- Katılım
- 6 Mar 2007
- Mesajlar
- 5,674
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Diyalog tüm hızıyla sürüyor ama göz önünde değil. Bir ara hız gösteren dinlerarası diyalog şu sıralar durulmuş gibi gözükse de sütre gerisinde devam etmektedir. Misyonerlerin yıllarca gizli kapaklı tüm çalışmalarıyla gerçekleştiremediklerini bugün açıkça, göstere göstere yapmalarının önü açılmıştır.
Hıristiyanları, Yahudileri kendilerine veli edinenler, onlarla beraber Harran’da üniversite açmaya çalışanlar neyin peşindeler, kimin izindeler?
Bayrak, vatan, millet, ülke, ülkü demek herkese nasip olmaz. Ancak herkesin savunması ve uğrunda çalışması gereken birincil değerlerdir. Anlaşılması gereken, 1980 öncesi duvarında “Muhammed’in piçleri giremez” diye yazı olan yerlere girip namaz kılanlarla, bu yazıyı silmek için şehit düşen Ülkücüler arasında tabi ki fark olacaktır. Acı gerçeklerden biri de geçmişte o yazıyı yazanlarla, içeride namaz kılanlar bugün birlikte hareket etmekte, aynı tastan su içmektedirler.
Dün olduğu gibi “Vatan, millet, bayrak, ülkü, ülke” diyenler bugün de yalnızdırlar. Bir farkla, yaşanılanları gören millet, yanında olacağı, ardında duracağı yer olarak bu değerleri savunanların bulunduğu noktayı tercih etmektedir.
Diyalogculara, diyalogdan kasıt ne diye sorduğunuzda kem küm edip geçiştiriyorlar. Oysa bütün bir tarihi Türk’ten nefretle geçiren, Türk’ü dolayısıyla İslam’ı yok etmek için çalışan Haçlı seferlerinin mimarlarıyla “dincilik oynamak” neye hizmettir.
Amerikanın üfürüğüne göre yön alan kuru yapraklar misali mecrasını bulanlar gerçekler yerine, gerçek olmayanı anlatırlar. Amerikanın kapsama alanına girdikleri için artık doğru ve bağımsız düşünme yeteneğini yitirdiklerinden, yanı başımızda Müslümanların katledilmesine “gık” çıkarmazlar. Sürüklenen onurmuş, haysiyetmiş bir değeri yoktur. Sahnelenen oyun İslam’a karşıymış, bir şey ifade etmez çünkü onlar bizim anlayamayacağımız şekilde herkesten çok Müslüman’dırlar.
Onlar iktidarların yanında yer almayı adet edinmişler, onların yanında kolpa için hazır beklemektedirler. Kendi görüşleri bu sayede nüfuz eder hakim düşünce haline gelebilir. Bir işe girebilmek ya da bir işi alabilmek için onların referansı gerekir. Sayelerinde İslam dininde olmayan “ruhban sınıfı”nın temeli atılmıştır.
Devlet dini işlere ve oluşumlara karışmasın derler ama cemaatler, şıhlar, efendiler siyasete karışıp devleti yönetmeye talip olurlar. 80 yıl önce Türkiye Cumhuriyetini kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.” Demesine rağmen, ne yazık ki ülkemiz bu konuma getirilmiştir.
Kafalarındaki her sözü, cümleyi, düşünceyi hadis diyerek Peygamber Efendimize dayandırırlar. Ancak “Vatan sevgisi imandandır.” Hadisini görmezden gelirler. Anlaşılıyor ki milli bilince erişememiş Müslümanlar için, vatan kavramı bir önem arz etmiyor. Bölücülerle bile sıcak temasa geçenlere söylenecek söz var mı acaba?
Uzun yıllar dini kullanarak Müslüman Kürt tabanı oluşturmaya çalışanlar amaçlarına ulaşamadılar, aksine Müslüman Kürtçüleri de oluşturdular. Bu başarılarından ötürü, katilbaşına bile kendilerini beğendirdiler, eli kanlı katilin iltifatına mahzar oldular.
Allah ıslah eyliye!
Sağlıcakla kalın!
Fikri ATILBAZ
Hıristiyanları, Yahudileri kendilerine veli edinenler, onlarla beraber Harran’da üniversite açmaya çalışanlar neyin peşindeler, kimin izindeler?
Bayrak, vatan, millet, ülke, ülkü demek herkese nasip olmaz. Ancak herkesin savunması ve uğrunda çalışması gereken birincil değerlerdir. Anlaşılması gereken, 1980 öncesi duvarında “Muhammed’in piçleri giremez” diye yazı olan yerlere girip namaz kılanlarla, bu yazıyı silmek için şehit düşen Ülkücüler arasında tabi ki fark olacaktır. Acı gerçeklerden biri de geçmişte o yazıyı yazanlarla, içeride namaz kılanlar bugün birlikte hareket etmekte, aynı tastan su içmektedirler.
Dün olduğu gibi “Vatan, millet, bayrak, ülkü, ülke” diyenler bugün de yalnızdırlar. Bir farkla, yaşanılanları gören millet, yanında olacağı, ardında duracağı yer olarak bu değerleri savunanların bulunduğu noktayı tercih etmektedir.
Diyalogculara, diyalogdan kasıt ne diye sorduğunuzda kem küm edip geçiştiriyorlar. Oysa bütün bir tarihi Türk’ten nefretle geçiren, Türk’ü dolayısıyla İslam’ı yok etmek için çalışan Haçlı seferlerinin mimarlarıyla “dincilik oynamak” neye hizmettir.
Amerikanın üfürüğüne göre yön alan kuru yapraklar misali mecrasını bulanlar gerçekler yerine, gerçek olmayanı anlatırlar. Amerikanın kapsama alanına girdikleri için artık doğru ve bağımsız düşünme yeteneğini yitirdiklerinden, yanı başımızda Müslümanların katledilmesine “gık” çıkarmazlar. Sürüklenen onurmuş, haysiyetmiş bir değeri yoktur. Sahnelenen oyun İslam’a karşıymış, bir şey ifade etmez çünkü onlar bizim anlayamayacağımız şekilde herkesten çok Müslüman’dırlar.
Onlar iktidarların yanında yer almayı adet edinmişler, onların yanında kolpa için hazır beklemektedirler. Kendi görüşleri bu sayede nüfuz eder hakim düşünce haline gelebilir. Bir işe girebilmek ya da bir işi alabilmek için onların referansı gerekir. Sayelerinde İslam dininde olmayan “ruhban sınıfı”nın temeli atılmıştır.
Devlet dini işlere ve oluşumlara karışmasın derler ama cemaatler, şıhlar, efendiler siyasete karışıp devleti yönetmeye talip olurlar. 80 yıl önce Türkiye Cumhuriyetini kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.” Demesine rağmen, ne yazık ki ülkemiz bu konuma getirilmiştir.
Kafalarındaki her sözü, cümleyi, düşünceyi hadis diyerek Peygamber Efendimize dayandırırlar. Ancak “Vatan sevgisi imandandır.” Hadisini görmezden gelirler. Anlaşılıyor ki milli bilince erişememiş Müslümanlar için, vatan kavramı bir önem arz etmiyor. Bölücülerle bile sıcak temasa geçenlere söylenecek söz var mı acaba?
Uzun yıllar dini kullanarak Müslüman Kürt tabanı oluşturmaya çalışanlar amaçlarına ulaşamadılar, aksine Müslüman Kürtçüleri de oluşturdular. Bu başarılarından ötürü, katilbaşına bile kendilerini beğendirdiler, eli kanlı katilin iltifatına mahzar oldular.
Allah ıslah eyliye!
Sağlıcakla kalın!
Fikri ATILBAZ