Newwave
Altın Üye
Doğurganlığı artırmanın yolları
Bu asit yöntemler ve öneriler sayesinde çocuk sahibi olabilirsiniz.
Bazı basit önlemlerle üreme potansiyelinizi koruyabilir hatta artırabilirsiniz. Halen çocuk sahibi olmayı düşünmeseniz bile üreme yeteneğinizi olumsuz etkileyebilecek faktörleri bilmeli ve bunlara karşı önlem almalısınız. Dr Alper Mumcu doğurganlığı artırmanın yollarını şöyle sıralıyor:
Vücut Ağırlığı Diet ve Egzersiz
Bu önlemlerin en başında gelenlerden birisi vücut ağırlığı, diet ve egzersiz arasındaki dengenin sağlanmasıdır. Uygun diet ve egzersiz optimal üreme fonksiyonu için son derece önemlidir.
Belirgin derecede düşük kilolu ya da aşırı şişman kadınlar gebe kalmada güçlükler yaşayabilir. Kadınlık hormonu olan östrojenin büyük kısmı yumurtalıklarda üretilir. Ancak yağ dokusu da küçümsenemeyecek bir östrojen kaynağıdır. Vücudunuzda bulunan östrojenin yüzde 30'u yağ hücrelerinizde sentezlenir.
Döllenme olayı hassas hormonal dengelerin rol aldığı karmaşık bir olaydır. Bu olayın başarı ile sonuçlanabilmesi için stabil bir hormonal durum gereklidir. Bu nedenle az ya da fazla kiloların infertiliteye neden olması şaşırtıcı bir durum değildir.
Normalin yüzde 10-15 altında ya da üstünde olan vücut ağırlığı üreme sistemini kökten etkileyebilir. Bunun en güzel örneği beslenme bozukluğu olan aşırı zayıf kişilerde adet kanamalarının düzensiz oluşudur. Bu düzensiz kanamalar genelde anovülasyon yani yumurtlamanın olmaması ile birarada seyreder. Maraton koşucuları, yüzücüler gibi ağır sporlar ile uğraşan kadınların pek çoğunda adet düzensizlikleri ve dolayısıyle infertilite sorunu mevcuttur.
Sigarayı Bırakın
Genel sağlık sorunlarının yanısıra sigara üreme sağlığı ve dinamikleri açısından da son derece zararlı bir alışkanlıktır. Özellikle erkeklerde sperm sayılarında anlamlı düşüklüğe neden olabilir. Benzer şekilde kadında yumurta kalitesini de bozabilir. Yapılan araştırmalar sigara kullanan kadınların hamile kalmaları için geçen süre sigara kullanmayanlara göre belirgin derecede uzamaktadır.
Alkolden Uzak Durun
Sigara gibi alkol de hem kadın hem erkekte üreme potansiyelini olumsuz etkileyen bir faktördür. Özellikle erkekte sperm sayısını azaltabilir.
Kullandığınız ilaçları gözden geçirin?
Değişik hastalıklar için kullanılan ilaçlar da fertiliteyi etkileyebilir. Özellikle ülser ve tansiyon ilaçlarının sperm sayıları üzerine etkili olduğu bilinmektedir. Eğer bu tür bir ilaç kullanıyorsanız doktorunuzla bu konuyu mutlaka görüşmelisiniz. Öte yandan özellikle eczanelerde reçetesiz satılan bazı ilaçlar da erken dönemdeki bir hamileliği olumsuz şekilde etkileyebilir. Eğer hamile kalmayı planlıyorsanız ve bu nedenle korunmayı bıraktıysanız herhangi bir ilacı kullanırken çok dikatli olmalısınız. Böyle bir durumda ilaç kullanmanız gerektiğinde jinekoloğunuzun fikrini almaktan asla çekinmeyin.
İllegaliteden Kaçının
İllegalite tanımı altına pekçok faktör sokulabilir. Yurdumuzda çok yaygın olmasa da özellikle gelişmiş ülkelerde madde ve uyuşturucu bağımlılığı oldukça önemli bir sorundur. Marijuana gibi uyuşturucular ya da sporcuların kullandığı doping ilaçları sperm sayı ve hareketliliğini azaltabilir.
Üreme potansiyelini olumusuz etkileyen en önemli faktörlerden birisi cinsel yolla bulaşan hastalıklarıdır. Erkekler genelde bu hastalıkar için taşıyıcı görevi görürler. İyi tanımadığı bilmediği bir kadın ile ilişkiye giren bir erkek enfeksiyonu eşine taşıyabilir. Kadında ciddi pelvik enfeksiyon gelişmesi durumunda karın içinde yapışıklıklar ve tüplerde tıkanıklık sonucu infertilite gelişebilir. Evli kişilerde sadakat fertiliteyi korumada ön sıralarda yer alan önemli bir faktördür.
Bekar kişiler ise ister kadın olsun isterse erkek mutlaka cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı önlem almalıdır. Bazıları ölümcül olabilen bu hastalıklardan korunmanın en etkili yolu prezervatiftir.
Kafein Alımınızı Azaltın
Çay, kahve, kolalı içecekler, çikolata gibi maddelerin içinde bulunan kafeinin aşırı miktarlarda alınması gebelik şansını azaltmaktadır.
İlişki Sıklığı
Cinsel ilişki sıklığı üreme yeteneğini direk etkileyen faktörlerden birisidir. İlişki ne kadar sık olursa gebelik şansı o derece yüksek olur. Burada kastedilen her gün girilen ilişki değildir. Bu sperm sayı ve kalitesini azaltır. İdeal olan ovülasyona yakın günlerde gün aşırı ilişkiye girmektir. Günümüzde hem erkeğin hem de kadının çalışma hayatı içinde olması, mesleki stres ve kaygılar nedeni ile cinsel güdülerde ve istekte azalma çoğu çiftin ortak yakınmasıdır. Bu nedenlerle ilişki daha ziyade hafta sonları olmaktadır. Doğal olarak bu çiftlerin gebelik elde etmesi gecikecek ve büyük olasılıkla çift infertilite nedeni ile hekime başvurmak zorunda kalacaktır.
İlişkinin Zamanlaması
İlişkinin sıklığı yanısıra zamanlaması da son derece önemlidir. İnsan dışında hemen hemen bütün canlılar yumurtlama dönemini bilirler. Östrus ya da kızgınlık dönemi olarak adlandırılan bu devrede cinsel istekleri artar ve çiftleşirler. Oysa insanlarda durum farklıdır. Kadında belirgin bir kızgınlık dönemi yoktur ve pek çok kadın yumurtlama dönemini fark edemez. Çeşitli yöntemler ile kadının adet düzeni saptanır ve ovülasyon dönemi tespit edilebilir. Fertil dönem denilen gebe kalma olasılığının yüksek olduğu dönemde bu nedenle gün aşırı ilişki önerilir.
Pozisyon ve Teknik
Cinsel ilişki ve fertilite arasındaki bağ ile ilgili son nokta uygun şekilde ilişkide bulunmaktır. Doğada çok değişik hayvan türleri vardır ve bunların herbiri soyunu devam ettirmek için farklı mekanizmalar geliştirmiştir. Örneğin domuzlar sperm açısından çok cimridirer. Erkeğin penisi spiral şeklindedir ve dişinin vajinasına adeta vidalanır. Bu sayede tek bir sperm bile boşa gitmez.
İnsanlarda bu tarz mekanizmalar mevcut değildir. Gerçekte bu tür tekniklere gerek de yoktur.
İlişki sonrası semenin vajina dışına kaçması son derece normaldir. Pek çok kadın bunu gebelik şansı açısından olumsuz bir faktör olarak yorumlar. Yine bu olayı fark ettiklerinde doğru şekilde ilişkide bulunamadıklarını ya da vücutlarının spermi kabul etmediğini düşünürler.Ancak bu doğru değildir. Semenin dışarı gelmesi ilişkinin uygun şekilde yapıldığının göstergesidir. Meninin vajina içine boşaldığını gösterir. Gerçekte siz sadece dışarı akanı görürsünüz içeride kalan ve tüplere doğru yolculuğa başlayanları göremezsiniz.
Çocuk isteyen çiftlerde genelde önerilen erkeğin üstte olduğu pozisyonlardır. İlişki sonrası kadının en az 5 dakika sırt üstü yatması ve vajinal duştan kaçınması da diğer öneriler arasındadır. İlişki esnasında kayganlığı sağlamak amacı ile kullanılan yapay maddeler spermler üzerinde ölümcül etki yaratabileceğinden önerilmez. Çok gerek duyuluyor ise petrol bazlı olanlar yerine sıvı parafin ya da su bazlı kayganlaştırıcılar tercih edilmelidir.
Kariyer ve Üremenin Dengelenmesi
İnfertiltenin geçmişe göre daha sık görülmesinin nedenlerinden birisi de kadınların çalışma hayatı içinde daha fazla yer almalarıdır. Çoğu kadın çocuk sahibi olmak için işinde yükselmeyi beklemekte bu nedenle de yaşı ilerlemektedir. Yine pek çok işveren -ki buna çok büyük holdingler de dahildir- işe alacakları bayan personele belirli bir süre gebe kalmama kısıtlaması getirmektedir.
Zaman geçtikçe kadının üreme potansiyeli azalmakta ve dolayısı ile infertilite daha sık karşımıza çıkmaktadır. Aslına bakılırsa bebek sahibi olmak için en uygun zaman diye birşey söz konusu değildir. Kadının üreme potansiyeli 20-30 yaş arasında zirvededir. 30 yaştan sonra azalan bu potansiyel 35 yaşından sonra keskin ve hızlı bir düşüş gösterir.
Bebek sahibi olmak için en uygun zaman oldukça kişisel bir karardır. Ancak çeşitli nedenler ile çocuk sahibi olmayı geciktiren ya da geciktirmeyi düşünen çiftlerin karşısında başka bir problem daha vardır: Sosyal baskılar.
Hemen her toplumda özellikle aile büyükleri biran önce torun sahibi olmak için baskı kurma eğilimindedir. Medyada yer alan ve çiftlerin biran önce bebek sahibi olmasını öneren yazılar da benzer şekilde baskı unsurudur. Tüm bu faktörlerin etkisi ile yeni evli ya da uzun süre etkili yöntemlerle korunmuş çiftler daha infertilite sınıfına girmedikleri halde sırf kadın 30 yaşına geldi diye doktor doktor dolaşabilmekteler.
Üreme Potansiyeli Azalıyor mu?
Bu soru hem konu ile ilgilenen hekimlerin hem de olayla direk ilgili olan çiftlerin cevabını aradığı sorulardan biridir. Cevap kesin değildir ancak muhtelemelen önerme doğrudur. Kadının evlenme yaşının artması, cinsel özgürlük ile birlikte cinsel yolla bulaşan hastalık oranlarındaki yükselme, nedeni bilinmemekle birlikte erkekte sperm sayısındaki global azalma bu durumun nedeni olabilir.
Sperm sayılarındaki azalma ilginç bir global gözlemdir. Gerçekten de son 15-20 yılda tüm dünyada yaygın olarak sperm sayılarında bir azalma eğilimi dikkati çekilmektedir. Bu durumun çevresel kirlenmeden mi yoksa modern yaşamın yüklediği stresden mi kaynaklandığı belli değildir.
Sevindirici olan ise üreme potansiyeli üzerindeki bunca olumsuzluğa karşın, yardımla üreme tekniklerindeki gelişmeler ve buna bağlı olarak artan başarı oranlarıdır. Yine modern insanın infertiliteyi tabu olmaktan çıkarması ve tedavi alternatiflerini bilinçli bir şekilde değerlendirmesi de kayda değer bir ilerlemedir.