Heavy_Rock
Banned
- Katılım
- 21 Mar 2009
- Mesajlar
- 84
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Dik Durmak
Gerekçelerinden bazılarına katılmasak bile NATO Genel
Sekreterliği’ne getirilmek istenen Danimarka Basbakanı
Anders Fogh Rasmussen’e karsı çıktığı için, "Helal olsun!
Tam yerinde tepki koydu" diyerek içimizden Basbakan Erdoğan’ı kutluyorduk.
Lakin felek fırsat vermedi. Sonunda Rasmussen, Türkiye’nin de oyu ile Genel
Sekreter oldu.
Konuyu biliyorsunuz... Yeni bosalan NATO Genel Sekreterliği’ne aday olan Danimarka
Basbakanı Anders Fogh Rasmussen’e, Türkiye karsı idi.
Bunu Basbakan Erdoğan üstelik davul zurnayla ilan etti.
Erdoğan’ın iki temel gerekçesi vardı:
Rasmussen, PKK terör örgütünün organı olduğunu saklamayan Roj TV’ye karsı yasal
önlem almayı reddetmisti. Oysa bu "terörle mücadele" konusundaki yükümlülüğüne aykırı
idi.
Gerçekten Đngiltere, bir zamanlar Med TV adıyla yayın yapan bu kanalı "teröre karsı
mücadele" kapsamında kapatmıstı. Simdi Danimarka’nın duyarsızlığı kabul edilebilir bir
sey değildi.
Erdoğan’ın ikinci tepkisi, 2005 yılı Eylül ayında 12 adet Hazreti Muhammed karikatürü
yayınlayan Jyllands Posten isimli gazeteye karsı Rasmussen’in hiçbir sey
yapmamasından kaynaklanıyordu. Rasmussen bunu "ifade özgürlüğü" sayıyor,
Erdoğan, "Dinimiz rencide edildi" tezine dayanıyordu.
Erdoğan’ın hukuken bir de haklı olduğu nokta vardı, çünkü Danimarka’da 1938 tarihinden
bu yana hiç uygulanmamıs olan bir yasa hükmü, "dinlere hakareti" suç sayıyordu. Türkiye
bu yasanın uygulanmasında ısrarlı idi.
Görüldüğü gibi Erdoğan tepki koymakta haklıydı. Ama tepki koyan Erdoğan’ın hesap
etmediği sey, NATO’nun öteki üyelerinin baskısına direnip direnemeceğini dikkate almadan,
"Rasmussen’e karsıyız" diye ilan etmesiydi.
Simdi "Evet dedik ama önemli ödünler aldık" havası veriliyor.
Önemli ödünler de "NATO Genel Sekreter Yardımcılığına bir Türk’ün getirilmesi;
NATO Baskomutanlığı’nda bir Türk Generale görev verilmesi" imis.
Ötekiler nasihat olduğu için saymıyoruz.
Bunlar önemli ödün diyen varsa beri gelsin. Kaldı ki biz 12 Eylül döneminde
"Yunanistan’ın NATO askeri kanadına dönmesine ’evet’ dememiz karsılığında
Türkiye’ye asker sözü veren" sonra onu unutan NATO Baskomutanı General Rogers’i
de biliyoruz.
General Rogers eğer sözünü tutsaydı, Ege Denizi üzerindeki komuta kontrol sahasıyla
ilgili yetkiler Yunanistan’dan alınarak Türkiye’ye verilecekti. Oysa hiçbir sey olmadı.
Ama asıl mesele belki o da değil.
Asıl mesele Türkiye’nin dıs politikasıyla ilgili bir konuda Basbakan Erdoğan alenen "Hayır
diyeceğiz" tezini savunurken, Cumhurbaskanı Gül’ün "Evet diyeceğiz" demesi, yani
ülke yönetiminin tepe noktasında ciddi bir kopukluk olduğunun ortaya çıkmasıdır.
Simdi ona mı yanarsınız yoksa yeni seçildiği zaman Baskan Obama’ya Türkiye’den
seslenerek, "Dik durmasını" tavsiye eden Basbakan Erdoğan’ın NATO Genel
Sekreterliği konusunda "dik" duramamasına mı?
Oktay Ekşi
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11366395.asp?yazarid=1&gid=61
Gerekçelerinden bazılarına katılmasak bile NATO Genel
Sekreterliği’ne getirilmek istenen Danimarka Basbakanı
Anders Fogh Rasmussen’e karsı çıktığı için, "Helal olsun!
Tam yerinde tepki koydu" diyerek içimizden Basbakan Erdoğan’ı kutluyorduk.
Lakin felek fırsat vermedi. Sonunda Rasmussen, Türkiye’nin de oyu ile Genel
Sekreter oldu.
Konuyu biliyorsunuz... Yeni bosalan NATO Genel Sekreterliği’ne aday olan Danimarka
Basbakanı Anders Fogh Rasmussen’e, Türkiye karsı idi.
Bunu Basbakan Erdoğan üstelik davul zurnayla ilan etti.
Erdoğan’ın iki temel gerekçesi vardı:
Rasmussen, PKK terör örgütünün organı olduğunu saklamayan Roj TV’ye karsı yasal
önlem almayı reddetmisti. Oysa bu "terörle mücadele" konusundaki yükümlülüğüne aykırı
idi.
Gerçekten Đngiltere, bir zamanlar Med TV adıyla yayın yapan bu kanalı "teröre karsı
mücadele" kapsamında kapatmıstı. Simdi Danimarka’nın duyarsızlığı kabul edilebilir bir
sey değildi.
Erdoğan’ın ikinci tepkisi, 2005 yılı Eylül ayında 12 adet Hazreti Muhammed karikatürü
yayınlayan Jyllands Posten isimli gazeteye karsı Rasmussen’in hiçbir sey
yapmamasından kaynaklanıyordu. Rasmussen bunu "ifade özgürlüğü" sayıyor,
Erdoğan, "Dinimiz rencide edildi" tezine dayanıyordu.
Erdoğan’ın hukuken bir de haklı olduğu nokta vardı, çünkü Danimarka’da 1938 tarihinden
bu yana hiç uygulanmamıs olan bir yasa hükmü, "dinlere hakareti" suç sayıyordu. Türkiye
bu yasanın uygulanmasında ısrarlı idi.
Görüldüğü gibi Erdoğan tepki koymakta haklıydı. Ama tepki koyan Erdoğan’ın hesap
etmediği sey, NATO’nun öteki üyelerinin baskısına direnip direnemeceğini dikkate almadan,
"Rasmussen’e karsıyız" diye ilan etmesiydi.
Simdi "Evet dedik ama önemli ödünler aldık" havası veriliyor.
Önemli ödünler de "NATO Genel Sekreter Yardımcılığına bir Türk’ün getirilmesi;
NATO Baskomutanlığı’nda bir Türk Generale görev verilmesi" imis.
Ötekiler nasihat olduğu için saymıyoruz.
Bunlar önemli ödün diyen varsa beri gelsin. Kaldı ki biz 12 Eylül döneminde
"Yunanistan’ın NATO askeri kanadına dönmesine ’evet’ dememiz karsılığında
Türkiye’ye asker sözü veren" sonra onu unutan NATO Baskomutanı General Rogers’i
de biliyoruz.
General Rogers eğer sözünü tutsaydı, Ege Denizi üzerindeki komuta kontrol sahasıyla
ilgili yetkiler Yunanistan’dan alınarak Türkiye’ye verilecekti. Oysa hiçbir sey olmadı.
Ama asıl mesele belki o da değil.
Asıl mesele Türkiye’nin dıs politikasıyla ilgili bir konuda Basbakan Erdoğan alenen "Hayır
diyeceğiz" tezini savunurken, Cumhurbaskanı Gül’ün "Evet diyeceğiz" demesi, yani
ülke yönetiminin tepe noktasında ciddi bir kopukluk olduğunun ortaya çıkmasıdır.
Simdi ona mı yanarsınız yoksa yeni seçildiği zaman Baskan Obama’ya Türkiye’den
seslenerek, "Dik durmasını" tavsiye eden Basbakan Erdoğan’ın NATO Genel
Sekreterliği konusunda "dik" duramamasına mı?
Oktay Ekşi
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11366395.asp?yazarid=1&gid=61