DeLiYuReQ
New member
Türk tarihi son yüzyılda hep acı çığlıklarla dünyanın çeşitli yerlerinden ses vermiştir. Sürgün deyince trenlere doldurularak sürgün edilen Kırım Türklüğü gelir aklımıza, katliamlar deyince Kerkükte Türkmen kardeşlerimiz gelirgözümüzün önüne hemen yanıbaşımızda ve İşkence deyince işkencenin her türlüsü gelir aklımıza Doğu Türkistan Türklüğünün üzerine uygulanmakta olan. Doğu Türkistan Türklüğü deyince iki isim gelir hemen hafızalarımıza Bakın yaşım 90ı geçti, hala Doğu Türkistan davası için mücadele ediyorum diyen İsa Yusuf Alptekin gelir önce ve ardından Çinlinin her türlü baskısına karşı silahını alıp dağlara çıkan Türkün yiğit eri Doğu Türkistanın kahraman ismi Osman Batur gelir.
İşte böyle yiğitlerin nice isimsiz soydaşımızın işkencelere gark edildiği o coğrafyadır Doğu Türkistan. Ata yurttur, ana yurttur Doğu Türkistan. Urumçisinden Kaşgarına.
Doğu Türkistanlı kız ve erkekler asimilasyona tabi tutulmak adına evlerinden uzaklaştırılmak adına binlerce kilometre uzaklardaki fabrikalarda çalıştırılmak üzere götürülmektedir. Haziran ayı sonlarında Çinin iç bölgelerinde fabrikalarda çalıştırılmak üzere götürülen Doğu Türkistanlı bacılarımıza karşı yapılan taciz olayları sonrasında Uygur Erkeklerinin doğal olarak verdikleri tepki karşısında çıkan olaylar bütün gerçekliği ile DOĞU TÜRKİSTAN GERÇEĞİni dünya gündemine getirmiştir. Türklerin ata yurdu olan Doğu Türkistanın Başkenti Urumçide olaylar patlak verdiğinde gelen vefat haberleri hepimizi derinden yaralamıştır. İlk günlerde Çin tarafından ölü sayısı bir kaç kişi olarak ifade edilirken bir gün aradan sonra 156ya ulaştığını ifade ettiklerinde gelen gerçek haberler ise vunharca katledilen Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin sayısının 1000e yaklaştığı konusundadır. Doğu Türkistanın başkenti Urumçide iki camiinin de yakıldığı gerçeği de ortaya çıkmıştır. Binlerce kardeşimiz yaralanmış erkekleri öldürülen geride kalan kadınlarımızın görüntüleri düşmüştür objektiflere. Binlerce Çinli asker kadın çoluk çocuk demeden evlere dahi girerek Kardeşlerimize saldırmaktadırlar. Örgütledikleri Çinli milisler de bir yandan saldırmaktadır. Bu aymazlıklarına bir de mazeret uydurarak bu olayları Çinin en zengin ilk beş kadını arasında yer alırken çeşitli entrikalarla cezaevine attıkları ve yıllarca cezaevinde yattıktan sonra Amerikaya yerleşen Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kadir hanımefendiyi suçlamaktadırlar. Türkiyede bir günlük gazeteye açıklamalarda bulunan Rabia Kadir Hanımefendi;
Çin hükümeti Urumçideki protestoları benim organize ettiğimi öne sürdüğünden beri herkes için korkuyorum. Şincanda 45 yakın akrabam var. Üç oğlum zaten cezaevinde... Büyük oğlumu bölücülük suçlamasıyla dokuz yıla mahkûm etmişlerdi, iki yıldır yatıyor. Bir kızım ve bir oğlum da ev hapsinde tutuluyor. Dışarıdaki yakınlarımın başına her an bir şey gelebilir. Dediğinde bıçak kemiğe dayandığını ilan etmiştir ve şu gerçeği de ortaya koymuştur. Protestolar Uygur halkının giderek kötüleşen baskı rejimine haklı öfkesini yansıtıyor. 100 bin kadar Uygur siyasi görüşleri ve dinsel inançları nedeniyle cezaevinde. Halkın öfkeli olması için sebep çok. Her alanda ayrımcılık kurbanıyız.
Son protestolar ise Guangdong vilayetinde Uygur işçilerinin öldürülmesi konusunda Çin hükümet yetkililerinin sessiz kalması ve suçluları bulmaya çalışmaması üzerine başladı. Ben pazar günü Urumçide protesto eylemi düzenleneceğini internetten öğrenince, oradaki akrabalarımı aradım. Erkek kardeşime, evden çıkmaması uyarısında bulundum. Bunun haricinde hiçbir şey yapmadım, eylemleri teşvik etmedim. Çünkü benim yakınım olan herkesin yetkililerce hedef seçilebileceğini biliyordum. Şimdi de onların hayatından endişe ediyorum. Dokuz torunum için korkuyorum. Kendisine Ankaranın tepkisi sizce yeterli miydi? Diyerek sorulduğunda ise Ankaranın bu konuda ne dediğini duymadım bile. Diyerek gerekli mesajı vermiş ağzından şu iki kelime dökülmüştür. BARDAK TAŞMIŞTIR.
Doğu Türkistan deyince sözün bittiği yer denir lügatımızda bu günlerde. İçimizdeki sıkıntıyı öfkeyi kelimelere dökmekte zorlanırız.
Doğu Türkistan Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı ve Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Sayın Seyit Tümtürk beyefendi yaptığı açıklamalarda yaşanan olayları şöyle işaret etmektedir.
Uygur bölgesinin demografik yapısını bozmak amacıyla Çin idaresi, bölge halkını uzak başka yerlere göç ettirme politikası uyguluyor. Bu çerçevede bir grup Uygur Türkü zorla 3 bin km. ötedeki Şao Guan kentindeki oyuncak fabrikasında çalışmaya götürüldü. Buradaki Çinliler Uygur kızlarına sarkıntılık yapmaya kalkışınca, Uygur gençler buna tepki gösterdiler. Bunun üzerine gerginlik çıktı, yaşanan bu gerginlik, bir süre sonra yatıştırıldı. Ancak iki gün sonra, sabaha karşı kalabalık bir grup Çinli (yaklaşık 5 bin kişi), Uygurların kaldığı yatakhaneye saldırdı. Bölge halkının da desteğiyle, Uygurlara linç uygulandı. 300 kardeşimiz öldürüldü. Çin haber ajansının iki kişinin öldüğü iddiası doğru değil. Aldığımız bilgilere göre, ölü sayısı 500ün üzerinde. Binlerce yaralı var. Bölgede yeni katliamların yaşanmasından endişeliyiz. Güvenlik güçleri olaylara seyirci kalıyor.
Her dakika gelen haberler yapılan zulmü bir kez daha ortaya koymaktadır.
Türkiyede ise Gazze olayları karşısında gösterdikleri hassasiyetin 10i 1 kadar hassasiyet göstermeyen başta hükümet yetkilileri olmaktadır. Hamasa gösterdikleri hüsnü niyet karşısında Davosta Fatih olup Out Minute diyen sesleniş ne hikmetse DÜNYANIN TERÖR DEVLETİ Çine karşı bir duruş gösterme kabiliyeti dahi gösterememiştir.
Yine en büyük tepkiyi Türk Ülkücüleri koymuştur. Türk Milliyetçilerinin Bilge Lideri Sayın Devlet Bahçeli tarafından yapılan açıklamalarda Hükümetin olaya acilen müdahil olması gereğinin altı çizilerek Başbakan ve hükümete çağrımız, Türk milletini derinden yaralayan bu katliam karşısında Türkiye'ye yakışan kararlı bir tavır ortaya koyması ve uluslararası camianın etkili yaptırımlar uygulanmasını da içeren bir tutum almasını sağlamak için derhal gerekli girişimlerde bulunmasıdır. Haykırışında bulunulmuştur. Ülkücü Gençliğin komuta merkezinden Ülkü Ocaklarından ses gelmiştir. Bugün binlerce Türk ülkücüsü Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sayın Harun Öztürkün etrafında toplanarak Çin Büyükelçiliğine yürümüşler ve seslerini Dünyaya ve Çinlinin uşaklarına duyurmuşlar dosta güven düşmana korku salmışlardır. Bugün Ankara Gölgeli Sokak etrafında bulunanlar Ülkücü Gençliğin sesiyle irkilmişlerdir. Hep bir ağızdan haykırılan o tok ses Ülkücü Gençliğin sesidir.
Doğu Türkistan davasının Türkiyedeki en büyük savunucusu olan Ülkücü Gençlik tepkisini demokratik ortamda ortaya koymuştur. Çin Büyükelçiliği önünde açıklama yapan Ülkü Ocakları Genel Başkanımız Sayın Harun Öztürk satır başlarıyla şöyle seslenmiştir.
Uygur Türkleri, zulmün ve esaretin pençesinde nice evladını yitirmiş ve yitirmeye devam etmektedir. Hürriyet uğruna bugün sokaklara dökülenlerin mücadelesi, insanca yaşayabilmek ve Türk kalabilmek içindir. En doğal hakları olan bu mücadele çeşitli uygulamalarla Çin Halk Cumhuriyeti tarafından engellenmeye çalışılmakta, eziyet ve işkenceyle haklarının birçoğu gibi yaşama hakları da ellerinden alınmaktadır.
Bilinmesini isteriz ki; Uygur Türklüğü asla yalnız değildir. O büyük bir milletin kıymetli bir parçasıdır. Ülkücü gençlik Uygur Türklüğü davasının takipçisi olmaya devam edecektir.
Bu vatanın topraklarında büyüyüp burada yaşayan Çinin fare suratlı Maosuna hayranlık besleyenlere de şunları ifade etmek istiyoruz. Siz gidin Maoyu hayran olacağınıza Osman Baturu öğreninde gözünüz ADAM görsün diyoruz.
Çin ile dostluk kurma adına bir zamanlar mavi zemin üzerindeki ayyıldızlı Doğu Türkistan bayrağını Türkiyede yasaklayan siyasilere de dönünde bir bakın ardınıza bu vebalin altında nasıl kalkacaksınız diyoruz.
Buradan tarih boyunca Türklerden enseye tokat yiyen küçük varlıklara ipeği hoş, entrikası bol olan Çinliye de sesleniyoruz. O Çin Seddini neden yaptığınızı unutmayın. Bir gün gelir o seddide başınıza yıkarız.
Sezer YOZGAT
KAYNAK
İşte böyle yiğitlerin nice isimsiz soydaşımızın işkencelere gark edildiği o coğrafyadır Doğu Türkistan. Ata yurttur, ana yurttur Doğu Türkistan. Urumçisinden Kaşgarına.
Doğu Türkistanlı kız ve erkekler asimilasyona tabi tutulmak adına evlerinden uzaklaştırılmak adına binlerce kilometre uzaklardaki fabrikalarda çalıştırılmak üzere götürülmektedir. Haziran ayı sonlarında Çinin iç bölgelerinde fabrikalarda çalıştırılmak üzere götürülen Doğu Türkistanlı bacılarımıza karşı yapılan taciz olayları sonrasında Uygur Erkeklerinin doğal olarak verdikleri tepki karşısında çıkan olaylar bütün gerçekliği ile DOĞU TÜRKİSTAN GERÇEĞİni dünya gündemine getirmiştir. Türklerin ata yurdu olan Doğu Türkistanın Başkenti Urumçide olaylar patlak verdiğinde gelen vefat haberleri hepimizi derinden yaralamıştır. İlk günlerde Çin tarafından ölü sayısı bir kaç kişi olarak ifade edilirken bir gün aradan sonra 156ya ulaştığını ifade ettiklerinde gelen gerçek haberler ise vunharca katledilen Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin sayısının 1000e yaklaştığı konusundadır. Doğu Türkistanın başkenti Urumçide iki camiinin de yakıldığı gerçeği de ortaya çıkmıştır. Binlerce kardeşimiz yaralanmış erkekleri öldürülen geride kalan kadınlarımızın görüntüleri düşmüştür objektiflere. Binlerce Çinli asker kadın çoluk çocuk demeden evlere dahi girerek Kardeşlerimize saldırmaktadırlar. Örgütledikleri Çinli milisler de bir yandan saldırmaktadır. Bu aymazlıklarına bir de mazeret uydurarak bu olayları Çinin en zengin ilk beş kadını arasında yer alırken çeşitli entrikalarla cezaevine attıkları ve yıllarca cezaevinde yattıktan sonra Amerikaya yerleşen Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kadir hanımefendiyi suçlamaktadırlar. Türkiyede bir günlük gazeteye açıklamalarda bulunan Rabia Kadir Hanımefendi;
Çin hükümeti Urumçideki protestoları benim organize ettiğimi öne sürdüğünden beri herkes için korkuyorum. Şincanda 45 yakın akrabam var. Üç oğlum zaten cezaevinde... Büyük oğlumu bölücülük suçlamasıyla dokuz yıla mahkûm etmişlerdi, iki yıldır yatıyor. Bir kızım ve bir oğlum da ev hapsinde tutuluyor. Dışarıdaki yakınlarımın başına her an bir şey gelebilir. Dediğinde bıçak kemiğe dayandığını ilan etmiştir ve şu gerçeği de ortaya koymuştur. Protestolar Uygur halkının giderek kötüleşen baskı rejimine haklı öfkesini yansıtıyor. 100 bin kadar Uygur siyasi görüşleri ve dinsel inançları nedeniyle cezaevinde. Halkın öfkeli olması için sebep çok. Her alanda ayrımcılık kurbanıyız.
Son protestolar ise Guangdong vilayetinde Uygur işçilerinin öldürülmesi konusunda Çin hükümet yetkililerinin sessiz kalması ve suçluları bulmaya çalışmaması üzerine başladı. Ben pazar günü Urumçide protesto eylemi düzenleneceğini internetten öğrenince, oradaki akrabalarımı aradım. Erkek kardeşime, evden çıkmaması uyarısında bulundum. Bunun haricinde hiçbir şey yapmadım, eylemleri teşvik etmedim. Çünkü benim yakınım olan herkesin yetkililerce hedef seçilebileceğini biliyordum. Şimdi de onların hayatından endişe ediyorum. Dokuz torunum için korkuyorum. Kendisine Ankaranın tepkisi sizce yeterli miydi? Diyerek sorulduğunda ise Ankaranın bu konuda ne dediğini duymadım bile. Diyerek gerekli mesajı vermiş ağzından şu iki kelime dökülmüştür. BARDAK TAŞMIŞTIR.
Doğu Türkistan deyince sözün bittiği yer denir lügatımızda bu günlerde. İçimizdeki sıkıntıyı öfkeyi kelimelere dökmekte zorlanırız.
Doğu Türkistan Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı ve Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Sayın Seyit Tümtürk beyefendi yaptığı açıklamalarda yaşanan olayları şöyle işaret etmektedir.
Uygur bölgesinin demografik yapısını bozmak amacıyla Çin idaresi, bölge halkını uzak başka yerlere göç ettirme politikası uyguluyor. Bu çerçevede bir grup Uygur Türkü zorla 3 bin km. ötedeki Şao Guan kentindeki oyuncak fabrikasında çalışmaya götürüldü. Buradaki Çinliler Uygur kızlarına sarkıntılık yapmaya kalkışınca, Uygur gençler buna tepki gösterdiler. Bunun üzerine gerginlik çıktı, yaşanan bu gerginlik, bir süre sonra yatıştırıldı. Ancak iki gün sonra, sabaha karşı kalabalık bir grup Çinli (yaklaşık 5 bin kişi), Uygurların kaldığı yatakhaneye saldırdı. Bölge halkının da desteğiyle, Uygurlara linç uygulandı. 300 kardeşimiz öldürüldü. Çin haber ajansının iki kişinin öldüğü iddiası doğru değil. Aldığımız bilgilere göre, ölü sayısı 500ün üzerinde. Binlerce yaralı var. Bölgede yeni katliamların yaşanmasından endişeliyiz. Güvenlik güçleri olaylara seyirci kalıyor.
Her dakika gelen haberler yapılan zulmü bir kez daha ortaya koymaktadır.
Türkiyede ise Gazze olayları karşısında gösterdikleri hassasiyetin 10i 1 kadar hassasiyet göstermeyen başta hükümet yetkilileri olmaktadır. Hamasa gösterdikleri hüsnü niyet karşısında Davosta Fatih olup Out Minute diyen sesleniş ne hikmetse DÜNYANIN TERÖR DEVLETİ Çine karşı bir duruş gösterme kabiliyeti dahi gösterememiştir.
Yine en büyük tepkiyi Türk Ülkücüleri koymuştur. Türk Milliyetçilerinin Bilge Lideri Sayın Devlet Bahçeli tarafından yapılan açıklamalarda Hükümetin olaya acilen müdahil olması gereğinin altı çizilerek Başbakan ve hükümete çağrımız, Türk milletini derinden yaralayan bu katliam karşısında Türkiye'ye yakışan kararlı bir tavır ortaya koyması ve uluslararası camianın etkili yaptırımlar uygulanmasını da içeren bir tutum almasını sağlamak için derhal gerekli girişimlerde bulunmasıdır. Haykırışında bulunulmuştur. Ülkücü Gençliğin komuta merkezinden Ülkü Ocaklarından ses gelmiştir. Bugün binlerce Türk ülkücüsü Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sayın Harun Öztürkün etrafında toplanarak Çin Büyükelçiliğine yürümüşler ve seslerini Dünyaya ve Çinlinin uşaklarına duyurmuşlar dosta güven düşmana korku salmışlardır. Bugün Ankara Gölgeli Sokak etrafında bulunanlar Ülkücü Gençliğin sesiyle irkilmişlerdir. Hep bir ağızdan haykırılan o tok ses Ülkücü Gençliğin sesidir.
Doğu Türkistan davasının Türkiyedeki en büyük savunucusu olan Ülkücü Gençlik tepkisini demokratik ortamda ortaya koymuştur. Çin Büyükelçiliği önünde açıklama yapan Ülkü Ocakları Genel Başkanımız Sayın Harun Öztürk satır başlarıyla şöyle seslenmiştir.
Uygur Türkleri, zulmün ve esaretin pençesinde nice evladını yitirmiş ve yitirmeye devam etmektedir. Hürriyet uğruna bugün sokaklara dökülenlerin mücadelesi, insanca yaşayabilmek ve Türk kalabilmek içindir. En doğal hakları olan bu mücadele çeşitli uygulamalarla Çin Halk Cumhuriyeti tarafından engellenmeye çalışılmakta, eziyet ve işkenceyle haklarının birçoğu gibi yaşama hakları da ellerinden alınmaktadır.
Bilinmesini isteriz ki; Uygur Türklüğü asla yalnız değildir. O büyük bir milletin kıymetli bir parçasıdır. Ülkücü gençlik Uygur Türklüğü davasının takipçisi olmaya devam edecektir.
Bu vatanın topraklarında büyüyüp burada yaşayan Çinin fare suratlı Maosuna hayranlık besleyenlere de şunları ifade etmek istiyoruz. Siz gidin Maoyu hayran olacağınıza Osman Baturu öğreninde gözünüz ADAM görsün diyoruz.
Çin ile dostluk kurma adına bir zamanlar mavi zemin üzerindeki ayyıldızlı Doğu Türkistan bayrağını Türkiyede yasaklayan siyasilere de dönünde bir bakın ardınıza bu vebalin altında nasıl kalkacaksınız diyoruz.
Buradan tarih boyunca Türklerden enseye tokat yiyen küçük varlıklara ipeği hoş, entrikası bol olan Çinliye de sesleniyoruz. O Çin Seddini neden yaptığınızı unutmayın. Bir gün gelir o seddide başınıza yıkarız.
Sezer YOZGAT
KAYNAK