Diktatör

Vtnsvr

New member
Ülkenin içinde yuvarlanmakta olduğu şu çok tehlikeli, şu çok kritik günlerde nedense sık sık aklıma Adnan Menderes ile ülkeyi, Demokrat Parti iktidarını 27 Mayıs 1960 gününe götüren olaylar geliyor.

Medyada pek çok gazeteci iktidarın hışmına uğramış, hapishanede. .. Eski Sultanahmet Cezaevi Babıali’nin emektarları için Hilton Oteli... Öyle derdik. Falanca yazar ortalıkta görünmüyor, nerede? Hilton’da ikamet ediyor.

O günlerde, Simavi biraderlerden satın aldığı aksak baskı makinesiyle gazete patronluğuna soyunan Malik Yolaç’ın, Cemal Nadir Sokağı’ndaki Akşam Gazetesi’nde, her sabah İlhan Turalı ile gazetenin birinci sayfasının gülünç durumunu seyrederdik. ..

Sanki gazeteyi çıkaran biz değildik. Örfi idare editör olmuştu.

Menderes’in uyguladığı örfi idare, yeni deyimle sıkıyönetim, hangi haberlerin gazeteye gireceğine, hangi haberlerin girmeyeceğine karar veriyordu. Bu yüzden sıkıyönetimin beğenmediği haberlerin yerleri beyaz çıkıyordu.

Susturulmadığımızı anlatmak için o sütunları boş bırakıyor, bir çeşit Menderes iktidarını protesto ediyorduk.

Eh, 48 yıl önce başımıza gelenlerden ders almadığımız anlaşılıyor.

Şimdi örfi idare yok. AKP iktidarının allemiyle kallemiyle çok sıkı kontrol altında tutulan bir medya ve bu medyanın kendilerini haraç mezat satan yazarları var. İktidarın kucağındaki gazeteye beş yüz bin dolara transfer oldu ya, Viyana’ya gitmiş; Parayı harcamakta olduğunu, Avusturya’da neler de neler yediğini yazıyor. İşi topun ağzında olan gazeteciyi uyarıyor: AKP’ye yalakalık yap, sen de Viyana’da ziftlenirsin!

Medyada ve politikada yüzsüzlük, emsalsiz bir zanaat oldu.

Cuma sabahı baktım, töhmet içeren dikkatleri kendi üstünden uzaklaştırmak isteyen AKP iktidarı, dehşetli baskınlarla 8 kişiyi göz altına aldırmış. Meğer bunların Ergenekon Çetesi ile ilişkileri varmış... Aralarında Cumhuriyet Gazetesi’nin Başyazarı İlhan Selçuk var. Evini sabah olmadan basmışlar, yaşlı adamı alıp götürmüşler. Amaç, korkutup, susturmak. Gözdağı vermek. Nitekim, iki gün sonra serbest bıraktılar.

Ergenekon Çetesi de ne menem bir çetedir anlaşılmaz. Başmolla’nın uçağında sırıtan iki numaralı Hasan, Ergenekon’un derin devlet olduğunu iddia ediyor. Bir numaralı Hasan eskiden, o günlerin deyimiyle azılı komunistti; Şimdi şeriatçılara azılı yoldaşlık yapıyor. İkinci Hasan ise, Yılışık Molla Hasan... Bir de Arsız Molla Fehmi var.

Ergenekon Çetesi doğrusu pek karışık. Kimin takkesi kimin başında belli değil. Öyle dal budak salmış bir çete görüntüsü verdiler ki, içinde asker de var, politikacı da var, komunist de var, şeriatçı, tarikatçı, cemaatçı da, Kemalist gazeteci de, bizim mahallenin davulcusu ile zurnacısı da... Ya habibi, ne malın gözüymüş bu Ergenekon ya?

Bu densizlerin içinde Tayyip de var mı diye soracaktım ama, neme lazım, o lafları yeller alsın; Yerin kulağı var; Tayyip İrikulak dinliyor, esmayı üstüme sıçratmayayım!

Hürriyet Gazetesi’nde Saygı Öztürk’ün haberini okudum. Vaktiyle Nurcu F Cemaatinin televizyonunda talk şov... Hey, nedir bu talk şov ya? Neden talk show, ya da tok şov değil de talk şov... Breh, bunun Türkçesi yok mudur? Laf ebeleri konuşuyor, konuşma gösterisi, palavra sahnesi, palavracılar gibi... Çene yarışı gibi... Haydi bilemedin, Konuş Babam Konuş gibi...

Neyse, devam edelim... Vaktiyle Nurcu F Cemaati’nin televizyonunda laf üreten Tuncay adındaki zat, şimdi Kanada’nın Toronto kentindeki bir havrada hahamlık yapıyor.

Bu eski laf ebesi yeni haham, Ergenekon örgütlenmesiyle ilgili ilk sinyalleri veren kişiymiş. Bak hele, bu iş bakın şimdi nerelere, kimlere dayandı!

Bu para babası Nurcu cemaat, her taşın altından çıkıyor. Polisi kontrol ediyorlar diye haberler yayıldığından, Ergenekon Çetesi’nin altında sırf ortalığı karıştırmak için acep tarikatlar mı var kuşkusu çıkmaz da ne olur? Türkiye’de bazı kişiler, bazı haddini bilmezler, tarikatlar, cemaatlar, şeyhler şıhlar, üfürüğü güçlü hocaefendiler politikaya soyunmuşlar, saman altından su yürütüp ortalığı karıştırmak istiyorlar.

Bunların elebaşları, Nakşibendi tarikatının müridi, ne yaptığını bilmeyen, kafası karışık, küfürbaz, kalpazanlık sanığı bir diktatör bozuntusu... Diğer Nakşibendi ve Nurcu cemaatlerin üyeleri de boş duracak değiller ya. Çankaya’da, kabine’de, TBMM’de, Milli Eğitim Bakanlığı’nın tepesinde toplumların burnuna esrarengiz türden enfiye üretiyorlar.

Adnan Menderes kötü bir adam mıydı?

Değildi. Fakat son ana kadar, ip kopuncaya kadar gaflet içindeydi.

Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP iktidarında gaflet, kaf dağının zirvesini de aştı.

Başbakan Erdoğan ile ilgili düşüncelerim, Menderes hakkındaki düşüncelerimden çok farklı. Belki de bu fark, birinin çok nazik bir adam olmasından... Diğerinin de ağzının bozukluğundan. .. Dünyaları ben yarattım tavırlarından. .. Kendisini padişah ve halife sanmasından.. .Bir gün önce dediğini ertesi gün inkar etmesinden.. . Politikasını gittikçe azan şeriatçı, ümmetçi takiyye ile yönetmeyi adet haline getirmesinden ileri geliyor.

AKP il başkanları toplantısında ne demiş bakın hele: “Bizim demokrasi anlayışımız, her ferdin özgürlüğünü korumak.”

“Hukukun üstünlüğünü kabul etmiş bir partiyiz.”

“Alnımızın akıyla çıkacağız.”

Bunları söyleyen adam, kalpazanlıktan sanık. Dokunulmazlık perdesinin arkasında gizlendiğinden, cezalandırılamı yor. Siyasi yasak gelirse, bu davalardan nasıl kurtulacak? Dürüst adam, mahkemeye çıkıp aklanıp paklanmak isteyen adamdır.

İlhan Selçuk 21 Mart Cuma sabahı güneş doğmadan gözaltına alınmadan önce yazdığı yazısında, “RTE yoksa hastalandı mı?” diye sorarken, 14.üncü Louis’nin edasıyla “...Devlet benim...” dediğini belirtiyor.

Ve “Başbakan’ın dengesizliği ortalığı allak bullak ediyor” diye de ekliyor.

Daha önce, bu dengesizlik emarelerinin ciddiyetle incelenmesi konusunda ilgilileri çok uyardım. Açıkçası, konuşmaları ipe sapa gelmiyor, en şöhretli uzman doktorlar tarafından iyi bir muayeneden geçirilmeli diye yazdım. İnsan halidir, her insanın başına gelir. Bir gazete, bir yürekli muhabir çıkıp da, bu işin aslı astarı nedir, neden bir adam, bir gün önce söylediklerinin tam aksini bir gün sonra söyler konusunu uzmanlara sormadı. Gazetecilik pısırıklık değildir. Doğruları korkmadan yazmaktır.

Halimize bakın: Şeriat Devleti planlarıyla ülkeyi karıştıran bir diktatör heveslisi kandırmaca şöyle konuşabiliyor: “Türkiye’yi Atatürk’ün yolundan döndürmeye kimsenin gücü yetmez.”

Bu takiyye uzmanına inanayım mı, inanmayayım mı? İnanmam gardaş, inanmam! Değiştim der, değişmez; Eski hamam eski tas, yine bildiğini okur. Eh, üstelik dindar, Kuran’dan ayetler okumayı pek sever. Dindar bir adam yalan söyler mi, küfreder mi?

Geçenlerde gazetede bir fotoğraf gördüm. Başmolla nutuk atıyor. Arkasında duvar gibi kendi fotoğrafı. Hoşgeldin Aldolf Hitler, Benito Mussolini, Generalissimo Francisco Franco... Onlar da büyük posterlerinin önünde nutuk atarlardı.

Türkiye, vizyon yoksunu, din taciri, terazisinin dengesi sallantılı bir maceraperest ve bu maceraperestin partisi yüzünden çok tehlikeli bir köşeye sıkıştırıldı. Bu hayırsız, densiz, şeyhler şıhlar, üfürücüler, hocaefendiler, mollalar ve dervişler...Tü rk toplumlarını düşüncesizce, acımasızca böldüler. Türlü tehlikeler kapımızı gümbürdetiyor.

Şaşkın olduk; Ne halt ettiğimizi bilmiyoruz.

Vallahi de, billahi de gelecekten çok korkuyorum.

Yazan: Muammer KAYLAN
 

arap_ninja

New member
Adnan Menderes kötü bir adam mıydı?

Değildi. Fakat son ana kadar, ip kopuncaya kadar gaflet içindeydi.

Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP iktidarında gaflet, kaf dağının zirvesini de aştı.


mükkemmel bir saptama.

gaflet ve delalet içinde olanlar ülkeyi uçuruma sürüklüyor.....
 

HTML

Üst