Din Ticareti

rcpi.nesi

New member


Yağmacı Siyasetin Dördüncü Aşaması: Din Ticareti

Türkiye'de siyaset artık bütünüyle yağmacılık anlamına geliyor.

Sırtında tek gömlekle büyük kentlere göç etmiş olan belediye başkanları , görevlerinin sonunda gayrimenkul zengini olarak makamlarını bırakıyor.

Başta başbakanla r ve maliye bakanları olmak kaydıyla pek çok bakan ve milletvekili hakkındaki yolsuzluk iddiaları her dönemde ayyuka çıkıyor.

Gerek merkezi hükümetin, gerekse belediyelerin hemen hemen her akçalı icraatı en azından bir adam kayırma , genellikle de bir yolsuzluk suçlamasını da birlikte getiriyor.

Özelleştirme süreci pek çok yeni zengin yarattı.

AB 'ye uyum süreci çerçevesinde yapılan yasal değişiklikler bunları engellemiyor , bilakis hızlandırıyor .

Kapalı kapılar ardında karanlık ilişkilerle satılan hisse senetleri, fatura yolsuzlukları , mali suçlar için getirilen af önerileriyle örtbas edilmek isteniyor.

Halkın dini duygularını istismar ederek paralarını toplayıp cebe atanlar, politikacılarla yan yana fotoğraf çektiriyorlar.


Siyasetçinin elinden kurtulanlar, tarikat tuzaklarına yakalanıyor, varlarını yoklarını şeyhlerine yediriyorlar .

Türkiye gırtlağına kadar yolsuzluk batağının içinde.

İlginç olan husus, bütün bunların halkın , yani seçmenin gözü önünde olması.

***

Siyaset ve yağma konusunda bu sütunda çok yazı yazıldı.

Hatta bu yazılar " Demokrasi ve Vampirler" adlı bir kitapta da toplanarak yeniden okurların ilgisine sunuldu.

Siyasetteki yolsuzluklar orta sağı çökertti .

DYP ve ANAP , parlamento dışı kaldı, liderleri siyaseti bıraktı.

Orta sağ çökünce o zamana kadar orta sağın şemsiyesi ve desteği altında yaşamını sürdürmeye çalışan dinci sağ, iktidar oldu.

Üstelik de yolsuzluklara, yağmaya karşı çıkarak.

Saf seçmenlerin bir bölümü de (her dört seçmenden biri) "Belki Allah korkusu bunları yağmadan ve yolsuzluktan uzak tutar " diye düşündü, onlara oy verdi.

***

Birinci aşama: Türkiye'deki siyasal yağma önce, kalkınmayı devletin öncülüğünde gerçekleştirme politikasındaki yozlaşmanın çok partili düzende devreye girmesinin bir sonucu olarak yukarıdan aşağı ortaya çıktı.

İkinci aşama: Daha sonra siyasetçiler tarafından önlenmeyen, bilakis desteklenen bir gecekondu yağması ile aşağıdan yukarı gelen taleplerle siyasal parti yapılanması içinde bütünleşti ve yaygınlaştı .

Üçüncü aşama: Her düzeydeki (hem genel, hem yerel) siyaset , yağmanın genel bir aracı oldu; dönemin sloganı "İş yapsın da isterse yesin!" oldu. Böylece siyaset ve yağma, seçmen vicdanında da bütünleşti ve meşruiyet kazandı.

Dördüncü aşama: Dinci politikacılar , halkın temiz din duygularını da bu işin içine dahil ederek, yağma düzenine siyasetten sonra, siyasete zaten alet ettikleri inançları da soktular. Böylece siyaset, yağma ve din istismarı tam anlamıyla bütünleşti .

Tarikatçılık ile, kentle bütünleşememiş, kentlileşememiş ve zaten siyasal yağmadan pay kapmaya çalışan gecekondu halkı, din istismarı yapılarak, bu işin içine hem ideolojik hem örgütsel olarak iyice dahil edildi.

Şimdi tarikatçılık ile yağmacı siyaset , yine din ticareti ekseninde tam bir ittifak içinde, tüm Türkiye'yi pençesine almış görünüyor; hem de aynı zamanda rejimi de tehdit ederek .

***

İşte önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimine ve genel seçimlere bu yapı ile gidiyoruz:

Unutmayın sandığı neyin önüne koyarsanız, içinden o çıkar.

http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=121
 

kaptan61ts

New member
Dini siyasi söylem olarak yorumlayarak anlatanın ,değer itibar kazananların,İslamiyet öncesi Putları para ile satan zatlardan farkı ne..
 

HTML

Üst