Doğanın Hilebazları

Newwave

Altın Üye
Katılım
17 Kas 2007
Mesajlar
12,976
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
World Of Hackhell


okx3y1.jpg



Doğanın hilebazları


Sağ kalmak bazen yalan söylemek, çalmak veya olduğun yerde kaybolup gitmek demektir.


Macbeth'e, koca bir orman ayaklanıp kalesinin üzerine yürümediği sürece hiçbir şeyden korkmamasını söylediklerinde, kanlı despotun yüreğine su serpilmişti. Ne de olsa, "kim ormanı yürütebilir; ağaçlardan, toprağa bağlı köklerini sökmesini isteyebilir"di ki? Belli ki Macbeth, Panama'daki Barro Colorado Adası'na hiç gitmemişti. Saat akşamın dokuzu. Ortalık zifiri karanlık ama kafa lambamdan yansıyan ışığın yarattığı aydınlıkta bazı ağaçlar köklerinden kurtulmuş, ortalıkta öylece dolaşıyor gibiler. On santimlik bir çırpı başımın üstünde vızıldayıp küt diye yakınlardaki bir dala iniyor. Parlak yeşil bir yaprak, bir yığın kahverengi yaprak arasında eşeleniyor, ilginç bir şey bulamayınca başka bir yığına yöneliyor.

Göçebeleri daha yakından görmek için yaklaşıyorum. Ne olduklarını çok iyi bilsem de ayrıntılar yine de büyüleyici. Üstlendikleri rollerde "şaka gibi" denebilecek kadar gerçek görünmeleri de öyle. Biraz önce "çırpı" olarak tanımladığım şey, bir çubuk böceği, Phasmatodea takımından muazzam bir örnek. Dış görünüşü ağaç kabuğunun ikna edici bir kopyası. Tüpsü gövdesi ve başı da sahte tomurcuklar ve yaprak izleriyle, yani bir dalın dala benzemesini sağlayan tüm o minik çıkıntı ve çentiklerle benek benek. Gündüzleri bu böcekler çok az hareket ediyor. Onları taklit ettikleri ağaçlık fondan ayırt etmek neredeyse imkânsız.

Amaç da bu zaten: Avlanmak için gözlerini kullanan keskin bakışlı yırtıcılara karşı görünmez olmak. Ama akşam olduğunda, çubuk böcekleri ve yaprak çekirgeleri bitkisel uyuşukluklarını üzerlerinden atıyor ve beslenmeye koyuluyor. Bu aşamada, onların eski çağlardan kalma hünerlerini, modern yapay ışıklar sayesinde izleyebiliyoruz. Taklitçilik elbette ilgimizi çeker, ama aynı zamanda bazen bizi huzursuz eder. Doğada taklitçilik de benzer şekilde bize sevimli ya da itici gelebilir. Ama bu konudaki değerlendirmemiz ne olursa olsun, değişmez bir gerçek var: Hilebazlık işe yarıyor. Ve doğal dünyada, her bir yaşam alanında, her bir duyuyu oyuna getiren hokkabazlar hüküm sürüyor.

Biyologlar yeryüzündeki taklitçi ordularını daha yeni yeni saymaya, hilebazların evrimsel ve genetik ayrıntılarının izini yeni yeni sürmeye başladı. Kandırmacada bazen kamuflaj öne çıkar. Ve kamuflaja bürünenin, peşine düşecek avcılar, kendisinin peşine düşeceği avlar, genelde de her ikisi tarafından fark edilmemesini sağlar. Bazen de dalavereci, sahip olduğu ayrıntıların özellikle fark edilmesini ister. Burada asıl amaç budur. Örneğin fenerbalığı, başının üzerinde yer alan dikenlerden ilkinin ucunda, olta yemini andıran etli bir bölüme sahiptir.

Bu "yemi" titreştirmek için başını sallar ve böylece diğer balıkları tuzağına düşürür. Leş orkideleriyse, ceset gibi görünüp ceset gibi kokan, büyük, morumsu çiçekler açarlar. Buradaki amaç da, gelip çiçeklerine konsun, çiçek tozlarına bulansın ve belki de, bir garantisi olmasa da, üremesine yardımcı olabilsin diye leş sineklerini kendine çekmektir.

Taklit davranışının duyusal türü, taklitçinin hedef kitlesinin duyusal becerilerine göre değişkenlik gösterir. Görsel taklitçilik ise, göz aldatmasını hedefleyen şeylerdir: Akarsu yataklarında çevrelerindeki taşlar kadar kaygan, yuvarlak ve cansız görünen nehir kurbağaları örneğin. Ya da korktuğunda ön kısmını kaldırıp, somon renginde fosforlu bir yüz ve korkutucu bir çift yılan gözü ortaya çıkaran tırtıl. Bu arada ses taklitçileri de var.

Örneğin yenilebilir bir kaplan güvesi türü, yarasaların nefret ettiği zehirli güvenin ultrasonik tıklamalarını taklit ederek onları kendinden uzak tutuyor. Sri Lanka'nın raket kuyruklu büyük drongoları da, diğer kuşların çağrılarını taklit ediyor. Böylece, farklı türlerin bir araya geldiği bir sürü oluşturuyor ve kendilerine daha güvenli ve verimli bir şekilde yiyecek arayabilecekleri bir ortam yaratmış oluyorlar.


Kaynak
 
Geri
Üst