Dinci grupların güçleri!

Vtnsvr

New member
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,220
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Patagonya
AĞAÇ yıkılınca gölge de kalmaz... Laiklik bir şemsiyedir, yok olursa demokrasi de gider... "Velev ki türban siyasi simge olsa ne olur?" diye durup dururken ortalığı karıştıran, ülkedeki insanları ikiye bölen bir Başbakan’a başarılı denilebilir mi?

Aydın bir din bilgini olan Profesör Yaşar Nuri Öztürk, eskiden sık sık televizyonlarda görünür, halka din ve türban konusunda doğru bilgiler verir, türbanlı kadınlar için "Bunların giydiği rahibe kıyafeti!" derdi. "Halkın Yükselişi Partisi Genel Başkanı" olduktan sonra TV’lerde pek görünmez oldu. Oysa halkımızın, onun görüşlerine çok ihtiyacı vardı. Öztürk, "Türkiye’yi Kemiren İhanet - Allah ile Aldatmak" adlı yeni kitabında şöyle diyor:

"Türk halkı neden asırlardır kandırılıyor? Yanıtının Kuran’da olduğuna inanıyorum. Kuran ’Allah ile aldatılmayın’ ihtarında bulunuyor. Neden? Çünkü Allah ile aldatılanların en büyük sorunu, aldatıldıklarının farkında olma imkánından yoksun bulunmalarıdır.

İnsanlarımızın derinden inandıkları ve içtenlikle teslim oldukları bir değer, kendileri aleyhinde kullanılıyor. Bunu fark etmeleri kolay değildir.

Türk halkı, dinine olan derin saygısı, İslam’a duyduğu teslimiyet yüzünden, çoğu kez savunma, eleştirme gücünü kullanmıyor. Daha önemlisi, Allah ile aldatanlara karşı aklını kullanmıyor. Akıl işleyecek, dindarlık insanlar arasında bir değer ölçüsü olmaktan çıkarılacak ki, Allah ile aldatma tezgáhlarının maskesini düşürebilsin, arka planını görebilsin!

* * *

Allah ile aldatmanın değişik maskeler kullanan çok çeşitli destek kuruluşları vardır. Konu Allah ile aldatmak olduğuna göre, bunların ortak özelliği, din söylemi kullanmalarıdır. Örnek olarak en güçlü dinci grupların durumuna bakalım...

Türk insanına yönelik Allah ile aldatma faaliyetine altyapı oluşturan ve bunun için de sürekli dinci söylemler kullanan bazı dinci gruplar ve etki imkánları şöyledir:

Milli Görüş Örgütü: 37 yayın, 330 dernek, 33 vakıf, 8 dershane, 48 şirket...

Fethullahçılar: 16 yayın, 23 dernek, 220 vakıf, 24 pansiyon, 570 dershane ve okul, 96 şirket...

Süleymancılar: 6 yayın, 2100 dernek, 14 vakıf, 1750 pansiyon ve kurs, 28 şirket...

Şiddetçi-radikal örgütler: 89 yayın, 95 dernek, 19 vakıf...

Muhtelif dinci gruplar: 100 küsur yayın, 1000 küsur dernek, 50 küsur vakıf, muhtelif pansiyonlar ve kurslar...

Toplam rakamlar: 170 yayın, 2570 dernek, 316 vakıf, 1780 pansiyon ve kurs, 580 dershane ve okul ile yaklaşık 180 şirket...

* * *

Yukarıdaki tablo, 2003 yılı itibarıyladır. Yani 5 yıl öncenin tablosudur. Allah ile aldatmayı en ileri boyutta kullanan AKP’nin iktidar dönemi olan son beş yılı da dikkate alarak yeni bir değerlendirme yapıldığında burada verilen rakamlar iki üç katına çıkar.

Bu sayılara siyasal, dinsel, ekonomik hesaplarla destek veren liberal patentli şirket, holding, basın kurumu gibi odakları da eklemeliyiz. Bu destek gruplarının, dinci oluşumlara akıttıkları para, akıl ve havsalanın alabileceği rakamların çok ötesindedir.

Tüm bu saydıklarımızdan hiç geri kalmayan meblağlar, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Atatürkçü aydınlanmayı çökertmek isteyen Müslüman ve gayrimüslim dış güçler tarafından sağlanmaktadır!

Allah ile aldatmanın ulaştığı bu korkunç güç, çıkarlarını vicdan ve insanlık değerlerinin üstünde tutmuş olan ’bir kısım sözde Türk basını’ tarafından da desteklenmektedir."

Yaşar Nuri Öztürk, "Allah ile aldatılan" vatandaşları kitabında böyle uyarmak istiyor ama insanlarımızın uyanmaya pek niyetleri yok gibi!


Rahmi TURAN
 
Türk insanına yönelik Allah ile aldatma faaliyetine altyapı oluşturan ve bunun için de sürekli dinci söylemler kullanan bazı dinci gruplar ve etki imkánları şöyledir:

Milli Görüş Örgütü: 37 yayın, 330 dernek, 33 vakıf, 8 dershane, 48 şirket...

Fethullahçılar: 16 yayın, 23 dernek, 220 vakıf, 24 pansiyon, 570 dershane ve okul, 96 şirket...

Süleymancılar: 6 yayın, 2100 dernek, 14 vakıf, 1750 pansiyon ve kurs, 28 şirket...

Şiddetçi-radikal örgütler: 89 yayın, 95 dernek, 19 vakıf...

Muhtelif dinci gruplar: 100 küsur yayın, 1000 küsur dernek, 50 küsur vakıf, muhtelif pansiyonlar ve kurslar...

Toplam rakamlar: 170 yayın, 2570 dernek, 316 vakıf, 1780 pansiyon ve kurs, 580 dershane ve okul ile yaklaşık 180 şirket...

bunlar devede kulak bile değil bu görünen sadece buz dağının üst kısmı..

rahmi turan halkı bırak asıl siz ve sizin gibiler daha yeni uyanıyor halk ne yapsın.

bu zamana kadar sesi çıkmayan korkak aydınlara ihtiyacımız yok

rahmi turan git başka kapıya orda yaz ............
 
evet Allah'ın adı kullanılarak aldatılıyoruz.Evet Allah'ın adı kullanılarak sömürülüyoruz.Allah'ın adı kullanılarak emperyalizme peşkeş çekiliyoruz.Allah'ın adı kullanılarak riyakarları bize dikte ediyorlar.
 
Dini Kullanarak Arkadan İş Çevirmek , Bazılarını Peygamber gibi Görmek şu dünyada Kulların Yapacağı en büyük günahlardan biridir.
 
Hiç bir partiyi tutmuyorum ama burada bir haksızlık var cehape laikliği savunan bir parti şeçimlerde bizim burada başörtüsü eşarp herneyse insanlara dağıttılar. sloganlarına "dinde bizim" sloganını koydular örtülü bayan resimleri olan resimleri seçim otobüslerine yapıştırdılar. Geçen gün bir cehapelinin saygısız bir herifi korumak için hacı olan kapalı ve yaşlı amcamızı masasına oturtturdu. Dini siyaset olarak bütün partiler kullanıyor anlıyacağınız. Özgür ve müslüman bir ülkede yaşıyorsak çarşaf peçeli bayanları söylemiyorum. Örtülü kapalı bayan arkadaşlarımızında rahatça eğitimlerini yapmasından yanayım. Örtünme işini aşmamız lazım. Yaşar Nuri Öztürk çıkacak yüzümü var dini kullanan siyaset yapanların ta kendisi o bir din adamının siyasette ne işi var. Eğer siyasete girmiş bir din adamı varsa o din adamı değildir. Söylediği sözlere de inanmamak gerekir. Tabi ki bu benim düşüncem.
 
Hiç bir partiyi tutmuyorum ama burada bir haksızlık var cehape laikliği savunan bir parti şeçimlerde bizim burada başörtüsü eşarp herneyse insanlara dağıttılar. sloganlarına "dinde bizim" sloganını koydular örtülü bayan resimleri olan resimleri seçim otobüslerine yapıştırdılar. Geçen gün bir cehapelinin saygısız bir herifi korumak için hacı olan kapalı ve yaşlı amcamızı masasına oturtturdu. Dini siyaset olarak bütün partiler kullanıyor anlıyacağınız. Özgür ve müslüman bir ülkede yaşıyorsak çarşaf peçeli bayanları söylemiyorum. Örtülü kapalı bayan arkadaşlarımızında rahatça eğitimlerini yapmasından yanayım. Örtünme işini aşmamız lazım. Yaşar Nuri Öztürk çıkacak yüzümü var dini kullanan siyaset yapanların ta kendisi o bir din adamının siyasette ne işi var. Eğer siyasete girmiş bir din adamı varsa o din adamı değildir. Söylediği sözlere de inanmamak gerekir. Tabi ki bu benim düşüncem.



kardeş türkiyenin haline üzülürek söylüyorum ki halimiz çok kötü

tayyibinde baykalında oy için yapmıyacağı şey yok.anasını boyar babasına satar öyle üç kağıtçı bunlar .devlet bahçelinin yaptığı siyaset tarzı ise efendilik ve dürüstlük yönünden çölde bir çiçeğin açması gibi bişey .ama gel görki kimse anlamıyor yada kafalarındaki önyargılar yüzünden mhp ye sıcak bakmıyor ayrı mesele ....
 
. Yaşar Nuri Öztürk çıkacak yüzümü var dini kullanan siyaset yapanların ta kendisi o bir din adamının siyasette ne işi var. Eğer siyasete girmiş bir din adamı varsa o din adamı değildir. Söylediği sözlere de inanmamak gerekir. Tabi ki bu benim düşüncem.



“O'a yönelmiş kişiler olarak O'ndan sakının! Namazı/duayı yerine getirin ve sakın şirke sapanlardan olmayın. Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.” (Rum, 31-32)

Her geçen gün yeniden göstermektedir ki, Türkiye'de dinle devlet, İslam'la laiklik, dindarla çağdaşlık birileri tarafından sürekli kavgaya itilmektedir. Oynanan alçak Haçlı oyunlarıyla Cumhuriyet'le İslam'ın, Cumhuriyet'in kurucusu Atatürk'le Müslümanların barış ve kucaklaşması sürekli önlenmektedir. Halkın bu noktada kandırılması zor olmamaktadır. Çünkü İslam ve tebliğcisi Hz. Muhammed ile Cumhuriyet ve kurucusu Mustafa Kemal halkımıza anlatılmamış, dayatılmıştır. (Yaşar Nuri ÖZTÜRK-29-HAZİRAN-2008)

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haberler.aspx?id=2204&tarih=2008-06-29
 
“O'a yönelmiş kişiler olarak O'ndan sakının! Namazı/duayı yerine getirin ve sakın şirke sapanlardan olmayın. Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.” (Rum, 31-32)

Her geçen gün yeniden göstermektedir ki, Türkiye'de dinle devlet, İslam'la laiklik, dindarla çağdaşlık birileri tarafından sürekli kavgaya itilmektedir. Oynanan alçak Haçlı oyunlarıyla Cumhuriyet'le İslam'ın, Cumhuriyet'in kurucusu Atatürk'le Müslümanların barış ve kucaklaşması sürekli önlenmektedir. Halkın bu noktada kandırılması zor olmamaktadır. Çünkü İslam ve tebliğcisi Hz. Muhammed ile Cumhuriyet ve kurucusu Mustafa Kemal halkımıza anlatılmamış, dayatılmıştır. (Yaşar Nuri ÖZTÜRK-29-HAZİRAN-2008)

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haberler.aspx?id=2204&tarih=2008-06-29



yaşar nurinin konuşmalarıda benim çok hoşuma gidiyor .takiyye yapmasından da korkmuyor değilim .inşallah konuştuğu gibi bir adamdır ve öyle biriysede bu ülkede siyasette bozulmadan en ileri noktalara kadar ulaşmasını isteirim

ha bu arada fethullah gibi çapulculardan da daha iyidir din yönünden benim gözümde .
 
Yaşar Nurinin kendisi takiyyecinin ağababasıdır.Yaşar hoca buralara gelene kadar çok antrenman
yaptı.Trtde başladı atv de büyüdü,ÇIPLAK UYARICI diye kitap yazdı kendini çağın peygamberi ilan etti
chp ye girdi ALLAH ile aldatayım diye baktı chp de ALLAH'IN A'sı yok ordanda şut.Şimdi 90 lı yılların
Ayşe Özgün programlarında siyasilere hırsız diyen sayın Öztürk kendisi parti kurmuş.Neden işte
yazdığı kitap ortada,kendini ne diye tanıyoruz ilahiyatçı,meziyeti nedir,alanı nedir,DİN.
Allah ile kim aldatıyorsa hesabını ALLAHA verecektir,Allah ile aldatabilirsin ama Allah'ı değil kendini.
 
yaşar nurinin konuşmalarıda benim çok hoşuma gidiyor .takiyye yapmasından da korkmuyor değilim .inşallah konuştuğu gibi bir adamdır ve öyle biriysede bu ülkede siyasette bozulmadan en ileri noktalara kadar ulaşmasını isteirim

ha bu arada fethullah gibi çapulculardan da daha iyidir din yönünden benim gözümde .


niye takiye yapıcak ki

takiye yapanlardan diliniz yanınca ,Yaşar Nuri ÖZTÜRK gibi insanları üfleyerek mi dinleyeceksiniz

takiye yapan çok var,bu adamda bunu bulamazsın
 
ben bu sitedeki bölücü aşırı sağcı şahısların banlanmasını istiyorum açıkça siyaset bölümünde çirkin hakaret ihtiva eden devletimize söven ve diğerlerini değilde kürt türk halkını ayıran sömürgeci düşünen ve insanları kandıran üyeler var 2-10 mesaj bırakıp bir daha girmiyorlar lütfen bu şeref yoksunu şahısların mesajları silinsin üyelikleri iptal edilsin kimse bunların etkisine girmek zorunda değil arkadaşlar
 
Yaşar Nurinin kendisi takiyyecinin ağababasıdır.Yaşar hoca buralara gelene kadar çok antrenman
yaptı.Trtde başladı atv de büyüdü,ÇIPLAK UYARICI diye kitap yazdı kendini çağın peygamberi ilan etti
chp ye girdi ALLAH ile aldatayım diye baktı chp de ALLAH'IN A'sı yok ordanda şut.Şimdi 90 lı yılların
Ayşe Özgün programlarında siyasilere hırsız diyen sayın Öztürk kendisi parti kurmuş.Neden işte
yazdığı kitap ortada,kendini ne diye tanıyoruz ilahiyatçı,meziyeti nedir,alanı nedir,DİN.
Allah ile kim aldatıyorsa hesabını ALLAHA verecektir,Allah ile aldatabilirsin ama Allah'ı değil kendini.



hani adam mehdiliğe karşı çıkıyor al okuda öğren .okumadan iftira atma be mübarek insan!!!



Varsayın ki çıplak uyarıcıyım" (Tempo 1999)


EMİNE ÇAYKARA: Çıplak uyarıcı demekle ne kastediyorsunuz?

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK: Bu Arapça’dan alınmış bir tabir; el nezir el uryan. Benim yorumum değil. Bir defa peygamberlerin sıfatı. Peygamberlerin yolunda irşada bulunanların da sıfatı. Kuran’da 130’a yakın yerde bu kelime ve türevleri –isim, fiil, sıfat olarak- kullanılıyor. Kuran bu kelimeyi kullanarak “uyaracaksınız” diyor. Herkes uyarıcıdır, derece derece. Ama ilim ve fikir zenginliği ne kadar fazlaysa seviyesi de o kadar yüksek olur. Bir şeyi çok net, çok sistemli, çok evrensel, çok önemli fikirler ortaya koyacak şekilde yapanlara da çıplak uyarıcı diyoruz.

EMİNE ÇAYKARA: Bu göreceli bir şey değil mi?

ÖZTÜRK: Ona tarih karar verir. Objektif kriterleri vardır; terim uyarıcılığın omurgasına bilgi koyuyor, iki dürüstlüğü, üç fedâkarlığı.

EMİNE ÇAYKARA: Depremden sonra Yaşar Nuri Öztürk’te bir değişim mi oldu?

ÖZTÜRK: Hayır, depremden sonra değil. O benim fikir hayatımın, sürecin bir icabı. Teoriden pratiğe yaşanan hayata geçişe, daha krestalize şeyler söylemeye başladığınızda işin içine siyaset girer. Ben politikacı değilim, Pazar yeri politikacılığı yapmam ama siyasetin hiçbir zaman dışında kalmam. Doğrudur, üslubum sertleşti, bilesiniz bundan sonra dahada sertleşecek.

EMİNE ÇAYKARA: Neden?

ÖZTÜRK: Türkiye giderek lafı gevelemekten rahatsız olacak noktaya geliyor. Türkiye’yi sevenler açık ve net konuşmak zorunda. Siz yamukluklar sürekli artıyor diyecek, sonra da lafı dolandıracaksınız. Bu, onurlu bir aydının yapacağı bir iş değildir.

EMİNE ÇAYKARA: Şimdi öyle bir dönemde misiniz?

ÖZTÜRK: Tabii, ben insan ilimleri uzmanıyım: hukuk, ilahiyat ve felsefe. Üçüde insanla ilgili. İnsanı tanırım. Muhatabıma nasıl söylersem o bunu anlar, biliyorum. Ben teorik olarak ihtimalleri söylüyorum. Kararımdan ya da geldiğim noktadan söz etmiyorum. Ben ilk gittiğimde 500 kişiye hitap ettiğim yerlerde bugün 7-8 bin kişiye hitap ediyorum. Öyle, onun bunun gakgukuyla işi askıya almam.

EMİNE ÇAYKARA: Malum yazıdan devam edelim. Siz kendinizi nezir (uyarıcı) olarak mı görüyorsunuz?

ÖZTÜRK: Türkçe’sini kullanalım. Uyarıcı. Uyarıcı olarak görüyorum tabii. Bütün aydınları da uyarıcı olmaya çağırıyorum. Çok aydın var böyle gördüğüm.

EMİNE ÇAYKARA: Kim mesela? Atatürk diyorsunuz.

ÖZTÜRK: Elbette… Bugün yaşananlardan söz edelim, Hayrettin Karaca. En başında gelir. Ahmet Mete Işıkara benim için uyarıcıdır.

EMİNE ÇAYKARA: Deprem uyarıcısı mı?

ÖZTÜRK: Hayır efendim, çok şey söylemiş dinlenmemiş, ben onun tahliline girmem. Siyasette de var. Sesleri bloke ediliyor, dinlenmiyor, sesleri çıkmıyor.



EMİNE ÇAYKARA: Mübelliğ, yani tebliğ eden misiniz?

ÖZTÜRK: Bunlar aşağı yukarı aynı anlama gelir. Bütün müminlerin sıfatıdır. Başkalarına Tanrısal gerçeği, varlık kanunlarını, insan onurunu ve hayatın realitelerine anlatan demektir. Öyle işi fazla hacıyağına boğmayın. Netleştirelim: Tanrısal iradeye uygun insan mutluluğuna yardımcı, hayatın güzelleştirilmesinde, rol alabilecek değerleri insanlara ulaştırmak. Mübeliiğ bunu yapan kişi.

EMİNE ÇAYKARA: Yazınızda bahsettiğiniz kavramlar müçtehit (Kuran ayetlerinden, hadislerden hüküm çıkarma gücündeki bilgin) ve müceddit (şekil veren, yenileyen) misiniz?

ÖZTÜRK: Bütün bilim adamları müçtehittir. Saklanacak bir şey yok. Bir bilim adamı çıkıp ‘ben içtihat yapabilirim’ dese, milletin yüzü bir karış asılıyor.200 küsur ilahiyat profesörü var Türkiye’de, her biri bir mertebede müçtehittir.

EMİNE ÇAYKARA: Uyarıcı değiller mi?

ÖZTÜRK: O, bir ortaya çıkma kitleselleşme olayıdır. Herkes bu riski göğüslemez. Biraz farklı, ama bütün bilim adamları müçtehittir. Müceddit ayrı, müçtehitlerin içinden daha yukarı bir boyutta birtakım yeniden yapılandırmalara kapı aralayan insan. Her müctehid müceddit değildir. Ben müceddit miyim? Öyle bir karara varamam. Mübelliği ve uyarıcı olduğumu söylerim, çünkü Kuran’ın talebesiyim. Mesela mehdilik derseniz karşı çıkarım, çünkü böyle müspet bir kavram yok. Ben tv ekranlarından bu kelimeyi kullanarak sahtekârlık yapanlarla yıllarca mücadele ettim, şimdi benim mücadele ettiğim pislikleri bana sıçratmaya nasıl kalkarlar?
EMİNE ÇAYKARA: Siz yazınızda, çıplak uyarıcı 100 yılda bir gelir diyorsunuz. Kimdir bu çıplak uyarıcı?

ÖZTÜRK: Olması lazım, onu tarih belirleyecek. Ama siz biliyorsunuz. ÖZTÜRK: İlkesel olarak bunun böyle olması lazım. Diyeceksiniz ki ‘gelmemiş, başlamamıştır’, oda sizin teziniz, dinlerim bunu.

EMİNE ÇAYKARA: Siz nereden çıkarıyorsunuz? Çok eminsiniz.

ÖZTÜRK: Ben nereden çıkarıyorum? Çektiğim fikir çilesinden, öğrendiğim ilkelerden, fikir tarihinden, dinler tarihinin verilerinden, peygamberimizin ve Kur'an'ın verilerinden bu kaanate varıyorum. O verilere sahip olamayan bir kaanate varamaz.

EMİNE ÇAYKARA: Siz kendinizi çıplak uyarıcı olarak mı görüyorsunuz?

ÖZTÜRK: Ben bilemem, Hayır.

EMİNE ÇAYKARA: Ama yazınızda biliyor gibi bahsediyorsunuz.

ÖZTÜRK: Var. Kur'an'la benim kurduğum dostluk kadar dostluğunuz olsa, oradan o sonuçlara varırsınız.

EMİNE ÇAYKARA: Kur'an'ı baş vuracak tek kitap olarak gösteren ve aracıları reddeden bir Yaşar Nuri’yi biliyoruz biz. Çelişki yok mu?

ÖZTÜRK: Hiçbir çelişki yok. Sizin Kuran’ı bilmemenizden kaynaklanıyor. Ben 'aracı' diyorum, yani peygamber ve onun getirdiği kitap dışında kimseyi sokmayın aranıza diyorum. Binlerce ayetinde, bilime itibar edeceksiniz, bilim hayatınıza yön verecek, Allah'ı bile bilimsiz bilemezsiniz, diyor. Ben bilim adamıyım. Tutarlıdır, hiç çelişme yoktur. Ben dediğimi gayet iyi biliyorum, Allah utandırsın.

EMİNE ÇAYKARA: Çıplak uyarıcıyı dinlemezsek depreminde içinde olduğu toplumsal felaketler mi yaşayacağız?

ÖZTÜRK: Şimdi ben, bu kitle 9 'kumuyor diyorum. Yüzyılların birikmiş açıklarını kapatması için ona yardımcı olmaya çalışıyorum. Kuran'ın atıf yaptığı yardım. Nedir? Bilim, akıl, insanlık değerleri. Bende bilimin bir şakirdi olduğuma göre, benden de yardım alacak. Bana bazıları diyor ki, aracılar olmasın diyorsun ama sen nesin? Ben Kur'an'ın adreslerine gitmeyin, diyemem ki. Benim gibi adreslere gideceksiniz. Bunu Kuran söylüyor. Ayıracaksınız bunları.

EMİNE ÇAYKARA: Depremin oluşu çıplak uyarıcıyı dinlememekten mi?

ÖZTÜRK: Bunu söylemek hezeyandır. Uyarıcıları dinlememek depremin yaralarının birkaç kat büyümesine yol açar. Uyarıcıları dinlememek depremin açtığı yaraların büyümesine yol açıyor.

EMİNE ÇAYKARA: Sizden sonra sizin arkanızdaki insanların ne olacağını hiç aklınıza getirdiniz mi?

ÖZTÜRK: Kuran ortada, bilimde akılda ortada. Kubbenin altı boş kalmaz, mutlaka biri gelir. Bugün de uyarıcılar var. Bu şöyle. En önde giden biraz kenara çekildi mi öbürü öne geçer.

EMİNE ÇAYKARA: Birçok önde giden olamaz mı?

ÖZTÜRK: Bu, varlık kanunlarına aykırıdır. Siz hiç dört lokomotifli tren gördünüz mü? Ama yüz vagonlu tren olur. Hatta başka bir şey söyleyeyim. Şu anda benden daha sert uyarılar yapmaya başlayanlar var, çıktı.

EMİNE ÇAYKARA: Neredeler?

ÖZTÜRK: Arayın bulun.

EMİNE ÇAYKARA: Peki sizce doğru kavram ne?

ÖZTÜRK: Benim karşı olduğum o kelimeyi kullanmasınlar. Mehdilik… Onun dışında, bilim adamı deyin, uyarıcı deyin, mubelliğ deyin, hepsinde benim bir ölçüde payım var. Kalıyor o çıplak uyarıcı. Her yüz yılda gelen... O kimdir? Ha bu yüz yıldaki kimdir? Onun ilkelerini, kimlik kartının sahibi olacağı doneleri biliyorum. Ama kimlik kartının üzerine bir isim yaz demeyin. Bunu tarih yazacak. Birisi çıkıp diyor ki, o sensin. Bana soruyorsun o zaman. Senin fikrine katılır ya da katılmam. Ben yazamam o ismi.

EMİNE ÇAYKARA: Yazınızdan çıplak uyarıcının siz olduğunuz çıkıyor.

ÖZTÜRK: Varsayın ki öyle. Bunun mehdilikle ne ilgisi var. Bu da nihayet bilim ve fikir faaliyeti üzerine oturan bir kimlik. İsim vermeye zorlamayın.

niye takiye yapıcak ki

takiye yapanlardan diliniz yanınca ,Yaşar Nuri ÖZTÜRK gibi insanları üfleyerek mi dinleyeceksiniz

takiye yapan çok var,bu adamda bunu bulamazsın

evet kardeş malesef artık kim olursa olsun üfleyerek dinliyorum çünkü ortalık çok kötü

ortalık kötü dahi olmasa genede kim olursa olsun üflemek lazım ağzımız yanmasın diye

iyi analizler gözlemler yapmak lazım diye düşünüyorum .şuan ki yobazlar gibi aha adamın yüzünde nur var deyip peşinden koşmam merak etme .herşeyini incelerim .şuanda yaşar nuri iyi gidiyor .ben sadece inşallah böyle gider demek istedim .hafiften yanlış anladın beni sen :D
 
evet bilgisizliğimizle bizi maşa gibi kullanıyorlar dinimizi bilmiyoruz malesef
 
Geri
Üst