din sömürücüsü

denklav

New member
din sömürücüsü

Bizim ulusal bilincimiz Kurtuluş Savaşı’mızın kan ve ateş kokan hamuru ile yoğrulmuştur. Cumhuriyetimizin kökeninde antiemperyalist bir kavganın kutsal isyanı yatmaktadır. Kökeninde böylesine görkemli bir Kurtuluş Savaşı yatan bu yiğit ulus, ne yazık ve acıdır ki, İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde uluslar arası kapitalizmin ahtapot kolları arasında, yoksul, geri kalmış ve bağımlı bir ülke halkı olarak kalmaya mahkum edilmiştir. Mustafa Kemal’in ulusal bağımsızlıktan kaynaklanan ödün vermez devrimciliği, yerini NATO’cu, IMF’ci uzlaşma rejimine, ‘Amerikan mandacılığına’ ve uyduculuğuna bırakmıştır.

Mustafa Kemal’e saygı, bağımsızlığa saygı demektir. Atatürk’e bağlılık, O’nun en yüce armağanı olan ulusal bağımsızlığa bağlılık demektir. Gel gör ki, ülkemizde çokuluslu şirketlerin ortakları Atatürk ipoteği ile siyasal sömürü pazarında milliyetçi ve Atatürkçü kesilmişlerdir. Gel gör ki vicdanlarında seçim sandığı taşıyan yoz politikacılar, dünün Damat Feritleri, Aznavurları, Ali Galipleri, bugün yüzlerinde yapay gülücükler ve iğreti rozetlerle Atatürkçülük ticaretine çıkmışlardır.

Bir avuç emek ve din sömürücüsü, Damat Feritlerin, Aznavurların, Ali Galiplerin hıyanetlerini, her gün, başka başka adlarla, başka başka olaylarla yaşatıyorlar.

Görmüyor musunuz?!…
Evet, bunlar Damat Feritlerdir, tanıyın bunları. Bunlar Aznavurlardır. Tanıyın bunları. Bunlar Ali Galiplerdir, tanıyın bunları. Evet tanıyın bunları ve bunların kirli ellerinde her gün bozuk düzenin burçlarına bir tutuculuk bayrağı gibi çekilmek istenen Atatürkçülüğü, yeniden bağımsızlığın, ilericiliğin ve devrimciliğin sancağı yapın!…
Çünkü, Kurtuluş Savaşı’mızın doğal mirasçıları, bu yurdun dört bir bucağına kemiklerini armağan etmiş emekçi Türk halkının çocukları, torunları olan işçilerdir, köylülerdir, devrimci ve ilerici aydınlardır.

30 Ağustos utkusunu, büyük ozanımız Nazım Hikmet’in şu dizleriyle kutlamak istiyorum:
Ve Kocatepe’de
gözetleme yerinde
gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzeri yanında
birden bire beş adım sağında
‘O’nu gördü ‘ paşalar, ‘O’nun arkasındaydılar
O saati sordu
paşalar, ‘üç’ dediler
sarışın bir kurda benziyordu
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı
yürüdü uçurumun başına kadar eğilip durdu
bıraksalar
ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta kayan bir yıldız gibi akarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.

(Cumhuriyet, 30 Ağustos 1979)Uğur Mumcu/Dün ve Bugün
 

HTML

Üst