Araştırmalar, Doğu ve Güneydoğuda kadına yönelik şiddetin, Gelinlikle girilen evden kefenle çıkılır gibi yaklaşımlarla kabullenildiğini, Kocamdır, beni dövüyorsa seviyordur gibi yaklaşımlarla da şiddeti meşrulaştırdığını ortaya çıkardı.
Türkiyede geri kalmış bölgelerde, yoksul insanlar arasında sınırlı olduğu sanılan kadına yönelik şiddetin, bilinenin aksine ünü ülke sınırlarını aşan toplumun her kesiminden kadınların maruz kaldığı bir olgu olduğu ortaya çıktı. Batıda kadınlar son zamanlarda bu saldırıları kamuoyu ile paylaşarak çözüm bulunmasını isterken, Doğuda ise tam anlamıyla kol kırılır yen içinde kalır görüşü hakim.
Doğu ve Güneydoğuda yapılan araştırmada kadına yönelik şiddetin, Gelinlikle girilen evden kefenle çıkılır, Bizde kadının yeri erkeğin yanıdır gibi yaklaşımlarla kabullenildiği belirlendi. Bunun yanında Kocamdır, beni dövüyorsa seviyordur, O kadarcık dayağı herkes yiyor, Karı-kocalıkta olur, önemli değildir gibi yaklaşımların da şiddetin meşrulaşmasında büyük rol oynadığı belirtiliyor. Fırat Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, kadına yönelik şiddetin oluşmasını engelleyici önlemlerin alınabilmesi, şiddete maruz kalmış olan kadınların erken dönemde tespiti, bunlara yönelik tedavi ve rehabilitasyon programlarının yapılabilmesi için konunun ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınması gerektiğini söylüyor.
Başbakanlıka bağlı Türkiye Aile Araştırma Kurumunun 2000 yılında yaptığı araştırmaya göre ülkemizde; yaşanılan gerginlikler sonucunda eşlerine vurduklarını söyleyen erkeklerin oranı yüzde 34 olarak tespit edilirken, aynı araştırmanın bulgularına göre eşlerinin kendilerini dövdüğünü söyleyen kadınların oranı yüzde 29,6 çıktı. Sözlü hakarete maruz kalanların oranının ise yüzde 84 olduğu belirlendi.
2002 yılında Elazığda eşinin fiziksel şiddetine maruz kalarak Adli Tıp Şube Müdürlüğüne başvuran kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmaya göre ise kadınların yüzde 54,5i haftada en az 1-2 kez fiziksel şiddet görüyor. Bu kadınların yüzde 86,4ü eşlerinin sözle şiddetine, yüzde 31,8i ise cinsel şiddetine maruz kalmış. Gördükleri şiddete rağmen, kadınların yüzde 27,3ü çocukları için, yüzde 13,6sı sosyal güvencesi olmadığından ekonomik nedenlerle evliliğini sürdürmek zorunda olduğunu ifade etmiş. Araştırma sonuçlarını değerlendiren Fırat Üniversitesi Halk Sağılığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık da 2000 yılında Malatyada yapılan bir çalışmaya dikkat çekti. Açıkın verdiği bilgiye göre araştırmaya katılan kadınların yüzde 55i eşleri tarafından hakarete, yüzde 18i fiziksel şiddete maruz kaldıklarını ifade ediyor.
Televizyon programlarının
en acı örneğini Elazığ yaşadı
Prof. Dr. Yasemin Açık, Kadına yönelik şiddet ve istismarın çözümü için yapılan televizyon programlarının kadınları hedef haline getirdiğine dikkat çekerek: Madem programa çıkarıyorsunuz, bu kadınları koruma altına alarak sahip çıkın, onları bir sığınma evine yerleştirin ve onlara iş bulun. Ama bakıyoruz ki, programdan sonra o kadınlar yalnız bırakılıyor: Bunun örneğini Elazığ çok acı bir şekilde ödedi. Öz oğlu tarafından bir televizyon programına çıktığı gerekçesiyle kurşunlara hedef olan annenin dramını tüm Türkiye izledi. Bunun önüne geçilmediği sürece Türkiye buna benzer olayları sürekli görecektir. dedi.
Anneye karşı vazifelerin yerine getirilmesi halinde kadına karşı davranışların olumlu yönde gelişmesine neden olacağına dikkat çeken Elazığ Sağlık Müdürü Kanuni Keklik Oysa kadınlarımızı şiirlere konu etmişiz, başımızın tacı etmişiz. Bazen de ayaklarının altına cennetleri sermişiz. Ama maalesef kadınlarımıza edebiyat kültürümüzde verdiğimiz değeri gerçek hayatta verememişiz. Kadına verilen değer bir anlamda anneye verilen değerdir. Sonuçta annenin bir çocuğunu doğurup yetiştirmesinde ve büyütmesinde çektiği çile göz önünde bulundurulursa, erkeğin ileride hayatını birleştireceği kadına olan saygısı ve sevgisi daha da farklı olacaktır. diyor.
Türkiyede geri kalmış bölgelerde, yoksul insanlar arasında sınırlı olduğu sanılan kadına yönelik şiddetin, bilinenin aksine ünü ülke sınırlarını aşan toplumun her kesiminden kadınların maruz kaldığı bir olgu olduğu ortaya çıktı. Batıda kadınlar son zamanlarda bu saldırıları kamuoyu ile paylaşarak çözüm bulunmasını isterken, Doğuda ise tam anlamıyla kol kırılır yen içinde kalır görüşü hakim.
Doğu ve Güneydoğuda yapılan araştırmada kadına yönelik şiddetin, Gelinlikle girilen evden kefenle çıkılır, Bizde kadının yeri erkeğin yanıdır gibi yaklaşımlarla kabullenildiği belirlendi. Bunun yanında Kocamdır, beni dövüyorsa seviyordur, O kadarcık dayağı herkes yiyor, Karı-kocalıkta olur, önemli değildir gibi yaklaşımların da şiddetin meşrulaşmasında büyük rol oynadığı belirtiliyor. Fırat Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, kadına yönelik şiddetin oluşmasını engelleyici önlemlerin alınabilmesi, şiddete maruz kalmış olan kadınların erken dönemde tespiti, bunlara yönelik tedavi ve rehabilitasyon programlarının yapılabilmesi için konunun ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınması gerektiğini söylüyor.
Başbakanlıka bağlı Türkiye Aile Araştırma Kurumunun 2000 yılında yaptığı araştırmaya göre ülkemizde; yaşanılan gerginlikler sonucunda eşlerine vurduklarını söyleyen erkeklerin oranı yüzde 34 olarak tespit edilirken, aynı araştırmanın bulgularına göre eşlerinin kendilerini dövdüğünü söyleyen kadınların oranı yüzde 29,6 çıktı. Sözlü hakarete maruz kalanların oranının ise yüzde 84 olduğu belirlendi.
2002 yılında Elazığda eşinin fiziksel şiddetine maruz kalarak Adli Tıp Şube Müdürlüğüne başvuran kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmaya göre ise kadınların yüzde 54,5i haftada en az 1-2 kez fiziksel şiddet görüyor. Bu kadınların yüzde 86,4ü eşlerinin sözle şiddetine, yüzde 31,8i ise cinsel şiddetine maruz kalmış. Gördükleri şiddete rağmen, kadınların yüzde 27,3ü çocukları için, yüzde 13,6sı sosyal güvencesi olmadığından ekonomik nedenlerle evliliğini sürdürmek zorunda olduğunu ifade etmiş. Araştırma sonuçlarını değerlendiren Fırat Üniversitesi Halk Sağılığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık da 2000 yılında Malatyada yapılan bir çalışmaya dikkat çekti. Açıkın verdiği bilgiye göre araştırmaya katılan kadınların yüzde 55i eşleri tarafından hakarete, yüzde 18i fiziksel şiddete maruz kaldıklarını ifade ediyor.
Televizyon programlarının
en acı örneğini Elazığ yaşadı
Prof. Dr. Yasemin Açık, Kadına yönelik şiddet ve istismarın çözümü için yapılan televizyon programlarının kadınları hedef haline getirdiğine dikkat çekerek: Madem programa çıkarıyorsunuz, bu kadınları koruma altına alarak sahip çıkın, onları bir sığınma evine yerleştirin ve onlara iş bulun. Ama bakıyoruz ki, programdan sonra o kadınlar yalnız bırakılıyor: Bunun örneğini Elazığ çok acı bir şekilde ödedi. Öz oğlu tarafından bir televizyon programına çıktığı gerekçesiyle kurşunlara hedef olan annenin dramını tüm Türkiye izledi. Bunun önüne geçilmediği sürece Türkiye buna benzer olayları sürekli görecektir. dedi.
Anneye karşı vazifelerin yerine getirilmesi halinde kadına karşı davranışların olumlu yönde gelişmesine neden olacağına dikkat çeken Elazığ Sağlık Müdürü Kanuni Keklik Oysa kadınlarımızı şiirlere konu etmişiz, başımızın tacı etmişiz. Bazen de ayaklarının altına cennetleri sermişiz. Ama maalesef kadınlarımıza edebiyat kültürümüzde verdiğimiz değeri gerçek hayatta verememişiz. Kadına verilen değer bir anlamda anneye verilen değerdir. Sonuçta annenin bir çocuğunu doğurup yetiştirmesinde ve büyütmesinde çektiği çile göz önünde bulundurulursa, erkeğin ileride hayatını birleştireceği kadına olan saygısı ve sevgisi daha da farklı olacaktır. diyor.