ben düşündüğüm an veya aklıma geldiği an içten içe acı çekiyorum. Yani kalbim sızlıyor çok acayip bir duygu, anlatamam. Sanki öldürüyor beni. Acı çeken insan karşı tarafa da çektirir. Hele sebep o kişi ise. Peki, o zaman ben nasıl bu yuvayı kurtarabilirim? Neler yapmalıyım? Bu düşünceleri nasıl yok edebilirim? Ben eşimden nefret etmek değil ona yardımcı olmak istiyorum, çünkü onun durumu da pek iyi değil. Hocam lütfen bana yardımcı olun, ne yapmam gerektiğini, nasıl davranmam gerektiğini bana anlatırsanız, bana yardımcı olursanız çok sevinirim.

Cevaba dikkat lütfen:
Aldatılmak da aldatmak da elbette çok kötü bir şey. Bundan Allaha sığınırız. Efendimiz: "Bizi aldatan bizden değildir" buyurur. Ama her şeye rağmen insanlar nefislerine ya da şeytana mağlup olabiliyorlar. Bunun için Efendimiz aldatmayı bir boşanma sebebi saymış ve hanımının kendisini aldattığını söyleyen bir insana, "Öyleyse boşa" demiştir. Hala sevdiğini söyleyince de, "O halde katlan" buyurmuştur.
Şimdi siz iki kötü durumla karsı karşıyasınız, bunlardan birisini seçmek zorundasınız: Ya boşanır ve bunun zorluklarını göze alır, bunlara katlanırsınız ki, bu çok zordur ve hangi kötülüklere sebep olacağını bilemezsiniz. Ya da bu ızdırabı içinizde sürekli taşır ve beraberliğe katlanırsınız. Şahsen ben size bunu tavsiye ederim. Çünkü böylece kocanızı da kurtarmış olursunuz. Tahammül için ve onun düzelmesi için Allaha sürekli dua edersiniz. Bu da sizin ibadetiniz olmuş olur. Ama her iki durumda da bu acıların mükâfatını Allahtan alırsınız.

Faruk bey, Efendimiz (AS) dan bir örnekle, aynı duruma düşen bir koca hakkında cevap vermiş. Kocaya eşini boşa demiş. Ama koca eşini çok sevdiğini söyleyince "o halde katlan" buyurmuş.

Mustafa bey, siz şimdi Faruk bey' i mi eleştiriyorsunuz, yoksa Faruk bey cevabı Efendimiz (AS) dan yola çıkarak verdiği için Allah Rasulu' nu mu eleştiriyorsunuz? Namus uğruna insanların birbirini katlettiği bir zamanda, aldatan eşine sabret diyen bir alime ve o alimin kendisine rehber edindiği bir Peygamber' e böylesine dil uzattın ya ne diyeyim yazıklar olsun sana! Bence Faruk Beşer' in sitesine gir de "Hocam, sizin haberiniz yokken hakkınızda böyle böyle konuşup size iftira atıp günahınıza girdim. Bu günahtan nasıl kurtulurum" diye bir sor da sana tövbe etmenin yollarını söylesin. He öncelikle hakkını helâl etmesini istemeyi unutma!


LAF CIMBIZLAMAKTAN, KES YAPIŞTIRDAN BIKTIK ARTIK. BIRAKIN BU İŞLERİ REZİL OLUYORSUNUZ !
.
.
.
.
 
Çok eskilerden duymuşum; birisi "ben edebi edepsizden öğrendim" demiş. Yoo durun, Mg-eVİL' e bir sataşma değil bu. Hatta edepsizden edep öğrenme sadece bir teşbih, burası ve konuyla hiç alakası yok. Demek istediğim, bazen dinim hakkında bilmediğim bazı konuları, o konular hakkında çarpıtma maksatlı yazılar yazanlar sayesinde, çarpıttıkları meselelerin doğrularını araştırırken farkında olmadan ben de öğrenivermiş oluyorum. Yani adam bir yanda günaha girerken, bir diğer yanda birinin ilmine katkıda bulunduğu için (Allah-u alem) sevaba giriyor da olabilir.
Gelelim Mustafa Mutlu' nun iki konu başlığına;

1) Ne demiş; Fetullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Samanyolu Yayıncılık A. Ş. Grubu’na bağlı Mehtap TV’de hafta içi her gün yayınlanan, “İslam ve Hayat” adlı programda, Pr. Faruk Beşer nasıl dermiş "namaz kılmayan eşini hiç durma boşa" diye. Birincisi, Faruk bey' in damdan düşer gibi "namaz kılmayan eşini hemen boşa" gibi bir cevabı yok. İnternet sitesinde bile geçmiyor. İkincisi, eğer böyle bir ifade geçmişse bile, öncelikle bize ifadenin geçtiği kesintisiz yazıyı bir yayınlayın da ne kadar kırpıp cımbızlayarak, koskoca cevabı küçücük bir cümleye düşürdüğünüzü bir görelim.

2) Ne demiş; nasıl dermiş "aldatan eşine sabret" diye.
Be adam, sürat ve komünikasyon çağında sen kimi aldatıp, kimi kime karşı küçük düşürebileceğini sanıyorsun. Bak, Faruk Bey' in, senin o çarpıttığın konu hakkında kadına verdiği uzun cevap nasıl olmuş önce ona bir bakalım;

Soru:
Hocam, aldatılan kadın ne yapmalı? Kadın olsun erkek olsun, bir insan böyle bir şeyi nasıl kaldırabilir, nasıl kabullenebilir? Kabullenemiyorsa zaten boşanıyorlar ama ya boşanamayanlar, bir kez daha denemek isteyenler kocası pişman olduğu için beraberliği tekrar denemek isteyen kadınlar bunu nasıl yedirebilirler kendilerine? Nasıl hazmedebilirler? Ben denemeye hazırım ama nasıl unutacağım bunu? Eskisi gibi sevebilecek miyim eşimi, güvenebilecek miyim, inanabilecek miyim, eşime? Her baktığımda yaptığı ihanet geliyor aklıma, hemen moralim bozuluyor. Yani şöyle bir şey: insan bir şey düşünür, sadece düşünür yani ama ben düşündüğüm an veya aklıma geldiği an içten içe acı çekiyorum. Yani kalbim sızlıyor çok acayip bir duygu, anlatamam. Sanki öldürüyor beni. Acı çeken insan karşı tarafa da çektirir. Hele sebep o kişi ise. Peki, o zaman ben nasıl bu yuvayı kurtarabilirim? Neler yapmalıyım? Bu düşünceleri nasıl yok edebilirim? Ben eşimden nefret etmek değil ona yardımcı olmak istiyorum, çünkü onun durumu da pek iyi değil. Hocam lütfen bana yardımcı olun, ne yapmam gerektiğini, nasıl davranmam gerektiğini bana anlatırsanız, bana yardımcı olursanız çok sevinirim.

Cevaba dikkat lütfen:
Aldatılmak da aldatmak da elbette çok kötü bir şey. Bundan Allaha sığınırız. Efendimiz: "Bizi aldatan bizden değildir" buyurur. Ama her şeye rağmen insanlar nefislerine ya da şeytana mağlup olabiliyorlar. Bunun için Efendimiz aldatmayı bir boşanma sebebi saymış ve hanımının kendisini aldattığını söyleyen bir insana, "Öyleyse boşa" demiştir. Hala sevdiğini söyleyince de, "O halde katlan" buyurmuştur.
Şimdi siz iki kötü durumla karsı karşıyasınız, bunlardan birisini seçmek zorundasınız: Ya boşanır ve bunun zorluklarını göze alır, bunlara katlanırsınız ki, bu çok zordur ve hangi kötülüklere sebep olacağını bilemezsiniz. Ya da bu ızdırabı içinizde sürekli taşır ve beraberliğe katlanırsınız. Şahsen ben size bunu tavsiye ederim. Çünkü böylece kocanızı da kurtarmış olursunuz. Tahammül için ve onun düzelmesi için Allaha sürekli dua edersiniz. Bu da sizin ibadetiniz olmuş olur. Ama her iki durumda da bu acıların mükâfatını Allahtan alırsınız.

Faruk bey, Efendimiz (AS) dan bir örnekle, aynı duruma düşen bir koca hakkında cevap vermiş. Kocaya eşini boşa demiş. Ama koca eşini çok sevdiğini söyleyince "o halde katlan" buyurmuş.

Mustafa bey, siz şimdi Faruk bey' i mi eleştiriyorsunuz, yoksa Faruk bey cevabı Efendimiz (AS) dan yola çıkarak verdiği için Allah Rasulu' nu mu eleştiriyorsunuz? Namus uğruna insanların birbirini katlettiği bir zamanda, aldatan eşine sabret diyen bir alime ve o alimin kendisine rehber edindiği bir Peygamber' e böylesine dil uzattın ya ne diyeyim yazıklar olsun sana! Bence Faruk Beşer' in sitesine gir de "Hocam, sizin haberiniz yokken hakkınızda böyle böyle konuşup size iftira atıp günahınıza girdim. Bu günahtan nasıl kurtulurum" diye bir sor da sana tövbe etmenin yollarını söylesin. He öncelikle hakkını helâl etmesini istemeyi unutma!


LAF CIMBIZLAMAKTAN, KES YAPIŞTIRDAN BIKTIK ARTIK. BIRAKIN BU İŞLERİ REZİL OLUYORSUNUZ !
.
.
.
.

http://www.hackhell.com/son-dakika-haberler/549280-namaz-kilmayani-bosa-aldatani-bosama.html

ilk başta şunu taktim edeyim arkadaşım... ondan sonra.. söylememiştir diyorsun kanıtın var mı elinde...????

ben sana kanıtla konuşuyorum... tamam eleştirine saygı duyuyorum... ancak sen bu adamı savunuyorsun... bu din alimlerini al birine vur ötekine... nasıl dini işine geliyorsa öyle yorumluyorlar...
 
Mg-eVİL, öncelikle "Fetoşçu" diye yazmaktan vazgeç. Böyle yapmakla o insanı daha da sevdirdiğinin bilmem farkında mısın? Ayrıca, sen böyle yapınca bir başkası direkt olarak senin değerlerini karalayan yöntemlere başladığında, oluşan gerilimle ve çatışmalarla burada savaş rüzgarlarının esmesine sebep olduğunuzu da görün artık. Ondan sonra neden birbirimizi anlayamıyoruz, neden bir noktada uzlaşamıyoruz, neden yazdıklarımıza tahammül edilmiyor diye tuhaf meraklar içine giriyorsunuz. Her defasında bu çatışmanın ilk patlak noktası, sizin cenâhtan geliyor, bu ironiye de bir son verilmesini rica ediyorum.

Yazdıklarımı tam anlamadan geri dönüp devam etmişsin. Ben sana bu ifadeyi kesinlikle kullanmamıştır demedim. O ifadenin geçtiği uzun bir izah metni kesinlikle vardır ve bu ifade o metnin içinden kesilip alınarak sanki hunharca karşısındaki insanı anlayıp dinlemeden direkt "boşa gitsin" şeklinde olmamıştır dedim. Ve dediğim gibiymiş, işte asıl metin geldi, ben görmemiştim.

Eşi namaz kılmayan kocanın ahrette maruz kalacağı duruma ilişkin sorusuna Prof. Beşer’in yanıtı şöyle: “Bu bir problem elbette. Namaz, İslam’ın ana direği... Namazsız bir evin bereketsiz olduğunu biliyoruz. Şeytanın hakimiyetinde olan bir ev olduğunu biliyoruz. Namaz kılmayan bir kadın ve namaz kılan bir erkek veya namaz kılmayan bir erkek ve namaz kılan bir kadının olduğu bir ev, huzursuz bir evdir. Ya kadına ya erkeğe haksızlık yapılmaktadır. Böyle bir evin olmasından, böyle olmaktan Allah’a sığınırız. Hukuki izahları bir tarafa bırakırsak, Kuran’da veya sünnette yani İslam’ın temel kaynaklarında namaz kılmayana şöyle ceza verilir diye bir emir bilmiyoruz. Elbette benim hanımım namaz kılmıyorsa bu huzuru kaçırır. Ona bu işi anlatırım, yalvarırım, yakarırım. Kılmıyorsa, darılırım, giderim, başka şeyler yaparım... Düşünün ki namaz kılmıyor ve namaz kılmanın da gerekli olduğuna inanmıyorsa bir erkek ya da bir kadın Allah korusun bu insanı dinden çıkarır. Namaz kılmıyor ve gereğine inanmıyorsa böyle bir durumda zaten o insan mümin sayılmaz. Mümin sayılmazsa namaz kılan bir bayanın, namaz kılmayan bir erkeğin nikahında bulunması ve aksi olması evli olması mümkün olmaz zaten. O zaman bu bir ayrılma sebebi olur hatta ayrılma zorunluluğu olur. O zaman ayrılmak gerekir.”


Tam da tahmin ettiğim gibi uzun uzun açıklayıp, karşısındaki insana yapılabilecek en insani tavsiyeyi yapmış ve deneyeceği hiç bir yolun tutmaması durumunda alınabilecek en son karar olarak boşayabilirsin demiş. Üstelik bunu söylerken de "oh be, bir ailenin daha yuvasını yıktım, mutluyum gururluyum" havasında değil, derin bir üzüntü içinde olduğu da yazısının akışından net bir şekilde anlaşılıyor. Bir erkek ya da kadın, kendisine eşinin namaz kılmadığından yakınıyorsa bu o kişinin namaza ne kadar ehemmiyet verdiğini gösterir ki, zaten namaz da asıl olarak İslam dininin en önemli meselelerinden biridir. Faruk bey' in dikkat edersen cevabında uzun uzun eşine bu meselenin önemini anlatmasını, olmadı rica etmesini, daha da ileri gidip yalvarmasını bile tavsiye etmiş. Olmadı ona biraz küserek sizin namaz konusuna ne kadar önem verdiğinizi anlamasını sağlayın demiş. Ama baktınız bu da olmuyorsa, bir insan sizin bu kadar uğraşlarınızı zerre kadar kaale almıyor, bu değerinizi umursamıyorsa, bu o kişinin namazı gereksiz gördüğünün ifadesidir ve böyle bir insan İslami literatürde dinden çıkmaya kadar yol almıştır, böyle bir kişi ile evliliği devam ettirmek uçurumun kenarında yürümek gibidir demiş. Bu durumdaki bir insan aile ortamında huzursuzluk meydana getirip daha da ileri boyutta kavgalara ve bir anlık cinnet sonucu daha kötü hadiselere sebep olur ki, bunun oluşmasına daha ilk başta imkân vermemek için, her iki kişinin de selâhiyeti açısından ayrılmanız en doğru yoldur demiş. Yahu bundan daha insaflı bir durum olur mu? Ne yani, evliliklerini devam ettirip, günün birinde çocukların namaz kılmaları gerektiği konusu açıldığında, namazı kılmayan eş "hayır ben çocuklarımın namaz kılmalarını istemiyorum" deyip cinayet mi çıksın evde? Boşanmaları gerekir kararını eleştirenler bunu mu istiyor? Beğenin ya da beğenmeyin, verilebilecek en mükemmel cevabı vermiş Faruk bey. Namaz kılmayan eşini döven, ya da herhangi bir sebepten dolayı eşini dayaktan komaya sokan insanların haberlerini görmek istemiyorsanız, iş bu noktaya varmadan ayrılın diyen insanların aslında ne kadar toplumsal bağlarda yapıcı kişiler olduğunu görün artık. Allah' ın (cc) en sevmediği helâl boşanmadır diye birçok cevabında bahsetmiş. Boşanma arzusunu pompalamamış. Boşanmayı her seferinde mutlaka en son çare olarak gördüğünü de defalarca anlatmış. Başka hangi kartel kanallarda "boşanmanın önüne geçmek" ile ilgili programlar var bana gösterebilir misin? Yok, sadece Samanyolu' nda. Allah (cc) Faruk Beşer gibi, merhametli, vicdanlı, hadis ve ayetlerden sapmadan kararlar verebilen gerçek alimlerin sayısını arttırsın inşallah. Yoksa meydanlar bizden olmayan fetvacılara ve komedyen din adamlarına kaldığı sürece dini ve insanları aşağılayan, toplumsal infiale sebep olan bir sürü hadise ile karşılaşacağımızdan ne yazık ki adım gibi eminim...SAYGILAR.
 
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Profesörü Faruk Beşer' in dindar ve dinimizi doğru şekilde anlayan bir hoca olduğunu düşünmüyorum. Nedenine gelince;

1- Hiçbir hoca namaz kılmayan eşini boşa demez, çünkü dinimizde zorlama yoktur.

2- Dinimize göre zina suçunun cezası recm (yani taşlayarak öldürme)' dir. Böylesine ağır bir ceza öngörülen durumda, bu suça iştirak etmiş bir koca ile kadının evli kalmasının hiçbir ahlaklı yanı olamaz.

Bu kısmın siyasetle alakası yok.

Gelelim siyasetle ilgili kısma. Bir parti başkanı siyasi rakibine hakaret etme gereği duyuyorsa bunun iki nedeni olabilir; acizlik ve kendini küçük duruma düşürme isteği (aşşağılık kompleksi de denilebilir)

Ayrıca Sn. Sevigen' in istifası onurlu ve doğru bir davranıştır.
 
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Profesörü Faruk Beşer' in dindar ve dinimizi doğru şekilde anlayan bir hoca olduğunu düşünmüyorum. Nedenine gelince;

1- Hiçbir hoca namaz kılmayan eşini boşa demez, çünkü dinimizde zorlama yoktur.

2- Dinimize göre zina suçunun cezası recm (yani taşlayarak öldürme)' dir. Böylesine ağır bir ceza öngörülen durumda, bu suça iştirak etmiş bir koca ile kadının evli kalmasının hiçbir ahlaklı yanı olamaz.

1.Senin söylediğin gibi dinimizde zorlama yoktur.

2.Ancak dinimizde recm cezası yoktur ŞİA ile karıştırmayınız.Recm sadece bikere uygulanmıştır sonra ayetlerle nes edilmiştir.Bunu bilmeden yorum yazmayınız.
 
1.Senin söylediğin gibi dinimizde zorlama yoktur.

2.Ancak dinimizde recm cezası yoktur ŞİA ile karıştırmayınız.Recm sadece bikere uygulanmıştır sonra ayetlerle nes edilmiştir.Bunu bilmeden yorum yazmayınız.

Madem o kadar bilgilisiniz, beni de aydınlatırsanız sevinirim. Arabistan' da İran' da zina edenlere neden recm uygulanıyor o zaman? Onlar sizin kadar kuran-ı kerimi bilmiyorlar mı?
 
1.Senin söylediğin gibi dinimizde zorlama yoktur.

2.Ancak dinimizde recm cezası yoktur ŞİA ile karıştırmayınız.Recm sadece bikere uygulanmıştır sonra ayetlerle nes edilmiştir.Bunu bilmeden yorum yazmayınız.


bu cevaplarına kendin inanıyor musun?

yoksa kalıp olarak söylenen bu yalanları bize mi aktarıyorsun


dinde zorlama yoktur,islamiyette vardır
recm cezası yoktur,ama Ahmadinejadı Atatürk'ten çok seven insanımız vardır?
 
Geri
Üst