Dolmabahçe'de Büyükanıt'a Şantaj Yapıldı

Newwave

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
17 Kas 2007
Mesajlar
12,976
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
World Of Hackhell

infrsx.jpg



Dolmabahçe'de Büyükanıt'a şantaj yapıldı


Atatürk'ün gizli vasiyetini açıklarım..


Dolmabahçe'de, Büyükanıt ile Erdoğan, Atatürk'ün gizli vasiyeti üzerine pazarlık etmiş. Bu iddiayı Can Ataklı'nın Vatan gazetesinde yazdığı yazısına taşıdı.

Bu vasiyet neden açıklanmıyor

Bu köşede daha önce de değinmiştim. Konu şuydu: Meriç Tumluer adlı vatandaşımız çok uzun yıllardan bu yana Atatürk'ün gizli bir vasiyeti olduğunu, bunun ölümünden 50 yıl sonra açıklanmasını istediğini ileri sürerek “Bu vasiyet neden açıklanmıyor?” diye soruyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuştu

12 Eylül'den bugüne kadar her dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Genelkurmay Başkanları'na yazılı başvuran Tumluer hiçbir cevap alamamaktan yakınıyor. Tumluer geçtiğimiz aylarda da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuştu bu konuda.

İktidar şantaj aracı olarak kullanıyor

Ancak Meriç Tumluer bana göre en önemli atağını dün gerçekleştirdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'a mektup yazan Tumluer “İktidar Atatürk'ün gizli vasiyetini açıklama konusunu bir şantaj aracı olarak kullanıyor” diyor.

Dolmabahçe'de Büyükanıt'a şantaj yapıldı

Tumluer'e göre, ünlü Dolmabahçe gizli görüşmesinde Erdoğan Büyükanıt'a bu gizli vasiyetin açıklanmamamış olmasının suç olduğunu söyledi, Büyükanıt da bu yüzden suspus oldu.

Bu tabii çok ilginç bir iddia. Ancak Meriç Tumluer'in mektubu faksla Genelkurmay Başkanı'na ulaştı, mektup kayda alındı. İddia bile olsa en azından üzerinde durulması gerekiyor. Bakalım Tumluer bu kez bir cevap alabilecek mi?



Kaynak
 
Dolmabahçe'de Büyükanıt'a şantaj yapıldı

Dolmabahçe'de, Büyükanıt ile Erdoğan, Atatürk'ün gizli vasiyeti üzerine pazarlık etmiş. Bu iddiayı Can Ataklı'nın Vatan gazetesinde yazdığı yazısına taşıdı.

Bu vasiyet neden açıklanmıyor
Bu köşede daha önce de değinmiştim. Konu şuydu: Meriç Tumluer adlı vatandaşımız çok uzun yıllardan bu yana Atatürk'ün gizli bir vasiyeti olduğunu, bunun ölümünden 50 yıl sonra açıklanmasını istediğini ileri sürerek “Bu vasiyet neden açıklanmıyor?” diye soruyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuştu
12 Eylül'den bugüne kadar her dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Genelkurmay Başkanları'na yazılı başvuran Tumluer hiçbir cevap alamamaktan yakınıyor. Tumluer geçtiğimiz aylarda da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuştu bu konuda.

İktidar şantaj aracı olarak kullanıyor
Ancak Meriç Tumluer bana göre en önemli atağını dün gerçekleştirdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'a mektup yazan Tumluer “İktidar Atatürk'ün gizli vasiyetini açıklama konusunu bir şantaj aracı olarak kullanıyor” diyor.

Dolmabahçe'de Büyükanıt'a şantaj yapıldı
Tumluer'e göre, ünlü Dolmabahçe gizli görüşmesinde Erdoğan Büyükanıt'a bu gizli vasiyetin açıklanmamamış olmasının suç olduğunu söyledi, Büyükanıt da bu yüzden suspus oldu.

Bu tabii çok ilginç bir iddia. Ancak Meriç Tumluer'in mektubu faksla Genelkurmay Başkanı'na ulaştı, mektup kayda alındı. İddia bile olsa en azından üzerinde durulması gerekiyor. Bakalım Tumluer bu kez bir cevap alabilecek mi?

http://www.ensonhaber.com/gundem/21...rkun-gizli-vasiyeti-dolmabahce-gorusmesi.html
 
Atatürkün vasiyeti Türk Gençliğe Olan Hitabında Açık Seçik ve Nettir.

Atatürke bağlılığı zayıf yada olmayanların sanki vasiyete uyacakmış gibide vasiyetin peşine düşmesi büyük takkıye örneğidir büyük ikiyüzlülüktür.
 
ATATÜRK'ÜN GİZLİ VASİYETİNDE NE VAR?

“Ölümünden iki ay önce Dolmabahçe’ye Beyoğlu Altıncı Noteri’ni çağırttı. Bir vasiyet yazdırdı. 50 yıl sonra açıklansın dedi. Ama hep gizli kaldı.”

İşte bu iddia şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava konusu oldu


Atatürk’ün ölümünden bugüne tartışılan ve varlığı gerek Genelkurmay Başkanlığı gerekse en yetkili ağızlardan yalanlanan ’Atatürk’ün gizli vasiyeti’ artık AİHM’de. Uzun süredir kendisini bu konuya adayan, kurduğu www.ataturkungizlivasiyeti.com adlı internet sitesiyle tartışmayı sıcak tutan vatandaş Meriç Tumluer, konuyu AİHM’e taşımayı başardı.


Bu gizemli tartışmanın fitilini ateşleyen Meriç Tumluer iddialarını şöyle ete kemiğe büründürüyor: “Atatürk, 6 Eylül 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, Ordinaryüs Prof. Neşet Ömer İrdelp’in de olduğu sırada, İstanbul Beyoğlu 6’ncı Noteri İsmail Kunter’i makamına davet ederek, el yazısı ile yazmış olduğu vasiyetlerinin olduğu zarfı kapalı bir şekilde 3 yerinden kırmızı bal mumu dökülüp, mühürletti ve notere ’Bu kapalı zarfta vasiyetlerim var. İcap ettiği vakit gerekeni yaparsınız’ diyerek teslim etti. Mühürlü büyük zarf Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından, 28 Kasım 1938’de bir heyet huzurunda açıldı.”


“Ziraat Bankası’nın gizli kasalarındaydı”


İddialara göre ise Atatürk’ün vasiyetnamesi eksik açıklanmıştı. Çünkü Ata’nın mühürlettiği zarf içinde bir zarf daha çıkmış, bu zarf da Ankara 3. Sulh Hukuk Hakimi Osman Selçuk ve görevli bir heyet tarafından 5 Ocak 1939 ‘da Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Merkez Şubedeki özel bir kasaya konmuştu. Tumluer, “Bu zarf mahkeme kayıt altına alınmıştı. Kasaların gününden önce açılmasını engellemek maksadı ile 50 yıllık süreç için kasaların kapısı özellikle bir kaynakla tutturulmuştu. Vasiyetin açıklanma zamanı geldiğinde dönemin yetkilisi 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren bu konuda kamuoyuna hiçbir bilgi vermedi.”


Atatürk’ün gizli vasiyetinin açıklanması için beklenen süre dolup da kimseden ses çıkmayınca bu kez konu mahkemeye taşındı. Meriç Tumluer’in 2005’te Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne verdiği dilekçe Atatürk’ün gizli vasiyeti iddiasını mahkeme gündemine getirdi. Aralarında 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in yanı sıra eski miletvekili Emin Şirin ve Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal’ın da bulunduğu isimler tanık olarak gösterilmişti. Hakim 2005’te “Davacıların iddia ettiği gibi bir vasiyetnamenin varlığı sübuta ermediği” gerekçesiyle davacıların talep ve davasının reddine karar verdi.


AİHM başvuruyu kabul etti


Türkiye’deki iç hukuk yolları tükenince bu kez gözler AİHM’e çevrildi. Tumluer son çare olarak Strasburg’daki AİHM’e 19 Nisan 2007’de, 40 sayfadan oluşan dilekçeyle başvurdu. 31 Mayıs’ta ise Strasburg’dan yanıt geldi. 17820/07 dosya numaralı başvuruyla ilgili şöyle denildi: “Başvurunuz alınmıştır. Mahkemenin kararı hakkında ileride size bilgi verilecektir.”


Vasiyette hilafet mi vardı?


AraŞtIrmacI-Yazar Aytunç Altındal’a göre, Atatürk, bazı notlarının ölümünden 50 yıl sonra açıklanmasını vasiyet etmişti. Altındal, “Kenan Evren ve dönemin başbakanı Turgut Özal, bunları okudular. Ancak bu görüşlere, bu fikirlere ’toplumun henüz hazır olmadığını’ öne sürerek bunların açıklanmasını engellediler” dedi. 1988’de Atatürk’ün vasiyetinin üstüne 25 yıllık yeni bir yasak konulduğunu da iddia eden Altındal, “Atatürk, hilafetin kişi bazında değil, bütün İslam ülkeleri arasında rotasyonla değişecek bir kurum olarak canlandırılabileceğini düşünüyordu. Bu vasiyeti 1958’de Adnan Menderes de öğrendi ve ’Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz’ cümlesini bu nedenle söyledi.”


KIRMIZI MÜHÜRLÜ VASİYET


6 Eylül 1938’deki vasiyet mektubunda bir gizli zarf daha vardı. Tartışılan zarf, şimdi AİHM’in de gündemine geldi.


PEŞİNİ BIRAKMIYOR


Meriç Tumluer, yıllardır araştırdığı “gizli vasiyet”i AİHM’e kadar götürmeyi başardı. Bundan sonra ne olacağını kendisi de merak ediyor.

http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=315443
 
Boşuna Uğraşmayın ekmek çıkmaz

Vasiyete çok meraklıysanız alın size vasiyet

benimhalkim_bayrak7nn.jpg

85047_9691.jpg


Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927
 
bugüne kadar tüm söylediklerini yaptık vasiyetinede uyarız
pkklı lar mecliste
yiyen yiyemiyen mecliste
dokunulmazlık zırhına güvenip oturuyorlar ceylan derisi koltuklarda
büyükanıt çıksın açıklasın
ne değişecekki
 
Yazdığının konu ile ne alakası var?

Konu Atatürkün sözde gizli vasiyeti kullanılarak yapılan şantajın işlenmiş olduğu komlo teorisi değilmi?

Bende vasiyetin gizliliği olmadığını, tüm Türk Gençliğinin Atatürkün vasiyetine vakıf olduğuna dikkat çektim ..

Tekrardan okursan vasiyetin gizliliği yok ,açık olan bir şeylede şantaj yapılamaz .


Boşuna Uğraşmayın ekmek çıkmaz

Vasiyete çok meraklıysanız alın size vasiyet

benimhalkim_bayrak7nn.jpg

85047_9691.jpg


Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927
 
evet çok ilginç
hilafetide yeniden kuralım diye kaldırdı zaten
bugünkü devlet büyüklerimizin cumhuriyeti yıkma gayretleride sırf bu yüzden...
 
Halifelikten kim neyi anlıyor tam bir muammaaaaaa....

Halifelik tarihi incelendiğinde bir çok sapıklığın allah adına yapıldığına bir çok sapığın ve delilinin allah adına hükmettiğini yani halife olduğunu göreceksiniz.
 
Halifelikten kim neyi anlıyor tam bir muammaaaaaa....

Halifelik tarihi incelendiğinde bir çok sapıklığın allah adına yapıldığına bir çok sapığın ve delilinin allah adına hükmettiğini yani halife olduğunu göreceksiniz.

İspat lütfen....

Kurusıkı sallamayla olmaz bu işler.

Abdülhamid Hanın hilafet politikasını bilmiyorsunuz galiba...

Efendimize(s.a.v) hakaret içerikli bir piyesi"Derhal bu piyesi kaldırın.Aksi halde ümmetle size cihadı ekber ilan ederim diyen ve piyesi kaldırtan odur(rahmetullahu aleyh)

Kaldı ki Karabekir Paşa da M.Kemal Paşanın halife olmak istediğini belirtiyor.
 
Halifelikten kim neyi anlıyor tam bir muammaaaaaa....

Halifelik tarihi incelendiğinde bir çok sapıklığın allah adına yapıldığına bir çok sapığın ve delilinin allah adına hükmettiğini yani halife olduğunu göreceksiniz.

bilmediğin bir konu hakkında yorum yapmasan daha iyi ederdin.bu tür insanlar her dönem vardı ve var olmaya da devam edecek ama bunu bir kuruma yıkamazsın günümüzde cumhuriyet rejimiyle yönetilen ülkelerde ne rezaletlikler oluyor ama bu tamamen insanlarla alakalı
 
İspat lütfen....

Kurusıkı sallamayla olmaz bu işler.

Abdülhamid Hanın hilafet politikasını bilmiyorsunuz galiba...

Efendimize(s.a.v) hakaret içerikli bir piyesi"Derhal bu piyesi kaldırın.Aksi halde ümmetle size cihadı ekber ilan ederim diyen ve piyesi kaldırtan odur(rahmetullahu aleyh)

Kaldı ki Karabekir Paşa da M.Kemal Paşanın halife olmak istediğini belirtiyor.

KURUSIKI SALLAMIYORUM

PEYGAMBERİN ÖZ TORUNLARINI BEN KATLETMEDİM .

PEYGAMBERİN ÖZ TORUNLARINI ZİNDANLARDA BEN ÇÜRÜTMEDİM.

BUNLARI YAPANLAR ALLAH ADINA HÜKMEDEN İSLAM HALİFELERİYDİ.



bilmediğin bir konu hakkında yorum yapmasan daha iyi ederdin.bu tür insanlar her dönem vardı ve var olmaya da devam edecek ama bunu bir kuruma yıkamazsın günümüzde cumhuriyet rejimiyle yönetilen ülkelerde ne rezaletlikler oluyor ama bu tamamen insanlarla alakalı

Çok biliyorsan islamda RUHBANLIK olmadığınıda bilmen gerekir.(halifelik kurumuymuşşş pehhhhh pehhhh pehhh böyle bir kurumun islamda yeri yok ruhbanlık islama uymaz.)
 
KURUSIKI SALLAMIYORUM

PEYGAMBERİN ÖZ TORUNLARINI BEN KATLETMEDİM .

PEYGAMBERİN ÖZ TORUNLARINI ZİNDANLARDA BEN ÇÜRÜTMEDİM.

BUNLARI YAPANLAR ALLAH ADINA HÜKMEDEN İSLAM HALİFELERİYDİ.





Çok biliyorsan islamda RUHBANLIK olmadığınıda bilmen gerekir.

Bir şeyin kemal sıfatında noksanlık ademini(yok olması) gerektirmez...

Yezid gibi halifeler çıkmış ama Ömer bin Abdülaziz gibi halifelerde var.

Üstelik kötü halifelerin sayısı çok az.

Kötü örnek örnek değildir.

Senin mantıkla hareket edersek başörtüsü zulmünü ben yapmıyorum.Başörtüsü zulmünü yapanlar da ne sebeble yaptıkları da malum.Ne yapalım şimdi?
 
Bir şeyin kemal sıfatında noksanlık ademini(yok olması) gerektirmez...

Yezid gibi halifeler çıkmış ama Ömer bin Abdülaziz gibi halifelerde var.

Üstelik kötü halifelerin sayısı çok az.

Kötü örnek örnek değildir.

Senin mantıkla hareket edersek başörtüsü zulmünü ben yapmıyorum.Başörtüsü zulmünü yapanlar da ne sebeble yaptıkları da malum.Ne yapalım şimdi?

benim mantığımla hareket edeceksen hiç bir zulüm allah adına yapılamıyacağını hiç bir şerefsizlik allah adına yapılamıyacağını hiç bir kafirlik allah adına yapılamıyacağını ve yapılmaması gerektiğini kabul ederek mantık yürütmelisin.

Türbanı yasaklayan zihniyet allah adına yasaklamıyor (allah adına yasaklasardı ŞİRK koşmuş olurlardı.), dikkat et eğer bir sapıklık varsa bu sapıklığa allah ortak edilmiyor(şirk) anlıyabiliyormusun.
 
Ben de sana diyorum ki

Bir şeyin kemal sıfatında noksanlık ademini(yok olması) gerektirmez..

Kirli su da sudur.Kirlendi diye su olmaktan çıkmaz.

İslami siyasi otorite de kötü kullanılırsa bu İslamın değil,kullananın ayıbıdır.

Atatürk de bunu anlamaış olacak ki vasiyetinde yeniden tesis edilmesini belirtiyor.
 
Ben de sana diyorum ki

Bir şeyin kemal sıfatında noksanlık ademini(yok olması) gerektirmez..

Kirli su da sudur.Kirlendi diye su olmaktan çıkmaz.

İslami siyasi otorite de kötü kullanılırsa bu İslamın değil,kullananın ayıbıdır.

Atatürk de bunu anlamaış olacak ki vasiyetinde yeniden tesis edilmesini belirtiyor.


Kullananın ayıbı allaha mal edilerek yapılıyor ,bir namussuzluk allah adına yapılabiliyorsa halifeliğin ilahi bir tarafı olmadığından dolayıdır, halifelik tamamen beşeri bir uygulamadır ilahi bir tarafı yoktur.

Hiç kimse allah adına sapıklık yapılamayacağının garantisini veremez.
Suya atılacak az bir zehir tüm suyuda zehirler, su gene sudur ancak ZEHİRLİDİR KİRLİDİR.
 
Geri
Üst