Din bir bütündür
Bir kimsenin ailesini ve komşusunu rahatsız etmesi günahtır.
Dolayısıyla komşusunu rahatsız eden insan günah işlemiş olur. Nitekim hadisin ifadesiyle "mümin, elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir" sözü bu hakikati vurgulamaktadır.
İbadet ü taatin kabulüne gelince; ibadet her mümin için bir vazifedir. Namaz kendi şartları içinde kılınırsa Allah kabul buyurur. Ancak hemen şunu da ifade etmeliyim ki, din bir bütündür. Mesela bir camiyi düşünecek olursak cami, duvarları, kubbeleri, direkleri, sütunları ve tavanıyla bir bütündür. İşte din de böyle bir bütündür. Şayet namaz, bu organizmanın parçalarından birisi ise ki öyledir zekât da onun ayrı bir parçasıdır. Nitekim Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) namaz için "dinin direğidir" buyurur. O zaman dini bir bina olarak düşünecek olursak namaz o binanın direği hükmündedir. Şimdi dinin rükünlerinden herhangi birisini yapan bir kimse, din binasının bir rüknünü ikame etmiş olur. Mesela namaz kılan direği dikmiş, oruç tutan ise duvarları yapmış demektir. Şayet konu-komşuyu rahatsız etme, din binasının zemini ise bu yapıldığı takdirde bir esas muallâkta kalmış sayılır. Yahut bir kimsenin çevresini rahatsız etmesi din binasının tavanı hükmünde ise bu yapıldığı takdirde de kişi binanın içindeki şeyleri çürümeye terk etmiş demektir. Binaenaleyh insan ibadet ü taat yaparsa sevap, menhiyat irtikâp ederse günah kazanır. Menhiyat irtikâp etmeyip ibadet ü taat yaparsa tamamiyetle her şeyi çürümeden korumuş olur. Buraya kadar söylenenler konunun bir yanını teşkil etmektedir.
Meselenin diğer yönüne gelince, ibadet ü taatin ayrı güzelliği, menhiyatı terk etmenin de ayrı bir güzelliği vardır. Bu iki husus kendilerine has bir kısım güzellikler taşırlar. Ancak ikisi bir araya gelince dört güzellik meydana gelir. Binaenaleyh menhiyatı irtikâbın yanında ibadet ü taatı yapan sadece bir güzelliğe sahiptir. Buna mukabil menhiyatı terk eden dört güzelliğe sahip olur. Yani rahmetle rezonans olma imkânını bulur ve Allah'ın rahmetinden bol bol istifade eder. Öyle ise hem namazını kılıp hem de komşularını rahatsız eden bir kimseye "namazın gitti" denilemez ama "namazdan tam istifade edeceğin yerde istifade edemedin" denebilir.
Bir kimsenin ailesini ve komşusunu rahatsız etmesi günahtır.

Dolayısıyla komşusunu rahatsız eden insan günah işlemiş olur. Nitekim hadisin ifadesiyle "mümin, elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir" sözü bu hakikati vurgulamaktadır.
İbadet ü taatin kabulüne gelince; ibadet her mümin için bir vazifedir. Namaz kendi şartları içinde kılınırsa Allah kabul buyurur. Ancak hemen şunu da ifade etmeliyim ki, din bir bütündür. Mesela bir camiyi düşünecek olursak cami, duvarları, kubbeleri, direkleri, sütunları ve tavanıyla bir bütündür. İşte din de böyle bir bütündür. Şayet namaz, bu organizmanın parçalarından birisi ise ki öyledir zekât da onun ayrı bir parçasıdır. Nitekim Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) namaz için "dinin direğidir" buyurur. O zaman dini bir bina olarak düşünecek olursak namaz o binanın direği hükmündedir. Şimdi dinin rükünlerinden herhangi birisini yapan bir kimse, din binasının bir rüknünü ikame etmiş olur. Mesela namaz kılan direği dikmiş, oruç tutan ise duvarları yapmış demektir. Şayet konu-komşuyu rahatsız etme, din binasının zemini ise bu yapıldığı takdirde bir esas muallâkta kalmış sayılır. Yahut bir kimsenin çevresini rahatsız etmesi din binasının tavanı hükmünde ise bu yapıldığı takdirde de kişi binanın içindeki şeyleri çürümeye terk etmiş demektir. Binaenaleyh insan ibadet ü taat yaparsa sevap, menhiyat irtikâp ederse günah kazanır. Menhiyat irtikâp etmeyip ibadet ü taat yaparsa tamamiyetle her şeyi çürümeden korumuş olur. Buraya kadar söylenenler konunun bir yanını teşkil etmektedir.
Meselenin diğer yönüne gelince, ibadet ü taatin ayrı güzelliği, menhiyatı terk etmenin de ayrı bir güzelliği vardır. Bu iki husus kendilerine has bir kısım güzellikler taşırlar. Ancak ikisi bir araya gelince dört güzellik meydana gelir. Binaenaleyh menhiyatı irtikâbın yanında ibadet ü taatı yapan sadece bir güzelliğe sahiptir. Buna mukabil menhiyatı terk eden dört güzelliğe sahip olur. Yani rahmetle rezonans olma imkânını bulur ve Allah'ın rahmetinden bol bol istifade eder. Öyle ise hem namazını kılıp hem de komşularını rahatsız eden bir kimseye "namazın gitti" denilemez ama "namazdan tam istifade edeceğin yerde istifade edemedin" denebilir.