Dürüst olayım; E3 2012’ye kadar Dishonored’ın sadece adını duymuştum, 2011’de duyurulan sıradan bir yapımdı bana göre. Ancak fuarda birçok oyunun arasında sıyrılarak gündemde yer almıştı. Vaat edilen oynanış özellikleri daha önce görmediğimiz türdendi. Kendine özgün yapısıyla bir anda beklenenler listesine eklenmişti. Bekledik, çıktı, geldi ve oynadık… son olarak incelemesi kaldı.
Efsanevi Koruyucu
Hiç yaşanmamış bir dönem, kurgusal bir dünya, ecnebilerin ‘Steampunk’ diye tabir ettiği buhar gücünün teknolojideki yerini vurgulayan alternatif endüstriyel çağ… özellikle Londra’dan esinlenerek hazırlanmış Victoria döneminin giyim kuşamıyla sunulan Dunwall şehrinde kurguya dayalı bir hikaye. Dishonored’ın içeriği oldukça dikkat çekici geliyor listelendiği zaman. Hikayesi görünürde klişe olan ama içine girdiğinizde sizi saran türden. Dönemin kraliçesi olan hatun kişinin meşhur koruması Corvo isimli karakteri kontrol ediyoruz.
Hikayenin henüz başı olduğu için anlatacağım; kraliçe, biz yanındayken saldırıya uğruyor ve öldürülüyor. Kızını da kaçırıyor kötü adamlar, cesedin yanında tek kalan Corvo’nun yanına muhafızlar ve Lord’lar geliyor. Bundan sonrası tipik film sahnesi, ‘Corvo sen öldürdün hatunu kesin!’. Bizim bahtsız eleman düşüyor mapushaneye. Lakin Corvo’nun böyle bir cinayet işleyebileceğine inanmayanlar ve onun tuzağa düştüğü düşünenler, onu kurtararak yanlarına alıyorlar. Sonrası malum; intikam almak ve kötü adamları alt etmek amaç. Ayrıca gerçeklere şahit olan tek canlı küçük kızı da kurtarmak gerekiyor. Corvo’ya yardım edenlerin amacı da yönetimin kraliçenin ilkelerinden sapmaması için tekrar doğru ellere geçmesini sağlamak.
Kimi zaman suikast için kimi zaman adam kurtarmak için tehlikeye atılacak kahramanımız. Ana görevlerin yanında yan görevler de bulunuyor. Bu yan görevler klasik sistemden farklı olarak ya göreve giderken veriliyor, ya da görev esnasında karşımıza çıkıyor. Mesela yola çıkmadan hemen önce konu ile çok alakası olmayan biri, bir rica da bulunuyor. Bu isteğe göre hareket edip etmemek size kalmış. Bunun yanında görev esnasında da başka karakterlerle temasa geçip onlarla iş birliği yapabiliyor veya onların işini görmek zorunda kalıyorsunuz. Yan görevleri yaptığınız takdirde ya ana görevi yapabilmeniz için kolay bir yol sağlıyor yardım ettiğiniz kişiler, ya da görev sonunda maddi olarak ödüllendiriyorlar.
Görevler için gittiğiniz şehirlerde muhafızlardan sürekli olarak saklanmanız gerekiyor. Bunun yanında bir salgın durumu mevcut ve karantina söz konusu. Giriş çıkışlar yasak veya kontrol altında. Tabi sağda solda, ücra köşelerde ve çıkmaz sokaklarda hastalıktan nasibini almış tehlikeli, saldırgan insanlar (insana benzer yaratık da diyebiliriz) bulunuyor. Başta da söylediğim gibi sanayi devrimi döneminin Londra’sından esinlenerek hazırlanmış haritalarla karşılaşacaksınız. Görsel kalite sınıfta kalıyor olmasına rağmen şehirler mükemmel tasarlanmış. Kurgusal dönem ve tarih olsa da, gerçek bir hikayenin içindeymiş gibi hissediyor insan kendisini. Binalar, sokaklar, mekanik teknoloji ürünü ve buhar gücü ile çalışan araçlar, insanların giyim kuşamı istenen atmosferi oluşturuyor. Ayrıca Corvo, bu harika şehirlerde özgür bırakılmış. İstediğiniz delikten, kapıdan girebilir, çatılara çıkabilirsiniz.
Görsel kalitenin sınıfta kalıyor olması, farklı nedenlerle açıklanabilir. Mesela konsollar nedeniyle sınırlanmış bir kaplama kalitesi olduğunu söyleyebilirsiniz. Özellikle küçük veya önemsiz gibi görünen nesnelerin detaya inilmeden çizilmiş olması göze takılıyor. Ancak ben yapımcıların biraz özensiz hareket ettiğini de düşünüyorum. Konsepte çok uygun karakter modellemeleri yapılmış, şehir ve kıyafetler de aynı şekilde sunulmuş. Ancak bu konsepte güvenerek detayları es geçmiş olmalılar. Bardakta katı bir halde duran bira, günümüz standartlarına göre epey geri kalıyor haliyle. Ses efektleri grafiklere göre çok daha iyi. Müzikleri ise çok beğendiğimi söyleyemem, ayrıca çok sık ‘soundtrack’ olmuyor arka planda. Benim gibi müziklere önem veren biri için göz ardı edilebilecek bir eksi değil bu. Mesela Deus Ex: HR’deki gibi leziz parçalar olsaydı Dishonored’ın atmosferi mevcut halinden çok daha sağlam olurdu.
Büyücü Corvo
Dishonored’ın BioShock serisi ile kıyaslandığını veya ona benzetildiğini görmüş, duymuş ve okumuş olabilirsiniz. Dishonored’ta da BioShock’taki gibi olağanüstü kurgusal bir dünya ve dönem olması, bu benzetmenin tek nedeni değil. Hatırlarsanız BioShock’ta bir yandan özel güçler kullanırken, bir yandan da silahları devreye sokabiliyorduk. Corvo da iki elinde silah veya bir elinde silah, bir diğer elinde özel güçleri ile düşmanlara saldırabiliyor. Sağ elinde sürekli olarak keskin kılıcı bulunuyor ve sol eline tek atış tabanca veya arbalet alabiliyor. Tabanca, daha çok yakından etkili olurken arbalet ile uzun mesafeli atışlar yapabilirsiniz. Arbaletin farklı türden okları mevcut; kimisi normal, kimisi yakıcı, kimisi de bayıltıcı etkiye sahip.
Bunların dışında bahsettiğimiz özel güçleri geliştirip, Corvo’yu savaşçıdan acımasız bir büyücüye dönüştürebilirsiniz. Öncelikle bu güçler nasıl elde ediliyor ve geliştiriliyor, ondan bahsedeyim. Yeni bir özel güç edinmek veya var olanı geliştirmek için ‘Rune’ denilen cisimlere ihtiyacınız var. ‘Rune’lar her haritada bulunuyor. Oyunun başlarında size verilen kalbi elinize aldığınızda ‘Rune’ların yerini tespit edebiliyorsunuz. Bu cisimlerin olduğu yerler genelde ulaşılması zor bölgeler veya haritanın tehlikeli kısımları. Yani kimse size bedavaya ‘Rune’ vermiyor. Kalp aynı zamanda ‘Bone Charm’ların yerini de gösteriyor. Bunlar da Corvo’ya ekstra özellikler kazandırıyor, mesela farelerin size saldırma ihtimalini azaltan bir ‘Bone Charm’ bulunuyor. Görev sonlarında çıkan istatistiki bilgilerin yer aldığı ekranda haritada ne kadar ‘Rune’ ve ‘Bone Charm’ olduğunu, bunların ne kadarını aldığınızı görebiliyorsunuz. Özel güçler için çok fazla ‘Rune’ gerekiyor, bu nedenle es geçmemenizi öneririm.
Bir yerden bir yere ışık hızıyla geçmenizi sağlayan ‘Blink’, insanları ve hayvanları bir süreliğine kontrol etmenizi sağlayan ‘Possession’, zamanı yavaşlatmanızı sağlayan ‘Bend Time’ ve insanlara saldıran fare sürülerini ortaya çıkaracak imkanı sunan ‘Devouring Swarm’ gibi özel güçler bulunuyor. Bu özel güçlerin yanında Corvo’nun fiziksel gücünü artıracak özellikler de var; daha uzağa atlayabilme, daha uzun sağlık barı gibi…
Sadece kılıçla birini öldürebilirsiniz veya ok ile. Ama zamanı yavaşlatıp karşıdaki düşmanı kontrol ederek, size gönderdiği mermiye hedef kılabilirsiniz. Üzerinize gelen kalabalık düşman gruplarını fare sürüleri ile oyalayabilir, bu fareleri ortada ceset bırakmamak için temizlikçi olarak kullanabilirsiniz. Saniyeler içinde kemikleri bile silip süpürüyor bu acıkmış hayvanlar. Ayrıca özel güçler ve silahlar arasında rahat geçiş yapabilmeniz için çok kullanışlı bir tekerlek ekranı sunulmuş. Özel güçlerin oynanışa nasıl renk kattığını kelimelerle anlatmak zor, şu video ile işimizi kolaylaştıralım;
Dishonored tüm bu güçlere sahip olmanıza rağmen kolay ölebileceğiniz bir oyun. Siz düşmanlarınızı nasıl iki hamlede devirebiliyorsanız, onlar da sizi isabetli iki üç kılıç darbesi veya iki el atış ile yere yıkabiliyorlar. Özellikle kalabalık düşman gruplarının arasına bodoslama dalmak, fazlasıyla cesaret gerektiriyor. Dinlenerek iyileşme söz konusu değil, çevreden toplanılan iksirlerle ve yiyeceklerle iyileşiyor Corvo. Oyun sizi görevleri nasıl bitireceğiniz konusunda da özgür bırakıyor. İsterseniz bol bol kan dökerek ve ses çıkararak, isterseniz sessizce ilerleyerek yolunuza devam edebilirsiniz. Ayrıca özel güçlerin de devreye girmesiyle birlikte, haritada ilerleyebileceğiniz 3-4 tane farklı yol çıkıyor ortaya. Bunun yanında zaman zaman kararın size bırakıldığı sahneler yaşanıyor, RPG oyunlarındaki kadar sık ve detaylı olmasa da.
Yeni teknolojik geliştirmeler ve silah geliştirmeleri, mermi ve ok satın almak için para toplamanız gerekiyor ayrıca. Düşmanlarınızın üstünden, yerden, raflardan toplayabilirsiniz altınları. Ayrıca proje kağıtları bularak mühendisinize götürürseniz size projenin ait olduğu geliştirmeyi sunuyor kendisi.
Oyunun görsel kalitesinin dışında birkaç olumsuz yanı daha var. En zor seviyede oynasanız bile düşmanlarınızın yapay zekasını sorgulamadan edemeyeceksiniz. Özellikle saklanmak oldukça kolay, çünkü görme problemleri var nöbetçilerin. Bir de Corvo’nun konuşmuyor oluşu bana oldukça sıkıcı geldi. Konuşmamak sadece Freeman’a yakışıyor, diğer oyunların yapımcıları artık şunun farkına varmalı. Konuşturun arkadaşım adamı, bir sesini duyalım, bir tepkisini görelim… Yapmışsın mükemmel şehirler, güzel konu, özgün bir oynanış, bozma işte havayı. Araya da iki üç ara video sıkıştır, tadından yenmez o zaman.
Sonuç
Hemen yukarı paragrafta yazdıklarımın üzerine ekleyeyim; Dishonored bu eksilerine rağmen oldukça sağlam bir eser. Çok çok daha iyi olabilecekken, gelmiş geçmiş en iyi oyunlar arasına girebilecekken elit oyun olmakla yetinecek. Elit bir oyun, bu sene yılın oyunlarını sayarken ilk başlarda gelecek kesinlikle. Umarım potansiyelini devam oyununda yakalar, tabi öncesinde; umarım devam oyunu gelir.