
Para hırsı uğruna kaybedilen değerleri yeniden yerine koymak mümkün olmuyor...
Kırılan kalpler onarılsa da iz kalıyor...
Pişmanlıklar ise fayda etmiyor...
Paran olsa ne yazar?
Sağlığın ve huzurun yoksa...
Dostların, sevdiklerin yanında değilse...
Anıl Ege'nin öyküsü, işte böyle bir şey...
* * *
Sabahın köründe kim kapının zilini böyle çalıyordu?
Mehmet Efendi, uykulu gözlerle kapıya yöneldi. Karısı Sacide, "Aman bey dikkatli aç kapıyı" diyerek arkasından seslendi.
Mehmet Efendi, ürkek bir biçimde kapıyı araladı. Karşısında komşusu Hacı Ahmet
vardı. "Hayırdır" dedi
"Bir şey mi oldu?"
Hacı Ahmet, karısının ağırlaştığını; ve hastaneye götürmek için otomobilini istediğini
söyledi. Mehmet Efendi, "geçmiş olsun" bile demeden aracında benzin olmadığını belirterek, kapıyı kapattı.
Yatak odasına yönelirken, "Bu saatte insan uyandırılır mı?" diye söylendi. Karısı Sacide Hanım, suratını ekşitmiş olan kocasına merakla sordu:
"Ne oldu bey. Hacı Ahmet ne istiyormuş."
"Karısı hastaymış da hastaneye gitmek için otomobili istedi" diyen Mehmet Efendiye
karısı sitem etti: "Ayıp ettin bey!"
Mehmet Efendi, çevresinde cimriliği ile tanınan biriydi. Çok zengindi ama işyerine gelen
birine bir bardak çayı zorla ısmarlardı.
Karısı Sacide Hanım ise kocasının tam tersiydi. Mahallede çok sevilen biriydi. Kimin derdi varsa koşardı. Para yardımı da yapardı ama kocasına asla bunu söylemezdi.
O gece Sacide Hanım kocasının yaptığına çok üzüldü. Sabah olduğunda Mehmet Efendiyi yolcu ettikten sonra komşuları Hacı Ahmet'in kapısını çaldı. Meliha Hanımın sağlığını soracaktı. Kapıyı açan olmadı. Bu sırada, karşı evin camından Ayşe Hanım ona seslendi: "Hastaneden dönmediler"
Aylar geçmiş, Meliha Hanım iyileşmiş eve dönmüştü. Sacide Hanım, kocasına o gece "ziyarete gidelim" dediğinde, Mehmet Efendi "Sen git" cevabını verdi.
Sacide Hanım, ziyarete eli boş gitmemek için bakkaldan kolonya aldı. Kapıyı Hacı Ahmet açtı. Sacide Hanım, kocasının yaptığından ötürü utanç içindeydi. Hacı Ahmet, kalender insandı, "Üzülme bacım" dedi.
Meliha Hanım, kendini toparlamıştı. Yüzüne kan gelmişti. Eski neşesi yoktu ama
bu haline şükrediyordu. Vakit hayli ilerlemişti. Sacide Hanım izin isteyip kalkmadan önce kocasının davranışı nedeniyle özür diledi.
Evin kapısına geldiğinde zile basmadı. Kocasının uyanmasını istemiyordu. Usulca açtı kapıyı. Misafir odasının ışıkları yanıyordu. İçeri girdiğinde halının üzerinde serili paraların içinde kocasını yatarken gördü. Zaman zaman kocasının böyle parayla yattığı olurdu. Uyandırmak istemedi Mehmet Efendiyi. Odasına yöneldi. Geceliğini giydi. Yatağa uzandı. Duasını etti. Ama uyuyamıyordu. Tam uykuya dalacağı sırada bir ses duydu. İlerleyen yaşına rağmen hızla kalkı ve misafir odasına gitti. Mehmet Efendi hala yatıyordu. Yanına yaklaştı, kocasını uyandırmak istedi. Mehmet Efendi, tepki vermiyordu. Sacide Hanım, kocasının vefat ettiğini anlamıştı. Kocasından başka kimsesi yoktu hayatta. Mehmet Efendinin kardeşleri de kocasıyla konuşmuyordu. Telefonla haber verdi. Bir de Hacı Ahmet'in kapısını çaldı. Meliha Hanım o hasta haliyle
kocasıyla birlikte eve geldi.
Sabah olduğunda Hacı Ahmet, bütün işleri yapmıştı. Doktor raporuna göre Mehmet Efendinin ölüm nedeni, kalp kriziydi.
Sacide Hanımın gözleri mahalle camisinin avlusunda Mehmet Efendinin kardeşlerini aradı. Gelmemişlerdi. Sadece onlar mı? Caminin imamı ve müezzini, Hacı Ahmet ve öğle namazı için camide bulunan cemaat cenazedeydi.
Sacide Hanım, herkes gittikten sonra 40 yıllık eşinin mezarının başında yalnızdı. Dua etti ve dudaklarından şu sözcükler döküldü:
"Keşke para biriktireceğine dost biriktirseydin"
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...